Dolar 32,5004
Euro 34,6901
Altın 2.496,45
BİST 9.693,46
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 19°C
Parçalı Bulutlu
İstanbul
19°C
Parçalı Bulutlu
Paz 21°C
Pts 23°C
Sal 24°C
Çar 22°C

1991 RAPORU VE BUGÜN YAŞANANLAR

1991 RAPORU VE BUGÜN YAŞANANLAR
19/02/2013 14:52
A+
A-

1991 raporu ve bugün yaşananlar

İmralı canisi artık AKP’nin muhatabı ve en yakın dostudur. Bu cümlenin itiraz edilecek, değiştirilecek tek bir harfi dahi yoktur. Bütün sistem, bütün siyaset bunun üzerine kurulmuş, gündem buna göre şekillenir olmuştur. İmalı canisi ile bu yakınlaşma, öyle zannedildiği gibi terörü bitirmek, huzuru getirmek için değildir. Çok daha eski, çok daha köklü ve çok daha kapsamlıdır. MHP Genel Başkanı sayın Devlet Bahçeli’nin il başkanları toplantısında hatırlattığı gibi Başbakan Erdoğan 1991 yılında Refah Partisi İl Başkanı iken hazırladığı raporda ne varsa, bugün o yapılmaktadır.

MARDİN’DE TEKRARLADI

Başbakan Erdoğan 18 Aralık 1991 tarihinde hazırladığı rapordaki sözleri hafta sonu Mardin’de de tekrarlamıştır. O raporda da Türk Milliyetçiliğini karalama ve MHP’yi aslı astarı olmayan şeylerle itham etme var, Mardin konuşmasında da aynı şeyler var. O raporda Türkiye’nin resmi ideolojisinin ırkçı olduğu belirtilmiş, devletin meşru güçlerinin PKK terörüyle mücadelesi, “Devletin geleneksel zora ve silaha başvurma” yöntemi olarak tanımlamıştır. Başbakan bugün de aynı şeyleri söylüyor, söylemekle de kalmıyor gereğini yapıyor. Devlet ile PKK’nın çatışmasında kendilerinin devletçi bir safta görünmemesinin isabetli olacağı, PKK terörü konusunda devletin kullandığı bölücü, terörist ve ayrılıkçı gibi söylemlere dayanan resmi üsluptan uzak durulması, PKK terörü kadar, devlet terörünün de kınanması gerektiği o raporun ayrıntılarını oluşturuyor. Kısacası o raporda devlet ile bölücü terör örgütü PKK terazinin iki eşit kefesine konulmuş ve aralarında hiçbir farkın olmadığı anlatılmıştır.

RAPORUN GEREĞİNİ YAPIYOR

Erdoğan eline geçen ilk fırsatta bu raporun gereğini yerine getirmek için harekete geçmiş ve bugünlere öyle gelinmiştir. Ne şehide “kelle” denmesi tesadüftür, ne de İmralı canisine “sayın” diye hitap edilmesi bir dil sürçmesidir. Ne Türkiyelilik nutukları boşunadır, ne de 36 etnik kimlik ayrıştırması rast geledir. İktidar olduktan sonra sıfırlanmış terörü yeniden canlandırmanın, ülkeyi kan gölüne döndürmenin, siyasi uzantılarına hareket alanı açarak meclise sokmanın, o raporun gereklerinin yerine getirilmesi için bilinçli biçimde tezgahlandığı şimdi çok daha iyi anlaşılıyor. Beseleme ve yanaşmalar da bütün bu sürecin işlemesinde ve millete hazmettirilmesinde üzerlerine düşeni fazlasıyla yapmışlardır.

