Dolar 32,3289
Euro 35,0655
Altın 2.299,69
BİST 9.044,96
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 20°C
Açık
İstanbul
20°C
Açık
Cum 23°C
Cts 21°C
Paz 21°C
Pts 23°C

BAHÇELİ: BİZ SENİN GİBİLERLE MÜCADELE EDE EDE BUGÜNLERE GELDİK

A+
A-

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, MHP’ye saldırıp, milli tavır içinde olmadığını iddia edecek kadar hayal aleminde olduğunu söyleyip, ‘Biz senin gibilerle mücadele ede ede, yolundan gittiklerinle çarpışa çarpışa bugünlere geldik. Ölüm bile, bizi yolumuzdan döndürmedi. Kurşunlar, bombalar ve idamlar bile inançlarımızdan çevirmedi. Sen kim bize korkaklık yaftası vurmaya çalışmak kim?”dedi.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, 2014 Mart’ta yapılacak yerel seçimler için partisinin Aksaray Belediye Başkan adayını açıkladı.

Bahçeli’nin konuşması şu şekilde:

Aziz Dava Arkadaşlarım,

Muhterem Aksaraylı Kardeşlerim,

Değerli Basın Mensupları,

Hepinizi en içten duygularımla selamlıyor, sevgi ve saygılarımı sunuyorum.

Sizlerle bir arada olmaktan, sizlere kavuşmaktan büyük mutluluk duyuyorum.

Hepiniz hoş geldiniz, şerefler verdiniz.

Türkiye’nin aşırı derecede risklerle çevrelendiği, millet ve devlet bekasının pamuk ipliğine bağlandığı bir dönemde Aksaray’dayız.

Elbette Aksaray’a gelmemizin anlam ve önemi çok fazladır.

Bugün burada, partimizin Aksaray Belediye Başkan Adayımızı takdim etmek için toplandık.

Milliyetçi Hareket Partisi, 385 gün sonra yapılacak Mahalli İdareler Seçimleri için gerekli çalışmalarını tüm hızıyla sürdürmektedir.

Hatırlarsanız, 24 Ocak 2013 tarihinde, düzenlediğimiz açık hava toplantısıyla Söğüt Belediye Başkan Adayımızı ilan etmiş ve gayret bizden, takdir Söğütlü kardeşlerimden ve himaye Cenab-ı Allah’tan diyerek yola çıkmıştık.

Mahalli İdareler Seçimlerine 431 gün kala, kuruluşumuzun ocağından, Ertuğrul Gazi Sancağı’nın tüm heybetiyle manevi semalarında dalgalandığı bereketli kaynaktan seçim çalışmalarımızı heyecanla başlatmıştık.

Bugün’de Aksaray’dayız ve il bazında ilk adayımızı inşallah burada açıklayarak durmadan, yılmadan, beklemeden ve en ufak bir aksamaya prim vermeden başarıya koşacağız.

Çünkü Milliyetçi Hareket Partisi’ne ihtiyaç vardır.

Çünkü Milliyetçi Hareket Partisi’ne çağrılar ve talepler çığ gibi büyümektedir.

Aksaray’ın makûs talihi Allah’ın izniyle bizimle değişecektir.

İki dönem verilen ara 385 gün sonra bitecektir.

İki dönemdir büyüyen hasret 385 gün sonra nihayete erecektir.

Bunu biliyor, buna inanıyor, tüm Aksaraylı kardeşlerime güveniyorum.

Aksaray’ın coşkun ırmaklar gibi Üç Hilal’e akacağını görüyorum.

Aksaray’ın MHP’de karar kılacağına inanıyorum.

Heyecanınız bunu gösteriyor, azminiz bunu ispatlıyor.

Ağaçören’den Eskil’e, Gülağaç’tan Güzelyurt’a, Ortaköy’den Sarıyahşi’ye kadar tüm Aksaray sorunlarından kurtulmak, yüklerinden sıyrılmak istiyor.

Aksaray’ın her mahallesi, her caddesi, her sokağı, her hanesi, her insanı MHP’yi talep ediyor, MHP’yle canlanacağını biliyor.

Aksaraylı kardeşlerim MHP’nin temiz, dürüst, ilkeli, çalışkan ve herkese elini uzatan, herkesin dertleriyle dertlenen, herkesin ihtiyaçlarına çare arayan belediyecilik anlayışıyla buluşmayı arzuluyor.

Bunun için 30 Mart 2014 tarihinde yapılacak Mahalli İdareler Seçimi bir fırsattır.

Ve elbette gelecek yılki seçimler bir milattır.

Cenab-ı Mevla izin verirse, Aksaray’ın ters giden talihi düzelecektir.

Aksaray’lı kardeşlerimin gözyaşları, umutsuzlukları, çırpınışları, yürek sızıları bitecek; huzur ve hizmet arayışları MHP’li kadrolar tarafından karşılanacaktır.

Aksaray’a yapacaklarımız vardır.

Aksaray’a sözümüz vardır.

Aksaray’a vefa borcumuz bulunmaktadır.

