Dolar 32,3687
Euro 34,9670
Altın 2.325,46
BİST 9.144,42
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 23°C
Az Bulutlu
İstanbul
23°C
Az Bulutlu
Cts 22°C
Paz 22°C
Pts 24°C
Sal 18°C

ÇETİN: “KARARIN HUKUKİLİĞİ TARTIŞILIR ANCAK SİYASİ BİR KARAR OLDUĞU KESİNDİR”

A+
A-

Milliyetçi Hareket Partisi Teşkilat İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı ve Ankara Milletvekili Şefkat ÇETİN yazılı basın açıklaması yaptı.

Açıklamasında Çetin:

“Milliyetçi Hareket Partisi hakkında Sulh Hukuk Mahkemesi bir karar verdi. Tek hâkimli bu mahkemenin verdiği kararın hukukiliği tartışılır ancak siyasi bir karar olduğu kesindir.

6 milyona yakın seçmenin oyunu almış Milliyetçi Hareket Partisi gibi bir büyük siyasi organizasyonun kendi iç işleyişine Sulh Hukuk Mahkemesinin müdahale etmesi yeni tartışmaları beraberinde getirecektir. Partilere yargı yoluyla karışmanın doğuracağı sonuçlar, Türkiye’de siyasetin bağımsızlığına zarar verecektir. Siyasi partilerin muhatabı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ve Anayasa Mahkemesidir. 12. Sulh Hukuk Mahkemesi, verdiği zorlama kararla yetkisini aşmış ve açıkça siyasetin içine girmiştir. Hukuki dayanaktan yoksun ve politika kokan bu kararın Yargıtay’da hukuken bozulacağından şüphemiz yoktur.

Türkiye’deki hukuk sisteminin nasıl işlediği yakın örnekleriyle bilinmektedir; Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “Anayasa Mahkemesini tanımıyorum” sözleri ve AKP’li Ensarioğlu’nun “Yargı da bizde, yürütme de bizde, yasama da bizde” itirafları yargının durumunu açıkça ortaya koyarken, MHP hakkında verilen kararın şaşırtıcı bir yanı yoktur.

Bizleri şaşırtmayan bir başka gerçek; MHP’nin Saray’la anlaşarak çıkacak karara etkide bulunacağı tezviratlarını yayanların, lehlerinde karar çıkınca Mahkemeyi alkışlayacak kıvraklıklarıdır. Demek ki Mahkeme üzerinde iddia ettikleri gibi bir siyasi vesayet varsa bile bu MHP yönetiminin lehine değil aleyhine kullanılmıştır. Bu durumda belli çevrelerle anlaşan ve işbirliği yapanların kimler olduğu aklıselim sahibi Ülkücülerce gayet net görülmüştür. Türkiye’de siyaseti dizayn edenler, muhalif görünümündeki görevlilerine MHP’nin kapılarını açacak çilingir hizmetini hukuki kılıfla devreye sokmuştur.

Cumhuriyetimizin kurucu felsefesi Türk milliyetçiliğinin siyasi organizasyonu Milliyetçi Hareket Partisi, milli ve üniter devletten yana duruşu nedeniyle kurulduğu günden bu yana her zaman operasyonlara maruz kalmıştır. 1980 öncesi Türkiye’deki komünist tehlikenin öncelikle Ülkücüleri tehdit etmesi, 12 Eylül’ün en fazla MHP kadrolarını dağıtmaya odaklanması, her şeye rağmen derlenip toparlanan Hareket’in rahat bırakılmayarak 27 Aralık 1992’deki Söğütözü Kurultayında MHP’yi Türkeş’in elinden alarak Ülkücüleri iki partiye bölme girişimleri, başarılamayınca derhal bir başka ekibi partiden kopararak camianın birliğinin bozulması, 1995’te partinin ANAP-DYP’ye pazarlanarak Meclis dışında bırakılması gibi sayısız tezgâhlar eksik olmamıştır. Rahmetli Alparslan Türkeş’e olduğu kadar Devlet Bahçeli’ye karşı da defalarca denenen MHP’yi misyonundan uzaklaştırma girişimleri, Ülkücülerin kararlı duruşlarıyla hiçbir zaman amacına ulaşamamıştır. Ülkücü Hareketin halef selef iki büyük lideri Alparslan Türkeş ve Devlet Bahçeli Türk milletinin son kalesi MHP’nin çizgisini korumasını bilmişlerdir.

