Dolar 32,3520
Euro 35,1292
Altın 2.301,73
BİST 9.079,97
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 21°C
Açık
İstanbul
21°C
Açık
Cum 23°C
Cts 21°C
Paz 21°C
Pts 23°C

BOZDAĞ: “AYDIN SIFATINI HAK ETMİYORLAR” DEDİ

A+
A-

“Sanki bölgede bir terör örgütü yok, sanki hendekleri uzaylılar kazdı, barikatları uzaylılar kurdu, Türkiye Cumhuriyeti devleti, hükümeti olmayan şeyle mücadele ediyormuş gibi. Yani bunların görecek gözleri demek ki yok, duyacak kulakları hakikati yok ve bunları değerlendirecek bir idrak anlayışına sahip değiller. O yüzden sadece diploma almak veya isminin önünde birtakım sıfatları bulundurmak ‘aydın’ olarak kişinin nitelendirilmesine yetmez”

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, “Terör, sadece AK Parti’nin, sadece bir ilin, sadece beli bir grubun sorunu değil. Terör bütün partilerin, 78 milyon insanımızın, hepimizin ortak sorunudur. Türkiye’deki siyaset kurumu terörle mücadele karşısında birlikte bir duruş sergilemeye mecburdur. Etkin bir mücadele için bu şarttır. Ama maalesef terörle mücadele edenlerin karşısında durmayı siyaset zanneden bir yanlış anlayışı da görebiliyoruz” dedi.

Bozdağ, Anadolu Ajansı (AA) Editör Masası’na konuk olarak, gündeme ilişkin soruları yanıtladı.

İstanbul’daki terör saldırısına ilişkin son gelişmelerin sorulması üzerine Bozdağ, öncelikle yaşanan terör saldırısını kınadığını, lanetlediğini söyledi.

Terörün dini, mezhebi, milliyeti, vatanı bulunmadığını ve terörün nerede olursa olsun insanlığa karşı işlenmiş büyük bir suç olduğunu vurgulayan Bozdağ, şöyle devam etti:

“Terör karşısında bu olay vesilesiyle bir kez daha ifade etmek isterim ki bütün Türk vatandaşları ve uluslararası toplum dayanışma içinde olmalıdır. Terörle ancak dayanışma içerisinde mücadele yapıldığı zaman daha büyük mücadele etme imkanı olur, terörü yok etme noktasında önemli mesafe alınabilir. Dünkü terör saldırısında 10 insan hayatını kaybetti ve pek çok insan da yaralandı. Hayatını kaybedenlerin tamamı yabancı uyruklu. Yaralılar içerisinde Türk vatandaşları ve yabancı uyruklu insanlar var. Ben yaralılara Allah’tan şifa diliyorum. Hayatını kaybedenlerin ailelerine başsağlığı diliyorum. Ülkelerine ve ailelerine taziyelerimi bir kez daha iletiyorum. Bu saldırının arkasında kimin olduğuna dair adli soruşturma devam etmektedir. Elde edilen ilk bulgulara göre, saldırıyı gerçekleştiren canlı bombanın DEAŞ mensubu olduğu değerlendirilmektedir.”

Soruşturmanın sağlıklı yürümesi bakımından elde edilen delillerin tamamının ilk aşamada kamuoyuyla paylaşılmadığını da dile getiren Bozdağ, “Soruşturmanın selameti ve teröristin bağlantılarının tespiti bakımından bunun son derece önemli olduğunu değerlendiriyoruz. Bundan sonraki süreçte de umarım, bu bağlantılar da ortaya çıkarılır ve hak ettiği cezayı da alırlar” diye konuştu.

– “Türkiye ile kim ihtilaflıysa yanında saf tutmayı meziyet zannedenler”

Bu tür olaylar dünyanın başka yerlerinde gerçekleştiğinde verilen tepkiyle, Türkiye’de olduğunda verilen tepki arasında bir farklılık görüldüğünün anımsatılarak, “Türkiye’de olduğunda Ankara Garı hadisesinde de yaşadık bunu, dünkü Sultanahmet olayından sonra da görebiliyoruz, birtakım çevrelerde ‘Türkiye bir sıkıntıya girse de bizde karşı tarafta yer alsak, Türkiye falanca ülkeyle gerilse de onunla dursak’ gibi bir eğilim gözlemliyor musunuz” sorusunu Bozdağ, şöyle yanıtladı:

“Maalesef ben de benzer bir eğilimden ziyade bir tutumu gözlemliyorum. Bu noktada çok net tutumlar var Türkiye’de. Ana muhalefet partisi lideri ve mensupları başta olmak üzere Meclis’te grubu bulunan işte şu andaki HDP ve bazı başka Meclis dışı partiler, sivil toplum örgütleri, akademisyenler ve bazı çevrelerin çok net bir şekilde Türkiye ile kim ihtilaflıysa onun yanında saf tutmayı bir meziyet zanneden yanlış, sakat bir anlayış söz konusu.