Bu itibarla il belediye başkan adayımızı ilk kez buradan duyuruyor, ilk kez buradan açıklıyoruz.

Aksaray’dan başlayan kutlu yolculuğumuzun, İç Anadolu’ya öncü ve örnek olacağını düşünüyoruz.

Söğüt’ten attığımız ilk adım Aksaray’dan aldığı takviyeyle büyüyecek ve Anadolu’nun bahtını, Anadolu’nun ufkunu aydınlatacak, Türk milletinin kırılan hayallerini tekrar ayağa kaldıracaktır.

Aziz Aksaraylı Vatandaşlarım,

Muhterem Dava Arkadaşlarım,

Söğüt ne kadar tarih, maneviyat ve ecdat hatırasıyla dolu ise, Aksaray da bir o kadar bağrında barındırdığı güzelliklerle göz doldurmakta, imrenilecek bir geçmişe sırtını dayamaktadır.

Bu nedenle, Mahalli İdareler Seçimleri için Söğüt’ten attığımız ilk adım nasıl tesadüf değilse, biliniz ki, Aksaray’da rastlantı olarak seçilmemiştir.

Bu ilimizin her karışında dua, her tarafında irfan, her duruşunda vecd, her tavrında erdem ve her adımında insanlığa yön çizmiş hikmet ve hidayet zirvelerinin izleri vardır.

Telkin, tavsiye ve temennileriyle maneviyatımızın kurumayan çeşmelerinden birisi olan ve “Diriyiz her daim ölmeyiz; karanlıkta hiç kalmayız, çürüyüp toprak olmayız” diyerek asırlar öncesinde hepimize seslenen Şeyh Hamid-i Veli, yani Somuncu Baba Hazretleri Aksaray’da metfundur.

Taşıdığı sancağı şerifi şehitlik pahasına da olsa, Bağdat Kalesi’ne diken Genç Osman Aksaray’ın iftihar burcu ve milletimize mal olmuş sembol bir ismidir.

Aksaray; Zembilli Ali Efendi gibi alçakgönüllü, Pir Ali Sultan gibi irşatla yoğrulmuş, Hallâc-ı Mansûr gibi takva yolundan ayrılmamıştır.

Geçmişimizin muzaffer sayfalarına bu vatan diyarından muazzam imzalar atılmış, milletimizin tarihi yürüyüşüne minnetle andığımız destekler sağlanmıştır.

Milletçe sahip olduğumuz ne varsa özet halinde Aksaray’da görmek mümkündür.

Türk milletini anlamak, değerlerini topluca görmek, varlığını bilmek, iddia ve hedeflerinin farkında olmak isteyen kim varsa Aksaray’a bakmalı, Aksaray’a yönelmelidir.

Birlikte yaşamanın sırrına, bin yıllık kardeşlik hukukunun derin şuuruna Aksaray’da vakıf olmak mümkündür.
Türk-İslam medeniyetinin şaheserleri ve rahmetle harcı karılmış güzellikleri buradan güneş gibi parlamaktadır.

Camiler, tekkeler, kervansaraylar, hanlar, hamamlar, imarethaneler, çeşmeler geçmişimizin kokusunu, mazimizin heybetini bugünlere kadar ulaştırmaktadır.

Aksaray dünü şimdiye, şimdiyi ise yarına taşıma ve götürme iradesini hiç kaybetmemiştir.
Hem geleneği hem de geleceği aynı ölçüde sahiplenmek, aynı derecede birleştirmek Aksaray’ın belirgin vasfı, açık özelliğidir.

Aksaray milli direnç, milli direniş, milli benlik, milli inanç, milli ruhtur.

Nitekim burada Türk milletinin mahvına neden olacak her taviz, her boyun eğme ve her tür gurur incitici eğilme çiğnenmeye ve dağıtılmaya mahkûmdur.

Türk kimliği hala yaşıyorsa, Türklük şiir gibi dillerden düşmüyorsa, millet olma bilinci vatanımızın hanelerinde hala diri ve canlı şekilde parlıyorsa bunda Aksaraylı kardeşlerimin ve geçmişten bugüne kadar Aksaray’ın muhterem katkıları çok fazladır.

Sizler, tıpkı asırlar önce haçlı emellerine set çeken, mütecaviz saldırıları püskürten, zorluklara göğüs geren, fedakârlıklarla vatanımıza sahip çıkan II. Kılıçarslan misali cesaretle, dirayetle ve imanla haine dur dediniz, bölünmenin karşısına Ağrı Dağı gibi dikildiniz.

Her daim de böyle yapacağınızdan kuşku duymuyor, kaldı ki bunu da zorunlu görüyorum.

Zira bugün Türkiye çok tehlikeli bir sınırdadır.

Tehditler, varlığımıza ve birliğimize yönelik suikastlar alarm verici bir noktadadır.

Türk milleti ateşe atılmanın arifesindedir

Türk devleti parçalanmanın eşiğindedir.

