Dolar 32,3918
Euro 35,1481
Altın 2.325,22
BİST 9.079,97
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 21°C
Açık
İstanbul
21°C
Açık
Cum 22°C
Cts 21°C
Paz 22°C
Pts 24°C

ÇEVRE VE ŞEHIRCILIK SORUNLARI KARTOPU GIBI BÜYÜYOR

A+
A-

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve İzmir Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu, TBMM Genel Kurulu’nda Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü’nün 2014 yılı bütçeleri üzerine bir konuşma yaparak; hem bütçeyi, hem de 11 yıldır yürütülen çevre politikalarını eleştirdi.

Tanrıkulu yapmış olduğu konuşmasında; Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bütçesinin 2013 yılına göre % 30 düşürülmesi ile hangi çevre ve şehircilik hizmetlerinden vazgeçildiğinin kamuoyuna açıklanmasını isteyerek konuşmasına şöyle devam etti: “Sadece ağaç dikmekle çevreci olunduğunu düşünen ve en Çevreci hükümet (!) olduklarını iddia edenlerin, çevre koruma hizmetlerine ayırdığı 284 milyon TL kaynak, bütçe ödenek teklifinin ancak binde biri oranındadır. Bu durum siyasî ve hamasi söylemlerin desteğinin olmadığının açık bir göstergesidir” dedi.

KHK’larla Kurulan Bakanlıkların Hafızaları Yok Ediliyor…

Tanrıkulu; “Bugün halen 644 sayılı Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede, Bakan Yardımcısının yeri yoktur ve Bakanlık Müsteşarı Bakan’dan sonra gelen en üst düzey kamu görevlisi olarak tanımlanmaktadır. Bu yeniden yapılandırılma adı altındaki karmaşa, son yıllarda adeta aşılması gereken bir engel olarak görülen çevre olgusunun göz ardı edilmesinin bir paravanı olarak karşımıza çıkmaktadır.“ diyerek, çevreci politikaların etkinliğinin azaltılmasının sonuçlarını yaşıyoruz dedi.

Çevre ve Şehircilik Sorunları Kartopu Gibi Büyüyor…

Kentlerde plansız yapılaşmanın etkisiyle artan trafik karmaşası ve trafik kaynaklı çevre kirliliği, belli merkezlerdeki rant artışlarıyla ortaya çıkan yoğun arazi kullanımı kaynaklı çevre sorunları, başta su olmak üzere doğal kaynakların hızla kirlenerek tükenmesi, bölgeler arası nüfus dağılımlarındaki aşırı dengesizliklerin doğal hayatta oluşturduğu çevresel sorunların artarak devam ettiğini dile getiren Tanrıkulu, bunların 11 yıldır çevreci yaklaşımların göz ardı edilmesinin sonucu olduğunu belirterek, 2014 yılı Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Bütçesinin bu devasa sorunları çözmeye yetecek güçte olmadığını vurgulamıştır.

Çevre ve Şehircilik Alanındaki Başarısızlıklar Uluslararası Raporlarda…

Çevre ve şehircilik alanındaki 11 yıldır devam eden başarısızlıkların uluslararası raporlarda artık her yıl yer almakta olduğunu ve bu kapsamda 16 Ekim 2013 tarihinde AB Komisyonu’nun hazırlamış olduğu Türkiye İlerleme Raporu’nda, çevre konusunda Türkiye’nin sınıfta kaldığının açıkça belirtildiğini söyleyen Tanrıkulu; “Mevcut iktidar; Nisan 2013’de, Çevresel Etki Değerlendirmesine (ÇED) ilave muafiyetler getirmek suretiyle, AB’nin ÇED Direktifi’nin gereklilikleriyle tutarlı olmayan bir şekilde değiştirmiştir. Bunun sonucu olarak, Karadeniz ve Akdeniz bölgesindeki nükleer santraller, mikro ölçekli hidroelektrik santraller, İstanbul’daki üçüncü köprü ve yeni havaalanı da dâhil olmak üzere, büyük çaplı birçok altyapı projesi ÇED’in kapsamı dışında tutulmuştur.” dedi.

Su kalitesi konusunun, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’ndan Orman ve Su İşleri Bakanlığı’na aktarılmasının ardından, sorumlulukların net bir şekilde paylaşılmamış olması nedeniyle kurumsal koordinasyon konusunda sorunlar yaşandığını da belirtilen Tanrıkulu; ülkemizde su yönetiminin 11 yıldır etkin bir şekilde yapılmamasından dolayı acilen bir su politikası oluşturulmasını istedi.

Betonlaşmaya, Konut Stokundaki Artışa Dikkat…

Konuşmasına şöyle devam eden Tanrıkulu; “Konut stokunda ortaya çıkan arz fazlasının ülkeleri gerek sosyal ve gerekse de ekonomik açıdan hırpalayarak; borçlanma yoluyla konut alan vatandaşa, hesapsızca konut yapan inşaat sektörüne ve bu sistemi finans yönünden destekleyen bankalar üzerinde önemli riskler oluşturmaktadır. İşte bu noktada Bakanlık; konut yapma çılgınlığını daha fazla körüklememeli; konut ihtiyacı, konut arzı, inşaat sektörünün finansmanı ve bunlarla çevresel ve doğal kaynaklar arasında bilimsel temelli dengeli politikalar hayata geçirmelidir.

