Dolar 32,3679
Euro 35,1021
Altın 2.325,03
BİST 9.079,97
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 21°C
Açık
İstanbul
21°C
Açık
Cum 23°C
Cts 21°C
Paz 21°C
Pts 23°C

FETÖ, MHP’Yİ DE GÜDÜMÜNE ALABİLMENİN HESABINI YAPIYORDU

A+
A-

FETÖ, MHP’Yİ DE GÜDÜMÜNE ALABİLMENİN HESABINI YAPIYORDU

Paralel yapının medya organları, yaklaşan 2015 Seçimlerinde MHP’yi destekleyecekleri izlenimini yaydıysa da aslında niyetleri başkaydı. Gerçek niyetleri, AKP karşısında MHP, CHP ve HDP’nin yer aldığı bir blok oluşturmak MHP’yi de bu amaçla kullanmaktı. Paralel yapı, 7 Haziran 2015’te ne MHP’yi ne de CHP’yi destekledi, gidip HDP’ye oy verdi.

Paralel yapının medya organları, yaklaşan 2015 Seçimlerinde MHP’yi destekleyecekleri izlenimini yaydıysa da aslında niyetleri başkaydı.

Gerçek niyetleri, AKP karşısında MHP, CHP ve HDP’nin yer aldığı bir blok oluşturmak MHP’yi de bu amaçla kullanmaktı.

FETÖ, bu arada MHP’yi de güdümüne alabilmenin hesabını yapıyordu
Paralel yapı, 7 Haziran 2015’te ne MHP’yi ne de CHP’yi destekledi, gidip HDP’ye oy verdi.
Antalya’nın hiç Kürt kökenlilerin bulunmadığı bazı köylerinde HDP’ye oy çıkması, paralel oylarının nereye gittiğinin deliliydi.
MHP yüzde 16,3 oy almış ve 80 milletvekili çıkarmıştı.

FETÖ, BU ARADA MHP’Yİ DE GÜDÜMÜNE ALABİLMENİN HESABINI YAPIYORDU

7 Haziran’da MHP’nin oylarını arttıran etken, AKP içindeki millî görüş zihniyeti dışındaki milliyetçi-muhafazakârlarınAKP’den artık uzaklaşmalarıydı.
Sunların önemli bir kısmı AKP’yi terk ederek MHP’ye yönelmişlerdi.
AKP iktidarı ciddi oranda oy kaybına uğradı, yüzde 40,8’le 258 milletvekili çıkarabildi.
CHP ise yaklaşık yüzde 25 oyla 132 milletvekili çıkardı.
PKK’nın siyasi kanadı HDP ise yüzde 13 oranında oy almasına rağmen 80 milletvekilliği elde etti.
Oyların yüzde 60’ı muhalefet partilerine gitmişti.
Daha seçim akşamında erken seçin ve koalisyon senaryoları ortaya atılmaya başlandı.
8 Haziran’dan itibaren “yüzde 60’lık blok” söylemi tedavüle sokuldu.
Yüzde 60’lık blok, FETÖ’nün sarıldığı yeni can simidiydi.
Ancak Devlet Bahçeli, 17 Haziran 2015’te Etikhaber’e yaptığı açıklamada yüzde 60 söyleminin boş laftan ibaret olduğunu belirterek onu da ellerinden aldı.
Bahçeli; açıklamasında,”Yüzde 60’lık bloktan bahsediliyor. Bu bize göre boş laftır. Oranların toplamıyla hükümet kurulacaksa, ne ilkeye, ne ahlaka, ne de haysiyete ihtiyaç vardır.” ifadesini kullandı.

MHP Genel Başkanı, partisinin HDP ile bir araya gelmesinin mümkün olmadığını da vurgulayarak şunları söyledi:
“Kundaktaki bebekleri kurşunlayan, Mehmetçikleri, polisleri ve masum binlerce vatandaşımızı acımasızca katleden bir terör örgütünün siyasi kuryesiyle aynı blokta nasıl bulunuruz? Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne kast eden mihraklarla işimiz ve münasebetimiz katiyen olmaz.”

FETÖ’cü medya, Devlet Bahçeli’nin bu sözlerini AKP’ye koalisyon için yeşil ışık olarak göstermeye çalıştı.
AKP-MHP koalisyonu ihtimali, FETÖ’cüleri ürkütüyordu.

FETÖ; MHP’nin, görüşlerini AKP vasıtasıyla hayata geçirebileceğinden korkuyordu.
Bu; açılım ve barış adı altındaki meşum süreçlerin bitmesi, FETÖ-PKK ihanet işbirliğinin sona ermesi demekti.