Terör, sadece AK Parti’nin, sadece bir ilin, sadece belli bir grubun sorunu değil. Terör bütün partilerin, 78 milyon insanımızın, hepimizin ortak sorunudur. Türkiye’deki siyaset kurumu terörle mücadele karşısında birlikte bir duruş sergilemeye mecburdur. Etkin bir mücadele için bu şarttır. Ama maalesef terörle mücadele edenlerin karşısında durmayı siyaset zanneden bir yanlış anlayışı da görebiliyoruz.”

Bozdağ, Türkiye’nin, bugüne kadar her terör saldırısı karşısında siyaset kurumu olarak parçalanmış durumda olduğunu belirterek, her terör saldırısını Hükümeti eleştirmek, Hükümete yüklenmek, Hükümetin zarar görmesini sağlayacak bir noktaya taşımak için fırsat gören bir anlayışla karşı karşıya bulunulduğunu söyledi.

“Terörü biz yenmek istiyorsak, Türkiye’de siyaset yapan bütün partilerin bu konuyu siyasetin üstünde, bütün siyasetçilerin ortak tavır aldığı, ortak mücadele ettiği bir konu olarak görmesi şarttır” değerlendirmesinde bulunan Bozdağ, “Kim iktidarda olursa olsun, bugün AK Parti var, yarın başkası olabilir, iktidardaki partinin yanında durmak, terörle etkin mücadele için görüşlerimizi, önerilerimizi iktidara iletmek hepimizin boynunun borcudur. Böylesi bir duruşu ortaya koyduğumuzda başarılı oluruz” diye konuştu.

Fransa’daki terör saldırısını hatırlatan Bozdağ, burada saldırı sonrası hem siyaset kurumu hem medyanın hem de üniversitelerin el birliği ile bir tavrın içerisine girdiklerini söyledi.

Almanya’da veya başka bir ülkede olduğunda da aynısının görüldüğünü vurgulayan Bozdağ, “Ama Türkiye’de maalesef PKK terörünün saldırısı, DEAŞ terörünün saldırısı, DHKP-C terör örgütünün saldırısı başka bir terör örgütünün saldırısı olduğu zaman sanki saldırıyı yapan, DEAŞ, PKK değil de Türkiye’nin Hükümetiymiş gibi bir sakat, hastalıklı bir anlayışla medyanın, siyasetin, akademiyanın ve STK’ların tavır aldığını görüyoruz. Önce biz bu tavırlar karşısında kendimizi sorgulamamız lazım. Acaba terörün cesaretlenmesine mi güç bulmasına mı bu tavırlar yardımcı oluyor, yoksa zayıflamasına mı yardımcı oluyor” ifadelerini kullandı.

– “Çocukların katili kim”

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun dünkü grup konuşmasında özür dileyen Beyazıt Öztürk’ü eleştiren bir yaklaşım ortaya koyduğunu aktaran Bozdağ, “Çocuk katillerini sevindiriyorsunuz şeklinde bir değerlendirmede bulundu. Ben buradan sormak isterim Sayın Kılıçdaroğlu’na, çocukların katili kim? Türkiye’nin terörle mücadele eden askerleri, polisleri mi, Türk güvenlik güçleri mi yoksa PKK terör örgütleri mi? Sayın Kılıçdaroğlu’nun bunu açıklamasını bekliyorum” dedi.

“Bu hendekleri kim kazdı? Barikatları kim kurdu? Mayınlı tuzakları oralara kim koydu? Askerimizi, polisimizi şehit edenler kimler? Tetiği çekenler, bombayı patlatanlar, roketi atanlar, Kanas’ı kullananlar kimler? Bunları lütfen dilinizle ifade edin” diyen Bakan Bozdağ, şu ana kadar PKK terör örgütüne ve bu eylemleri gerçekleştiren teröristlere karşı en ufak bir yaklaşım içerisine girilmediğini, tavır konulmadığını söyledi.

CHP’ye oy veren vatandaşlardan “CHP yöneticilerine karşı seslerini yükseltmelerini, kimin yanında olduklarını değerlendirmelerini” isteyen Bozdağ, “Türkiye’nin yanındalar mı PKK terör örgütünün yanındalar mı? Bunu net olarak ortaya koyması lazım” diye konuştu.