Türkiye’yi yönetmekle görevli AKP hükümeti, hepinizin gözü önünde;

√ Katilden kahraman,

√ Çöküşten çözüm,

√ Müzakereden mucize,

√ Pazarlıktan paye,

√ Bölücülükten büyüme,

√ Ve terörden terakki çıkarmanın, aramanın ve imal etmenin merak ve peşine düşmüştür.

AKP hükümeti PKK’yla tokalaşırken Türk milleti arka arkaya tokat yemektedir.

Başbakan İmralı canisiyle dostluk çemberi kurarken, Türkiye dört bir koldan kumpas kümesine alınmaktadır.
AKP-BDP-PKK ve CHP bölücü ortaklığıyla sürdürülen kirli operasyon, karanlık kampanya aziz milletimizi bitişe, bölünmeye ve batağa doğru aceleyle sürüklemektedir.

Terör lobisi AKP’yi esir almış, kardeşliğimizi, birlikte yaşama irademizi ve vatanımızı fidye olarak istemiştir.
Bölücü güruh Türk milliyetçiliğini zincirlemek ve Türklüğü silmek için AKP’nin takip edeceği yol haritasını kanlı kalemiyle çizmiştir.

Başbakan Erdoğan bu tuzağa düşmüş, bu oyuna gelmiş ve bu sinsiliğin pençesine hapsolmuştur.
Milliyetçiliği ayaklar altına alarak Türklüğü yok farz etmesinde fikri kırıklığı ve vicdan yozlaşmasının payı olduğu kadar, İmralı canisi ve kanlı çetesinin de bunda tesiri oldukça belirgindir.

Başbakan Erdoğan için tek amaç başkan olabilmek ve saltanatını kurumsallaştırmaktır.

Bunun dışındaki her şey ya önemsiz ve anlamsız ya da görmezden gelecek kadar değersizdir.

Türk milletinin bölünmesi, Türk vatanının parçalanması ve PKK’nın meşru bir unsur haline gelmesi Başbakan için itina gösterilmesi ve tedbir alınması gereken bir husus değildir.

Şayet bugün Türkiye İmralı canisini ağzına bakar hale gelmişse bunun vebalinin kim ya da kimlerin üstünde olduğu bellidir.

Eğer bugün, İmralı canisi Türk milletine meydan okuyan ve gözdağı veren bir küstahlığa ulaşmışsa, bunun sebebi de herkesin malumlarıdır.

Nihayetinde AKP hükümetine bakan her şeyi görecek ve tüm gerçekleri fark edecektir.

Başkanlık sistemi Başbakan Erdoğan’ın aklını başından almış, hezeyan çamuruna saplanmasına neden olmuştur.

İmralı canisi bu konuda Başbakan’ın arkasında durmuş, beraberce yürümenin teminatını yattığı yerden vermiştir.

Bizzat kendisi, İmralı canisiyle eşgüdüm ve adı konulmamış eşbaşkanlık göreviyle Türkiye üzerinde hesaplar yapmaktadır.

İmralı canisine ilgisi ve yakınlığı öyle bir boyut almıştır ki, kartvizitine ilave olarak İmralı başyaverliğini ve İmralı mabeyincisini zımnen iliştirmekten bir beis görmemiştir.

Başbakan’ın hırsı, kini ve Türk milletinin her mirasına duyduğu öfkesi aklının önüne geçmiştir.

Bu gidişat hayra alamet değildir.

Bu olanlar kabul edilir ve görmezden gelinir türden de olmayacaktır.

Başbakan onbinlerce vatandaşımızın, onbinlerce günahsızın kanını dökmüş canavara Türkiye’yi peşkeş çekmiştir.

Meclis’teki bölücüler, AKP’nin izni ve teşvikiyle heyetler halinde İmralı’ya gidip gelmekte, mesajlar alıp vermektedir.

Bölücü terör örgütünün Kandil’deki ayağı milletvekili kabul günleri düzenlemekte, İmralı’dan gelen haberleri almakta ve değerlendirmektedir.

Böylece İmralı canisinin Kandil’e ve Avrupa’ya yazdığı ihanetle kapkara kesilmiş mektuplar adreslerine ulaşmakta ve sahiplerini bulmaktadır.

Başbakan Erdoğan daha düne kadar “Kandil’e gidin” sözleriyle azarladığı BDP’lileri bizzat kendisi yönlendirerek sözde barış ve çözüm elçileri adı altında dağa ve Avrupa’ya sevk etmiş ve tüm kapıları kendilerine ardına kadar açmıştır.

BDP’liler AKP zırhıyla donanmış ve PKK’nın inine BOP pusulasıyla varmışlardır.

Sonunda BDP’liler layık oldukları yere, Kandil elebaşlarının huzuruna el pençe divan durarak çıkmışlar, İmralı’dan aldıkları talimat listelerini Başbakan’ın uygun görüşüyle arz etmişlerdir.

Gazi Meclis’in içinden böylelerinin çıkması tam bir yüz karasıdır.

TBMM’i dün istila ve işgale karşı direncin karargâh merkeziyken, bu kutlu çatı milli duruşun ana damarıyken, bugün ne hallere gelmiştir.

