Dolar 32,3325
Euro 35,1176
Altın 2.310,95
BİST 9.079,97
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 21°C
Açık
İstanbul
21°C
Açık
Cum 23°C
Cts 21°C
Paz 21°C
Pts 23°C

AB BAKANI VE BAŞMÜZAKERECİ ÇELİK: BİZİM İÇİN PYD, DAEŞ GİBİ TEHLİKE BİR ÖRGÜT

A+
A-

AB Bakanı ve Başmüzakereci Ömer Çelik, “Hiç kimse, Türkiye’ye ‘Şu terör örgütüyle mücadele edin, bu terör örgütüyle etmeyin’ diyemez. Kendileri için DAEŞ tehlikeli, PYD tehlikeli olmayabilir. Bizim için PYD, DAEŞ gibi tehlike bir örgüt.” dedi.

Bakan Çelik, Anadolu Ajansı (AA) Editör Masası’nda gündeme ilişkin açıklamalarda bulunarak soruları yanıtladı.

“Türkiye-AB arasındaki göçmen mutabakatıyla vize serbestisinde AB’nin ısrarı sürüyor. Eylül ayında Türkiye’nin bu mutabakatı tamamen askıya alması beklenebilir mi? Tıkanıklığın aşılması için öneriler var mı? Askıya alınması halinde Türkiye hangi uygulamaları rafa kaldıracak?” sorusu üzerine Çelik, Türkiye’nin 18 Mart mutabakatının çerçevesine bağlılığını sürdürdüğünü belirtti.

Geçen yıl ekim ayında bir gün içinde Akdeniz’den 7 bin kişi geçerken, Türkiye’nin “bire bir” anlaşmasını başarılı şekilde uygulaması sayesinde bu sayısının günde 20 ila 30 kişiye düştüğüne dikkat çeken Çelik, en önemlisinin de mayısta Akdeniz’de hiç ölümün yaşanmaması olduğunu söyledi.

Darbe gecesi ve onu izleyen günlerde bile bu sayının 100’e çıkmadığına işaret eden Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bundan sonra bu sürecin ilerleyebilmesi için biz vize serbestisinin, gönüllü yerleştirmenin, Geri Kabul Anlaşması’nın ve Türkiye’ye yapılacak mali yardımın tek bir paket olduğunu ifade ediyoruz. Onlar diyor ki ‘Siz bunları yapın daha sonra vize serbestisini yerine getirelim. Hayır, böyle bir şey söz konusu değil. O güven duvarı yıkılmıştır. Çünkü şimdiye kadar yaptıkları açıklamalarda bu güven duvarını yıkmak için ellerinden geleni yaptılar. Sözlerinde durmadılar. Sözünde durmayacaklarını şuradan anlıyoruz. Bunun en önemli ispatı AB Komisyonunun Genişlemeden Sorumlu Komiseri Johannes Hahn’ın ifadeleridir. ‘Türkiye’nin bu paraya ihtiyacı var. Hiçbir şekilde bu anlaşmadan vazgeçemez’ diyor. Siz Türkiye’ye şantaj yaparsanız ve bu yolla ilerlemeye çalışırsanız bu bizim tarafımızdan kabul görmeyecektir.”

Avusturya’nın, “Türkiye ile ‘bire bir’ anlaşmasını lağvedelim, sınırlarımızı NATO ile koruyalım” yönündeki açıklamalarını da hatırlatan Çelik, “Siz, ölümden kaçan insanların önüne NATO askeri mi dikeceksiniz?” diye sordu.

Bakan Çelik, Halep’te yakın zamanda hareketlilik yaşandığını ifade ederek “Bu hareketlilik artarsa çok daha büyük bir göç kriziyle karşı karşıya kalınacaktır. Diyelim ki Balkanlar rotasını bu şekilde hallettiniz. DAEŞ’in ve Boko Haram’ın Kuzey Afrika’ya yerleşme ve istikrarsızlık kurma gibi hedefleri var. Bu olduğu zaman İtalya’nın, Batı Akdeniz’in karşı karşıya kalacağı göç dalgasını nasıl idare edeceksiniz? Binlerce, on binlerce insan bir günde Akdeniz’e açıldığı zaman bunu hangi askeri teşkilatla ve mantıkla durduracaksınız?” diye konuştu.