Ertesi gün FETÖ’nün yayın organlarından Taraf gazetesinde Emre Uslu iftiralarla dolu bir yazı kaleme aldı.
Uslu, Devlet Bahçeli’nin AKP’yi eleştirmeyi bırakıp sürekli HDP’ye yüklendiğini öne sürdü.
AKP ile yapacağı koalisyonun, MHP için olumsuz sonuçlar doğuracağı öngörüsünde bulunan Uslu; MHP’nin, ilk seçimde baraj altında kalacağını iddia etti.
Şimdi FETÖ firarisi olan Emre Uslu’nun analizi, MHP’yi yüzde 60 blokunda tutma endişesi üzerine kurgulanmıştı.

Emre Uslu, yazısında şu görüşlere yer veriyordu:
“MHP ne zaman koalisyon kursa, bir sonraki seçimde oyları düşmüştür.Bu, 2. Milliyetçi Cephe hükûmeti sonrasında yapılan ara seçimlerde de böyle olmuştur. En son koalisyondan sonra da MHP baraj altında kalmıştı. Bunun nedeni nedir? Kuşkusuz her seçimin kendine özgü iklimi vardır. Bu iklim çoğunlukla seçmen davranışlarını etkiler. Ancak MHP gibi milliyetçi bir partinin koalisyonlara katıldıktan sonra oylarının düşmesinin bir nedeni olmalı.Oy kaybının en büyük nedeni MHP’nin kimliğiyle ilgili. MHP tabanındaki geçişkenlik nedeniyle halk hükümeti cezalandırmak istediğinde ilk kopan kitle, -geçen seçimlerde konjonktürel gerekçelerle- MHP’ye oy veren kitle oluyor.

MHP’liler ne derse desin AKP ile koalisyon protokolü AKP’nin günahlarını sırtlayıp, onun hukuksuzluğu ve yolsuzluğuna kefil olma protokolü olarak algılanacaktır.

MHP sadece yolsuzluk ve hukuksuzluklarda değil Kürt sorunu gibi sorunların çözümünde de AKP’ye kalkan olacaktır. Özellikle Kürt sorunu konusunda AKP eğer sorunu ötelemek isterse MHP’nin arkasına sığınarak öteleyecektir. Çatışmalı bir ortam olursa bunun sorumlusu MHP olarak gösterilirken AKP bundan minimum düzeyde etkilenecektir. Bu üç temel nedenin yanına başka nedenler de yazılabilir ama sadece bu üç nedenle bile MHP AKP ile koalisyon yaparsa büyük olasılıkla yeniden baraj altında kalacaktır.”

MHP Lideri Devlet Bahçeli ise 1 Temmuz 2015 günü grupta yaptığı konuşmada, koalisyon meselesine değindi ve partisinin ana muhalefet görevi üstlenebileceği kombinezonlar önerdi:
Milliyetçi Hareket Partisi, PKK’nın siyasi acentesi olan HDP’yle hiçbir şart altında bir araya gelmez, gelemez.

Onbinlerce vatan evladının kanına giren teröristleri kutsamakla kalmayıp içinden çıkan, bölücülüğü pusula yapan, hepsinden önemlisi iradesi Kandil’e ipotekli bir siyasi parti görünümlü PKK aparatıyla MHP’nin işi olmaz, olmayacaktır.

Bu nedenle biz HDP’ye bakınca flu görüyoruz, görmeye de devam edeceğiz.AKP ile CHP net görüyorsa bizce mahzuru yoktur.
Bu durumda, HDP’yi de yanlarına alarak üçlü bir koalisyonu kurmalarında herhangi bir mani hal de olmayacaktır.
AKP-CHP-HDP arasındaki nazlı ve kaprisli itiş kakışlar koalisyon nikâhıyla muradına ermelidir.
Bu üç partinin toplamda yüzde 78,94 oy oranı ve 470 milletvekili sayısı geniş tabanlı bir hükümetin kurulmasını sağlayacaktır.Milliyetçi Hareket Partisi ise alayına yetecektir.Hepsinin karşısında tek başına duracaktır.

Ana muhalefet görevini eksiksiz yerine getirerek, erken veya zamanında yapılacak bir seçimle tek başına iktidara gelecek ve Türkiye’yi kurtarma sözünü harfiyen yerine getirecektir.”
Yani Emre Uslu’nun 18 Haziran’da Taraf’ta yayımlanan yorumu hilafıhakikatti.
İktidar partisinin koalisyona niyeti yoktu ve ufukta erken seçim görünüyordu.
Zaten Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın istediği de buydu.

