Dolar 32,5653
Euro 34,9616
Altın 2.447,40
BİST 9.716,77
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 18°C
Az Bulutlu
İstanbul
18°C
Az Bulutlu
Cts 16°C
Paz 18°C
Pts 18°C
Sal 18°C

“İŞİ GÜCÜ BIRAKIP MHP DÜŞMANLIĞINA SOYUNMUŞLARDIR”

“İŞİ GÜCÜ BIRAKIP MHP DÜŞMANLIĞINA SOYUNMUŞLARDIR”
08/09/2015 15:08
A+
A-

MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın, “AKP’nin havuz medyasındaki baş trolü Yeni Şafak gazetesi tetikçiliğine devam ederek bugünkü nüshasında Sayın Devlet Bahçeli’nin resminin üstüne “Aydın Doğan ağzı” başlığını koyarak altına büyük puntolarla “TEMİZLENECEK” yazabilmiştir. Bu bir edepsizlik ve hedef göstermedir. 1 Kasımda halk asıl bu “bir hilal uğruna yerine bir Bilal uğruna” diyen güruhu temizleyecektir” dedi.

MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın, “1 Kasım Seçimleri yaklaşırken yandaş medya harıl harıl Recep Erdoğan’ın MHP’yi yıpratmaya dönük seçim stratejisine hizmet etmeye koyulmuştu” dedi.
Gündemdeki konular, bazı yandaş yazarlar ve medyaya cevaben açıklama yapan Yalçın şunları kaydetti:
“Onları; Türkiye’nin kan gölüne dönmesi, Müslüman mültecilerin çocuklarına ait cesetlerin ölü balıklar gibi karaya vurması, 10 milyon emeklinin geçim sıkıntısı, ekonomi çarkının durması, giderek artan işsizlik, Türk parasının değer kaybetmesi gibi konular ilgilendirmemektedir. Hepsi papağanlar gibi “Bahçeli de Bahçeli, MHP de MHP!” diyerek Türkiye gerçeklerine gözlerini kapatıp kulaklarını tıkamışlardır. İşi gücü bırakıp MHP düşmanlığına soyunmuşlardır.
Kaçak Saray Hasan Sabbah’ın mekânı, Hürriyet gazetesine saldıran alçaklar gibi bir kısım akılsızlar güruhu da onun fedaileri olmuştur.
Oysa Türkiye büyük bir kaosun içindedir. Durum her zamankinden ciddi ve vahimdir. Her gün birer ikişer değil, beşer onar hatta on ikişer onaltışar askerimiz ve emniyet mensubumuz şehit edilmektedir. Bu elim ve endişe verici tablonun sebebi, AKP’nin hayata geçirdiği çözüm süreci ve terörle müzakere anlayışıdır.
AKP marifetiyle devletin güvenlik güçlerinin teröristler karşısında eli kolu bağlı hâle getirilmiş, askerlerimiz valilerin emrine verilmiştir. Çözüm sürecine derhâl uyum sağlayan birtakım mülki amirler de devlet otoritesinin ortadan kalkmasına zemin hazırlamışlardır. Terörle mücadelede askerî ve sivil yöntemler hakkında en küçük fikir ve birikimleri olmadığı, sadece emirleri yerine getirdikleri için PKK saldırıları karşısında şaşkın ve çaresiz vaziyette kalmışlardır.
Uzlaşmanın, hoşgörünün, bütünlüğün, sevgi ve barışın adresi olması gerekirken ayrışmanın, kin ve nefretin, kutuplaşmanın kaynağı hâline gelen cumhurbaşkanının tutumu da teröristlerin istediği ortamın hazırlanmasını kolaylaştırmıştır.
Her şeye rağmen Türk devleti güçlüdür. PKK’nın ve ona hizmet edenlerin başını ezmeye ve Dağlıca’yı düz ovaya çevirmeye muktedirdir. Yetir ki bu yönde sağlam bir irade olsun.
Yasama organı olarak TBMM de terörle mücadelede üzerine düşen görevi eksiksiz yapmaya hazırdır. Ama Erdoğan’ın böyle bir niyeti yoktur. Erdoğan; bütün güçleri kendisinde toplama eğiliminde olduğundan, Meclisin çalışmasını da istememektedir.
Zaten PKK’nın bu kadar pervasız ve cüretkâr saldırılar düzenleyebilmesinde çözüm sürecinin mimarı olarak en büyük vebal ve sorumluluk Recep Erdoğan’dadır.
AKP marifetiyle en az PKK şiddeti kadar tehlikeli bir ortam oluşturulmuştur. Erdoğan ve AKP yandaşları, kendileri gibi düşünmeyen ve partilerini desteklemeyenler üzerinde mahalle baskısı kurmuşlardır. Bu baskıcı anlayışa son örnek, Hürriyet gazetesine yapılan saldırı olmuştur. Saldırının sebebi, Erdoğan’ın 400 rakamlı hesabının ucuz ve tiksindirici olduğunun ortaya çıkmasıdır. Burada bir suçluluk telaşı, takkenin düşüp kelin görünmesi hakikati vardır. Bu tehditkâr, tahammülsüz ve tek adamcı siyaset anlayışı, ülkedeki kaosu daha da derinleştirecektir.
Böyle bir çarpık siyaset anlayışı da o anlayışın sembolü olan Kaçak Saray da yerin dibine batsın!
Erdoğan ve onu destekleyen yandaş medya, AKP’nin siyasi rakiplerini yıpratmak, kurum ve kuruluşlarda tasfiyeye gitmesini kolaylaştırmak için uzun zamandan beri Türkiye’ye mahsus bayat bir kara propaganda yöntemine başvurmaktadır: Paralelcilik suçlaması!
