Dolar 32,5470
Euro 34,7468
Altın 2.495,43
BİST 9.524,59
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 14°C
Yağmurlu
İstanbul
14°C
Yağmurlu
Cts 20°C
Paz 21°C
Pts 23°C
Sal 22°C

Artı bir şart!

20/04/2015 23:51
A+
A-

Artı bir şart! Cilası ambalajı ve sunumu ile uzun bir süredir siyaset piyasasında sahne alan AQP’nin süsleri yavaş yavaş dökülüp asıl yüzleri iyice ortaya çıkmaktadır.

 

Defaten anlattığımız üzere bu zihniyetin en önemli özelliği yanlışı doğru, yalanı gerçekmiş gibi sunma becerisidir. Bu hal en alt biriminden en üst kademesine kadar iliklerine kadar işlemiş bir özelliktir. Ki insanımızda en çokta bu yüzden bunlara kanmaktadır…

 

Diğer bir husus ise çark etmede sınırsız olmalarıdır. Nitekim bahse konu muhteremlerin siyaseten eleştirdikleri Süleyman Demirel’in “dün dündür, bu gün, bugündür” sözü bu manada kifayetsiz kalmaktadır. Çünkü malum cenahın en tepedeki temsilcisi, sözünü anında inkar edebilmektedir.

 

Yine bir başka özellikleri ise her biri rolünü eksiksiz oynamaya programlanmış gibiler. Bu da bunları yöneten üst aklın ustalığını, beri taraftan ise bunların acizliğini gösteriyor. Yani ellerine tutuşturulan senaryo neyi emrediyorsa onu yapmak için canhıraş bir uğraş veriyorlar ve elbette rollerinin karşılığını ayakkabı kutularını, kamyonetleri paralarla doldurarak alıyorlar.

 

Şimdi siz, bu şekilde hareket edenlerin ülkenin hayrına güzel işler yapabileceğini düşünebilir misiniz?

 

Elbette hayır!

 

Hal bu hal olunca haliyle geçmişte yaptıkları her türlü kanunsuz-usulsüz iş veya işlemlerin ortaya çıkmaması ve iktidarda kalmak için her türlü yol ve yöntemi denemeye hazırlardır.

 

Buna unutturmaya çalıştıkları yolsuzluk-hırsızlık, yetki suiistimalleri de dâhildir.

 

İktidarlarının sonu demek üstü örtülen pisliklerin, denetimden kaçırılan gayri ahlaki, gayri kanuni, gayri hukuki icraatlarının ortaya çıkması demektir. İşte bu çirkin işlerin ortaya çıkmasını kendilerince önlemenin yöntemi bellidir ve yine halka ahlak sınırlarını zorlayarak çeşitli seçim rüşvetleri sunarak öncelikle onları kandırmaktan geçmektedir.

 

Yıllarca yoksullukla boğuşturduğu başta emekliler olmak üzere çeşitli kesimlere tamda seçim öncesi sunulan “zoka” türü maddi imkânlar bunun en büyük göstergesidir. Mesela başka siyasileri bu türde bir vaatte bulunduğunda, bulunanları “hesap kitap bilmemekle ve popülist yaklaşım sergilemekle” suçlayacaksın. Üstüne “kaynağın nerede?” diye soracaksın. Fakat kendin de utanmadan veya sıkılmadan benzeri hatta daha fazlası çeşitli vaatlerde bulunacaksın…

 

Mesela kendinize 5-6 katrilyonu bulan saraylar yaptırıp, 5,5 – 6 milyon asgari ücretliye bir aylık ücret olarak verdiğin 950 TL’den çok daha fazla pahalıya mal olan su bardağı ile vicdanın hiç sızlamadan su içeceksin. Yani bırakın diğer lüks harcamaları, tanesi 1.000.- TL’lik su bardakları alacaksın ve bu israf sarayında sadece yandaşlarını veya sana “Padişahım çok yaşa” diye biat etmiş sözüm ona sanatçıları, entelektüelleri ağırlayacaksın. Harcadıkların yetmemiş gibi üstüne birde örtülü ödenek alacaksın…

Bu davranış ve uygulamalar (açlıkla mücadele eden) 20 milyondan fazla insanımızın aklıyla resmen dalga geçmektir…

 

Bozulan ekonomiyi, cari açığı, artan dış ve iç borcu, gittikçe yükselen dolar karşısında paramızın giderek erimesini, bölücüleri veya fırıldakları partilerinde aday etmelerini, “Türkler Ermenilere soy kırım yapmıştır” iddiasından vazgeçmeyen malum kişiyi bizim gölgenin baş danışman olarak tutmalarını bir başka yazıya bırakarak. Gelelim işin bir başka boyutuna.