Türk milletinin sorunlarla karşı karşıya olduğu bütün zamanlarda olduğu gibi, bugün yine MHP büyük bir kuşatma ile karşı karşıyadır. Etnik ayrıştırma siyaseti ve bölücü terör tehdidi Türkiye’ye beka sorunu yaşatırken, bütün oyunları bozabilecek bir misyona sahip MHP’yi milliyetçi çizgisinden uzaklaştıracak girişimler hız kazanmıştır.

MHP’de başlatılan değişim talebi, son yıllarda Türkiye’de milli devlete karşı yürütülen değişim sürecinin bir devamıdır. Türkiye dönüştürülürken, direnç kaynakları da tasfiyeye tabi tutulmakta, kurumsal kimliğin taşıyıcı kolonlarının değiştirilmesi hiç olmazsa yıpratılması amaçlanmaktadır. Değişimcilerin MHP’nin kapısına dayanmasından önce, Türkiye’nin dönüştürülmesi amacıyla AKP iktidarları eliyle pek çok adım atılmıştır. “Yeni Türkiye” sloganlarıyla milletimizin uyutulduğu yıllar boyunca, Türkiye’nin milli ve üniter devlet yapısı en büyük tehditlere açık hale gelmiştir. Başta orduya, polise, askere, yargıya olmak üzere neredeyse bütün devlet kurumlarına ve milli kuruluşlarımıza bu süreçte diz çöktürülmüştür. Bu süreçte küresel güçler ülkemiz ve bölgemizdeki emellerini gerçekleştirmek için iktidar partisinin yanı sıra muhalefeti de dönüştürülmeye başladığında, kervana ilk CHP dâhil olmuş, Atatürk’ün yolundan gitmek yerine “Yeni CHP” adıyla kuruluş ilkelerini rafa kaldırmıştır. AKP’nin “Yeni Türkiyesi” ile “Yeni CHP” tasarımının eksik parçası olan “Yeni MHP” projesi ise uzun süredir kullanıma sunulmak üzere siyaset tezgâhında ilmik ilmik işlenmektedir.

AKP’nin lokomotifliğini yaptığı, CHP’nin arka planda desteklediği ve esasında HDP’nin temsil ettiği zihniyete hizmet eden “Yeni Türkiye”, ülkemizi çok etnikli, çok dilli federal bir yapıya dönüştürme projesinin adıdır. Etnik kimlik siyasetiyle ülkeyi yönetenler sayesinde, Türkiye kendisine dayatılan toplumsal ayrışma, çözülme ve kargaşa programına esir edilmiş vaziyettedir. Ülkemizin toplumsal huzurunu, milli birlik bütünlüğünü ve devlet bekasını yok etmeyi amaçlayan bu ihanet projesine ortaklık yapmayan, karşı mücadele içerisinde olan MHP’den başka büyük bir siyasi güç ne yazık ki kalmamıştır. MHP’yi mahkeme kapılarına kadar sürükleyerek kabul ettirilmek istenen şey, Türkiye’yi yok oluşa sürükleyecek ihanet projesine ortak olmasıdır.

Varoluş gayesi Türkiye’yi ve Türk milletini ilelebet yaşatma ülküsü olan Türk milliyetçiliği fikir sistematiğinin ve Milliyetçi Hareket Partisi’nin milletimize karşı yapılan hiçbir ihanete ortak olması ya da göz yumması mümkün değildir. Milli bir fikre ve vicdana sahip olmanın ilk şartı, Türkiye’yi ve Türk’ü savunmaktır. Türkiye’de etnik ve mezhep ayrıştırması uygulanmasına karşı çıkmak, milletin ve devletin bütünlüğünü savunmak Türk milliyetçileri ve MHP’liler için tavizi söz konusu olmayan milli bir davadır. Tıpkı milli mücadele döneminde olduğu gibi, devletin sahibi haline gelenler dahi gaflete düşseler ve işbirbirlikçi olsalar, Türk milliyetçilerinin bu büyük millet için mücadeleden vazgeçmeyeceği iyi bilinmelidir.