İktidar partisiyle muhalefet partileri arasındaki görüşme tiyatrosundan hiçbir sonuç çıkmadı.
Neticede erken seçim kararı alındı ve 1 Kasım’da yeniden seçime gidildi.
Paralelci medya aynı yalanları 1 Kasım 2015 Seçimlerine giden süreçte de tezgâhladı.
1 Kasım Seçimlerinde MHP’ye destek veriyormuş göründü ama yine başka adreslere yürüdü.
MHP, 1 Kasım 2015’te aşağı yukarı 2011’deki oy oranını korumasına ve hatta yüz binden fazla arttırmasına rağmen yaklaşık yüzde 12’lik oy oranıyla 40 milletvekili çıkarabildi.

AKP 317, CHP 132, HDP 59 milletvekilliği elde etti.

1 Kasım 2015 Seçimlerinden sonra paralel yapının MHP’ye yönelik saldırıları artış gösterdi.
MHP’nin seçimde hezimete uğradığı iddiaları ortaya atılarak bunun sorumlusu olarak da Devlet Bahçeli gösterildi.

Daha önce kaset operasyonuyla MHP’yi ele geçirmek isteyen FETÖ başarılı olamamıştı.
“Şimdi tam sırası!” diye düşünseler de önlerindeki en büyük engelin, Devlet Bahçeli’nin partinin başından uzaklaştırılması gerekiyordu.

Yeni plan, parti içindeki sözde muhalefetin örgütlenmesi ve finanse edilmesiydi.
Öteden beri Devlet Bahçeli düşmanlığını yayın politikası hâline getiren Yeniçağ gazetesi de saldırılarının şiddetini dikkati çekecek ölçüde arttırdı.

FETÖ’cü medya ile Yeniçağ, MHP’de değişim rüzgârları estiği havasını yayma çabasına girdi.
Sözde milliyetçi kesimin okuduğu Yeniçağ’ın, paralel yapıyı ve elebaşı Fetullah Gülen’i eleştirmemeye özen göstermesi gözlerden kaçmıyordu.
Sözde milliyetçi gazete, Prof. Dr. Nadim Macit, Prof. Dr. Çetin Yetkin ve Neval Kavcar’ın yazılarına son verdi.

Sebep, FETÖ ve elebaşı Gülen aleyhindeki yazılarıydı.
Çetin Yetkin Yeniçağ’dan Gülen eleştirisi yüzünden ayrılışını şöyle anlatmıştı:
“Anımsanacağı üzere, bu arada Fethullah Gülen, ta Amerika’dan işe karışarak, referandumda EVET oyu verilmesi gerektiğini açıkladı, hatta olanak olsa “mezardakiler” de EVET demelidirler dedi. Onun gazetenin yayın çizgisine açıkça aykırı bu sözleri üzerine ben de onun bu davranışını eleştiren bir yazı kaleme olarak gazeteye gönderdim.

Ancak, gazeteden aranarak bu kişi hakkında herhangi bir yazının yayınlanamayacağı bildirilerek başka bir yazı göndermem istendi. Kendisiyle görüştüğüm Hayri Köklü de, ne yazık ki durumun böyle olduğunu, bunun kendisini aştığını söyledi. Yazının yayınlanmaması durumunda gazeteden ayrılacağımı bildirince de, Ahmet Yabuloğlu’nun izinde olduğunu, onun belki bir çözüm bulabileceğini, dönmesini beklememi, şimdilik beni yıllık iznimi kullanmış olarak göstermelerini kabul etmemi rica etti. Kabul ettim. Ne yazık ki Yabuloğlu da elinden bir şey gelemeyeceğini, Fethullah Gülen’in adının bile gazetede yayınlanmasının olanaksız olduğunu bildirdi. Böylece Yeniçağ da benim için bitmiş oldu.”

Şimdi Ortadoğu gazetesinin yazarları arasında bulunan Neval Kavcar, Yeniçağ’da çalıştığı sırada Fetullah Gülen hakkında yazı kaleme almaması konusunda uyarılmıştı.
Kavcar, Prof. Yetkin’i doğrulamış ve şunları söylemişti:
“Çetin Yetkin haklıdır. Aynısı benim başıma geldi. Yeniçağdan bir yetkili ve bir yazarla üçümüzün olduğu ortamda ‘Fetullah Gülen ile ilgili yazmıyoruz.’ dendi.”
Yeniçağ, yazarlarına FETÖ sansürü uyguluyordu.
O günlerde FETÖ, Yeniçağ’a yakından ilgi gösteriyordu.
19 Haziran 2012’de bir Türkçe Olimpiyatları kafilesi gazeteyi ziyaret etmişti.
Kafilenin başında, şimdi FETÖ’den tutuklu olan işadamı Adnan Osman Güldaş vardı.
Güldaş, sosyal medya hesabındaki paylaşımlarında Yeniçağ gazetesine ve kendini MHP genel başkan adayı olarak lanse eden hayalperestlere bol bol yer veriyordu.
Adnan Osman Güldaş, MHP’yi ele geçirmeye çalışan sözde muhalefetin sponsoru olduğu iddia edilen kişiydi.
Adnan Osman Güldaş ile Yeniçağ arasındaki derin ilişki, FETÖ’nün elebaşına toz kondurulmamasının nedenini de gazetenin gittikçe artan Bahçeli düşmanlığının sebebini de açıklıyordu.