Düşününüz ki, AKP ve BDP teröristlerle buluşmak ve söz kesmek için kılıktan kılığa girerek millet vekâletini yerlerde sürümektedir.

Biliniz ki, bunların geçmişteki uzantıları da aynı üslup ve tutumun içine girerek sömürgecilerin emir erliğine kadar işi götürmüşler, hem kendilerini hem de nesillerini rezil rüsva etmişlerdir.

Daha düne kadar, İmralı canisi bizzat hükümet ve bir başbakan tarafından mesajlarının dağ kadrosuna havale edileceğini rüyasında bile görse inanmaz, birisi söylese de aklı ve havsalası almazdı.

Maalesef AKP’yle birlikte hayal olan ne varsa gerçeğe dönmüştür.

Olmayacak ne varsa, imkânsız olarak ne görülüyorsa hayata geçmiştir.

Gerçekten Başbakan’ın ustalık dönemi olarak isimlendirdiği üçüncü iktidar yıllarının, Türkiye’yi yıkmak ve yok etmek üzerine temellendiği gayet net olarak anlaşılmıştır.

Şurasını samimiyetle ifade etmeliyim ki, AKP Türk milletine ihanetten, Türk devletini sabote etmekten suçüstü yakalanmıştır.

Başbakan Erdoğan İmralı canisi ve örgütüyle Türkiye Cumhuriyeti’ne savaş açmıştır.

Teröristbaşının, BDP’lilerle görüşmesinde sarfettiği kurşun gibi sözlerine, her şeyin mihverine kendisini koyan kokuşmuşluğuna ne Başbakan ne de hükümetinden henüz hiç bir cevap gelmemiş, gelememiştir.
Görüyoruz ki, Başbakan sanki dilini yutmuştur.

Tutanak denilen kabul edilemez diyalogları sızdıran gazeteye her tür kötü sözü kullanmıştır da, İmralı canisine “Sen kimsin, hadi oradan”, diyememiştir.

Ne hazindir ki, Başbakan şeytandan barış meleği yapma çabasına girişmiştir.

Hala İmralı canisinin görüşlerinin nasıl ve kimler tarafından sızdırıldığı konusu, danışıklı dövüş halinde polemik malzemesi yapılmaktadır.

Başbakan kurnazca, dikkatleri mazrufa değil, zarfa çekmeye çalışmaktadır.

Aynı zamanda İmralı canisinin diklenmelerine, küçük dağları ben yarattım edalarına bir şey olmamış gibi suskun davranmaktadır.

Bize göre sükût ikrardan kaynaklanmaktadır.

Demek ki Başbakan, İmralı canisinin tüm dayatmalarını sineye çekmiş ve beklentilerinin taksit taksit karşılanacağı güvencesini vermiştir.

İmralı canisi, çözüm diye AKP’nin şifrelerini çözmüştür.

Barış adı altında AKP’nin bahtını bağlamış, bilincini dağlamıştır.

Başbakan’ın hayır dua istediği çöküş istikameti bölücüler için altın tepsi içinde arayıp da bulamadıkları imkânlar sunmuş, mesela BDP 41 il ve 88 ilçede yapmaya hazırlandığı ‘Öcalan’a Özgürlük, Kürtlere Statü’ mitingleriyle nerede durduklarını bir kez daha göstermişlerdir.

AKP, PKK koyunda kuşatılmışken, BDP eskiden ne diyorsa aynısını söylemeye devam etmiştir.
Başbakan Erdoğan görüldüğü kadarıyla anayasadan Türklüğü çıkaracak, Türk kimliğini ayıklayacak ve Kürtçülerin beklentilerini aşama aşama cevaplayacaktır.

Artık teröristbaşı için özgür kalmanın umudu doğmuş, çözüm süreci denilen karanlık dehliz kelepçeleri çözmeye başlamıştır.

Başbakan, yeni yoldaşı, yeni kardeşi ve ilelebet birlikte yürüyeceği dostuyla bölünme sürecinin görev dağılımını çoktan yapmıştır.

Anlaşıldığı kadarıyla, AKP’yi iktidara getirdiğini, Başbakan’ı vatana ihanet suçundan kurtardığını iddia eden canibaşı bu şekilde ödüllendirilmekte, bunlarla taltif edilmektedir.

Böyle giderse, terörist Öcalan özgür kalacak, Türklük özürlü olacak, Türk milleti örselenecek, vatan özelleşecek, milli devlet özerkleşecek, Türkiye terörün öz sermayesi haline gelecektir.

Bunun sonucunda Türkiye Cumhuriyeti’nin yerinden yeller esecek, rejim ufalanmış bir millete, çok kimlikli bir devlete ve çok dilli bir beşeri yapıya parçalanarak dönüşecektir.

Kurucu felsefe, Türk milletinin bin yıllık beraberliği, Allah korusun ama çatırdayarak çökecektir.

Başbakan Erdoğan ya tehdit altında veya hedefleri bunu gerektirdiğinden dolayı freni patlamış, lastiği inmiş aynı bir yük kamyonu gibi yokuş aşağı inmektedir.