Bu durumun insani olmadığını dile getiren Çelik, şöyle devam etti:

“Bu, bu çağda ırkçılığın ve yabancı düşmanlığının hortlatılması anlamına gelir. Bunu, meşru, sivil, siyasi ve diplomatik mekanizmalarla halletmemiz gerekir. Hiç kimse unutmasın. Türkiye, bir toplama kampı değildir. Türkiye egemen ve meşru bir devlet olarak insanlığa karşı vazifesini yerine getirmektedir. Ölümden kaçanları burada misafir etmektedir. Ama siz Türkiye’yi bir toplama kampı gibi görürseniz, yani ‘Biz şu kadar para verelim, Türkiye de bunları misafir etsin’ gibi yaklaşım söz konusu olursa bizim o paraya da ihtiyacımız yok, herhangi bir anlaşma yapmaya da niyetimiz yok.”

Çelik, vize serbestisi konusunda da net tarih verilmesi durumunda Geri Kabul Anlaşması’nın uygulanacağını belirterek “Yani bu terör yasası ve diğer yasalardaki değişiklikleri şu anda yapamayacağımızı söylüyoruz. Ama o Avrupa Konseyi içerisinde bir mekanizmaya devredilebilir, şartlar değiştiğinde yeniden değerlendirilebilir. Türkiye bu taahhütte bulunabilir. Vize serbestisi bu şekilde garantiye alınabilir. Ama Türkiye 5-6 terör örgütüyle aynı anda mücadele ederken bu yasayı değiştiremez.” dedi.

Avrupa Komisyonu Başkanı Jean Claude Juncker’in vize serbestisi konusunda Türkiye’nin açıklamaları karşısında “Bu anlaşmalar çökerse Erdoğan Türk halkına hesabını verir” sözlerini hatırlatan Çelik, Türk halkının Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın arkasında olduğunu kaydetti.

Çelik, “Eğer Türkiye ile yapılan anlaşmalar yürürlüğe girmez, bu mekanizmalar ilerlemez ve işlemezse, Avrupa Halep’teki istikrarsızlığa bağlı olarak veya Kuzey Afrika’da ortaya çıkacak yeni istikrarsızlıklara bağlı olarak şimdikinin iki-üç katı göç dalgasıyla karşı karşıya kalırsa, Sayın Junker başta olmak üzere bu açıklamayı yapan dostlarımız artık bunu Avrupa halklarına izah etsinler.” şeklinde konuştu.

– “Bizim için PYD, DAEŞ gibi tehlike bir örgüt”

“AB ülkelerinin Türkiye’nin Fırat Kalkanı harekatı ve DAEŞ ile mücadelesine desteğini yeterli görüyor musunuz? Bu mücadelenin önem ve değerinin farkına vardılar mı?” sorusu üzerine Çelik, AB ülkelerinin Türkiye’ye DAEŞ’e karşı mücadelede çok güçlü destek verdiğini, aynı desteği bir başka terör örgütü olan PYD’ye karşı mücadelede vermediklerini söyledi.

Çelik, “Bunu net bir şekilde söyleyelim. Hiç kimse ‘Şu terör örgütüyle mücadele edin, bu terör örgütüyle etmeyin’ diyemez. Kendileri için DAEŞ tehlikeli, PYD tehlikeli olmayabilir. Bizim için PYD, DAEŞ gibi tehlike bir örgüt.” dedi.

Türkiye ile Suriye Kürtleri arasında bir problem olmadığını vurgulayan Çelik, “Türkiye ile PYD arasında bir problem söz konusu. Bu da PYD’nin, Türkiye’ye güvenlik tehdidi oluşturmasından kaynaklanıyor.” ifadesini kullandı.

