Dolar 32,5627
Euro 34,7049
Altın 2.412,81
BİST 9.645,02
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 24°C
Az Bulutlu
İstanbul
24°C
Az Bulutlu
Çar 22°C
Per 20°C
Cum 20°C
Cts 19°C

Bize Vatan Kaybettiren Hastalıklar!

Bize Vatan Kaybettiren Hastalıklar!
06/02/2017 10:55
A+
A-

Aslında bugünkü yazımın başlığı: “15 Temmuz’un Sovyetleştirme İhtimali” olacaktı.

Ancak, Avrasya teorisini ve pratiğini şu anda bu kadar abartmak istemedim.

Peki, 15 Temmuz’dan sonra gelişen Türk-Rus ilişkilerinin böyle tehlikeli bir tarafı var mıdır?

Evet, Amerikan ilişkilerinin varsa; tabii ki Rusya ilişkilerinin de vardır.

Zamana, mekâna, eldeki insana ve malzemeye göre, tehlike daha da fazladır.

Eğer iddia edildiği gibi, Türk Silahlı Kuvvetlerinin “Bin yıl sürecek” denilen Atatürkçü direnci, daha 10 yıl geçmeden bir paşa kızının FETÖ polisinin eline geçen mahrem görüntüleri üzerinden yapılan bir şantajla çözüldüyse hem de nasıl vardır.

Kırk yıldır %’de 1 barajını bile aşamayan ve içinde Genelkurmay karargâhından fazla asker bulunan bir siyasi partinin sesi bu kadar çok çıkıyorsa…

Ve o siyasi parti, müneccim kılıklı bir Rus Faşistinin peşinden bodoslama gidiyorsa orada sadece demokrasi değil, Milli Egemenlik ve Milli Bağımsızlık da tehdit altındadır.

Türkiye Cumhuriyeti özellikle son 50 yıl içinde, sağda cemaatler, solda fraksiyonlar ve buna bağlı olarak da orduda bir klikler ülkesi haline gelmiştir.

Bu bölünmenin hangi kanlı tehditleri beraberinde getirdiği de 15 Temmuz gecesi açıkça görülmüştür.

Bu milletin ekmeğini yiyen hiçbir Türk subayının Amerika’yla Rusya arasında taraf olmaya, bunlardan biriyle siyasi ve ideolojik bağlar kurmaya hakkı yoktur.

Türkiye’nin olduğu gibi Türk subayının kalbi de: “Ankara”dır!

Gülen’in, emir komuta disiplinini bozacak şekilde TSK’da bir klik meydana getirmesi ne kadar suçsa, Perinçek’in ordu üzerinden, antidemokratik bir güç arayışına girmesi de o kadar suçtur.

Cemaatin “izleme ve dinleme” yöntemiyle yürüttüğü kumpas stratejisi ne kadar zararlıysa, Aydınlık’ın 1978’den beri ordudaki 9 Mart kliği üzerinden yaptığı tetikçilik de o kadar zararlıdır.

Jitem’in sözleşmeli elemanıymış, MİT’e çalışırmış, Amerikan ajanıymış; yok İngiliz’miş!..

Bunlar bizi bağlamaz!

Her biri birer 57. Alay neferi, Yemen gazisi, Sarıkamış Şehidi ayarında olan Ülkücü Türk Milliyetçilerine düşmanlık besleyen herkes “Millet düşmanı”dır!.

Hukuk jargonuyla konuşacak olursak: “vatan haini”dir!

Vatan evlatlarına zulmetmenin karşılığı bu kadar nettir yani!..

Şimdi dinleyin revolverli şaşkınlar!..

30-35 yıl elinizde maaş bordrosu, belinizde beylik tabancası…

Kolunuzda sırmalı kordan, altınızda makam arabası…

Çekmecenizde raporlar, emrinizde mükellef vatan evlatları…

Ne oldu da teslim oldunuz FETÖ’nün maklubeci mızmızlarına!..

Sakın sizden daha dikkatli çalışmış olmasınlar?..

Bir de utanmadan “diğer partilerden destek alamadık, onun için Vatan Partisine geçtik” diyorlar!..

Askeri istihbarat bizde miydi?

Zırhlı birlikler elimizde miydi?

F-16’lar, bizim emrimde miydi?

Şu fakir millet, bunların eğitimini bize mi vermişti?..

Biz, bu ülkenin sokaklarını, kampüslerini, fabrikalarını ve madenlerini, 44 kızıl fraksiyona karşı, taşla sopayla korurken ve bu uğurda 3600 şehit verirken…

Memleketin bekası için eğitim, maaş, yolluk, lojman, 2200 yıldır ferman alanlar…

Siz ne yaptınız?

Ona buna mektup, muhtıra yayınlarken, üç dört kaba sakalı bir arada görünce Etimesgut’tan tank kaldırırken altınızı oymuşlar!..

Neden anlamadınız!..

Bakın 12 Eylülde 9 vatan-millet sevdalısı gencimizi yağlı urganla, birini dipçikle, birini de işkenceyle mezara soktunuz.

Zaman zaman belli makamlarda Allahsızlık, kitapsızlık yaptınız.

Tek kelime söylemedik. Kan kustuk; “kızılcık şerbeti” dedik!..

Çünkü devletin bekasını, milletin namusunu size emanet etmiştik.

Size “bizim çocuklar” diyen gavur ana babalar oldu; ihtimal vermedik.

Biz sizi, ne cuntacı ne hizipçi, ne cemaatçi ne sağcı, ne de solcu bildik…

Biz sizi “devlet” belledik!..

Ama siz bu memleketin önce gecelerini sonra da askeri yönetim mevzilerini ilkokul mezunu bir meczuba kaptırdınız!

15 Temmuz’da vatandaş, bir gecede 250 şehit vermek pahasına tankların önüne yattıktan sonra çıkmış ekranlarda masal anlatıyorsunuz!..

“Millet bize sahip çıkmadı?..”

Kim kime sahip çıkacaktı?

Ya verseydiniz silahları, çekilseydiniz kenara… Ya da vursaydınız hainleri ıssız bir kenarda!..

Bizden sadece alkış alırdınız.

Biz, siz nöbettesiniz diye uyurduk!..

Bilsek gözümüzü bile kırpmazdık!

Bu askeri klik üzerinden siyaseti tanzim işlerinden vazgeçin artık…

Türk Devleti, erken kalkanın doktrine ettiği bir muz cumhuriyeti değildir.

En büyük Harbiyelinin dediği gibi “kışlaya, camiye ve okula siyaset girmemelidir!..”

Türk askerinin bir tek ideolojisi vardır…

O da herkesi kapsayan “Türk Milliyetçiliği”dir!

Bir adamın peşinden giden “Atlantikçi asker” ne kadar yanlışsa…

Bir başka adamın peşindeki “Avrasyacı asker” de o kadar yanlıştır!

Balkan Savaşlarının kanlı ve hazin sonuçları ortadadır.

Ordudaki cemaatler, cemiyetler, hizipler ve klikler…

Bize “vatan kaybettiren hastalıklar”dır!

ortadoğugazetesi