CHP’li milletvekillerinin, teşkilatların, terör örgütlerinin düzenlediği, onların desteklediği, kurdurduğu legal görünümlü illegal birtakım STK eylemlerinde polislerle pazarlık yapan, hakaret edip, taş atan bir pozisyon içerisinde göründüğünü kaydeden Bozdağ, bunların, bir sıkıntı olduğunda İsrail’i, Esad’ı, Irak’ı, İran’ı, Rusya’yı desteklediğini ifade etti. Bozdağ, “Ben buradan soruyorum; Türkiye’nin haklı olduğu hiçbir konu yok mu? “Kendi ülkesiyle ihtilaflı olan ne kadar dış politika konusu varsa bunların tamamında kendi ülkesini haksız görüp karşı ülkeleri haklı gören bir yaklaşımı sadece söylemleriyle değil eylemleriyle ortaya koyuyor. O zaman sormadan edemiyorum, Cumhuriyet Halk Partisi Türkiye’nin ana muhalefet partisi mi, başka ülkelerin ana muhalefet partisi mi?” dedi.

– “Bölgede siyaset yapsınlar”

Dış politika, terör konusunda herkesin tek, yerli ve milli bir duruşa ihtiyacının olduğunun altını çizen Bozdağ, bu başarıldığında, terörle mücadelede çok önemli bir mesafenin alınmış olacağını vurguladı.

Terörle mücadelenin, sadece güvenlik güçlerinin yapabileceği bir iş olmadığını, siyaset kurumunun da yapacağı çok işin olduğunu belirten Bozdağ, şunları kaydetti:

“Siyasi partiler iktidarı eleştireceklerine burada bölgede siyaset yapsınlar. Diyarbakır’da, Hakkari’de, Şırnak’ta, Van’da, Batman’da, Siirt’te, Muş’ta AK Parti’liler, HDP’liler gibi teşkilatlarını açık tutsun, vatandaşın sorunlarının üzerine gitsin. Çözüm önerileri arasına Ankara’da CHP nasıl siyaset yapıyorsa, aynısını oralarda yapsın. Ankara’da MHP siyaseti nasıl yapıyorsa, aynısını da oralarda yapsın. Ama maalesef Türkiye’nin bazı illerine siyasetlerini hapsedip, diğer illerini gözden çıkaran bir yaklaşımla siyaset yapılırsa, terörle mücadele konusunda doğru bir duruşu ortaya koyamazlar. Ben bu tutumları kınadığımı ifade etmek isterim.”

Son günlerde bir takım akademisyenlerin açıklamalar yaptığını hatırlatan Bozdağ, “Ben eminim ki bu akademisyenlerin önemli bir kısmı o bölgede yaşananlardan haberi yok. Gidip gördüklerini zannetmiyorum. Doğru dürüst bir Şırnak, Cizre, Silopi ziyareti yaptıklarını, Sur’da ne olup bittiğini gözlemlediklerini de düşünmüyorum. Sadece kendilerine kim ne aktarıyorsa, onlar üzerinden bir değerlendirme yaptıklarını düşünüyorum” diye konuştu.

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, “Sanki bölgede bir terör örgütü yok, sanki hendekleri uzaylılar kazdı, barikatları uzaylılar kurdu, Türkiye Cumhuriyeti devleti, hükümeti olmayan şeyle mücadele ediyormuş gibi. Yani bunların görecek gözleri demek ki yok, duyacak kulakları hakikati yok ve bunları değerlendirecek bir idrak anlayışına sahip değiller. O yüzden sadece diploma almak veya isminin önünde birtakım sıfatları bulundurmak ‘aydın’ olarak kişinin nitelendirilmesine yetmez” dedi.

Bozdağ, Anadolu Ajansı (AA) Editör Masası’na katılarak gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu ve soruları yanıtladı.

Son günlerde bazı akademisyenlerin birtakım açıklamalar yaptığını hatırlatan Bozdağ, “Ben eminim ki bu akademisyenlerin önemli bir kısmının o bölgede yaşananlardan haberi yok. Gidip gördüklerini zannetmiyorum. Doğru dürüst bir Şırnak, Cizre, Silopi ziyareti yaptıklarını, Sur’da ne olup bittiğini gözlemlediklerini düşünmüyorum. Sadece kendilerine kim ne aktarıyorsa, onlar üzerinden bir değerlendirme yaptıklarını düşünüyorum” diye konuştu.

Bu akademisyenlerden, olay yerlerine gidip bakmalarını isteyen Bozdağ, insanların sağlığı için çalışan doktorların, ebelerin, hemşirelerin, sağlık personelinin bulunduğu hastanelere roketler atıldığını anımsattı.

