Dolar 32,4912
Euro 34,9174
Altın 2.437,15
BİST 9.716,77
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 20°C
Az Bulutlu
İstanbul
20°C
Az Bulutlu
Cum 18°C
Cts 16°C
Paz 16°C
Pts 18°C

ÇAKICI: “BUHARLI HAVA YERİNE KOLUMDAN HAVA VERMEYE ÇALIŞTILAR”

ÇAKICI: “BUHARLI HAVA YERİNE KOLUMDAN HAVA VERMEYE ÇALIŞTILAR”
19/01/2016 18:07 | Son Güncellenme: 20/01/2016 11:11
A+
A-

Alattin ÇAKICI şimdide disiplin cezasıyla ilgili ifade verdi. Ünlü Kabadayı ÇAKICI verdiği ifadesinde çektiği zulüm ve baskıyı gözler önüne serdi….

Hangi şartlarda ve baskı altında hayat da kaldığını anlatan ÇAKICI, ben insan değilmiyim bana insan gibi bakılmıyor. “Buharlı hava yerine, kolumdan bana hava vermeye çalıştılar” dedi.

Edirne 1. İnfaz Hakimliği’nde ifadesi alınan Alattin Çakıcı, Kandıra Cezaevi’nde Edirne F Tipi Cezaevi’ne kadar yaşadığı tüm olayları anlattı ve kendisinin öldürülmek istendiğini söyledi.

İFADESİNİ VERDİ

Edirne F Tipi Cezaevi’nde yaşanan bir olaydan ötürü mahkemede duruşmaya çıkan ve ifade veren Alattin Çakıcı, Kandıra Cezaevi’nden başlayarak bugüne kadar yaşadığı tüm olayları ve başından geçenleri anlatarak, kendisinin öldürülmek istendiğini, Cumhurbaşkanı’nın hedef gösterildiğini ve hastalıklarına rağmen tedavisinin bilerek yapılmadığını belirti. Çakıcı, “Benim 12 ayrı hastalığım var. Türkiye’nin değişik cezaevlerinde yatarken tıp fakültelerinden alınmış 4 ayrı kurul raporum bulunmakta. Benim tedavilerim yapılmıyor. Dosyalarım kayıp deniyor. Cezaevinde de hastanelerde de tedavimin yapılması gerekir ama yapılmıyor. Kandıra cezaevinden bu yana tüm raporlarım elimdedir. Raporları sosyal medyaya koyarım deyince tüm dosyalarım ortaya çıktı. Fizik tedavi görmem gerekiyordu, beni hastaneye götürdüler yetkili bir profesör bana “Tayyip Erdoğan’dan özür dile, senin için Ankara’ya giderim” dedi. Ben haklı olduğum davada özür dilemem dedim.

 

NE İLACI VERDİLER?

Beni hapishanede öldürmek istediler. İzmir’de zehirlendim. Kandıra’da PKK’lılar cezaevine silah soktu, polisin operasyonuyla x-Ray cihazında yakalandı. İçeride telefon bulundu. Telefon bulunan şahıs bunu cezaevi başmemurundan aldığını söyledi. Kandıra’da birkaç kez öldürülmek istendim. Buradan Kırklar Cezaevi’ne gittim. Buradan hastaneye sevk edildim. Hemşire ağzıma bir ilaç verdi, nabzın 139’a çıktı. Sonra ilacı tükürdüm. Bu olaya Binbaşı Fatih Üstündağ şahittir. 2005 yılında Tekirdağ Cezaevi’nde sıkıntı çektim. 35 ay tecritte tutuldum. Kalbim ile ilgili bana hap erdiler. İlacı aldıktan yarım saat sonra kilitleniyorum, bütün vücudum boşalıyor. Beni Trakya Üniversitesi Hastanesine sevk ettiler. Seyfi Yüzbaşı ile Edirne’ye geldim. Kalp doktoru beni görünce “sana hangi şerefsiz bu ilacı verdi” dedi. Doktor verdi deyince “bir daha bu ilacı içme” dedi. O günden sonra hiçbir yerim tutmuyor.

