Dolar 32,5004
Euro 34,6901
Altın 2.496,45
BİST 9.693,46
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 19°C
Parçalı Bulutlu
İstanbul
19°C
Parçalı Bulutlu
Paz 20°C
Pts 22°C
Sal 24°C
Çar 22°C

AKP’NİN NİKAHSIZ GELİNLERİ

AKP’NİN NİKAHSIZ GELİNLERİ
13/04/2015 09:09
A+
A-

“Türkiye’nin son 5 yılına damgasını vuran en önemli olay nedir” diye Tarih’e sorsanız, bu sabırlı ihtiyar size “Suriyelilerin Türkiye’ye sığınması” diye cevap verecektir.

“Neden terörle müzakere, orduya kumpas, hırsızlık ve yolsuzluk değil de mülteciler?” derseniz, Tarih dedenincevabı basittir:

Diğerleri “politik”tir. Yarın iktidar değişip de bu politikalardan vazgeçildiğinde yaşananların etkisi, en çok 10 yıl içinde silinebilir. Oysa “demografik olaylar”farklıdır; kalıcı, tarihi sonuçlar doğururlar.

“Süreç” başlatan olaylar önemlidir. “Kırılma” meydana getiren olaylar önemlidir. Islahatlar, Tanzimatlar, İhtilaller önemli olaylardır. Ülküler önemlidir, devletlerin kurulması, genişlemesi, daralması ve yıkılması,tabii ki önemli tarih olaylarıdır.

Ancak hiç biri “milletlerin oluşumu veya yok oluşu kadar” önemli değildir.

Azami 50-60 yıl süren bir aile hayatını düşününüz, bu ailenin tarihinde mutfakta kırılan bir tabaktan fertlerden herhangi birinin ölümüne kadar çok çeşitli olaylar yaşanabilir.

Anne-baba kavgaları da, ailenin iş hayatında yaşadığı iflas da fertler üzerinde çeşitli etkiler meydana getirebilir. Ancak bunlardan hiç biri babanın ikinci bir eş alması veya annenin başka bir adamdan hamile kalması kadar önemli değildir.

Ünlü Makedonyalı kral Büyük İskender, bir dünya imparatorluğu kurmak istiyordu. Bugünkü Makedonya bayrağındaki güneş, bu Helenistik hayali hatırlatır.

Kısa ömrüne pek çok zafer sığdıran ve Tarihte kalıcı izler bırakan İskender, batı-doğu kaynaşmasını, daha somut bir hale getirmek içinİran’ı ele geçirdikten sonra büyük birtörenle 10 bin askerini Pers kadınlarıyla evlendirmişti.

Bu evliliklerin, geçici bir psikolojik hamle mi yoksa kalıcı bir antropolojik operasyon mu olduğu belli değildir. Ancak Pers medeniyetinin Avrupa’da gördüğü itibarda İskender’inbu hareketinin tartışılmaz birkatkısı vardır.

Avrupa’nınPerslere gösterdiği bu tarihi itibar, bugün bile İran Milliyetçiliğini tetiklemekte, Fars şovenizminin psikolojik temellerini teçhiz etmektedir.

Diyarbakır’lı bir dostum: “Dedemin üç hanımı varmış; biri Zaza, biri Arap, biri de Ermeni’dir. Zaza neneden gelenler biziz, MHP’liyiz. Arap’tan gelenler AKP’li; Ermeni’nin torunları da HDP’lidir!..” derken ilginç bir antropolojik hakikati dile getiriyordu.

Evet, tabii ki ırkçı değiliz; ancak annelerin çocuğunkimliği üzerindeki etkisini de görmezden gelemeyiz.

İskender’in askerlerinin İran’da birkaç nesilde yok olup gittiğinin farkındayız. İranlı kadınlar, Pers coğrafyası içinde çocuklarını “Farsça” yetiştirmiş ve kültürel bir melezleşmeye izin vermemişlerdir.

Peki ya bunun tersi olsaydı? Yani İskender Yunanistan’dan yüzbinlerce kadın getirip de İran coğrafyasına salsaydı? Bugün muhtemelen sadece batımızda değil, doğumuzda da kırık bir Yunanca konuşan milyonlarca komşumuz olurdu.

“Konunun bizimle ve günümüzle ne alakası var?” Diyeceksiniz!.. Var, maalesef bizde de İskender gibi bir tarihi çöpçatan var ve ne yazık ki onun gibi “erkekçe” de çalışmıyor.

Alman Stern dergisi, geçtiğimiz günlerde”Türkiye 372 bin Suriyeli kadın ve kızın Türk erkekleri tarafından ikinci, üçüncü hatta dördüncü eş olarak parayla satın alındığını”yazdı.

Dergi “1.800 Euroya Suriyeli ikinci bir eş” başlığıyla verdiği haberde, Şanlıurfa’da Suriyeli bir kadının 5 bin TL’ye satın alındığına dikkat çekti.

Habere göre eskiden sadece varlıklı ağalar “çok eşlilik”le övünürken, mevcut pazar şartlarına göre ekonomik durumu çok iyi olmayanlar da mülteciler arasından ikinci, üçüncü, hatta dördüncü evliliklerini yapıyorlardı.

Bölgenin durumdan vazife çıkaran erkekleri, işi çoktan şeriatın “taaddüt-ü zevcat” kuralına bağlamış durumdalar. Hatta bu işin”toplumu fuhuştan koruduğunu” iddia edenler bile var.

Bize göre bu durum, acizliğeuçkur çözen, adi bir fırsatçılık, zulümden, kan ve gözyaşından sağlananhaysiyetsiz bir nasiplenme, milli bir ihanet ve nihayet”resmi bir namussuzluk”tur.

Geçelim bu imam nikâhı masallarını… İslam’da, resmi tescili olmayan nikâh, eksiktir; geçersizdir.

İnsanlar çeşitli sebeplerle evlenebilir, hayatlarını birleştirebilir ve birbirlerine yar olabilirler. Burada karşılıklı rıza veahlakiuyum olduktan sonra eşlerin hangi ırktan geldiğine de bakılmayabilir.

Ancak, siz ocağınıza düşmüş, devletinize iltica etmiş kadınların sokaklarda alınıp satılmasına rıza gösterirseniz, yaptığınız bu kanunsuzçöpçatanlığı, himmetle, şeriatla filanizah edemezsiniz.

İskender ütopyasının, İranlı kadınların eteklerinin altındaeriyip bitmesi gibi,mazlum mültecilerin acıklı hüsranında kaybolur gidersiniz.

Şükrü ALNIAÇIK – ortadoğu gazetesi