“Roketi atanlara söyleyecek hiçbir sözünüz yok mu?” diye soran Bozdağ, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Doğum yapan hastamız var, ‘Hemen ambulans lazım’ diye çağırıyorsunuz, ambulans, doktor, hemşire geliyor, gelen ambulansın şoförünü, doktorunu, ebesini öldürüyorlar. Bunları öldürenlere söyleyecek hiç sözünüz yok mu? Okullar cephaneliğe çevriliyor, öğrenciler gitmesin diye okullar bombalanıyor, taranıyor, hendekler kazılıyor, insanlar gündelik ihtiyaçlarına ulaşmasın diye bir sürü eylemler yapılıyor. Bu eylemleri yapanlara sözleriniz hiç yok mu?Askerimizin, polisimizin, sivil insanlarımızın hayatını sona erdirenlere söyleyecek sözleri yok mu? Maalesef bunların hiçbirine dair söz yok.”

– “Aydın sıfatını hak etmiyorlar”

Bakan Bozdağ, “Sanki bölgede bir terör örgütü yok, sanki hendekleri uzaylılar kazdı, barikatları uzaylılar kurdu, Türkiye Cumhuriyeti devleti, hükümeti olmayan şeyle mücadele ediyormuş gibi. Yani bunların görecek gözleri demek ki yok, duyacak kulakları hakikati yok ve bunları değerlendirecek bir idrak anlayışına sahip değiller. O yüzden sadece diploma almak veya isminin önünde bir takım sıfatları bulundurmak ‘aydın’ olarak kişinin nitelendirilmesine yetmez” ifadesini kullandı.

Aydını, “Gerçeğe açık, gerçeği olduğu gibi kabul eden ve gerçek üzerinden gerçek sözler söyleyen kişi” olarak tarif eden Bozdağ, “Siyasi duruşuna, ideolojik tarafına göre gerçeği eğip, büken gerçek aydın kabul edilemez. Ben onun için bu açıklamayı yapan aydınları da şiddetle kınadığımı ifade ediyorum. Bunların ‘aydın’ sıfatını hak etmediklerini düşünüyorum” dedi.

– “Hukuk içinde bütün hassasiyet gösterilerek bu mücadele yürütülüyor”

Adalet Bakanı Bozdağ, terörle mücadelede çocuk ölümleri konusunun sık sık dile getirildiği belirtilerek, mücadele sırasında Türk güvenlik güçlerinin ne kadar dikkatli davrandığını ve hangi kriterlerle hareket ettiğinin sorulması üzerine, Türkiye’nin terörle mücadeleyi hukuka uygun ve hukuk kuralları içerisinde yapmaya azami özen gösteren bir ülke olduğunu söyledi.

Bozdağ, “Ben çok samimiyetle ve inanarak ifade ediyorum, dünyada terörle mücadelesini Türkiye kadar hukuk içinde ve hukuka uygun bir biçimde yürüten ikinci bir ülke yok. Ne Avrupa’da var ne Amerika ne de dünyanın başka ülkeleri, gerçekten yok. Bize baktığımızda hukuk içinde bütün hassasiyet gösterilerek bu mücadele yürütülüyor” değerlendirmesinde bulundu.

Sur, Cizre ve Silopi’de oradaki vatandaşların can ve mal emniyetini tesis etmek, teröristlerin kazdığı hendekleri, kurduğu barikatları, bombalı, mayınlı tuzakları kaldırmak, bölgeyi teröristlerden temizleyerek vatandaşın gündelik yaşamını özgürce sürdürmesini sağlamak için sokağa çıkma yasakları bulunduğunu hatırlatan Bozdağ, bu çerçevede de operasyonlar yürütüldüğünü bildirdi.

Operasyonların yavaş gittiğini belirten Bozdağ, şöyle devam etti:

“Yavaş gitmesinin nedeni nedir? Orada sivil insanlarımız var, çocuklar var, kadınlar var, yaşlılar var, hastalar var, diğer durumda olan terörle ilgisi olmayan insanlar var ve her taraf mayınlanmış, tuzaklanmış. Güvenlik güçleri ne yapıyor, sivil insanlar zarar görmesin, onun için sokağa çıkmasınlar ki daha rahat bu teröristlerle ve bunların yaptıkları tuzaklarla mücadele edilsin, siville teröristi ayırmak için çok büyük hassasiyet gösteriliyor, onun için yavaş yavaş ilerliyor, ağır ağır ilerliyor. Eğer siville teröristi ayırmak konusunda bir hassasiyet olmamış olsa orada daha farklı şeyler olur. Ama dikkat ederseniz günlerdir yavaş yavaş oradaki operasyonlar ilerliyor, bölge teröristlerden, mayınlardan, tuzaklardan temizleniyor, hendekler kapatılıyor, barikatlar kaldırılıyor. Bunun temel nedeni insan haklarına uygun hareket etmek, sivil vatandaşlarımızın en ufacık bir zarar görmesine izin vermemek ve bu noktadaki hassasiyeti en üst noktada tutmak içindir bu yavaş yürümesinin ana nedeni biraz da budur. Bunu vatandaşlarımızın da bilmesinde fayda var”.