Adında Çevre olmasına rağmen, çevresel sorunlara bu kadar uzak mesafe duran bir bakanlık örneğini başka ülkelerde göremiyoruz. Diğer yandan ‘şehircilik’ olarak ifade edilen kavram 11 yıllık dönemde; üzerinde daha önce yapılaşma olsun veya olmasın, değerli bir alanda bulunan -özellikle kamu arazisinde- fahiş fiyatlarla satılan rezidans, AVM, otel, home-ofis gibi adlar altında yükseltilmiş, yoğunluklu olarak inşaat yapma yarışı olarak anlaşılmaya başlanmıştır. Anlaşılıyor ki; hazine arazilerine yüksek emsal alarak, öncelikle bu arazilere sahip olma, sonra da buralarda lüks inşaatlar yapma ve bunları yüksek fiyatlardan satma hırsı içinde çevre olgusu başıboş bırakılmaktadır. İstanbul, İzmir ve Ankara’da veya diğer büyük şehirlerde aşırı emsal artışları ile yüksek borç ilişkisine dayanan adeta sanal bir saadet zinciri ile övünmek, gelişmiş bir çevre ve şehircilik zihniyetinin örneği değildir.” dedi.

Hidroelektrik Santrallerinin (HES) Hesabını Kim verecek?

Konuşmasında Hidroelektrik Santrallerine vurgu yapan Tanrıkulu; “Bakanlık; Türkiye’nin yılda 60 milyar dolardan daha fazla enerjiye para veren bir ülke olduğunu belirtmiştir. Nükleer santral yapmadan bu işin altından kalkılamayacağı, HES’lerle bu işin olmayacağı ve ufak derelerin mahvedildiği, artık 10 megavattan daha aşağı enerji üretecek HES’lere kesinlikle izin verilmeyeceği de bu açıklamalar arasında yer alarak 2014 tarihinden sonra bunun hesabının kendilerinden sorulabileceği ifade edilmiştir. Adeta ikrar ve günah çıkarma şeklindeki bu açıklamalar arasında 11 yıllık iktidarları döneminde, kendi tanımlarıyla ufak derelere yapılan HES’ler sonucu yok olan endemik yapı, ekosistem ile fauna ve floral yapının hesabının kimlerden sorulacağı açıklanmamaktadır. 11 yıldır gerek HES yapılan yörelerdeki vatandaşlarımız ve gerekse duyarlı bilim adamları ile biz siyasetçiler tarafından yapılan uyarılara kulak asmamanın, bırakın hukuken olmasa bile, ahlaken veya siyaseten bir sorumlusu da mı olmayacaktır?” diyerek, Bakanlığın bu konuda milletimize açıklamada bulunmasını istemiştir.

Türkiye’nin Çernobil’i Gaziemir’de Halen Tehlike Saçmaya Devam Ediyor…

Tanrıkulu konuşmasında; “İzmir Gaziemir’de yaklaşık 60 yıl önce faaliyete geçen ve yıllarca zehirli atıklarını arazisine gömdüğü ortaya çıkan kurşun fabrikasının yarattığı çevresel kirlilik adeta Türkiye’nin Çernobil’i konumundadır. Konu hakkında farklı Bakanlıklara verdiğimiz soru önergelerinin cevaplarına baktığımızda; her Bakanlığın sorumluluğu bir başka Bakanlığa veya kuruma attığını görmekteyiz. Burada bir radyoaktif kirliliğin yaşandığını yerinde tespit ederek, bu kirliliğin biran önce bilimsel yöntemlerle bertaraf edilmesini bizler dile getirirken, Bakanlık maddî para cezası uygulayarak görevini yaptığını düşünmektedir. Ağır metallerin ve radyoaktif maddelerin yer aldığı bu kirlilik halen çevreye zarar vermeye devam etmekte, yetkili kurumlardaki anlamsız bekleyiş ise çevre zararının büyümesine neden olmaktadır.” diyerek, artık bu konuda gerekli adımların atılmasının gerekliliğini vurgulamıştır.

Tapu Kadastro Hizmetlerinde Aksaklıklar Devam Ediyor…

Geçtiğimiz hafta TAKBİS sisteminde 3 günü aşan arıza nedeniyle sistemin halen tam olarak devreye giremediğini ve sadece 3 günlük döner sermaye kaybının 45 milyon TL olduğunu vurgulayan Tanrıkulu; yaklaşık 55 milyon parsel bilgisinin bulunduğu sistemde vatandaşlarımızın kimlik bilgilerinin güvenliğinin de tehdit altında olduğunu ifade etmiştir. Tanrıkulu konuşmasında ayrıca; keyfi personel tayinleri ve personele mobbing uygulamalarına son verilmesini istemiştir.

11 Yıldır Cumhuriyet Tarihinden Daha Fazla Toprak Satışı Gerçekleştirildi…

Yıllar itibariyle artan toprak satışının halen hız kesmediğini belirten Tanrıkulu; İtinayla gizlenmeye çalışılan ancak soru önergelerine verilen cevaplarda 2003-2012 yılları arasında, 164.834 yabancıya 240 milyon 188 bin metrekare alana sahip 209.656 adet taşınmaz satıldığını görmekteyiz. Anayasa Mahkemesi’nin konu ile ilgili kararındaki deyimi burada önem kazanmaktadır: “Toprak, devletin vazgeçilmesi imkânsız temel unsuru, egemenlik ve bağımsızlık simgesidir.” diyerek, 2014 yılı Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Bütçesi’nin 11 yıldır olduğu gibi çevre ve şehircilik alanındaki sorunları çözmeye yetmeyeceğini belirtmiştir.