İmralı canisi attığı gollerle Başbakan’ın kontrol ve denetimini felç etmiş, üstüne üstelik PKK’nın silah bırakacağı yalanıyla bastırdıkça taleplerine cevap almıştır.

AKP, PKK’ya hem şerefinin tapusunu vermiş, hem de Türk milletinin devredilemez ve el sürülemez haklarına leke sürdürmüştür.

Bunun kimsenin yanına bırakılmayacağı ve henüz Türk milliyetçilerinin son sözü söylemediği iyi bilinmeli, namertçe erken zafer çığlıkları atanların son gülen taraf olmayacakları akıllardan çıkarılmamalıdır.

Değerli Dava Arkadaşlarım,

Aziz Aksaraylı Kardeşlerim,

Başbakan ve hükümeti İmralı canisine oksijen kaynağı olmuş ve yoğun bakımdan çıkarmıştır.

Türkiye çözüm adıyla zulmün ve parçalanmanın kenarına kadar getirilmiş durumdadır.

Artık yaşananlar çığırından çıkmış, çizmeyi aşmış ve her şeyi ters yüz etmiştir.

Çözüm süreci ismiyle başlatılan, bize göre tam bir çözülme ve çürümeye yol açacak olan gelişmeler, karşılaştığımız en yoğun saldırının, en çetin düşmanlık dalgasının ve en vahim girdabın gittikçe derinleştiğini göstermektedir.

Başbakan için teröristbaşıyla masaya oturmak, PKK’ya boyun bükmek, bölücülüğün taleplerini bir bir karşılamak çözümdür, barıştır ve iyi niyetliliktir.

Buna karşı çıkanlar ise ırkçı, çözüm karşıtı, terörden beslenen, ürkek ve çekingendir.

Başbakan’a göre katilden medet ummak, Mehmetçiğimizi, polisimizi, korucumuzu ve masum vatandaşlarımızı katleden teröristlerle içli dışlı olmak hayırlı bir süreçtir.

Ne var ki, bu rezaletlere direnmenin adı korku salmak, korku pompalamak ve komplodur.

Başbakan açısından İmralı canisini ve çetesini genel afla serbest bırakma, PKK’yı siyasete dâhil etme, önce özerkliği, sonra da bağımsız Kürdistan’ı planlama; Türkiye’yi büyütmek, huzura kavuşturmak ve kardeşliğimizi yüceltmek olarak açıklanmaktadır.

Bu ihanete, bu hainliğe, bu yıkıma, bu fitneye tavır almak, tavizsiz duruş sergilemek ise tahrik ve kendine güvensizlik olarak lanse edilmektedir.

Başbakan’a kalırsa, PKK’yla anayasa yapmak, İmralı canisinin tekliflerine kilitlenmek, bölücülüğün hırpani ve hayâsız önerilerine bel bağlamak akıl almaz biçimde geçmişteki yanlışları telafi etmek, özgüvenli olmak bağlamında açıklanmaktadır.

Ancak Türk milletinin birlikte yaşamasını seslendirmenin, milli değerlerimizin sözcülüğünü yapmanın ve terörle mücadelenin vazgeçilmezliğini hatırlatmanın adı küfürdür, hakarettir, öfkedir ve nefreti büyütmektir.
Başbakan Erdoğan’ın İmralı canisinin düdüğünü öttürmesi, çekim alanına düşmesi, boyunduruk altına girmesi ve PKK’yı aklayıp arındırması Türkiye’nin prangalarını sökmek, kanı durdurmak ve gözyaşlarını dindirmek olarak izah edilmektedir.

Gelin görün ki, bu kalleşlik ve yanlışlığa tepki koymak teröre ve çözümsüzlüğe hizmet iftiralarıyla karalanmaktadır.

Bu zihniyet düşmanla masaya oturmayı kabiliyet ve beceri olarak görmekte ve göstermektedir.

Elinde silahla, vatanımızı ve milletimizi küresel planlar doğrultusunda tasfiye etmeyi amaçlayan şiddet yanlılarıyla görüşmek Başbakan’a göre, yeni sayfa açmak, işbirliği geliştirmektir.

Bu mantık garabeti, geçmişte yaşananlara takılıp da geleceği bunun üzerine inşa etmenin çok gereksiz olduğunu vurgulamaktadır.

Çanakkale Savaşı’ndaki ve Milli Mücadele’deki kahramanlıkları pişkince istismar eden ve işine geldiği gibi sonuçlar çıkaran bu siyaset anlayışı her hatıramızı çarpıtmakta ve yıpratmaktadır.

Başbakan için şehidin, şühedanın bir anlamı yoktur.

Ağlayan anaların, ağıt yakan gelinlerin ve öksüz kalan yavruların bir ehemmiyeti de olmayacaktır.
Nasıl olsa her şey bitmiş ve gitmiştir.

Ve yenilgi jargonuyla konuşmak faydasızdır.

PKK, sözde haklarını almalı, beklentilerini gecikmeyle de olsa elde etmelidir.