 

İKİ KEZ KRİZ GEÇİRDİM

Kandıra’da iken beni iki kez Kartal’a sevk ettiler ancak yatırmadılar. Can güvenliğimi gerekçe gösterdiler. Kandıra’da iken Çapa Tıp Fakültesine sevk edildim. Bin sivil polis, iki bin çevik kuvvet beni korumaya aldı. Burada profesör rahatsızlığımın iki kat arttığını söyledi. Yatmam gerektiği söylendi. Hastanede o gün hayat durdu. Güvenliği sağlayamayız dediler. Amaç beni yatırmamaktı. Bu tür olaylar ile İzmit Hastanesinde de karşılaştım. Hastaneye gittiğimde kelepçeyi bile çözmediler. İzmir’e 9 Eylül Üniversitesi Hastanesine sevk edildim. Jandarma ve Polis hastaneyi sardı. Ben insan değil miyim, inan gibi bakılmıyor. Buharlı hava yerine bana kolumdan hava vermeye çalıştılar. Ellerinden aldım. Kolumdan iğneyi çıkarmalarını söyledim ancak izin olmadan çıkaramayacaklarını söylediler. Oradaki doktora “damardan hava verilirse ne olur diye sordum”, yüzde 99 ölüm veya felç olacağını söyledi. İki kez cezaevi müdürü kalp krizi geçirtti.

 

ANKARA’YI HEDEF GÖSTERDİLER

Buradan beni Adana’ya gönderdiler. Koah hastasıyım, Adana’da nem oranı yüksektir. 10 ay da orada kaldım. Hastane kurulu rapor verdi, nem oranı yüzde 67’nin altında olan bir yerde kalamaz diye. Ankara baskı yaptı tekrar rapor alsın diye. Aynı rapor tekrar verildi, ben de dilekçe yazdım nakil için. Van, Diyarbakır ve İmralı’ya gitmek istedim, siyasi yapılanma olduğu için kabul edilmedi. Küçük tuvaletimi yaparken, bir ay her gün kan geldi. Dizlerimde menisküs olduğu için namazı bıraktım. Kan tükürmeye başladım. Cezaevi müdürü ile görüştüm, 1 hafta sonra Kırıkkale Cezaevi’ne naklim çıktı. Kırıkkale’de iki ayda kendimi toparladım. Beni Tekirdağ’a hiç haberim yokken naklettiler. Kaldığım yerin nem oranı yüzde 90’dır, çok yüksektir. Buraya tayin olacağım güne kadar sürekli problem yaşadım. Bana baskı yaptılar. Tekirdağ’da müdürle aramda sıkıntılar çıktı. Bayrağa küfür eden müdürü dövdüm. Putin’e Türkmen köylerini bombaladığı için mektup yazdım. Ayrıca dünya genelinde 28 ülkeye 15 milyon mail gönderttim. Ben yaptığımın sürekli arkasındayım. Bana sürekli Ankara’yı Cumhurbaşkanlığı makamını hedef gösterdiler. Müdürle aramdaki olaydan sonra 20 gün ifademi almadılar, beni beklettiler.

 

HASTANEYE BASKI YAPILDI

O sırada Edirne’deki adli mahkumları gönderdiler, Edirne boşalınca beni buraya naklettiler. Beni politik sebeplerle Diyarbakır’a, Van’a, İmralı’ya göndermeyenler, tezgahı kuranlar beni Edirne’ye gönderdiler. Edirne’ye gelince ikinci gün olay yaşadım. Bir gardiyan ve bir DHKP-C’li yaralandı. Her şey kamera kayıtlarında var. Devlet görevlilerinin benim DHKP-C’liler ile kan davam olduğunu bilmeleri gerekir. Bana bu olayda da Cumhurbaşkanlığı hedef gösterildi. Müdürler bana bu olayın “Ankara’nın , Cumhurbaşkanı’nın işi” diyerek hedef gösteriyorlar. Hastaneye gittim, Cumhuriyet Savcısı Cevat Gül hastaneye baskı yapıyor. Yattığım odada tuvalet yok, banyo yok. Koah hastasıyım hava almam gerekiyor. Sürekli tuvalete çıkıyorum. En son gün de bayılmışım. Hasan Heybetli’nin odasına götürmüşler. Bana hava verdiler. At kapının açılması gerekiyordu. Sabah kalktım, kapıya vurdum aç dedim. Görevli çocuk önce yukarıyı, sonra aşağıyı açtı. Görevliye, “şurayı niye kapatıyorsun, sadece alt kapatılacaktı” dedim. Elleri arkasında bana ters ters bakarak, “görevimi yapıyorum” dedi. “Görevini adam gibi yap” dedim, “ben zaten adamım” dedi. Ben de “sen devletin görevlisi misin, terörist misin?” deyince “Ben Diyarbakırlıyım” dedi, çıldırdım.

