Dolar 32,3427
Euro 35,0956
Altın 2.307,92
BİST 9.079,97
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 21°C
Açık
İstanbul
21°C
Açık
Cum 23°C
Cts 21°C
Paz 21°C
Pts 23°C

BAHÇELI DERS VERDI

A+
A-

Türkiye’nin her alanda içinin nasıl boşaltıldığını, ortaya çıkan acı sonuçlarla yaşıyoruz. ABD ziyaretinin fiyaskoya dönüşmesine, AKP’nin yeni ve derin tutarsızlıkları, değişmek ve dün söylediğini bugün inkar etmek ustalıkları eklenmiştir. Suriye bataklığına daha fazla gömülmek gibi bir durum ortaya çıkmış, PKK ile kurulan ihanet ortaklığının Anayasa ayağının tamamlanması için neleri feda edecekleri itiraf edilmiştir.

Ekonomi masalları

Bunları zaten yazıp, konuşuyoruz ve doğrudan Türkiye’nin varlığı ve yokluğu söz konusu olduğu için daha çok gündemde kalacaktır. Önceliği ülkenin bölünmesi alıyor ve AKP’nin milleti afyonlamakta kullandığı diğer yalanlar yeterince değerlendirilemiyor. Bunların başında da Türkiye’nin ekonomik olarak uçtuğu, borçların sıfırlandığı ve dünyanın en hızlı kalkınan ülkesi olduğumuz masalları geliyor. Keşke bunlar doğru olsa. Ülkenin kalkınması, gelişmesi, zenginleşmesi herkesten çok bizi sevindirir. Ancak, ne yazık ki, bu alanda da büyük bir kandırma ve yanıltma var.

Kaygı verici gelgit

Sayın başbakan son dönemlerde neredeyse her konuşmasında bir ezberi tekrarlıyor. Kendilerinden önceki hükümetler IMF’ye büyük ve ağır bir borç yapmışlar, AKP gelince bunu ödemiş. MHP Grup toplantısında sayın Devlet Bahçeli, yine çok veciz bir konuşma yaptı. ABD gezisinin Türkiye’nin başına açacağı yeni belaları öncesi ve sonrasıyla değerlendirdi. AKP’nin akıl almaz teslimiyetini, Obama karşısındaki çaresizliğini anlattı. Gül Bahçesi’nden sonra, Beyaz Saray’ın Kırmızı Salonu’nda son derece dar bir katılımcıyla pişmaniye ve helva katıklı görüşmeleri hatırlattı ve bu salonda nelerin konuşulduğu, nelerin paylaşıldığı ve hangi sözlerin alınıp verildiğini sordu. Sayın başbakanın ABD ziyareti öncesinde ve sonrasında yaptığı ve aralarında yüzseksen derece fark olan beyanlarını hatırlatarak, “Bir insanın fikirlerindeki oynaklık, ideallerindeki kaypaklık ve yönetim anlayışındaki kocaman açık olsa olsa ya ağır bir baskıdan veya siyasi anlayışındaki ahenksizlikten ve dengesizlikten kaynaklanacaktır. Bunun her ikisi de zaaftır ve her ikisi de milli varlığın aleyhinedir. Kaldı ki, bu somut tenakuz, Başbakanlık görevinde bulunan bir kişi açısından oldukça kaygı verici bir gelgit halidir.” Tespitinde bulundu.

Talanın boyutları

Konuşmanın ayrıntıları haber sayfalarımızda mevcuttur. Biz özellikle ekonomi ve IMF borcunun ödendiği masallarıyla ilgili bölümün üzerinde durmak istiyoruz. Sayın Bahçeli’nin gerçeğin ne olduğunu bütün çıplaklığı ile ortaya koyan tespit ve değerlendirmelerinden sonra, bir daha bu yalanı söylemeye cüret ederler mi bilmiyorum. Ancak artık meydan boş değildir. Nitekim, “övüneyim, milleti afyonlayayım” derken, Türk ekonomisini hale getirdiklerini, talanın ve yalanın ne boyutlara ulaştığını konuşmak ve devletin rakamlarıyla ortaya koymak gibi bir sonuca sebep olmuşlardır. Yani, kaş yapayım derken göz çıkarmışlardır. Talanlarının ifşa olmasının yolunu açmışlardır. Daha da acı olanı cehaletin hangi boyutlarda olduğunu göstermişlerdir.