Operasyonlarda hayatını kaybeden sivil insanlarla da ilgili değerlendirmede bulunan Bozdağ, “Orada hayatını kaybeden terörist dışında sivil insanlar yok mu? Sivil insanlar var ama bunların önemli bir kısmı, neredeyse tamamı teröristlerin açtığı silahlarla ve onların kurşunlarıyla hayatını kaybetmiş durumda. Bir kısmı da oradaki çatışma sırasında hayatını kaybetmiş durumda. Tabi bunlarla ilgili de adli tahkikat devam ediyor. Orada kimin kurşunundan öldüğü zaten kolaylıkla anlaşılabilecek durumda çünkü kimin hangi tür silahları kullandığı bilinmektedir. O yüzden bunlarla ilgili de tahkikatlar sürüyor” diye konuştu.

Bozdağ, operasyonlarda hayatını kaybeden sivillere ilişkin gerçek bilgileri kamuoyuyla paylaştıklarını ve paylaşmaya devam edeceklerini dile getirerek, “Terör örgütü bir yandan sivil vatandaşlarımızı öldürüyor, ondan sonra da ‘devlet öldürdü’ diye ayrı propagandalar yapıyor. Biz bu konuda büyük bir hassasiyet gösteriyoruz, sivil vatandaşlarımızın en ufacık bir zarar görmemesi için büyük bir gayret, büyük bir çaba, büyük bir titizlik gösterilmektedir, bundan sonra da bu gayret, bu çaba, bu titizlik gösterilmeye devam edecektir” değerlendirmesinde bulundu.

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi’nin öldürülmesine ilişkin, “Şu anda somut olarak bir şey ifade etme imkanı maalesef yok ama tahkikat yürüyor. Orada elde edilen deliller, Adli Tıp Kurumuna ve kriminal inceleme yapacak yerlere gönderilmiş durumda. Oradan sonuçlar bekleniyor, sonuçlar geldikten sonra ona göre bakılacak, yeni değerlendirmeler yapılacaktır” dedi.

Bozdağ, Anadolu Ajansı (AA) Editör Masası’nda gündemdeki konulara ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi’nin öldürülmesine ilişkin soruşturmada gelinen son durumun sorulması üzerine Bozdağ, şu aşamaya kadar Diyarbakır Barosu avukatlarının da adeta “ortak yürüttüğü bir soruşturma” gibi olduğunu belirtti.

Bozdağ, herhangi bir gizlilik kararının şu ana kadar alınmadığına dikkati çekerek, Elçi’nin ailesinin ve avukatlarının da böyle bir taleplerinin olmadığını kaydetti.

Elçi’nin ailesinin, “Biz soruşturmanın her aşamasından haberdar olalım, beraber bu soruşturma yürüsün, gizliliğine biz kendimiz özel riayet edeceğiz ve buradaki bilgileri saklayacağız ama soruşturmanın geldiği aşamanın her noktasını bilmek istiyoruz” dediklerini aktaran Bozdağ, şu ana kadar da soruşturmanın bu kapsamda yürüdüğü bilgisini verdi.

Bakan Bozdağ, PKK terör örgütünün Tahir Elçi olayının aydınlatılmasını istemediğini vurgulayarak, “Yaşanan olayları değerlendirerek bu sonuca varıyoruz. Olayın olduğu gün orada hendekler, barikatlar, teröristler var ve teröristler 2 polisi şehit ediyor. Oradan kaçarken bir çatışma var, çatışma sırasında hayatını kaybeden baro başkanımız var. Baro başkanı kimin silahından çıkan kurşunla vuruldu? Kurşunla öldürüldüğü sabit, bunun tespiti için olay yeri incelemesi lazım, delillerin tespiti ve delillerin bütün boyutlarıyla teknik olarak tetkik edilmesini icap etti” değerlendirmesinde bulundu.

Bu yüzden Diyarbakır Valiliği’nin olay yerini rahatlıkla incelemek ve gerekli tahkikat işlemlerinin yapılmasına imkan sağlamak için hemen sokağa çıkma yasağının konulduğunu anımsatan Bakan Bozdağ, şöyle devam etti:

