Dolar 32,4297
Euro 34,4575
Altın 2.489,12
BİST 9.679,80
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 23°C
Az Bulutlu
İstanbul
23°C
Az Bulutlu
Çar 21°C
Per 19°C
Cum 16°C
Cts 18°C

ARINÇ: “BU PARTİ TAYYİP’İN PARTİSİ DEĞİLDİR”

ARINÇ: “BU PARTİ TAYYİP’İN PARTİSİ DEĞİLDİR”
17/06/2016 14:59
A+
A-

BBC Türkçe’ye konuşan Türkiye siyasetinin en deneyimli isimlerinden birisi olan, TBMM Başkanlığı, Başbakan Yardımcılığı ve hükümet sözcülüğü yapan ve aktif siyasete ara veren Bülent Arınç, “Bu parti Tayyip’in partisi değildir. Bu parti milletin bize bir emanetidir, hepimizin partisidir. Bir kişinin şahsi mameleki haline getirilemez” diyor. Davutoğlu’nun istifasını ise ‘Gelişi ne kadar şık ve iyi olduysa, giderken herhalde çok da şık olmadı’diye yorumluyor ve soru işaretleri yarattığını söylüyor.

Türkiye siyasetinin en deneyimli isimlerinden birisi olan, TBMM Başkanlığı, Başbakan Yardımcılığı ve hükümet sözcülüğü yapan ve aktif siyasete ara veren Bülent Arınç; çözüm süreci, başkanlık tartışmaları, Ahmet Davutoğlu’nun başbakanlık görevlerinden istifası, kendi siyaset hayatı ve basın özgürlüğüne kadar pek çok konuda açıklamalarda bulundu.

BBC Türkçe’ye konuşan Arınç, “Bu parti Tayyip’in partisi değildir. Bu parti milletin bize bir emanetidir, hepimizin partisidir. Bir kişinin şahsi mameleki haline getirilemez” diyor. Davutoğlu’nun istifasını ise ‘Gelişi ne kadar şık ve iyi olduysa, giderken herhalde çok da şık olmadı’diye yorumluyor ve soru işaretleri yarattığını söylüyor.

İşte Bülent Arınç’ın BBC Türkçe’nin sorularına verdiği yanıtlar:

* Barış süreci, çözüm süreci, farklı şekillerde isimlendirilen, bu ortaklaşma süreci nasıl bitti ve hükümetin eksiklikleri oldu mu? Yapılabilecekler var mıydı?

“Terör bir sonuç, onu meydana getiren sebepler var. O sebepleri ortadan kaldırdığınız zaman terör de kendiliğinden bitecektir. Buradaki hedefimiz şuydu: Silahlı terör örgütünü, silahlarından arındırmak; eylem yapmaktan vazgeçirmek, sivil hayatın içine dahil etmek ve terör örgütlerinin en büyük sermayesi olan dağa çıkan gençleri dağa çıkmaktan vazgeçirmek ve dağdakileri de indirmek. Bütün bunlarla biz iyi niyetle bir çözüm sürecine başlamıştık.”

* Sizce hükümetin hiç mi kabahati yok çözüm sürecinin bitişinde, bu çatışmalı sürecin tekrar başlamasında?

“Yani kabahatimiz yok diye söylüyorum, bunu bilerek de söylüyorum. Taktiksel bazı yanlışlıklar belki yapılmış olabilir. Ama biz burada çok iyi niyetliydik. HDP ve Kandil çok kötü niyetliydi.”

‘BAŞKANLIK TÜRKİYE’DE HER MESELENİN ÖNÜNÜ KAPATAN BİR KONU’
* Türkiye’nin ana gündem maddesi başkanlık sistemi. Bu konuda siz çok uzun zamandır açıklamalar yapıyorsunuz. Gündemde bu kadar hararetli olmadığı zamanlarda da açıkyürekli açıklamalarınızı duymuştuk. Bugün Türkiye’nin gündemindeki bu kadar merkezi bir tartışmayı nasıl değerlendiriyorsunuz?