 

BEN YALAKALIK YAPMAM

Terörist olmayan Diyarbakırlıya benim hiçbir tavrım olmaz. PKK’lı olmayan Kürt ve Zaza’lara herhangi bir tepkim olmaz. Onlarla eşit statüde vatandaşız. Görevliye 5 yumruk ve 1 tekme atmışım. 10 gün iş göremez raporu aldı. Ben ona “nerelisin?” diye sormadım. Daha sonra Hasan Heybetli, “buraya kadın, telefon, laptop getiriyordunuz, kapılar açıktı” dedi. Görevli sesini çıkarmadı. Daha sonra beni fizik tedavi için gönderdiler. İşte o zaman profesör bana Cumhurbaşkanından özür dilememi, benim için Köşk’e çıkacağını söyledi. Gene bana Cumhurbaşkanı’nın adresini vermektedirler. Benim Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a yazdığım mektupların Adalet Bakanlığı’ndan döndüğü söylenmektedir. 50 metre hücrelerin bulunduğu koridorda tek başıma yatıyorum. Kişi kendi güvenliği için talepte bulunursa izole edilir. Beni dünyanın hiçbir yerinde can güvenliği sıkıntım yoktur. İstediğim yere istediğim mesajı gönderiyorum ancak izole ile avukatımın onuru kırılmıştır. Yasal savunma hakkı elinden alınmıştır. Bunlar yaşadıklarımın yüzde 70’idir. Ben Tayyip Erdoğan’ı sevmek zorunda değilim. Ömrümde kimseye yalakalık yapmam. Devlet zor durumda olduğu zaman bütün önyargılarımı buzdolabına koyar devlete sahip çıkarım. Önyargıları dondurmak yok olmak demek değildir.  Ben hastayım ve hasta kişiye hücre cezası verilmez. Bende kurul raporu var, bunu Cumhurbaşkanı dahi bozamaz. Ceza haksızdır, bu cezanın yerine başka bir ceza verilebilir. Sicile işler ancak yatmaz der. Benim ayda 6 günümü yaksalar ne fark eder? Ben hasta olduğum için yatamam. Disiplin cezasını çekemem. Görevliyi dövdüğüm için devlet bana ne ceza verirse başım üstünedir. Görevli “ben göğsümde ayyıldız taşıyorum, devlete hizmet ediyorum, teröristin Allah belasını versin” dese ide alnından öperdim” dedi.

 

HÜCRE CEZASI YANLIŞ

Çakıcı, görevliyi darp etmekten ötürü ifade verirken avukatları Can Sevinç ve Şerzan Sümer Çakıcı’nın ifadelerine katıldıklarını söylediler ve ilaveten de, “Müvekkilimizin beyanlarına katılıyoruz. Müvekkilimizi herkes tanıyordur. Ülke, Bayrak, Vatan, Kur’an müvekkilimiz için kırmızı çizgilerdir. Bunu herkes bilir. Görevlinin de bunu bilmesi gerekir. Disiplin cezası verilen dosyadaki ifade ile ceza dosyasındaki ifadeler müvekkilimin hassas olduğu noktalardan tahrik edilmiştir. Müvekkilim hiçbir zaman nereli olduğunu sormamıştır. Sadece görevli olup olmadığını sormuştur. Görevli tahrik edercesine Diyarbakırlıyım demiştir. İddianamede rapor 8 gün sonra alındığı için darp, cebir izine rastlanmamıştır denilmekte, raporda ise 10 gün iş göremez olduğu belirtilmektedir. Müvekkilim şahsa vurduğunu kabul etmektedir. Olayın vuku bulma şekli göz önüne alındığında daha az cezanın verilmesi gerekmektedir. 5275 sayılı yasanın 48/c maddesinde hücre cezasının infazından bahsetmektedir. Doktorun kontrolü ile hastalığının tesbit edilmesi halinde düzenleme yapılmıştır. Müvekkilimin raporları vardı. Başından itibaren hücre cezası verilmesi yanlıştır” dediler.

Tunaklar da Alattin ÇAKICI’nın ifadesi şu şekilde geçti:a1a2a3a4a5