Çözüm için varsın şehidin hakkı zelil olsun, varsın kanlı bilanço görmezden gelinsin, hiç ama hiç önemli değildir.

Emin olun bu kafa yapısı Milli Mücadele yılları İstanbul’unda görev almış olsaydı, en kısa zamanda vatandan kaçmak ve yabancılara sığınmak için bir işgal denizaltısı gözler, biner binmez de arkasına bakmadan kaçar giderdi.

Değerli Dava Arkadaşlarım,

Başbakan Erdoğan bilhassa Milliyetçi Hareket Partisi’ne saldırmakta, ağır sözlerle suçlamaktadır.
Ne ilginçtir ki bizim milli bir tavır içinde olmadığımızı iddia edebilecek kadar kendisini hayal aleminde görmektedir.

Ve devamla bizi, korkaklıkla, ülkemizi küçük görmekle itham etmektedir.

Başbakan’a Aksaray’dan bildirmek isterim ki; korkak mı cesur mu olduğumuzu hakikaten merak ediyorsan, 44 yıllık mücadelemizin yalnızca herhangi bir sayfasını aralaman ve gözden geçirmen her şeyi ortaya koyacaktır.

Biz senin gibilerle mücadele ede ede, yolundan gittiklerinle çarpışa çarpışa bugünlere geldik.
Ölüm bile bizi yolumuzdan döndüremedi.

Kurşunlar, bombalar ve idamlar bile inançlarımızdan çeviremedi.

Sen kim, bize korkaklık yaftası vurmaya çalışmak kim?

Biz de mangal gibi yürek, bükülmeyecek bilek, yenilmeyecek kudret, haine aman vermeyecek cesaret, bölünmeye fırsat tanımayacak hamiyet, Türklüğü ezdirmeyecek fazilet, milleti yalnız bırakmayacak muhabbet, Türkiye’yi bir arada tutacak dirayet vardır ve buradadır.

Başbakan bizim ne kadar cesaret sahip olduğumuzu sınamak ve görmek istiyorsa biz her zaman hazırız, her zaman da buna varız.

Biz ne BOP dinleriz, ne eşbaşkanlara bakarız.

Ne kuru gürültüye aldanırız, ne boş sözlere kanarız.

Ne one minute deriz, ne de sonra “Pardon, yanlış anladınız” diyerek çark ederiz.

Sayın Başbakan senin safın bellidir ve tüm kapıların PKK’ya açılmaktadır.

Bizim ise tek sevdamız, tek umudumuz ve tek bağlılığımız büyük Türk milletinedir.

Sen millete bakınca 36 görürsün, biz bakınca bir ve beraber bir cevheri fark ederiz.

Sen tarihe bakınca hayranı olduğun Ermeni çetelerini, Damat Ferit vesikasını, provokatörleri, Dersimdeki isyankârları, işgal birliklerini, işbirlikçi İstanbul hükümetini, yabancılar lehine ajanlık yapan vatansızları, yediği ekmeğe sırt dönen, bastığı topraklara fitne eken yarım insanları görürsün.

Biz bakınca, Söğüt’te Osman Gazi’yi, İstanbul’da Fatih’i, Çanakkale’de şehitleri, Kocatepe’de Mustafa Kemal’i, Allah Allah haykırışlarıyla milli namusumuzu muhafaza eden devasa isimlerimizi ve her satırında millet bulunan, şehitlerimizin, mübarek ecdadımızın kanıyla yazılmış koskoca Türk tarihini görürüz.
Sen ki, PKK militanlarını kafileler halinde affetmek için hazırladığın 4’ncü yargı paketiyle her şeyi bir kez daha gözler önüne zaten serdin.

PKK’nın elinde tuttuğu evlatlarımızı, teröristlerle takas etmek amacıyla önüne koyulan ev ödevini iştiyakla yaptın.

Şimdi de yeniden dağ yoluna çıkmak için hazırlık yapan ve Kandil’de yeni fotoğraflar ihanet pozları vermeye hevesli olan BDP’lilerin, ikinci Habur sahnelerini Türk milletine yaşatmaları için elinden geleni ardına koymuyorsun.

Ne yaparsa yapsın, Başbakan Erdoğan çözüm diye çözülmeyi Türk milletine kabullendiremeyecektir.
Eli kanlı canilerin hürmet ve itibar görmelerini sağlayamayacaktır.

İmralı canisi ve militanlarını affetme hazırlıklarını inşallah sonuca ulaştıramayacaktır.

Milliyetçi Hareket Partisi emniyettir ve aşılmamıştır.

Milliyetçi Hareket Partisi Türk milletinin son kalesidir, son burcudur ve yenilmemiştir, yenmeye de kimsenin gücü yetmeyecektir.

Değerli Dava Arkadaşlarım,

AKP-PKK ve İmralı ihanet üçgeninin en büyük hasmı Türk milliyetçiliği, Türk milleti ve Türklüktür.
Bunlar elenmeden, eritilmeden, tırpanlanmadan ve tarumar edilmeden Türkiye’nin bölücü terör karşısında geri adım atması ve mağlubiyet psikolojisine kapılması hiç kuşku yok ki mümkün değildir.
Bunun için bu üç değerimiz baskı ve taciz altındadır.