Tıpkı Başbuğ Alparslan Türkeş döneminde olduğu gibi, Sayın Genel Başkanımız Devlet Bahçeli’nin liderliğinde de MHP hiçbir zaman milli davadan taviz vermemiş ve milliyetçi çizgisinde sapma yaşanmamıştır. Bugün muhalif görüntüsü altında MHP’ye saldıran zevat içerisinde, MHP’nin izlediği politikalardan herhangi birisine esaslı bir itiraz yapabilen çıkmamıştır. Devlet Bahçeli’nin ortaya koyduğu politik duruşun Türk milletinin ve devletinin menfaatlerine olduğu, zamanın O’nu defalarca haklı çıkarmasıyla ispatlanmıştır. MHP’nin 47 yıllık çizgisiyle örtüşen Devlet Bahçeli politikalarına karşı muhalefet bayrağı açanların en temel konularda bile nasıl bir yol izleyeceklerini bilen var mıdır? MHP’yi yönetme iddiasıyla ortaya çıkanların yürüttükleri kampanyanın fikri bir eksenden yoksun olması, kişisel hırs ve post kavgasıyla sınırlı bir seviyede yürütülmesinin ne Milliyetçi Ülkücü Harekete ne de Büyük Türk Milletine bir faydası olmayacaktır.

Türk devleti ve milleti için tehlikeli günler yaşanırken, Milliyetçi Ülkücü Hareketin kendi iç tartışmalarıyla oyalanması tesadüf değildir. Ülkücü Hareket sen ben kavgası ve kısır tartışmalarla oyalanırken, Türkiye’de her şey milletimizin aleyhine işlemeye devam etmektedir. Açılım ihanetiyle hayat öpücüğü verdikleri bölücülerin Mehmetçiklerimizin kanlarını dökmesine sebep olanlar yerlilik ve millilik palavraları sıkarken, Ülkücülerin gündem yaratmak yerine kendilerinin gündem olması yakışmamıştır. Makam, mevki ve imkânlarını kaybedenlerce yapılan bir muhalefetin samimiyeti şüphelidir. BOP taşeronları, serok Ahmetler, Barzani’nin ortakları Türkiye’yi uçuruma doğru sürüklerken, mahkemede tapu davası peşinde koşmanın Ülkücülük olarak sunulması vicdanları kanatmıştır. Ülkeye bir beka sorunu yaşatan bölücü terörün ve devlet yöneticilerinin gaflet ve ihaneti tescilliyken, Ülkücülere kendi evlerini taşlatanların kimlere hizmet ettiği açık ve nettir.

Gerçek Ülkücünün davası, siyasi rant değil vatan ve millet sevdasıdır. Vatanı ve milleti üzerinde türlü oyunlar oynanırken, tezgâhlar kurulurken, Ülkücüye düşen küçük hesaplardan sıyrılmak, inanç ve dava adamı olmaktır. Yıllar önce Başbuğ Türkeş’in, siyasi hırs ve şahsi hesap peşinde koşanlara yaptığı uyarı Ülkücüler tarafından bir kere daha okunmalıdır:  “Ülkücüler insanlık âlemi içinde ne uşak olmayı ne de başkalarını uşak olarak kullanmayı kabul etmeyen, şerefli bir bayrağın taşıyıcısıdır. Sizlere kolay bir başarı vaat etmiyorum. Kısa zamanda bir iktidar umanlar bizimle yola çıkmasınlar. Yolumuz uzun ve çetindir. Bu yolda karşınıza menfaat teklifleri, tehditler ve daha bir yığın engel çıkacaktır. Bu çetin yolda dayanabilecekler bizimle gelsinler, cesur olanlar kuvvetli olanlar gerçekten inananlar kafilemize katılsınlar. Dava adamları, o davanın şartlarını ve gereklerini kendi kişiliklerinde yaşayamazlarsa o davayı bir adım ileri götüremezler”.

Henüz bir yıl önce Büyük Kurultayını yaptığı ve orada herhangi bir itirazda bulunulmadığı halde, bugün üretilen türlü bahanelerle ortaya atılan kurultay talepleri, ne yazık ki Ülkücüleri ve değerlerini itibarsızlaştırılmak amacıyla kullanılmaktadır. Bizzat yönetmeye talip olanlarda kurumun ve makamın saygınlığını koruma endişesi görülmediğine göre, asıl niyetleri bir gün bu yüce makama oturmak değildir. Türkiye yangın yeriyken siyasi hesap peşinde görüntüsü verenlerin, son milli kale MHP’yi etkisizleştirme görevi yürüttükleri gayet açıktır.