Paralel yapı Yeniçağ’a yatırım yapmaya ve MHP’yi ele geçirme projesi için Truva Atı hâline getirme çabalarına daha 2008’de başladı.
Türkiye gazetesinden Fuat Uğur, 12 Mart 2016 günkü yazısında bu konuyu şöyle anlatıyordu:
“Cemaat’ten ayrılmış bir isim anlattı geçen gün. Uzun yıllar Zaman gazetesinin Doğu Anadolu Haber Müdürlüğü’nü yapan TSK’dan atılma Ahmet Ünal’ın kendisine söylediklerini. Ahmet Ünal bir gün sessizce MHP’nin iç muhalifi Yeniçağ gazetesinde yazmaya başlıyor. Yeniçağ o vakitler cemaat aleyhtarı bir gazete üstelik.

Eski cemaatçi ‘Şaşırdım kaldım. Ankara’ya gittiğimde Ahmet Bey’i ziyarete gittim. Yıl 2008. O vakit bana anlattı aslında bir proje olarak Yeniçağ’a girdiğini. Hatta Sinan Oğan’ın da iyi bir mensupları olduğunu.’ diyor. Ahmet Ünal daha sonra Sinan Oğan’ın kurduğu stratejik araştırma kuruluşlarından birinde sorumluluk alıyor. Ahmet Ünal’ın Cemaat’in MHP imamı olduğunu söylüyor bu eski Cemaatçi bana. Sinan Oğan’ın STV’ye her hafta birkaç kez çıkıp konuşması, Zaman gazetesinde sayfalarca yazı yazması da böylece başlıyor tabii.”

FETÖ, birkaç yıl sonra Yeniçağ’a yaptığı yatırımın semeresini topladı.
Özellikle 1 Kasım 2015 Seçimlerinden sonra Yeniçağ, MHP’ye düşmanlıkta FETÖ’cü medyayı bile geride bıraktı.

1 Kasım Seçimlerinde MHP, kendi tabanının oylarını konsolide ettiği hâlde seçimde başarısız olmuş gibi gösterildi.
Oysa MHP 1 Kasım 2015’te 2011 seçimlerinde aldığından daha fazla oy almıştı.
Ardından paralel yapının MHP saldırıları ve içeriden kaleyi ele geçirme çabaları hız kazandı.
FETÖ, 2015 Kasım seçimleri sonrasında müzmin muhalefeti örgütleyerek MHP aleyhindeki gayretlerine yeni bir veçhe verdi.
Bahçeli’ye gelip “Efendim size teminat veririm ki benim asla genel başkan olmak gibi bir niyetim ihtirasım yok. Hakkımda yazılıp söylenenler dedikodudan ibaret.” diyenler, kısa sürede ikna edilerek paralel yapının Tuva Atı’na bindirildi.

Mesela FETÖ destekçisiNazlı Ilıcak, 5 Kasım 2015’te bir İnternet sitesinde yayımlanan yazısındaşöyle diyordu:
“Devlet Bahçeli’yle MHP cazibe merkezi oluşturamıyor. Etrafta Meral Akşener’in ismi dolaşıyor. Bence, hiç tereddüt etmesin çıksın ortaya.”

MHP Lideri Bahçeli’ye alternatif olamayacak bir isim vakitsizgündeme düşünce bir değil, birkaç sözde muhalif ve yalancı pehlivan gaza geldi.

Hepsi deolağanüstü kurultay için hayali peşrev çekmeye başladı.
O sıralar, kündeye geleceklerinden bihaber birkaç sözde muhalif,olağanüstü kurultaya gitme sevdasıyla bir kısım MHP delegesini aldatarak peşine taktı.
Bu süreçte, Darphanesini FETÖ’nün kurduğu kalp milliyetçiler, MHP tabanına ve teşkilatlarına takdim edilip benimsetilmeye çalışıldı.

Böylece sözde muhalefet hareketi, siyasi kalpazanlığın çarpıcı misallerinden biri olarak tarihe geçti.

SEMİH YALÇIN