“Ama olay yeri incelemesine gelen başsavcı, başsavcı vekili, savcılar, Diyarbakır Barosu avukatları, barodan bazı çalışanlar ve olay yeri inceleme uzmanları incelemeye başladıktan bir süre sonra PKK’lı teröristler otomatik silahlarla bu işi yapanların üzerine saldırdılar, sonra roketatarla saldırlar. Daha sonra silahların geldiği istikameti gölgelemek için orada bulunan ve emniyete ait zırhlı bir araç var, o aracı patlattılar. Olay yeri incelemesi maalesef yapılamadı, tutanak tutuldu, oradan ayrılındı. Ertesi gün etrafta bulunan kamera kayıtlarının alınması için kolluk birimleri oraya gittiler. Bu kayıtları almak isteyenler yine otomatik silahlarla ateş etti. Yine o delillerin toplanması imkan verilmedi. Ertesi gün sabah 06.00 sıralarında yeniden olay yeri incelemesine gidildi. Olay yeri incelemesi başladı 06.50’de yeniden terör örgütü otomatik silahlarla, roketatarlarla, el yapımı bombalarla olay yerinde inceleme yapan savcılara, avukatlara ve uzmanlara, diğer görevlilere saldırıda bulundular. Saldırı yoğunlaşınca herkesin can güvenliği için büyük risk oluşunca tutanak tutup, ayrılmak zorunda kaldılar.”

– “Ben de bakan olarak çalışmaları bizzat takip ediyorum”

“PKK terör örgütü, bu olayın aydınlatılmasını, gerçek katilin kim olduğunu tespitini istemiyor. Eğer olay sırasında PKK terör örgütü tarafından veya PKK tarafından bu olay kurgulanarak bir ölüm olduysa, ya da başka vesilelerle PKK tarafından öldürüldüyse, bunun bilinmesini istemiyor” diyen Bakan Bozdağ, Elçi’nin, çatışma sırasında kolluktan çıkan bir kurşunla hayatını kaybettiyse bile PKK’nın bunun da bilinmesini istemediğini ifade etti.

Elçi’nin kim tarafından öldürüldüğü bilinmesinki PKK tarafından da “Devlet katili gizliyor, devlet katilin bulunmasını istemiyor” denilmesinin planlandığına dikkati çeken Bozdağ, “Onun için de delillerin toplanmasına, delillerin sağlıklı bir şekilde tetkikine imkan vermeyecek her türlü saldırıyı ve engellemeyi yaptı” diye konuştu.

Bakan Bozdağ, bu noktada devletin tedbir alması gerektiğine işaret ederek, devletin bu sebeple bölgede sokağa çıkma yasağını uyguladığını anlattı.

Şu anda Sur bölgesinde teröristlerin yaptığı saldırılar, kurduğu barikatlar ve bombalı tuzaklar nedeniyle vatandaşın can ve mal güvenliği, kamu güvenliği ve düzenini sağlamak için günlerdir sokağa çıkma yasağının devam ettiğini bildiren Bozdağ, “Buradan bir kez daha ifade etmek isterim ki merhum Tahir Elçi’yi öldüren kurşunun kimin silahından çıktığının tespitini en fazla biz istiyoruz. Kimin silahından çıktıysa onun yargı önünde hesap vermesini ve hak ettiği cezayı almasını gönülden arzu ediyoruz. O nedenle bu konuda her türlü çalışma bütün boyutlarıyla yürütülmektedir, ben de bakan olarak bu çalışmaları yakından bizzat takip ediyorum. Gerçek neyse onun ortaya çıkması bizim en büyük arzumuzdur” değerlendirmesinde bulundu.

– “Henüz oradan Cumhuriyet Savcılığına sonuçlar intikal etmiş değil”

Bakan Bozdağ, Tahir Elçi soruşturmasının aydınlatılmasına ne kadar yakın olunduğunun sorulması üzerine, “Şu anda somut olarak bir şey ifade etme imkanı maalesef yok ama tahkikat yürüyor. Oradaki elde edilen deliller, Adli Tıp Kurumuna ve kriminal inceleme yapacak yerlere gönderilmiş durumda. Oradan sonuçlar bekleniyor, sonuçlar geldikten sonra ona göre bakılacak, yeni değerlendirmeler yapılacaktır. Henüz oradan cumhuriyet savcılığına sonuçlar intikal etmiş değil” cevabını verdi.

Bu aşamalarda olayın Elçi’nin yakınları, ailesi ve Diyarbakır Barosu tarafından takip edip edilmediğine ilişkin bir soru üzerine de Bozdağ, şunları söyledi:

“Her aşaması takip ediliyor. Bu noktada aile ya da avukatlar ‘şunlar da araştırılsın, şurada bir eksik var bakılsın’ dedikleri zaman o konular da araştırılıyor. Zaten savcılar resen incelemesi gerektiğini düşündükleri konuları doğrudan inceletebiliyorlar. Vatandaşlarımızdan herhangi bir ihbar, şikayet, bilgi, belge ulaştıran olursa onlara da ciddiyetle bakılıyor.”

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, “Başkanlık sistemi tartışılmak istenmiyor. Tartışılmasından korkuluyor. Açıkça tartışılsın. Neden korkuluyor? Benim tahminim şu; muhalefet partileri, başkanlık sistemi tartışılırsa, halkın bu sisteme eleştirileri veya övgüleri dinledikten sonra eleştirenleri haksız göreceğinden korkuyorlar” dedi.