80’li yılarda henüz ülkede Evren cuntası egemenken bir kişiyi veya grubu zan altında bırakmak ve sıkıştırmak için uygulanan en meşhur yöntem, “şeriatçı” veya “dinci” yakıştırmasıydı.
Şimdi Yeni Şafakta köşe yazıları yazan Bülent Orakoğlu da aynı kara propaganda yöntemiyle MHP’yi karalamaya çalışmaktadır. Çünkü bugünün modası, AKP’nin hasım ve rakiplerini “paralelci” diye suçlamaktır.
Ancak Sayın Orakoğlu’nun suçladığı 46 yıllık onurlu bir mücadelenin temsilcisi olan bir siyasi partidir.
Böyle bir iddiada bulunması için insanın elinde ciddi bilgiler bulunmasına gerek yoktur. Genellikle “Çamur at, izi kalır.” usulüne başvurulmaktadır.
MHP’de “paralelci” tabir edilen kimselerin yani cemaat mensuplarının yuvalandığı, hatta üst düzey üç yönetici bulunduğu iddiası yalan ve iftiradan ibarettir. Havuz medyasının tabanından çıkarılan bu çamurun tutması, güneşin balçıkla sıvanması mümkün değildir.
Bülent Orakoğlu, kara propaganda yöntemlerini Emniyet Genel Müdürlüğünde İstihbarat Dairesi Başkanvekilliği yaptığı sırada öğrenmiş olmalıdır. Kendisine; MHP’yi iyi tanımaya çalışması, fikriyatını ve davasını da öğrenip gereken saygıyı göstermesi gerektiğini hatırlatırız.
Bırakınız köşe yazarlığını; eski bir üst düzey emniyet mensubunun bu kadar vuzuhsuz, bu kadar gerçek dışı ve bu kadar çapsız yazılar kaleme alması; MHP’nin dinamiklerine ve dokusuna böylesine yabancı bir durumda olması üzücüdür.
MHP’nin tabanında mihenk taşlarının oynadığı, değişim ve dönüşümden yana genç kuşaklara yer verilmediği iddiası, Orakoğlu’nun hayalî senaryosudur. Kaleme aldığı yazı da MHP’yi dönüştürmeye, küçültmeye ve 1 Kasım’da sandık altında bırakmaya yönelik bir çalışmanın parçasıdır. Amaç, AKP’ye oy devşirmektir. Ancak Sayın Orakoğlu kendisini boşa yormaktadır.
Diğer taraftan erken seçim mesajı ilk olarak MHP’den değil, AKP’den gelmiştir. MHP Lideri Devlet Bahçeli de bu oyunu gördüğü için derhâl karşılık vermiştir. Erken seçim senaryosunun arkasında, Recep Erdoğan’ın ihtiraslarının ve yeniden tek başına iktidar olabilme hülyasının yattığı artık kamuoyunun malumudur.
Orakoğlu’na önerimiz; bir türlü beceremediği köşe yazarlığına ve yandaşlığa soyunacağına, kendisine asıl mesleğine uygun onurlu bir iş aramasıdır.
Bu arada havuz medyasının sicilli Erdoğan fedailerinden Abdültayyip Selvi de MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin erken seçimi en güçlü seçenek hâline getirdiğini yazmıştır. Hâlbuki bu seçeneği başından beri en güçlü şekilde isteyen ve koalisyon görüşmelerinde suya yazı yazdıran Erdoğan’dır.
Hele Devlet Bahçeli’nin bütün koalisyon hükümetlerine kapıyı kapattığı iddiası da külliyen yalandır. Görüşmeler sırasında Ahmet Davutoğlu’na sunduğu şartların kabulü takdirinde koalisyona hazır olduğunu açıklamış olmasına rağmen, havuz medyası tarafından kasıtlı olarak hayırcı diye lanse edilmiştir.
Oysa Ahmet Davutoğlu, CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu ile görüşmesinden sonra artık erken seçimin kaçınılmaz olduğunu söylemiştir. Böylece MHP Lideri Devlet Bahçeli’yle yapacağı görüşmenin bir formaliteden ibaret olduğu anlaşılmıştır.
Abdültayyip Selvi’nin kullandığı “Mister No” tabiri en çok da Recep Erdoğan’a yakışmaktadır. 1 Kasım seçimlerinde milletimiz; yaşadığı sorunları, çektiği büyük acıları ve verdiği aziz şehitleri küçümseyen taş kalpli Erdoğan’a “No Mister! No!” diyecektir.
AKP’nin havuz medyasındaki baş trolü Yeni Şafak gazetesi tetikçiliğine devam ederek bugünkü (dünkü) nüshasında Sayın Devlet Bahçeli’nin resminin üstüne “Aydın Doğan ağzı” başlığını koyarak altına büyük puntolarla “TEMİZLENECEK” yazabilmiştir. Bu bir edepsizlik ve hedef göstermedir. 1 Kasımda halk asıl bu “bir hilal uğruna yerine bir Bilal uğruna” diyen güruhu temizleyecektir.
Malum havuz medyası haberin doğruluğu konusunda muhatabına ulaşarak halka gerçekleri yansıtma konusunda ne derece titiz ve namuslu(!) olduğu su götürmektedir. MHP’ye reva görülenler; yandaş basının rakiplerini ve kendine hasım bellediklerini yıpratmak için geleneksel olarak kullandığı ahlak dışı yöntemlerden biridir.
MHP olarak; gazetecilik etiğiyle yayıncılık ilkelerine gölge düşüren, belden aşağı vurmayı, hile ve entrikayla mesafe almayı hedefleyen bu usullerin namusunu sorgulayacağımızı ve şaşmaz bir kararlılıkla üzerine gideceğimizi belirtmek isteriz.”