“Başkanlık konusundaki tartışmalar yeni Anayasa’nın da önüne geçti. Maalesef Türkiye’de her meselenin önünü kapatan bir konu haline geldi. Ekonomi konuşamıyorsunuz başkanlığı konuşmaktan; Suriye’yi konuşamıyorsunuz, dış politikayı konuşamıyorsunuz, iç politikadaki terörle mücadeleyi ve yeni süreci konuşamıyorsunuz. Ağzını açan herkes başkanlıktan veya yarı başkanlıktan bahsetmeye başlıyor. Bizim bu meseleyi gündemden çıkarmamız lazım. Yalnız çıkarabilmemiz için, sayın Cumhurbaşkanımızın nasıl bir sistem istediğini de bilmemiz lazım.

Mesela CHP ‘Nasıl bir başkanlık istiyorsunuz, getirin görüşelim’dedi. E bu çok iyi bir meydan okuma. Bunun karşılığının AK Parti tarafından işte böyle bir başkanlık sistemi diyerek somutlaştırılması lazım. Şu anda somutlaşmış başkanlık yönetim modeli olarak bir model elimizde yok. Anayasa profesörleri bile konuşuyor, 20 defa dinleyin, ne dediğini anlamıyorsunuz. Ben anlamıyorum şahsen.”

‘BAŞKANLIK MADE İN RTE OLSUN’
* Sizce Erdoğan neden ve nasıl bir başkanlık sistemi istiyor?

“Erdoğan yapısı itibariyle sözünü dinletebileceği, bütün karar mekanizmalarında tek başına müessir olabileceği, yapacağı çalışmaların önüne çok engelin çıkmayacağı bir başkanlık sistemi arzu ediyor.

Benim şahsen şu anki düşüncem şu: Bir, iyi bir model üzerinde AK Parti elinde varsa hemen elinde yoksa üç-beş gün içerisinde bir taslağı -ama Cumhurbaşkanımızın okeyini aldıktan sonra, arada başka şeyler çıkmasın diye bunu söylüyorum; ben öyle dememiştim, siz böyle çıkardınız demesin diye söylüyorum; yani ” Made in RTE ” taşıyan ama AK Parti’nin ismiyle Meclis’e gelecek olan bir örnek çıksın. Bu örneği parlamentodaki partilerin önce genel başkanlarıyla sonra kendileriyle ne diyorsunuz diye konuşulsun. Bir ay sonra da arkadaş biz bunda varız veya yokuz derlerse bence 316 milletvekilinin imzasıyla o modeli versinler. Parlamentodan çıkacak duruma bakalım. 331 ile kabul edildi diyelim, hemen millete gideriz. 330’un altında kaldık diyelim üstünü örteriz. Bu iş Türkiye’nin gündeminden bir şekilde çıkması lazım.”

* Sayın Davutoğlu’nun istifası beklenen bir istifa değildi. Siz kurucusu olduğunuz partinin geçtiği bu süreci nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu süreçler nasıl yaşanır AKP’de. Bu sefer ne olmuştur sizce?

“Biz 2001 14 Ağustos’ta partiyi kurarken doğrusu bu tür geçişlerin olacağını düşünmemiştik. Şimdi sayın cumhurbaşkanımız 10 Ağustos 2014’te Cumhurbaşkanı oldu. Partiye bir genel başkan gerekti ve o genel başkan ve aynı zamanda başbakan olacak. İstişareler yapıldı, yapıldığı söylendi. Benimle de konuşuldu. Sonunda sayın Davutoğlu’nu bizzat sayın Erdoğan genel başkan adayımız olarak açıkladı.