Milliyetçi Ülkücü Hareketi iç meseleleriyle meşgul etmek, etkinliğini ve itibarını yok etmek, birbirine düşürerek parçalamak amacını taşıyan bu oyuna düşenler arasında hâlâ iyi niyetle hareket ettiğini umduğumuz Ülküdaşlarımız bilsinler ki, ortadaki mesele parti içi demokrasiyle ilgili değildir. Partideki demokratik yollar her zaman açıktır ve geleneklerimize göre kullanmak haktır. Partinin geleneklerine ve kurumsal kimliğine rağmen bu işleyişten şikâyetçi olanlar samimiyetten uzak ve ikiyüzlüdür. Ortada bir fikri mücadeleden ziyade, sen-ben kavgası vardır ve bunun arkasına gizlenen Türk milliyetçilerinin partisini ana mecrasından çıkarma ve etkisizleştirme saklıdır. Merkez sağ partilerini batırmış bir zihniyeti siyaset mühendisliğiyle yeşertebilmek için MHP’yi bir truva atı olarak kullanma niyeti vardır. Türkiye’de lanetlenmiş paralele kalkan yapmak için MHP kurban edilmek istenmektedir. Federatif başkanlığa direnen Ülkücü kadro tasfiye edilerek, uzlaşılabilecek yeni isimlerin monte edilmesi söz konusudur.

Ülkücünün emeği, teri ve ödediği bedellerle var edilen davamız, Kurultay tartışmalarıyla yapılan algı operasyonlarıyla yıpratılmaktadır. Anadolu’nun dört bir köşesinde ilk günkü heyecanını korumayı başaran idealist insanlarımız yürütülen bu kirli propaganda savaşından zarar görmektedir. Ülkesi ve milleti için düşünen, çalışan ve endişe eden Ülkücü imajı yerine; makam, mevki ve siyasi hesaplar peşinde koşan yeni bir anlayış yüzsüzce öne çıkarılmaktadır. Kısacası MHP AKP’lileştirilmeye ve CHP’lileştirilmeye çalışılmakta, tarih olmuş ANAP, DYP ruhu diriltilerek MHP’ye giydirilmek istenmektedir.

Ülkücülük ve dolayısıyla MHP’li olmanın fıtratında, politik hesaplarla şekilden şekle girmek ve dün olduğumuzdan bugün farklı görünmek yoktur. Biz Ülkücüler amacımıza ulaşmak için papaz elbisesi giymeyiz, birbirine taban tabana zıt eğilimlerle aynı çatı altında çıkara dayalı siyaset yapmayız. Millet hoşlanıyor diye hem çalıp hem çalışırız dememizi kimse beklemesin. Ettiğimiz Ülkücü yeminine bütün ömrümüzce sadakatle bağlı kalarak, Büyük Türk milletinin ebed-müddet yaşaması için mücadelemizi sonuna kadar veririz. Ne Türk milletinin ne de Ülkücü camianın birikimlerinin tek bir kuruşuna el sürmeyeceğimiz gibi, haramzadelere de yedirmemek Ülkücülüğümüzün şiarıdır. Her zaman ve her yerde millet yolunda hak ve hakikat uğruna ömrünü vermiş Ülkücü kadro arkadaşlarımızı davalarından hiçbir gücün döndürmesi mümkün değildir.

Türk milletine hizmetin yolu, Milliyetçi Hareket Partisi’nde Ülkücü iradenin seçtiği liderimizin etrafında kenetlenmekten geçmektedir. Camiada fitne yayarak, ikilik çıkararak partinin daha ileri götürülebileceğine inanan her kim varsa büyük yanılgı içerisindedir. Kişisel çıkarları için particilik yapan, istediğini alamayınca muhalif olanların elinde iktidara götürecek sihirli değnek olduğuna kanacak kadar Ülkücüler saf değildir. Unutulmasın deveyi yardan uçuran bir tutam ottur. Emeğiyle, teriyle ve kanıyla kazandıklarını el çabukluğuyla yok edecek hokkabazların vaatlerine Ülkücünün karnı toktur.

