Dolar 32,5724
Euro 34,9700
Altın 2.445,74
BİST 9.716,77
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 18°C
Az Bulutlu
İstanbul
18°C
Az Bulutlu
Cts 16°C
Paz 18°C
Pts 18°C
Sal 18°C

DEVLET BAHÇELI IHANETE GEÇIT VERMEDI

DEVLET BAHÇELI IHANETE GEÇIT VERMEDI
11/12/2013 14:19
A+
A-

AKP’nin PKK ile yakınlaşmasından rahatsız olan Türk Milleti “Mecliste PKK istemiyoruz” şeklinde çağrılarla sesini ülkenin dört bir yanında duyururdu. Son bir yıllık zaman içerisinde herkes gördü ki PKK mecliste olmakla birlikte, PKK zihniyetinin yol arkadaşı, kader ortağı, hedefdaşı da iktidarda!

PKK’nın ele başı İmralı canisi ile bölgeye ve ülkeye dair %95 oranında aynı vizyonda olan bir kişinin iktidarda olması, şer odaklarının bu zamana kadar ektiği ayrık otlarının yeşermeye başladığını üzülerek görüyoruz.

Dört parçalı sözde Kürdistan için kurulduğu günden bu yana uğraş veren PKK ile AKP’yi aynı idealde buluşturan da işte bu. “Sen Türküm dersen birileri de kalkar Kürdüm der” sözleriyle götürülmek istediğimiz yerin adresi dört parçalı yapıdan başka bir yere çıkmıyor.

İlginçtir bu lafı ağızlarına sakız yapan Recep Tayyip Erdoğan ve diğer AKP’liler, bu ülkede iktidar oluncaya kadar kimse “ben neyim, kökenim nedir?” sorusunu sorma ihtiyacını duymazken, bu meselenin sürekli AKP’liler tarafından dillendirilmesiyle birlikte artık herkes ne olduğunu, nereden geldiğini araştırma gereği hisseder oldu!

Hatta Türk olduğunu bilenler dahi artık bunu araştırma ihtiyacını hissetmeye başladı. Hangi boydan geldiğini, ailesinin kaç göbek önce nerelerden göç ettiğini, hangi şehirlerde yaşadığını öğrenme ihtiyacı duymaya başladılar.

Elinizi vicdanınıza koyun, 2002 yılına kadar böylesi bir durum Türkiye’de varmıydı? Herkes aynı milletin, aynı kültürün, aynı yurdun evlatları olarak kendisini tanımlamıyor muydu? Bir Allah’ın kulu da çıkıp “ben neyim” deyip meydanlarda boy gösteriyor muydu?

PKK’nın kanlı eylemlerini başlatıp, “bize destek vermeyen Kürdün kundaktaki bebeğini, kümesteki tavuğuna kadar hepsini öldürün” demesiyle Doğu ve Güneydoğu’da başlatılan fitne, AKP’nin iktidar olmasıyla beraber her yere yayıldı.

Yapılmak istenilen de tam da buydu. Milletin arasına fitneyi bırakıp, bölünmenin tabii bir durum olduğunu yavaş yavaş topluma aşılanmak istendi.

Bu anlamda bir başka milat da “Kürdistan” ifadesinin yine Recep Tayyip Erdoğan tarafından, Türk Milleti’nin binlerce yıllık şehri olan Diyarbakır’da kullanmasıyla başladı. Toplumun arasında hortlattığı etnik kimliğin yanında şimdi de var olan tüm gerçeklerin üzerini çizerek coğrafi olarak bölünmenin çabası içerisine girişildi.

Bu eseleye Türk Milleti tepki gösterince, “Kürdistan” ifadesinin kabul edilemez olduğunu söyleyince, gelen tepkiler karşısında geri adım atmak zorunda kalan Recep Tayyip Erdoğan, aynı ifadeyi Atatürk’ün de kullandığını ifade ederek durumu kurtarmaya çalıştı. Bizde kendisine bu köşeden “Başbakan bugünlerde Atatürk’ün 1920’li yıllara ait meclis tutanaklarında “Kürdistan” sözünü kullandığını belirterek kendi sakıncalı siyasi hedeflerine kılıf arıyor. Ancak unutulan, topluma gösterilmeyen bir gerçek var ki o da Başbakan’ın bahsettiği döneme ait konuşmaların geçtiği zamanda TBMM’nin devletin yapısı ile ilgili son derece hassas ve imtinalı bir çalışma yürüterek Türk, Kürt, Çerkes yada bir başka ayrım yapmaksızın “üniter devlet yapısında” karar kıldıkları ve binlerce yıllık birlikteliği bir millet adı altında “Türk Milleti” olarak kabul ettiğidir.” cevabını vermiştik. Milleti işgallerden ve bölünmeden kurtarıp bütünleştirenler ile milleti ayrıştırmaya çalışanların aynı gösterilerek, ihanete kılıf bulma çabasını da böylelikle deşifre etmiştik.

“Kürdistan” ifadesi tolumda karşılık bulmadı ama Barzani’nin “Başbakan’ın ‘Kürdistan’ demesinden çok hoşlandım (18 Kasım 2013)” demesi, PKK’nın Kandil’deki ele başı Cemil Bayık’ın “Verdiğimiz mücadele sonucunda Başbakan Kürdistan dedi (21 Kasım 2013)” ifadelerini kullanması, AKP’nin ne için çalışıp, kimlerin mutluluğu için uğraştığını gözler önüne serdi.

Aynı zihniyet, kirli düşüncesiyle bir adım daha atarak Türk Milleti’nin kalbi olan Gazi Meclisimize de bu ifadeleri sokmayı denedi. 2014 yılı Bütçe Kanunu Tasarısı’na BDP’lilerin “muhalefet şerhi” adı altında soktuğu ve AKP’lilerin olur verdiği Plan-Bütçe Komisyonu Raporu’nda 17 kez “Kürdistan” ifadesi kullanıldı, bebek katilinden içinse “halk önderi” tanımlaması yapıldı.

Mesele meclis gündemine taşınınca bir isim çıkıp bütün ihanet şebekesine geri adım attırdı. MHP Lideri Devlet Bahçeli! Türk Milleti’nin ümidi olan Devlet Bahçeli, kabul edilmesi asla mümkün olmayan bu gelişme karşısında yine milletin vicdanının sesi oldu ve Bütçe Görüşmeleri’nde yapacağı konuşmayı iptal ettiğini açıkladı.

İhaneti pazara çıkan AKP iktidarı bu gelişme karşısında ne yapacağını şaşırarak, düne kadar olur verdiği Plan-Bütçe Komisyonu Raporu’ndan BDP’lilerin sunduğu bölümü çıkarma konusunda MHP ne derse onu yapmak zorunda kaldı. Aksi bir adım atmaları durumunda yaşayacakları kaybın ne olduğunu çok iyi anladılar!

Demem o ki ihanet şebekesi mensuplarında Devlet Bahçeli, MHP ve Türk Milleti korkusu varken bu ülkeyi bölemeyeceklerini, bu milleti ne yaparlarsa yapsınlar ayrıştıramayacakları bir kez daha görüldü.

Türk Milleti başındaki zilleti MHP ve Devlet Bahçeli var oldukça yerle bir edeceğini bir kez daha görmüş oldu. Milletin meclisinde bölücülüğe ve ihanete geçit vermeyen irade, yetkiyi aldığında bu zamana kadar yaşanılanların hesabını nasıl dirhem dirhem soracak eminim bunu da göreceğiz.

İSMAİL ÖZDEMİR/ ORTADOĞU