‘BİR İNSANIN ONURU VARDIR, HAYSİYETİ VARDIR’
Son güne kadar yanında başbakan yardımcısı olarak, hükümet sözcüsü olarak yanında çalışmış bir insanım. Fakat günün birinde işte bu troller, troliçeler ortaya bir şeyler atmaya başladılar. Ahlak sınırlarını aşan, terbiyesizce, sayın Davutoğlu’nu itham eden pelikan, penguen her neyse dosyaları açıklanmaya başlandı. Biz bunların hiçbirine ihtimal vermedik. Ama sayın başbakan bir akşam köşke gitti ve dönüşünde bana ‘Allahaısmarladık’dedi ve hepimiz şaşırdık. Yani böyle bir şey Türk siyasi tarihinde hiç rastlanmamıştır, bizim çizgimizde de hiç olmadı bu. Yani bir sebep olması lazım. Bir insan bu kadar başarılı olduktan sonra ‘Ben gidiyorum, Allahaısmarladık’demez.”

* Nedir sebebi sizce?

“Burada iki büyük engelimiz var. Sayın başbakan sebepleri kendisi söylememiştir, hatta üzerini örtmüştür. Sayın Cumhurbaşkanımıza bağlılık yeminleri yapmıştır, onun namusunu, ailesinin namusunu kendi namusu bilmiştir, onun hukukunu koruyacağını söylemiştir

Bizim de söyleyebileceğimiz sayın Davutoğlu’nun gelişi ne kadar şık ve iyi olduysa, hepimizin gönlünden geçen olduysa; giderken herhalde çok da şık olmadı. Hiç alışık olmadığımız bir vefasızlık örneği oldu. Bir de bir insanın onuru vardır, haysiyeti vardır. Git denince veya gitmelisin deyince; kongreyi yap, şuna devret denince bu hoş bir şey değil. Çevresine nasıl anlatacak bunu, ailesine nasıl anlatacak, kendisine dönüp nasıl anlatacak, biz dava arkadaşlarına nasıl anlatacak; herhalde onun altında ezildiğini düşünüyorum. Keşke bir açık kapı bıraksaydı, bir işaret gösterseydi ve bunun üzerine Türkiye’de ve parti içerisinde de olumlu bir sorgulama olabilirdi.”

‘BİZ MUHALİF BİR HAREKET DEĞİLİZ’
* Geri mi dönüyorsunuz, aktif siyasette sizi görecek miyiz tekrar?

“Bugün biz muhalif bir hareket değiliz. Bizim damarımızda muhaliflik yok. Eleştiri var. Doğruyu göstermek var. Mutlak doğruyu Allah bilir. Ben kendi doğrumu söylüyorum. Siz de bana kendi doğrunuzu söylersiniz. Ben sana söylüyorum aslında. Eskiden İslam sosyologları öyle demişler. Benim söylediğim doğrudur. Ama yanlış olma ihtimali vardır. Sen konuş, bana göre söylediğin yanlış ama doğru da olabilir. O zaman ben konuşayım sen dinle. Sen konuş ben dinleyeyim.”

‘TRT’DEN UZAKLAŞTIRILMAM TALİMATLA YAPILDI’
Yine son açıklamanızdan, “Hoşa gitmeyen gerçekleri duymama ve duyurmama adına izlenen bu anti demokratik yol baskı rejimlerinin yoludur ve tarih kitapları bu yolcuların hazin sonlarıyla doludur” demiştiniz. Türkiye sizce bu kadar dramatik bir baskı rejimi yolunda mı, onun içine girdi mi, o yol çoktan bitti mi çoktan?

“Bunlar eleştiriler. Dramatik bir baskı rejimi sözünü ben söyleyemem. Bununla kendimizi inkar etmiş oluruz. Ya da AK Parti iktidarını doğrudan suçlamış olurum. Bunu yapacaksa başkaları yapsın. Her şey ortada. Bütün veriler ortada. Bir kısmı buna doğru diyebilir. Bir kısmı o kadar da değil diyebilir. Bir kısmı Türkiye demokratik bir ülke ve bütün şartlarıyla devam ediyor diyebilir. Ben diyeceklerimi belki farklı bir kapsamda konuşmak isterim. Bir defa benim bazı özel televizyonlardan, başta TRT’den hemen hemen iki seneden beri uzaklaştırılmış olmamamın birilerinin talimatıyla yapıldığını çok iyi biliyorum.”