Başbakan Erdoğan ve tetikçi parti sözcüleri, bir asır evvel benliğimizi, bağımsızlığımızı, varlık haklarımızı ve milli kimliğimizi boğmaya çalışanların varisi olduğunu değişik fırsatlarda göstermiş, ortaya koymuşlardır.
Bunlar;

√ Milletimizi soykırımla itham edenleri “fikir özgürlüğü” adına hoş görmüşlerdir.

√ Peygamberimize yapılan hakaret karşısında Avrupalı dostlarını terbiyeye davet edemeyecek kadar acizliğin içine gömülmüşlerdir.

√ Ahlâk ve namus istismarı yaparken Avrupalı olmak adına zinayı suç saymaktan çıkarmışlardır.
√ İslâm’ı dilinden düşürmeyen, sonra gidip kilise destekli üniversitelerden onur ödüllerini göğüslerini gere gere almaktan hicap duymamışlardır.

√ Bir yandan inananlardan oy dilenen, sonra gidip Papa heykelinin önünde de imza atmaktan utanmamışlardır.

√ İmam Hatipli kardeşlerimizi ve başörtüsünü istismar etmişler, ancak Heybeliada Ruhban Okulunu açma niyetlerinden de yorulmamışlardır.

√ Ortadoğu’da ve Irak’ta insanlık dramına ve zulme eşbaşkanlık yapmaktan kaçınmamışlardır.

√ Kardeş bellediklerine sırt çevirmişler, Müslümanlara yönelik düzenlenen NATO operasyonlarına onay vermişlerdir.

√ Doğuda başka, batıda bambaşka konuşma ikiyüzlülüğünden rahatsızlık duymamışlardır.

AKP sahtekârlığının, AKP yalanının foyası ortaya çıkmıştır.

Başbakan’ın Türklüğe ve milliyetçiliğe karşı başlattığı hasmane tutumu onun gerçek yüzünü ele vermiş, maskesini indirmiştir.

Başbakan bölücülük çığının altında kalmıştır.

Türk milletine ömür biçenlerin büyüsüne aldanmış, tesiri altına girmiş, dümen suyuna kapılmıştır.
Bölücüler, haramzadeler, bedbahtlar, nankörler, soyguncular, faizciler, sıcak paracılar, para simsarları, terör ağaları, rantiyeciler, yeni firavunlar, teröristler el birliği etmiş, üzerimize çöreklenmiş ve AKP sedirinde başköşeye oturtulmuşlardır.

Bu cephenin dağılması şarttır.

Bu ortaklığın kurutulması elzemdir.

Bunun için ilk durak önümüzdeki yıl yapılacak Mahalli İdareler Seçimleridir.

AKP hükümeti bu seçimde mutlaka milletimizin uyanışı ve ikazıyla tanışmalı, arkasından yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimiyle sarsılmalı ve sonrasında yapılacak Milletvekili Genel Seçimiyle de tasfiye olmalıdır.

Millet ve devlet bekası için bu yeri dolmayacak bir önemdedir.

AKP, Türkiye’yi bitirmeden bitirilmelidir.

AKP, Türk milletini bölmeden siyasi gündemden silinmelidir.

Artık tereddütle, oyalanmayla geçirilecek ve heba edilecek zaman kalmamıştır.

Aziz milletimiz kendi kaderine leke sürdürmemeli, AKP’yi sandıkta tepeden tırnağa sürgün etmelidir.
İmralı’ya brifing verecek, yüz sürecek, Medine dilencileri gibi el açacak kadar süfli olanlar toz duman edilmelidir.

Türkiye’yi Yeni Büyükşehir Belediyesi Kanunu kanalıyla, federasyona götürecek kadar gözü dönmüş soytarılar tahtlarından indirilmelidir.

Açlık, yokluk, işsizlik, üretimsizlik AKP’ye fatura edilmeli; BOP’çuluk, bölücülük, hainlik kimsenin yanına bırakılmamalıdır.

Bu çerçevede Aksaray’dan çok şeyler bekliyorum.

Aksaray’ın Milliyetçi Hareket’e destek vereceğine canı gönülden inanıyorum.

Bu ortamda uzlaşma, ortak irade ve dayanışmayla Aksaray Belediye Başkan adayımız olarak belirlenen değerli dava arkadaşım Sayın Rıfkı Karabatak’a desteklerinizi bekliyor ve Aksaray’ın mührünü vermenizi diliyorum.

Hepinizin huzurunda Sayın Rıfkı Karabatak’a başarılar diliyor, alnının akıyla bu siyasal imtihandan çıkıp, Aksaray Belediye Başkanı olacağını ümit ediyorum.

Unutmayınız ki, Milliyetçi Hareket Partisi tek ümittir.

Milliyetçi Hareket Partisi AKP’den hesap soracak tek güçtür.

