Dolar 32,5004
Euro 34,6901
Altın 2.496,45
BİST 9.693,46
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 19°C
Parçalı Bulutlu
İstanbul
19°C
Parçalı Bulutlu
Paz 20°C
Pts 22°C
Sal 24°C
Çar 22°C

İHANET SÜRECİNİN BİR ADIM SONRASINDA NE VAR?

İHANET SÜRECİNİN BİR ADIM SONRASINDA NE VAR?
13/10/2014 13:13
A+
A-

Günlerdir Ayn El Aarap’ın IŞİD’in eline geçmesini bahane eden terör örgütü mensubu ve yandaşlarının eylemlerinin yansımalarını görüyor, konuşuyor ve yaşıyoruz.
Çok şey konuşulur, bu mesele daha çok su götürür inanın.
Bölgede devletin olmadığını, sistemli bir şekilde AKP iktidarı tarafından “aman sürece zarar gelmesin” anlayışıyla adım adım geri çekilmeye başladığını bilmeyen yoktu.
Bilinmeyen bunun neticesinin ne olacağı idi.
AKP ve yandaşlarına göre herşey çok güzel olacaktı.
Hatta bunun propagandasını yapmak için “dağlarda piknikler” yapmaya başlandığını dahi duyurmuşlardı.
Heyhat, dağdan inen teröristlerin şehirlerin içine yerleştiğine ise dikkat çekmiyorlardı!
Neticesini de acı bir şekilde ülke olarak tecrübe ettik.
* * *
Bir konunun iyi anlaşılması gerekir.
PKK ne dün, ne de bugün; ilk kongresinde aldığı 4 parçalı sözde Kürt devleti fikrinden asla vaz geçmedi.
Ne AKP’den önceki terörle mücadele döneminden evvel, ne de AKP ile birlikte terörle müzakere etme anlayışının benimsendiği dönemde.
Ancak şimdiki gibi olayların yaşandığı bir zamana ise rastlamak mümkün değil.
Terörün şiddetini artırdığı geçmiş dönemlerin hiç birisinde son günlerde yaşanılan görüntülere şahit olunmamıştı.
Özellikle 90’lı yılların ilk yarısında hiçbir şehrimizde, PKK böylesine kapsamlı bir şekilde şehir içinde eylemler düzenlenmemişti.
Yolların günlerce ve haftalarca terör örgütü mensupları tarafından kesildiği görülmemişti.
Türk Bayraklarının yakıldığına, Atatürk büstlerine saldırıldığına kimse tanıklık etmemişti.
PKK’nın kent merkezlerine böylesine rahat ve elini kolunu sallayarak asker ve polisle çatıştığını şimdi, AKP iktidarı döneminde gördük.
* * *
Sebep belli; PKK, tarihinin hiçbir döneminde böylesine geniş ve rahat bir meşruiyet alanını kendisine bulmamıştı.
Bizzat AKP tarafından PKK’nın Kürtlerin temsilcisi, terörist başının da önderi olarak kabul edilmesi, bunca rezil görüntülerin yaşanmasının temel nedenidir.
Devlet-millet bağının zarara uğratılarak, birlik ve bütünlüğünün zedelendiği başlangıç noktası bu çarpık ve sapkın anlayıştır.
İpin ucunun kaçırıldığı yer işte burasıdır.
AKP’nin anlamamakta ısrar ettiği nokta PKK ve Kürtleri aynı kategoride ve safta kabul etmesidir.
PKK’nın hedefi de zaten bu idi.
Yıllardır silahla yapamadığını, müzakere masalarında kolaylıkla kazandığını anladı.
Kendi çıkarları için, koşulların uygunluğunu takip ederek bir süre AKP’nin elini zayıflatacak adım atmadı.
Şimdi bölgesel gelişmeler paralelinde, özellikle de Ortadoğu’da yaşanan kaos durumunu kullanmayı bildi.
Ardından da harekete geçti.
Zira artık AKP’ye çok da fazla ihtiyacı kalmadı.
“Serhildan” adını verdiği “isyan ve ayaklanma” çağrısını terör örgütü PKK bu dönem yapabildi.
* * *
Geride bıraktığımız hafta yaşanılanları doğru okumak lazım.
Sorunun derinliği, AKP’nin iktidarda bulunduğu süre boyunca sadece burada kalacağa benzemiyor.
PKK bir şeyler deniyor.
Türkiye’nin bölünmesi yolunda son derece sistemli adımlar atılıyor.
1000 yıllık Şark Meselesi’ni hala hafızalarında canlı tutanlar, bunca yaşanılanları dikkatle takip edip, perde gerisinden karanlık ellerini Türkiye üzerine uzatmış durumda.
Bu gelişmelerin bir adım sonrası, ilk fırsatta “iç savaş” çıkarmaya yönelik daha kapsamlı girişimler olacaktır.
Türk Bayraklarının ve Atatürk büstlerinin hedef seçilmesi tesadüfi bir taşkınlığın neticeleri olarak algılanamaz.
Zira bu iki değer üzerinde müşterek kılınan anlayış; her ikisinin de Türk Milleti’nin ortak değeri olduğudur.
Hem Türk Bayrağı’nın, hem de Atatürk’ün Türk Milleti için ifade ettiği anlam, vatanın milleti ile beraber bölünmez bir bütün olduğunun tanımıdır.
* * *
Ne hazindir ki tüm bu yaşanılanlara kapı aralayanlar “milli irade” ile ülkenin başına getirilen isimlerdir.
Bu sebepten ötürü tehlikenin boyutu Türk Milleti için belki de binlerce yıllık tarihi içerisinde en tehlikeli, bu millet ve Anadolu üzerinde hesapları olanlar içinse fırsatların en yüksek olduğu dönemdir.
Bu an itibarı ile herkesin hiç olmadığı kadar şuurlu ve sağduyulu olması gerekir.
13. yılına doğru giren AKP iktidarı döneminde ekilen gaflet, dalalet ve ihanet tohumlarının meyvelerini vermesini bekleyenlere müsade edilmemelidir.
Bunca elim hadiseyi şimdilik sükunet ve dikkatle takip eden Türk Milleti’nin erdemli duruşunda çareyi aramaktan başka çare yoktur.
Demokrasi dışı hiçbir girişim Türkiye’ye fayda sağlamayacaktır.
Bunun için diğer yandan da ülkeyi, milleti ve kanunları korumakla görevli olanlara büyük sorumluluk düşmektedir.
Tehlikenin büyüklüğünü idrak eden herkes meseleye aynı ortak temenni ile yani Türkiye’nin ülkesi ve milleti ile bölünmez bir bütün olduğuna inançla hareket ettiği takdirde elbet ki bu badireleri de atlatırız.
Şimdilik önemli olan yalana, talana ve ihanete her yerde dur demektir ve bu kararlılığı yansıtabilmektir.

İsmail Özdemir/Ortadoğu