Bozdağ,Anadolu Ajansı (AA) Editör Masası’nda gündemdeki konulara ilişkin soruları yanıtladı.

Yeni anayasa konusunda Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun, muhalefet parti liderleriyle görüşmesinde daha önce kurulan Anayasa Uzlaşı Komisyonu’nun tekrar hayata geçirilmesi konusunda mutabakat sağlandığı anımsatılarak, “Ancak Başkanlık sistemine karşı muhalefet partilerinin bir duruşu var. Hafta sonunda da Afyon’da istişare değerlendirme toplantısı yaptınız. Bu konuyla ilgili alınmış bir stratejik karar var mı? İçinde başkanlık sistemine ilişkin düzenleme içermeyen bir Anayasa değişikliği üzerinden mi yürünecek? Nasıl bir strateji izleyeceksiniz” sorusu üzerine Bozdağ, şunları kaydetti:

“Yeni anayasa ihtiyacı konusunda bütün partiler ittifak halinde. Bu, Türkiye için hayırlı ve olumlu bir gelişme. Parlamentodaki 4 parti aynı görüşte. Bu anayasa Türkiye’yi taşımıyor, Türkiye’nin ihtiyaçlarına cevap vermiyor. Yeni bir anayasaya Türkiye’nin behemehal ihtiyacı var. Madem ihtiyaç acil, öyleyse bu ihtiyacı gidermek siyaset kurumunun vazifesidir. Sadece iktidar partisiyle anayasa değiştirme imkanı ve yeni anayasa yapma imkanı bugünkü parlamento aritmetiğinde yok. O zaman partiler uzlaşarak, bu konuda bir adım atması gerekir ve bu adımla ilgili Sayın Başbakanımız, CHP Genel Başkanı’nı ve MHP Genel Başkanı’nı ziyaret ettiler, onlar da olumlu yaklaşımda bulundular. HDP Eş Genel Başkanı’ndan randevu talep edildi ancak daha sonra onların saygı içermeyen açıklamaları nedeniyle görüşme iptal edildi. Ancak Meclis Başkanı 4 partinin genel başkanına da uzlaşma komisyonuna üye vermesi çağrısında bulundu. Dilerim ki 4 parti, uzlaşma komisyonuna üye verir ve uzlaşma komisyonunu teşvik eder, çalışmalarına başlar.”

– “Yeni anayasa hazır bir materyal üzerinden yürüyecek”

Bozdağ, Türkiye’nin yeni anayasayı yapacak bilgi ve tecrübe birikimine sahip olduğunu vurgulayarak, şöyle devam etti:

“Sadece bu çalışmalara son şeklinin verilmesi icap ediyor. 2011’den sonra oluşan parlamentoda neredeyse 4 yıl uzlaşma komisyonu çalıştı ve onların da bir müktesebatı oluştu. Hazır bir materyal ve zemin üzerinden yürüyecek. Çünkü şu anki 4 parti, bir önceki uzlaşma komisyonunda da olan parti. Dolasıyla sıfırdan bir çalışma değil, belli noktaya gelmiş bir çalışma üzerinden yürünecektir. Umarız bu çalışma zamana yayılmaz. Çünkü geçen dönemki çalışma belli süre içerisinde biteceği kamuoyuna taahhüt edildi, daha sonra genel başkanların kararıyla uzadı, daha sonra komisyon kendi uzattı falan derken, ipe un serildi ve yeni Anayasa çıkmadı. Yeni dönemde eğer komisyon çalışmaları zamana yayılırsa bu komisyondan yeni bir anayasa çıkmaz. Komisyonu kendisini yeni Anayasa taahhüdüyle ve bir zaman kaydı ile bağlamalıdır. ‘Biz 6 ayda yeni bir anayasa önerisini Türkiye kamuoyuna açıklayacağız, böyle bir çalışma yapacağız, işte 3 ayda, 6 ayda da bu çalışmamızı nihayetlendireceğiz’ diye kendini bağlaması lazım. Aksi halde 4 yıl sürer, önceki dönem gibi ‘yeni anayasa yapılmasın komisyonuna’ döner. Herkes ‘masadan kalkan ben olmayayım’ anlayışıyla da masada durursa o zaman da yeni Anayasa çıkmaz. Onun için herkesin bu masadan yeni bir anayasayı yapmış olmanın şerefini yaşama bilinciyle oturması gerektiğini çok doğru olduğuna inanıyorum. Eğer bu bilinçle bütün partiler oturursa buradan yeni Anayasa çıkar. ”

Yeni anayasa yapılırken üzerinde durulacak en önemli konulardan birisinin hükümet sistemi olduğuna işaret eden Bozdağ, “Siz yeni bir anayasa yapıyorsunuz, hükümet sistemini tartışmayacağız derseniz size gülerler. Dünyanın neresinde olursa olsun yeni anayasa yapılırsa tartışılacak en önemli konulardan birisi hükümet sistemidir. Neden? Siz hangi hükümet sistemini belirlersiniz anayasayı ona göre inşa edeceksiniz. Parlamenter sistem derseniz yapacağınız anaya farklı olur, başkanlık sistemi derseniz yapacağınız anayasa farklı olur” diye konuştu.

