Dolar 32,3470
Euro 35,0988
Altın 2.307,90
BİST 9.079,97
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 21°C
Açık
İstanbul
21°C
Açık
Cum 23°C
Cts 21°C
Paz 21°C
Pts 23°C

FARUK ÇELİK’TEN ACI İTİRAFLAR!

A+
A-

Faruk Çelik “Acı gerçekler var. Ben bunları söyleyince bazıları tepki gösteriyor ama kimse kusura bakmasın…”

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, Vatan gazetesinden Murat Çelik’e çarpıcı açıklamalarda bulundu. Türkiye’de Karaman’daki gibi çok sayıda küçük maden olduğunu söyleyen Çelik, “İşveren, daha fazla kar için yatırım yapmıyor. İşte bu tür madenler kapatılmalı…” dedi.

Bakan Faruk Çelik’in bazı sözleri ise kafa karıştırdı. “Anlattıklarınız, en yetkili ağızdan gelen bir ‘acı itiraf’ değil mi?” hatırlatması üzerine Çelik, Torunlar İnşaat’ta gerçekleşen asansör faciasına değindi ve şunu söyledi: “İtiraf tabii ki. Bakın ben geçenlerde İstanbul’daki asansör olayında da söyledim bunu. Acı gerçekler var. İmar rantı yok mu bu memlekette? Ben bunları söyleyince bazıları tepki gösteriyor ama kimse kusura bakmasın. Sözlerim nereye gidiyorsa gitsin. Belediyeye ise belediyeye, bakanlığa ise bakanlığa, kendi bakanlığıma ise kendi bakanlığıma. Bu kadar da açık konuşuyorum. İnsanlar ölüyor, içimiz yanıyor. Bazı şeylerin açık açık konuşulması gerekmiyor mu?”

Bakan’ın imar rantları ile ilgili “sözlerim nereye gidiyorsa gitsin” şeklindeki meydan okuması, akıllara bakanlığın daha üstündeki yetkilileri getirdi.

İşte o röportaj:

Sizin Ermenek’teki ilk temaslarınızın ardından, CHP milletvekillerinin de bulunduğu ortamda bu madenin kapatılması gerektiğini söylediğinize dair haberler var internette. Bu mu düşünceniz?

Bakın benim söylediğim şudur. Açıkça söylüyorum. Kim alınıyorsa, sözlerim kime gidiyorsa gitsin. İçim yanıyor benim. Gerçekleri konuşmayacak mıyız? Şunu söylüyorum… Soma’da 301 kişi öldü. Daha birkaç gün sonra ‘İlla ki maden tekrar açılsın’ dendi. Bunu oradaki işçi de istedi, işveren de istedi, esnaf, yöre halkı, herkes istedi. Bölge halkından gelen bu talep doğrultusunda, yaşanan sosyal sorunlar üzerine, yetkililer, mülki amirler, bölge milletvekillerine kadar herkes açılması için talepte bulundu, baskılar yaptı.

– Ermenek’teki durum nedir peki? Yine ihmal mi var?

Bakın buradaki kazada… Gerçi bilemiyorum kaza demek ne kadar doğru. Bu kaza değil aslında. Yer altından buraya bir su patlaması var. Altını çizerek söylüyorum, kesin değil ama ilk incelemelere ve tespitlere göre, daha önce kullanılan ama şu anda metruk halde duran galeriler var, oralarda su birikintileri var. Belli ki çok su birikti o terk edilmiş olan, kullanılmayan galerilerde. Tekrar ediyorum kesin değil, ilk tahminler bu yönde, buralarda biriken suyun aşağıya deşarj olması gibi bir durum var. Böyle görünüyor.

– Siz de indiniz madene. Nedir izlenimleriniz?

Murat bey bakın, çok açık söylüyorum. Benim gördüğüm, bu madene ruhsat verilmemeliydi. Madene Sayın Başbakan ile indik. Ondan önce, 3 bakan indik. Çıkarken hepimizin ceketleri sırılsıklam oldu. Düşünün içerideki durumu. Yüzde 35 eğimli, 350 – 400 metre aşağı iniyor işçi. Raylı sistem yok, asansör yok. Yaya olarak… ‘Geri çıkmamız 45 dakika alıyor’ diyor işçiler. Biz 200 metre indik, çıkıncaya kadar hiç birimizde takat kalmadı. Bu işçi nasıl çalışacak?

“HERKESLE KONUŞMAYA VARIM”

– Siz böyle söyleyince, insanlar da haklı olarak, “İyi ama icra makamında olan sizlersiniz, neden gereği yapılmıyor” diyor.

Tamam, tabii ki biz yapacağız. Sorunların bir çoğunu çözüyoruz ama çözülemeyenleri de konuşmamız gerekiyor. Bakın bu madencilik işinde, biliyorsunuz, önce yer projelendiriliyor ve arama ruhsatı veriliyor. Ara kardeşim burada. Ne kadar bir rezerv var bak. Bölgenin 3 boyutlu görüntülerine kadar çekiliyor. Sonra da, 3 yıllık dönem içinde işletme ruhsatı veriliyor. Bizim görevimiz bu aşamadan sonra başlıyor. Yani aslında tali görev bizimki. Denetimleri yapmak bizim görevimiz. Ama bakın açıkça söylüyorum, Türk madenciliğinin yapısal sorunları var. Hodri meydan, bunları her yerde, herkesle konuşmaya varım ben. Bakın mesela Zonguldak’taki düzen… Orada basıyorsunuz asansörün düğmesine, iniyorsunuz yüzlerce metre aşağıya. Keza raylı sistem… Yatırım ortada. Burada ise yatırım yok. Burası ve burası gibi küçük işletmelerde, adam para harcamıyor, yatırım yapmıyor. Bu küçük işletmeler, güvenlik açısından yatırıma engel işletmeler.

– Ve bu yüzden, bu tür küçük madenlerin kapatılmasından yanasınız öyle mi?

Aynen öyle. Türkiye’de yüksek rezervli büyük madenlerin yanı sıra çok sayıda küçük maden var. Bunlar efektif değil. Buradaki, Karaman’daki maden gibi… İş sağlığı güvenliği hükümlerine uygun olmayan… İşveren, böyle küçük madenler olunca, az sayıda işçinin çalıştığı, rezervi tükenmek üzere olan bu tip ocaklara gereken yatırımı yapmıyor. Daha fazla kar elde etmek için maliyeti minimumda tutmaya çalışıyor ve bu sebeple mevzuatın gereği olan tedbirlerin yarattığı masraftan kaçınıyor. Ben işte bu tür madenlerin kapatılması gerekir diyorum. Bunların kapatılması ve bunların yerine, daha büyük ve iş sağlığı güvenliği koşullarının sağlanabileceği madenlere ağırlık verilmesi gerekir. Söylediğim budur.

ACI İTİRAF!

– Sayın Bakan, tüm bu anlattıklarınız, en yetkili ağızdan gelen bir ‘acı itiraf’ değil mi?

İtiraf tabii ki. Bakın ben geçenlerde İstanbul’daki asansör olayında da söyledim bunu. Acı gerçekler var. İmar rantı yok mu bu memlekette? Ben bunları söyleyince bazıları tepki gösteriyor ama kimse kusura bakmasın. Sözlerim nereye gidiyorsa gitsin. Belediyeye ise belediyeye, bakanlığa ise bakanlığa, kendi bakanlığıma ise kendi bakanlığıma. Bu kadar da açık konuşuyorum. İnsanlar ölüyor, içimiz yanıyor. Bazı şeylerin açık açık konuşulması gerekmiyor mu?