Bahçeli ders verdi

Sayın Bahçeli grup toplantısında bir siyasi eleştiriden çok anlamlı, önemli ve gerekli bir ders vermiştir. Bu dersi iyi okumaları, anlamaları ve uygulamaları ülkenin menfaatine olacağı gibi; kendi yetersizliklerinin ve cehaletlerinin giderilmesine, daha tutarlı, daha doğru bir siyaset geliştirmelerine ve sözlerinin ve eleştirilerinin ciddiye alınacak bir seviyeye ulaşmasına da büyük katkı yapacaktır. Yerimiz, konuşmanın ekonomiyle ilgili bölümünün satır başlarını hatırlatmaya ancak yetiyor:

Gerçeğin satır başları

Bugünkü ortamda gerçek boyutuyla 6 milyon 38 bin kardeşimiz işsiz ve perişandır. Gençlerimiz arasındaki işsizlik oldukça yaygın ve kaygı vericidir.

Döviz giderinin döviz gelirinden fazla olduğunu gösteren cari işlemler açığı birikimli olarak 47 milyar 138 milyon dolar noktasındadır. Yoksulluk, gelir dağılımındaki adaletsizlik ve yolsuzluk artan bir trende sahiptir. Türkiye adı konulmamış bir ekonomik bozgun ve ricat hali yaşamaktadır. Vatandaşlarımızın ekmeği küçülmekte, cepleri boşalmaktadır. Buna karşılık AKP destekli bir zümre parasına para katmakta, servetine yenilerini eklemektedir. Uluslararası derecelendirme kuruluşlarının danışıklı dövüş not artırımları gerçek manzarayı saklamaya da yetmemiş ve yetmeyecektir.

AKP iktidara geldiğinde Türkiye’nin brüt dış borç stoku 129,6 milyar dolardır. 2012 yılsonu itibariyle dış borcun miktarı yaklaşık 2,5 katı aşarak 336,9 milyar dolara çıkmıştır. 10 yılda, toplam borç miktarı 230 milyar dolardan yaklaşık 580 milyar dolara yükselmiştir. Bu veriler ışığında sormak lazımdır ki, acaba Türkiye’yi borç tuzağına çeken hangi iktidar olmuştur?

IMF’ye borcun kalmadığını söyleyen Başbakan Erdoğan, acaba Dünya Bankası’na yönelik artan borcu nasıl izah edecektir? 11 Mayıs 2005 tarihinde IMF’den alınan 6,6 milyon SDR, yani yaklaşık 10 milyar dolarlık borcu nereye koyacak, nasıl gizleyecektir? Başbakan Erdoğan “onlar borçlandı biz ödedik” derken hiç mi vicdanı sızlamamaktadır? Şayet hükümet 2005 yılında üç yıl süreli 19’ncu Stand-By Anlaşmasını imzalamamış olsaydı, şimdiye kadar IMF’yle yollar zaten ayrılacak, borçlar altı yıl önce sıfırlanmış olacaktı.

Uluslararası rezervleri Merkez Bankası’nın parası olarak görmek bir defa büyük bir cahilliktir. Merkez Bankası’ndaki rezerv para tutarı, kısa vadeli dış borcun karşılığı olarak küresel para tacirlerine yönelik bir güvence akçesi ve sigortadır. Yani başkalarına sunulmuş garanti paradır. Bu rezerv Türkiye’nin dış kaynaklı borçlarına yönelik olarak tutulan bir rehin paradır. Rezerv miktarının yüksekliği Türkiye’nin yükümlülüklerinin artışına en bariz kanıttır. Başbakan Erdoğan kendi kasasıyla Merkez Bankası’nın kasasını karıştırmaktadır. Kendisine tavsiyemiz, ekonomide bilir bilmez konuşmaktan, boşa atıp dolu tutma arayışından vazgeçmesi, eline hemen bir ekonomiye giriş kitabı alarak gizliden gizliye çalışması, anladığı ölçüde de cehaletini süratle gidermesidir.

ORHAN KARATAŞ/ ORTADOĞU