Bütün ümidini mahkemeye bağlayan ve dış destekle amaçlarına ulaşacaklarını zannedenler şunu çok iyi bilsinler ki, Ülkücüler MHP’yi mahkeme kapılarında kurmadığı gibi, orada kaybetmeyecektir. C-5’lerin ve 12 Eylül Mahkemelerinin yıkamadığı Ülkücü Hareket’in, şimdi federasyoncuların ya da paralelcilerin taşeronlarına teslim olacağını sananlar yanıldıklarını anlayacaktır. Milliyetçi Hareket Partisi Ülkücülerindir. Kan, can ve terleriyle var ettikleri partilerine zorla girmeye, ele geçirmeye çalışanlara asla müsaade edilmeyecektir.

MHP’nin ilkeleri çerçevesinde siyaset yapmak, parti içerisinde bir yarışa girmek isteyenler için ise izlenecek yol çok açıktır. MHP’nin zaten ilan edilmiş olağan seçim takvimi çerçevesinde dileyen herkesin her seviyede yarışa katılma hakkı vardır. Ülkücülük adına bir sözü ve iddiası olanların yarışacağı demokratik zemin, ilçeler ve illerdeki kongrelerin ardından yapılacak Büyük Kurultay sürecidir. Olağan Kurultay takviminde il kongresinde yarışmayı göze alamayanın olağanüstü kurultay talep etmeye hakkı yoktur. Bu tamamıyla fırsatçılık ve selden kütük kapmaktır. MHP yönetiminde söz sahibi olmak isteyenler, buyursunlar Ekim’de başlayacak il kongrelerimizde yarışa başlasınlar. Baskı ve şaibe konusunda kimsenin endişesi olmasın, çünkü orada da yargı denetimi var. Eğer samimi iseler çıkarsınlar adaylarını ve projelerini, daha iyi hizmet için yarışsınlar. Böylelikle tabandan bir hareketlenme ve sinerjiyle hem partimiz hem de Türkiye kazansın. Muhalif olarak tanımlanan isimler tamamıyla demokratik ve meşru böyle bir yolu neden göze alamıyorlar? Ülkesi ve milleti için endişe duyan Ülküdaşlarımızın duygusal tepkilerini kullanarak partiye zarar verecek, ikilik çıkaracak gayrı meşru yöntemleri deneyenler, iyi niyetten yoksun olduklarını ve başka amaçlar taşıdıklarını gösteriyorlar.

Türkiye’de bu ahlaki çöküntü oldukça, siyaset bir rant aracı olarak kullanıldıkça namuslu, dürüst ve gerçekten vatana hizmet amacı taşıyan MHP’nin işinin kolay olmayacağını Ülküdaşlarımız gayet iyi bilmektedir. Rekabetin eşit şartlarda olması için bizde namussuzluk yapalım, liderimiz de her türlü kirli ilişkinin içinde olsun diyenlere hiçbir zaman aramızda yer olmayacaktır. Liderimizi dürüst ve namuslu olduğu için, milletin menfaatleri için politika yürüttüğü için eleştiren insanların seslerini yükseltecek cesaret bulabilmeleri, Türkiye’nin yaşadığı cinnet halini anlamamız için bir göstergedir.

Milliyetçi Hareket Partisi’ne karşı yürütülen algı operasyonuna kapılanlar arasında, geçmişte emekleri olan Ülküdaşlarımız olabilir. Henüz Ülkü bayrağını yere düşürerek kirletmemiş, Ülkücü sıfatını gururla taşıma arzusunda olanlara MHP saflarında her zaman yer vardır. Partinin yanlış ellere geçmesi ya da milliyetçi çizgisinden uzaklaştırılması kadar büyük bir endişemiz, yaşanan bilgi kirliliği ve propagandalarla Ülküdaşlarımızın birbirine düşürülmesidir. Ülkücü Ülkücünün kardeşidir ve hiç kimsenin kişisel ikbali ve siyasi hesapları için kardeşler arasına düşmanlık tohumları ekilmesi oyununa fırsat verilmemelidir.

Ülkücüler birbirlerine olduğu kadar, partilerine ve davalarına da sahip çıkacaktır. MHP’nin başarısı için çalışmak yerine başarısızlık edebiyatıyla camiada ikilik çıkaranlara, Ülkücülerin teslim edeceği partileri yoktur.” dedi