 

Terör örgütü başıyla veya onun adamlarıyla Oslo’da, A.O.Ç.’de, Dolmabahçe’de ve daha bilemediğimiz birçok otel lobilerinde gizli gizli görüşeceksin. Ardından foyan ortaya çıkınca bir sürü yalan söyleyip inkâr yoluna gideceksin. Mesela PKK’lı teröristler için sürekli “silah bırakacaklar, Türkiye’yi terk edecekler” gibi masallar okuyacaksın. Öte yandan öyle bir şey olmadığı gibi beri taraftan tutuklu veya hükümlü içerde bir tane bile terörist kalmamak üzere gizli aflar çıkartacaksın. Onlarda kendi asayiş birimini, vergi sistemini kuracak, sende bunu uzaktan seyredeceksin.

 

Yahu hiç böyle devlet yönetilir mi?

 

Sırf kendi şahsi menfaatleri için teröristlere verdikleri tavizlerin ve idari/siyasi beceriksizliklerin gerekçesi de hazır. Neymiş efendim bütün bu yapılanlar “analar ağlamasın” diyeymiş.

 

Yalanınız batsın emi!

 

Hatırlatmakta fayda var. Fatih Sultan Mehmet’te eğer sizin gibi “analar ağlamasın” deseydi, İstanbul fethedilip bizim olmazdı. Ondan sonra gelenlerde yine “analar ağlamasın” deseydi ve toprağımızı korumak için canlar vermeseydik; üstünde durduğumuz, nefes alıp verdiğimiz bu topraklar bizim olmazdı.

 

Neyse, üç aşağı beş yukarı resmi çizdik, böylesi gayri milli politikalar izleyen ve demokrasiyi askıya alıp bildiğiniz diktatörlüğe doğru rota kıran AQP’yi geriletip, ardından tarihin tozlu sayfalarına aktarmak için bundan sonra neler yapmalı?

 

Bunun tek şartı başta ülkücü ve milliyetçiler olmak üzere “bu ülkeyi karşılıksız sevenlerin” tamamı ile milli duyguları yüreğinde taşıyanlar; önümüzdeki 7 Haziran seçimlerinde birey başı en az artı bir oy getirmek için çalışmalıdır.

 

Bunun için milletvekili adaylarının yanı sıra milletin ve ülkenin iç-dış sorunlarına vakıf, toplumla rahat diyalog kuran, toplum yönetiminde bilgili ve yetkin kişilere görev verilmeli. Kadın-erkek hep birlikte yüz yüze temasa çok önem vererek insanlarımızla birebir iletişim kurmalıyız. Çevremizde uğranmadık hane, işyeri ve sıkılmadık el bırakmamalıyız.

 

Yazılı ve görsel medya ayağı iyi ve verimli kullanılarak;

 

İnsanlarımıza, hırsızlığın-yolsuzluğun ve yoksulluğun kesin olarak son bulacağını, hukuk devletinin işletileceğini ve gelirlerin adaletli bir şekilde paylaşılacağını, toplumsal olarak kalkınacağımızı anlatmalıyız. Yardımların sosyal devlet ilkesi gereği kesilmesinin söz konusu olmayıp, bilakis hırsızlık ve yolsuzlukların önüne geçilmesiyle oluşan devasa rakamların hak sahiplerine fazlasıyla verileceği özellikle vurgulanmalıdır. Geliştirilip büyütülen ekonominin getirileri; işçiye-memura, emekli ve çiftçilere, esnafa, sanayiciye hak ettikleri oranda yansıtılacağı belirtilmeli. Kısacası herkesin refah payının arttırılıp bütün vatandaşımızın bu paydan hisse sahibi olacağı insanımıza bire bir duyurulmalı ve bilgi sahibi edilmelidir.

 

Çünkü bunlar yapılabilir gerçektir. Gerçek olduğu kadar uygulanabilir temel ilkelerdir ve “Milli Devlet, Güçlü İktidara” talip MHP’nin seçim beyannamesinde bunların hepsi mevcuttur diye düşünüyorum…

 

Yeni bir yazımızda buluşmak üzere esen kalınız.

Selamlar
Harun Kılıç
ANKARA