PYD ve benzer yapıların, Kürtlerin tarih boyunca çektikleri sıkıntılar sonucunda elde ettikleri kazanımları çalarak onları bölgedeki birtakım güç oyunlarının parçası ve mezesi haline getirdiğini vurgulayan Çelik, şunları kaydetti:

“Bakın ben uzun zamandır söylüyorum, Kürtler tarih boyunca çok sıkıntı çekmiş ve zulüm görmüş bir halk. Ama Türkiye’de çok büyük demokratik kazanımlara sahip oldular ve biz bu sorunu geride bıraktık. Aynı şekilde, bölgede de yeni imkanlar ve kabiliyetler kazanma, birtakım demokratik haklara kavuşma imkanları varken PYD, PKK gibi örgütler üzerinden bölgede yeni bir terör Baas’ı oluşturuldu. Bu terör Baas’ı üzerinden birtakım büyük ülkeler, kendi vekalet savaşlarını bunlara ihale ediyorlar, arkasından da bunu ‘Kürt sorunu’ diye dünyaya satmaya çalışıyorlar. Bunlar Suriye Kürtlerinin de Irak Kürtlerinin de kazanımlarını birtakım taşeronluk ilişkileri içinde gasp eden örgütlerdir ve terör Baas’ının parçalarıdır.”

Bu durumun AB tarafından iyi değerlendirilmediğini söyleyen Çelik, “Hiç kimse Türkiye’ye hangi terör örgütüyle ne şekilde mücadele edeceğini söyleyemez ya da kendi ulusal güvenliğine tehdit oluşturan bir terör örgütünü görmezden gel diyemez.” dedi.

– Fransa’daki tesettür mayosu yasağı

Bakan Çelik, Fransa’da son dönemde gündemde olan tesettür mayosu tartışmalarına ilişkin olarak da bu konudaki tartışmaları çok yakından takip ettiklerini, bunun, modernleşme, islamofobi ve laiklik-din ilişkisinde yeni kırılmalara işaret ettiğini belirtti.

Çelik, “Hiç kimsenin bu çağda, bir kadının başına polis dikerek o kıyafet müdahalesini yapmasının söz konusu olmaması gerekir. Fransa gibi eşitlik ve özgürlükler ülkesinde bunun söz konusu olması ise son derece ürkütücüdür.” diye konuştu.

Bu yasağın yeni bir islamofobiye işaret ettiğine dikkati çeken Çelik, bunu “liberal islamofobi” olarak tanımladı ve “liberal islamofobinin” modern kültüre uymayan şeyleri dışladığını söyledi. Çelik, “Müslüman kimliğini ve diğer kimlikleri alt kültür olarak değerlendirip dışlayıcı bir yaklaşım uyguluyorlar.” değerlendirmesinde bulundu.

Burada kültürel ve ideolojik ırkçılıktan bahsedildiğini ifade eden Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bir tür totaliter modernleşme anlayışıyla başkalarına kendi kafalarındaki tek tipçi uygarlık projesini yüksek bir değer olarak dayatabileceklerini düşünüyorlar.

Bu liberal islamofobi, klasik islamofobiden daha tehlikeli. Çünkü klasik islamofobi daha çok kendisini aşırı sağcıların ya da dini fanatiklerin üsluplarından gösteren bir şey. Bu ise kendisini eşitlik, kardeşlik, modernlik gibi değerlerin arkasına saklanarak gösteren bir şey.”

Laikliğin bu şekilde uygulanmasının Fransa’nın içinde bile ciddi tartışmalara neden olduğunu kaydeden Çelik, “Neyse ki mahkeme bu kararı verdi ama mahkemenin bu kararı vermesi toplumdaki tartışmaları durdurmuyor.” diye konuştu.

Fransız entelektüelleri ve siyasetçileri içinden de buna direnmeye çalışanlar olduğu kadar üst düzeyde destek verenlerin bulunduğunu ifade eden Çelik, “Bu liberal islamofobi, kültürel ırkçılık dediğimiz şey, AB değerlerini de tehdit edebilecek şekilde yükselişe geçiyor.” uyarısında bulundu.

Fransız devriminin değerlerinin başkentinde bu tartışmaların yapılması karşısında herkesin çok derin düşünmesi gerektiğini söyleyen Çelik, şu ifadeleri kullandı:

“Bunlar o kadar tehlikeli işlerdir ki; bunlara birazcık yer açtığınız, yol verdiğiniz zaman bunlar ana akım siyasetleri yutarlar. Bu liberal islamofobi dediğimiz şeyin, maalesef Avrupa’da pek çok yerde giderek ivmesini yükselttiğini görüyoruz. Bununla ilgili hassasiyetlerimizi tabii ki dile getirmeye devam edeceğiz.”

 

AA