ÖNCE ANALARI AĞATTILAR

Önce anaları ağlatarak ortamı hazırladılar, şimdi de “analar ağlamasın” diyerek sonuç alma dönemine geldiler. Bu dönemde dağdaki katillerin mi, meclisteki uzantıların mı, İmralı’daki bebek katilinin mi muhatap alınacağı konusunda bir tereddüt yaşadılar. Sırayla hepsini denediler. Habur rezillikleri, Oslo pazarlıkları bu denemelerin sonuçlarıdır. O kadar ki şerefi bile malzeme etmekte tereddüt göstermediler. İmralı canisinin daha etkili olduğu anlaşılınca, muhatap da belirlenmiş oldu. Önce ada bir parti genel merkezine dönüştürüldü. Bebek katilinin meselenin odağına kendisini yerleştireceği çok iyi bilindiği için, her türlü imkan ve konforu sağlandı. Yattığı yer bir otele dönüştürüldü. Paralel olarak pazarlıklar yürütüldü. Bebek katilinin adadan çıkarıldığı, yatlarda gezdirildiği, 5 yıldızlı otellerde misafir edildiği dahi söylendi. Caninin istedikleri ile 1991 raporunun örtüşmesi işlerini daha da kolaylaştırdı. Yıllardır dağlarda yaşayarak, kan dökerek, ağır bedel ödeyerek yapamadıklarını masa başında kolayca elde ettiklerini görmeleri, başta bebek katili olmak üzere bölücü hainlerin heves ve iştahlarını daha da arttırdı. Hemen aralarında paslaşıp bu duruma uygun bir düzen kurdular. AKP ve BDP aralarındaki iyi polis-kötü polis oynayarak zihin bulandırdılar. CHP’nin de BDP’den aşağı kalmaması hem işlerini çok kolaylaştırdı, hem de hazmı hızlandırdı. İmralı canisi tek ve değişmez muhatap olma konumuna işte böyle geldi. O kadar ki üzerinde anlaştıkları anayasayı kimin yazacağını bile bu cani ilan etti. Buna Kuzey Irak’daki ve Suriye’deki AKP’nin yardım ve gayretiyle kurulan yapılanmaları da mutlaka eklemek gerekiyor.

ÖNCE FEDERASYON

Gelinen noktada üzerinde uzlaştıkları şey, Türkiye’yi önce federasyona dönüştürmek, Türkü ve Türklüğü yok etmek, etnik gruplara ayırarak içinden çökertmek ve böylece parçalanmasının önünü açmaktır. Buna İmralı canisini zaman içinde dışarı salıp, siyaset yapmasına izin vermeyi de eklemek gerekiyor. Başka türlü İmralı canisini ikna etmenin imkansız olduğunu zerre kadar beyni olan herkes görüyor ve biliyor. Silah zoruyla yıllardır yapamadıklarını ve asla yapamayacaklarını gören ve artık neredeyse vazgeçme noktasına gelen bölücü güruh, şimdi çok mutlu ve çok heyecanlıdır. Onun için “bu fırsat kaçmasın” nutukları atıyorlar. Onun için Sırrı Sakık gerekirse PKK’nın yakasına yapışırız” diyor. Rüyalarında görseler inanmazlardı. İstedikleri ve hedefledikleri ne varsa fazlasıyla elde ediyorlar.

MHP’Yİ AŞAMIYORLAR

Buraya kadar olanlar tamam da, gelip çattıkları bir yer var ki, kimyaları bozuluyor. MHP’yi ve milliyetçi direnci bir türlü aşamıyorlar. Ne dedilerse, hangi planı dendilerse, hangi oyunu oynadılarsa, hangi iftirayı, fitneyi devreye soktularsa sonuç alamadılar. Onun için bu kadar kızgın, onun için bu kadar saldırganlar. MHP bu ihanet güruhunun ortak hedefidir. Biri bırakıyor, diğeri başlıyor. Kimi milliyetçiliği ayaklar altına alıyor, kimi her türlü karalama ile devreye giriyor. Başbakan Erdoğan’ın hafta sonu Mardin’de yaptığı açıklamalar bunun en son örneğidir. Artık saflar netleşmiş ve kimin ne olduğu, nerede durduğu ve ne istediği ortaya çıkmıştır. Türkiye 1920 öncesine geri döndürmeyi şimdilik başarmış olsalar da, unutulan ve hesaba katılmayan 1920 sonrasıdır.

 

ORHAN KARATAŞ/ ORTADOĞU