Dolar 32,3578
Euro 35,0024
Altın 2.326,06
BİST 9.124,80
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 23°C
Az Bulutlu
İstanbul
23°C
Az Bulutlu
Cts 22°C
Paz 22°C
Pts 24°C
Sal 18°C

“KARA PARACILAR, ALTIN KAÇAKÇILARI 17 – 25’DE ARAYIN”

A+
A-

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Antalya’da Belediye Başkanları Toplantısı’nda konuştu.

“ÇİĞ SÜT İÇMEDİĞİMİZ İÇİN KARNIMIZDA AĞRI YOKTUR”

 

Devlet Bahçeli, “Haram yiyen aranıyorsa 17- 25 Aralık’ta suçüstü basılan faillere bakılmalıdır. Rüşvet ve yolsuzluk çeteleri, kara paracılar, altın kaçakçıları kutucular, kasacılar, arazi yağmacıları, AKP’yi hücrelerine kadar ele geçirmiştir. Villada para eritemeyen soyguncular AKP’nin belgeli ve ispatlı hırsızları olarak tarihe geçmiştir. Çok şükür çiğ süt içmediğiniz için karnınızda ağrı da yoktur. Hesabını veremeyeceğimiz karanlık ilişkimiz altından kalkamayacağız. Bulanık ve sorumlu bir yönümüz acaba gün gelir karşımıza çıkar mı diye içten içe kaygılandığımız bir açığımız da bulunmamaktadır. MHP’li belediyeler tüyü bitmemiş yetimin hakkını yedirmeme konusunda bugüne kadar ahlak ve insanlık mücadelesini alnının akıyla vermiş ve vermeye de devam etmektedir” dedi.

‘CANİ BAŞININ RESMİ MÜZAKERECİ OLMASI KONUŞULUYOR’

MHP Lideri Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Gündemde cani başının resmi müzakereci olması konuşulmaktadır. Eğer bu doğruysa AKP bunun altından kalkamayacaktır. HDP’li üç bölücü milletvekili önce Kandil’e gidecek, 21 Ekim’de de İmralı canisiyle masaya oturacaktır. AKP’nin İmralı canisiyle müştereken hazırladığı yol haritası hakkında Kandil’deki terör şeflerinin görüşü alınacaktır. Ne acı, ne hazin, ne alçaklıktır ki, Türkiye’yi yöneten iktidar terörü meşrulaştırmak, bölücüleri aklamak için milli ahlak ve şerefle yollarını hepten ayırmıştır. Türkiye’de 6 Ekim’den 11 Ekim’e kadar süren bölücü şiddet her yere egemenlik kurmuşken, hükümetin teröristlerle el altından müzakereye devam etmesi yenilir yutulur bir durum değildir.”

‘BÖLÜCÜLERİ ŞIMARTAN AKP’

Bölücüleri şımartanın AK Parti olduğunu belirten Bahçeli, şöyle devam etti:

“PKK’nın silah bakımını yapan, silah başına çağıran AKP’dir. Türkiye’nin parçalanma metinlerini, bölünme reçetelerini yol haritası ismiyle ve çözüm kılıfıyla hazırlayan ihanet yatağı, fitne kaynağı, gayri millilik yuvası AKP’dir. AKP- HDP- PKK- PYD- İmralı canisi ve küresel şarlatanlar, Türkiye’yi kafa kola almışlar, Kobani’yi göstererek bağrından vurmak için nişan almışlardır. Güneydoğulu kardeşlerim PKK ile bir tutulmuş, Kürt kökenli kardeşlerim PKK’nın ve İmralı canisinin keyfine ve kanlı emellerine teslim edilmiştir.”

‘BİNGÖL’DE ŞEHİT OLAN 2 EMNİYET MENSUBUMUZUN KANI VE CANI ÜZERİNDE PAZARLIK YAPILMIŞTIR’

Bahçeli “Türkiye’de 6 Ekim’den 11 Ekim’e kadar süren bölücü şiddet her yere egemenlik kurmuşken hükümetin teröristlerle el altından müzakereye devam etmesi yenilir yutulur bir durum değildir. Anlaşılmaktadır ki 9 Ekim’de Bingöl’de şehit olan 2 emniyet mensubumuzun kanı ve canı üzerinde pazarlık yapılmıştır” diye konuştu.