Ve Milliyetçi Hareket Partisi iktidarın tek alternatifidir.

MHP’ye rağmen hiçbir kötü niyet başaramayacaktır.

Aksaray’da hayatını kazanan her kardeşim, kökeni, yöresi ve mezhebi ne olursa olsun bizim her şeyimiz ve yeri dolmayacak değerimizdir.

Kimseyi ayırmadan, kimseyi dışlamadan ve kimseyi ihmal etmeden herkesi kucaklayacağız, herkesi bağrımıza basacağız.

Siyasal inanışı ve gönül verdiği partisi farklı olsa da tüm vatandaşlarımızın desteğine ve yardımına talibiz.
Biliniz ki, bizim dilimiz kardeşliğin, birliğin nağmeleriyle anlam kazanmıştır.

Biliniz ki, bizim düşüncelerimizde ayrımcılığın, farklılıklaştırmanın, ötekileştirmenin, dışlamanın ve uzaklaştırmanın en ufak kırıntısı bile yoktur ve olmayacaktır.

Biz, doğudan batıya, kuzeyden güneye her insanımızı Cenab-ı Allah’ın bir lütfu ve emaneti gören engin bir hassasiyet, feraset ve duyarlılığa sahibiz.

AKP’ye oy vermiş kardeşlerim çağrım sizleredir.

CHP’ye ve diğerlerine destek sağlamış kardeşlerim mesajlarım sizlere yöneliktir.

Bizim aramızda herkese yer vardır.

Bizim kapımız herkese açıktır.

Bizim sevgimiz herkese yetecektir.

Bizim elimiz herkese uzanacaktır.

Ağır buhran ve bunalımlarla boğuşan milletimizin biricik güvencesi artık Milliyetçi Hareket Partisi’nden başkası değildir.

Milliyetçiliğin ve kardeşliğin yegâne siyasi temsilcisi olan Milliyetçi Hareket Partisi tüm gönülleri kazanmak ve her kalbe girmek için mücadele verecektir.

Türkiye’nin içine hapsedildiği cendereyi kıracak tek siyasi güç, Türkiye’nin milli çıkarlarının bekçisi ve milli birliğinin, dirliğinin ve birlikte yaşamasının sigortası Milliyetçi Hareket Partisidir.

Milli vicdanın sesi olarak bugüne kadar aziz milletimizi bilgilendirmek ve rehber olabilmek didindik ve bu yöndeki çabalarımızı son güne, son saate kadar sürdürmekten de vazgeçmeyeceğiz.

Bizler meşru ve demokratik yollardan ve sadece büyük Türk milletine güvenerek hedeflerimize ulaşacağız.
Mahalli İdareler Seçimleri, Türkiye’nin kurtuluşu için ümit, tavizkar zihniyetten hesap sorma gününün başlangıcı anlamına gelmesi bakımından dönüm noktası olacaktır.

Milliyetçi Hareket Partisi, bu şerefli göreve taliptir; kadroları ve projeleriyle buna hazırdır.

Başı dik, gönlü yüce, kalbi vatanı ve milleti için çarpan; inancının, ülküsünün yılmaz takipçileri olan siz muhterem dava arkadaşlarımdan daha fazla çalışma, daha fazla gayret ve fedakârlık bekliyorum.
Ve Aksaray İl Belediyesi ile ilçe belediyelerinin tümünü sizlerden istiyorum.

Türk siyasi tarihinin en kritik seçimine gidilirken Milliyetçi Hareket mensuplarını bekleyen en önemli görev, Türk milletinin doğruları görmesini önlemek için çekilen kara perdeleri yırtarak, gerçeklerin penceresini açmaktır.

Siz değerli arkadaşlarımdan istediğim; yılmadan, usanmadan, bezginliğe ortam açmadan, dedikodulara meydan bırakmadan her tarafı gezerek doğruları anlatmaya devam etmenizdir.

Milliyetçi Hareket, Cenab-ı Allah’ın yardımı ve Türkiye’nin milliyetçi özünü ve ruhunu temsil eden gerçek vatanseverlerin oylarıyla başarıya ulaşacak ve hedeflerine varacaktır.

İnadına ve ısrarla koşacaksınız, konuşacaksınız, dostluk halesini genişleteceksiniz, istikrarlı şekilde büyüyeceksiniz, Aksaray’a kurtuluş ve yükseliş müjdesi vereceksiniz.

Yapılan yanlışların, kusurların, ihanetlerin ve ikiyüzlülüklerin hesabını tek tek soracağımızı ısrarla anlatacaksınız.

Bu toplantımızı tertip eden Aksaray İl Başkanlığımıza, tüm dava arkadaşlarıma ve emeği geçen herkese teşekkürlerimi sunuyorum.

Türk milletinin milli varlığına ve milli kimliğine sahip çıkacak dava arkadaşlarıma çalışmalarında üstün başarılar diliyorum.

Hepinizi en içten sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.

Yolunuz açık, Cenab-ı Allah yar ve yardımcımız olsun.

Sağ olun, var olun.

Ne Mutlu Türküm Diyene.