Dolar 32,5004
Euro 34,6901
Altın 2.496,45
BİST 9.693,46
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 19°C
Parçalı Bulutlu
İstanbul
19°C
Parçalı Bulutlu
Paz 21°C
Pts 23°C
Sal 24°C
Çar 22°C

ESKİ EŞİN KREDİ KART BORCUNU ÖDEMEK NAFAKA SAYILMAZ

ESKİ EŞİN KREDİ KART BORCUNU ÖDEMEK NAFAKA SAYILMAZ
06/08/2015 11:34
A+
A-

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi, nafaka hükümlüsü kocanın nafaka alacaklısi olan eski eşinin kredi kartı borcunu ödemesinin nafaka yerine sayılamayacağına hükmetti.

Nafaka alacaklısı kadın, eski kocası hakkında icra takibi başlattı. İcraya itiraz eden koca, yoksulluk ve iştirak nafakası ödeme şartıyla boşandığı eşinin kredi kartı borcunu ödediğini, ayrıldığı eşine banka aracılığıyla bir miktar da para gönderdiğini, bu şekilde de nafaka borcunu ödediğini beyan etti. Mahkeme, davacı kocayı haklı buldu. Davada son sözü söyleyen Yargıtay 3. Hukuk Dairesi, davacının yaptığı kredi kartı ödemelerinin, tarafların boşandıkları tarihten önceye dair olması nedeni ile nafakaya mahsup edilmesinin mümkün olmadığına hükmetti.

2013 yılında Rize’de mahkeme yoluyla boşanan çift, nafaka ödeme konusunda anlaşmazlığa düşünce konu yargıya taşındı. Rize Aile Mahkemesi’ne tespit davası açan davacı koca, dava dilekçesinde şu ifadelere yer verdi: “Ayrıldığım eşim 5 bin lira tutarında yoksulluk ve iştirak nafakasının tahsili amacıyla aleyhime icra takibi başlattı. Ancak 35 bin 436 lira tutarındaki kredi kartı borcunu ödedim. Ayrıca banka aracılığıyla davalıya 6 bin 300 lira para gönderdim. Bu şekilde nafaka borcunu ödedim. Ödediğim toplam para 41 bin 736 lira. Takipten sorumlu olmadığımın tespitine karar verilmesini talep ediyorum.”

Mahkemede davalı kadının avukatı ise “İcra takip tarihi 28 Mart 2013’tür. Bu tarihinden önce ödenen 4 bin 800 lirayı kabul ettik. 29 Mart 2013 tarihinde ödenen bin 500 lirayı takipten sonra ödenmesi sebebiyle kabul etmedik. Kredi kartı ödemeleri ise davacının da faydalandığı evin giderlerine dairdir. Bu sebeple de nafaka borcuna mahsup edilemeyeceği ortadadır. Davanın reddine karar verilmesini istiyoruz.” şeklinde savunma yaptı. Tarafları dinleyen Rize Aile Mahkemesi, davanın kısmen kabulüne karar verdi. Davalı kadının avukatı kararı temyiz etti.

KREDİ KARTINI KENDİ RIZASIYLA ÖDEMİŞTİR, NAFAKA YERİNE GEÇMEZ

Dava dosyasını inceleyen Yargıtay 3. Hukuk Dairesi, emsal bir karara imza atarak, nafaka hükümlüsünün nafaka alacaklısının kredi kartı borcunu ödemesinin nafaka yerine geçmeyeceğine hükmederek mahkeme kararını bozdu. Taraflar arasındaki uyuşmazlığın davacı tarafından yapılan ödemelerin nafaka borcuna mahsup edilip edilemeyeceği noktasında toplandığına dikkat çekilen Yargıtay kararında şu ifadelere yer verildi: “Davacının yapmış olduğu kredi kartı ödemelerinin, tarafların boşandıkları tarihten önceye dair olması nedeni ile nafakaya mahsup edilmesi mümkün değildir. Kaldı ki yapılan bu ödemeler rızai olup, ahlaki bir görevin yerine getirilmesi niteliğindedir. Ancak davalı tarafından 4 bin 800 lira tutarındaki ödemenin kabul edildiği ve davacı tarafından davalı tarafa, banka kanalı ile ve ‘nafaka ödemesi’ adı altında 29 Mart 2013 tarihinde gönderilen bin 500 lira ve 26 Mart 2013 tarihinde gönderilen bin lira tutarındaki havalelerin, nafakaya mahsuben gönderildiği kabul edilerek, bu ödemelerin toplam nafaka borcundan mahsup edilmesinden sonra, yapılacak yargılama neticesinde hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm tesisi bozmayı gerektirmiştir. Açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir ve kararın bozulmasına oy birliği ile karar verilmiştir.”