Dolar 32,5470
Euro 34,7468
Altın 2.495,43
BİST 9.524,59
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 16°C
Az Bulutlu
İstanbul
16°C
Az Bulutlu
Cum 14°C
Cts 20°C
Paz 21°C
Pts 20°C

HANGI KISIN BAHARI

HANGI KISIN BAHARI
08/08/2013 19:32
A+
A-

Emekli Orgeneral İlker Başbuğ’un 6 Ocak 2012’de tutuklanmasından hemen sonra “Türk Baharında Sere Serpe Uzanmak” başlıklı bir yazı kaleme almış ve hükümeti uyarmıştık: Suçun sabit bulunması halinde “Gül, Erdoğan, Bakanlar Kurulu ve YAŞ üyeleri mahkum olabilir!”

 

Şimdi ogün gelip çatmıştır. Normal bir hukuk düzeninde karşılaşılması hiç de sürpriz olmayacak bu mahkumiyetin haklı gerekçelerini güncelleyerek kamuoyuyla paylaşıyoruz:

1-Olay: (6 Ocak 2012)

İlker Başbuğ, çıkarıldığı İstanbul Nöbetçi 12. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından, TCK’nın 314/1. maddesi gereğince “örgüt yöneticiliği,” 312/1. maddesi gereğince de “cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs” suçlaması ile tutuklandı.

2- Durum: (Anayasanın 117. maddesi)

Genelkurmay Başkanı, Bakanlar Kurulunun teklifi üzerine, Cumhurbaşkanınca atanır; görev ve yetkileri kanunla düzenlenir. Genelkurmay Başkanı, bu görev ve yetkilerinden dolayı Başbakana karşı sorumludur.

3- Geçmiş: (2003- 2008) İlker Başbuğ,

a)-Ağustos 2003’te de “1. AKP Hükümeti” tarafından Genelkurmay 2. Başkanlığı’na,

b)-2006’da “2. AKP Hükümeti” tarafından Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na,

c)-2008’de “yine aynı hükümet” tarafından Genelkurmay Başkanlığı’na atanmıştır.

4- Hüküm: (5 Ağustos 2013)

Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, darbeye teşebbüsten müebbet hapis cezası aldı. Başbuğ, karar okunduktan sonra tepki göstererek salonu terketti. Başbuğ, kendi internet sitesinde de “Son sözü millet söyleyecektir. Unutulmasın ki ilahi adalet vardır” yorumunda bulundu. (Hürriyet)

5- Güncellenmiş Yorum: (Bugün)

İlker Başbuğ, “terör örgütü yöneticiliği“nden hüküm giydiğine göre, bir terör örgütü(!) liderini üç ayrı seferde devletin önemli bir makamına atayan ve böylece, TCK Madde 257’ye göre “görevi ihmal suçu“nu işlemiş olan, dönemin Cumhurbaşkanı, Başbakanı ve Bakanlar Kurulu üyeleri hakkında hapis cezası istemiyle dava açılması her Türk vatandaşı için bir hak halini almıştır.

 

Sonuç: Bu Dava, Darbe – Demokrasi Davası Değildir.

Bu bir “politik savaş” hamlesidir. Türkiye NATO üyesi olduğu için açıktan “Türk Baharı” adı verilemeyen bir diz çöktürme operasyonudur.

Nitekim Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bir tür ayaklanma olan Taksim-Gezi olaylarına “Türk Baharı” denilmesi üzerine, kıskançlık göstererek, 9 Haziran 2013’te Ankara’daki bir açık hava toplantısında, “Türk Baharı 9 Kasım 2002’de gerçekleşti” demiş ve “merd-i kıpti” misali şecaatini arz etmiştir. Baharlar, demirperde ülkelerinin ve Arap diktatörlüklerinin demokrasiye geçmesinin sembolik karşılığı ise, AKP’li Türk Baharı’nın “kırk partili” Türkiye’de “hangi kışa son verdiği” açıkça ifade edilmelidir. Türkiye’de 2013 demokrasisi, 2002 Demokrasisinden daha kaliteli değildir.

ABD, açık bir saldırı karşısında “NATO’da kriz çıkabilir veya Türk vetosuyla NATO bloke edilebilir” endişesiyle Türkiye’yi sinsice yıpratmaktadır. Böylece BOP sürecinde TSK’nın derin istihbâri analizlerle dış politikayı tanzim fırsatı yok edilmekte, Türkiye’nin politik gücü asgariye indirilmektedir. PKK ve Suriye karşısında içine düşülen acizlik durumu, bunun bir göstergesidir.

 

İşin merkezinde ABD’nin olduğu, bu süreçte Hilmi Özkök, Aytaç Yalman gibi “1 Mart 2003 tezkeresi“nde ve sonrasında Atlantik ötesine bağlı kalmayı savunan bazı generallerin kayırılmasından bellidir. Bu generaller bütün bu olan bitene seyirci kalarak, “ilginç” bir tutum sergilemişlerdir.

 

9 Ocak 2012 tarihli yazımızı şöyle noktalamıştık: İsteyen, bu bol akrepli, yılanlı, çıyanlı Türk baharında sere serpe uzanıp, puslu maziyi düşünebilir.

Bugün bir kez daha tekrarlıyorum ki; besili bir karasinek uyutulan kamuoyunun ağzından içeri kaçıncaya kadar, bunun “hangi kışın baharı olduğu” çoktan unutulmuş olacaktır.

Şükrü ANLIAÇIK / ortadogugazetesi