* Kimdir birileri?

“Yani çok malžm şeyler bunlar. Çok malžm. Sokağa çıksanız sahibini sorsanız o bile söyler ama beni mazur görün. Mani oluyor halimi takrire hicabım.”

* Peki sizce AKP’nin bir muhalefete ihtiyacı var mı?

“Buna halk karar verir. Kendi konumumu söyleyeyim. Biz toplumda bilinen insanlarız. Bana AK Parti’nin vicdanı dediler, eyvallah dedim. Dürüst adamdır dediler, eyvallah dedim. Korkmaz, bildiğini doğrudan söyler dediler. Bunlar bana göre güzel meziyetler. Bunu vatandaş bana vermişse, ben de alır şerefle taşırım. Bu bir tarafa. Ama ben bu partinin kurucusuyum. Bu parti benim kucaklarımda yetişti. Parlamentodan grup başkanıydım. Yani Tayyip Erdoğan milletvekili değilken ben bu partiyi orada temsil ettim.

Bir deyiş vardır. ” Ya bu deveyi güdersin ya bu diyardan gidersin “. Bizim gidecek başka bir diyarımız yok. Biz gidemeyenlerdeniz. AK Parti’nin iyi olmasını isteriz. Cumhurbaşkanı’nın iyi olmasını, başarılı olmasını isteriz. 40 yıllık arkadaşımız. Ama eğer kötü giden bir şey varsa, biz onlara yapmayın etmeyin, şu daha doğrudur deme hakkımızın da olmasını isteriz. Bunu şu an çok fazla bulamıyoruz.

Ama ben şu an partimin zararına olabilecek hiçbir şeyin içerisinde olamam. Kimse bize bir muhalif hareket olarak, yeni bir parti kuracaklar gözüyle bakmasınlar. Onlar bizim başka tarafa bakmayacağımızı çok iyi bilirler. Ama bundan istifade ederek de sürekli bizi yok etmeye, küçültmeye, basit ve aciz görmeye hatta, pelikanlı, penguenli şeylerle aşağılıkça iftiralarla suçlamaya kalkarlarsa tepemizi attırmasınlar. Söyleyeceğimiz o.”

* AK Parti’de işlerin iyi gitmediğini düşünenler varsa…

“Fakat siyaset boşluk kabul etmez. Bugün AK Parti’de işlerin iyi gitmediğini düşünenler varsa, artık bu partiden Türkiye’ye hayır gelmez, ben buna oy vermem diyenler varsa, çareyi çözümü onlar bulurlar. Su akacağı yolu mutlaka bulur.

‘BU PARTİ TAYYİP’İN PARTİSİ DEĞİLDİR’
Biz 2001’de kurulduğumuzda biçim için çok uygun bir zemin vardı. Siyaset dip yapmıştı. Mevcut partilerin hiçbirisini millet istemiyordu. Zaten hepsini parlamento dışında bıraktı. Biz güzel bir tablo koyduk önlerine. Güzel bir fotoğraf tablosu. Tayyip bey var, Abdullah Gül bey var, ben varım, o var, bu var. Millet bizim fotoğrafımızı beğendi. Süleyman Demirel’in aile fotoğrafında kim varsa, millet onları reddetti. Ama AK Parti’nin aile fotoğraf tablosunda kim varsa millet onları kabul etti.

Bu AK Parti’nin başarıları tek başına Recep Tayyip Erdoğan’ın başarıları değildir. Sayın Bekir Bozdağ’ın da kulağını çınlatalım. Bu parti Tayyip’in partisi değildir. Bu parti milletin bize bir emanetidir, hepimizin partisidir. Bir kişinin şahsi mameleki haline getirilemez.”