-” Başkanlık sisteminin tartışılmasından korkuluyor”

“Maalesef Türkiye’de bizim muhalefet partilerimiz, yeni Anayasa yapılırken hükümet sistemini tartışmayı dahi zait addediyorlar” ifadesini kullanan Bozdağ, şu ifadeleri kullandı:

“Böyle bir şey olamaz. Zaten bu uzlaşma komisyonunda oy birliğiyle karar gerekiyor. Yani CHP’nin, MHP’nin, HDP’nin veya bunlardan sadece birinin veya bir milletvekilinin ‘hayır’ dediği bir maddenin, yeni anayasada yer alma imkanı zaten yok. Karar alma şekli belli. Öyle olduğu zaman niye biz hükümet sistemini tartışmayalım. Parlamenter sistemin artıları, başkanlık sisteminin artıları, eksileri nedir, bunları bir müzakere edelim, Türkiye’deki sistemindeki tıkanıklıklar, yaşanan sorular ve bizim kayıplarımız bundan sonra yaşanacak muhtemel sorunlar, başkanlık sisteminin getirileri, bütün bunların üzerinde bizim ciddiyetle tartışmamız lazım. Tartışmadan korkmamak gerekiyor ama maalesef başkanlık sisteminin talihsizliği, konuşulmaktan dahi çekinen insanların olması. Başkanlık sistemi tartışılmak istenmiyor. Tartışılmasından korkuluyor.”

-“Ön yargılara kurban edilen bir sistem durumunda”

Bekir Bozdağ, başkanlık sisteminin tartışılması gerektiğini vurgulayarak, şöyle konuştu:

“Açıkça tartışılsın. Neden korkuluyor? Benim tahminim şu; muhalefet partileri, başkanlık sistemi tartışılırsa, halkın bu sisteme eleştirileri veya övgüleri dinledikten sonra eleştirenleri haksız göreceğinden korkuyorlar, ‘ya bu kadar güzel sistem, siz niye buna karşı çıkıyorsunuz ‘deyivereceğinden endişe ediyorlar. Ben çok net söylüyorum; başkanlık sisteminin özelliklerini, artıları, eksilerini bir tarafa yazalım, başına 1 diyelim, parlamenter sistemin artılarını eksilerini bir tarafa yazalım, başına da 2 diyelim ama hangi sistem olduğunu yazmayalım. Ben inanarak söylüyorum, başkanlık sistemine karşı olanlar dahi başkanlık sistemini tercih edecektir. Çünkü bilmediği için o sistemi yasama ve denetim konusunda yasamaya verdiği güç, yürütme konusunda yürütmeye verdiği güç, yargı konusunda yargıya verdiği güç, bunların birbirini dengelemesi ve pek çok diğer mekanizmalarla birlikte insanlar için daha güçlü bir sistem kurduğunu, daha insanların yararına sistem kurduğunu göreceklerdir.”

Bozdağ, şu anda başkanlık sisteminin ön yargılara kurban edilen bir sistem durumunda olduğunu ifade ederek, “Türkiye başkanlık sistemine bir gün geçecektir ben buna inanıyorum. Bu yakın zamanda olur, uzak bir zamanda olur ama benim dileğim bunun yakın zamanda olması. Türkiye’nin zaman kaybı hep aleyhine olmaktadır. Yakın zamanda olursa Türkiye bundan daha kazançlı çıkar” diye konuştu.

Anayasa uzlaşma komisyonunda başkanlık sistemiyle ilgili uzlaşma çıkmayacağının aşikar olduğunu belirten Bozdağ, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Biz AK Parti olarak, Başkanlık sisteminin Türkiye’nin hayrına ve yararına bir sistem olduğu noktasındaki kanaatlerimizden, ısrarımızdan elbette vazgeçmeyeceğiz, bunları konuşacağız ama bu ancak uzlaşmayla hayata geçilebilecek konu. Şu anda böyle bir uzlaşma gözükmüyor, ‘uzlaşma olmadı’ diye de bizim başkanlık sisteminin faydalı, yararlı sistem olduğu görüşünden vazgeçmemiz de söz konusu değil. Bizim görüşümüzü dillendirmeye devam edeceğiz.”

AA