 

MHP Lideri Devlet BAHÇELİ’nin konuma metninin tamamı şu şekilde:

“Aziz Dava Arkadaşlarım,

Değerli Belediye Başkanlarımız,

Basınımızın Kıymetli Temsilcileri,

Türkiye’nin milli ve manevi hassasiyetleriyle oynandığı, çatışma ve çekişmelerin uç noktalara taşındığı bir dönemde burada toplanmış bulunuyoruz.

Ülkemiz önünü görmekte zorlanmaktadır.

Milletimiz rahat ve huzur dolu günlere hasrettir.

Türkiye’mizin varlığına kast etmeyi amaçlayan çevreler son günlerde gerilim ve tahrik kampanyasını iyice etkinleştirmiştir.

Dış gelişmelerin seyrine paralel şekilde tezahür eden iç huzursuzluk hali ülkemizi adım adım darboğaza sürüklemiştir.

Türkiye çok tehlikeli doz ve düzeyde kargaşa yaşamıştır.

Böylesi bir olumsuzluğun önüne geçmesi gereken Hükümet ise atıl, aciz, dağınık ve teröre teslimdir.

Ağırlaşan iç ve dış tehditler Türkiye’nin milli birliğini ve toprak bütünlüğünü riske sokmaktadır.

Bekamız namlunun ucundadır.

Dirliğimiz topun ağzındadır.

Milli birlik ve kardeşliğimiz saldırı altındadır.

Sınırlarımız bıçak sırtındadır.

Geleceğimiz ve güvenliğimiz belirsizliğin kollarındadır.

Türkiye küresel bir kumpasın göbeğindedir.

Zalimlere taşeronluk yapanlar taç ve taht sahibidir.

Üzülerek söyleyebilirim ki, yakın tarihimizin en kötü, en işbirlikçi, en bozguncu siyasi zihniyeti iktidar mevkiindedir.

AKP Hükümeti bölücülüğe özgüven aşılamış, cesaret kazandırmıştır.

Bu itibarla etnik ve mezhep fay hatları aktif hale gelmiştir.

Hükümet, felaketimizi projelendiren, kaybımızı planlayan mihraklara umut ve şevk aşılamıştır.

Gün be gün Türkiye’nin eli zayıflamakta, gücü erimektedir.

Milli bünyemiz her türlü olumsuzluğa, her türlü açık veya örtülü operasyona karşı korumasız hale getirilmiştir.

Kısaca diyebiliriz ki, ülkemizin hiçbir alanında sanıldığı, iddia ve propaganda edildiği gibi iyi ve güzel şeyler olmamaktadır.

Olan bir şey varsa, o da kötülüktür.

Artan bir şey varsa, o da karamsarlıktır.

Yürek yaralayıcı, iç karartıcı böyle bir ülke tablosu karşısında Türkiye sevdalıları suskun kalmayacak, tepkisiz durmayacak, yılgınlık göstermeyecektir.

Zaaf göstermemiz halinde pusuda bekleyenlere gün doğacaktır. Bundan emin olunuz.

İlgisiz ve duyarsız kalmamız halinde Türkiye’nin mahvoluşu kaçınılmaz olacaktır. Bunu iyi biliniz.

Tetikte olmamız, sabırlı, uyanık ve dikkatli hareket etmemiz gerekmektedir. Bunu asla unutmayınız.

Bu nedenle bugünkü toplantımızın anlam ve önemi büyüktür.

Kısa bir ön değerlendirmeden sonra, ülkemizin dört bir yanından buraya gelen değerli belediye başkanlarımızı muhabbetle selamlıyor, sevgi ve saygı saygılarımı sunuyorum.

Hepinize ayrı ayrı hoş geldiniz diyorum.

 

Muhterem Arkadaşlarım,

Geçen hafta sonunda, Ankara Kızılcahamam’da MYK üyelerimiz ve TBMM Parti Grubumuzun ortak toplantısında hem siyasi gelişmeleri hem de partimizin gelecek gündemini ele aldık.

Milliyetçi Hareket Partisi yetişmiş kadrosu, zengin birikimi ve yarım asra yaklaşan siyasi tecrübesiyle Türkiye’nin yönetimine taliptir.

Kızılcahamam’daki toplantımız sonuçları itibariyle partimiz adına önemli ve ümit verici bir kazanım olmuştur.

Her meseleye yönelik teklif ve tedbirimiz hazırdır.

Biz kendimize güveniyor, başaracağımıza ve milletimizin engin ferasetine inanıyoruz.

Türkiye’nin seçeneksiz olmadığını, AKP’ye mahkum kalmayacağını biliyoruz.

Tehditle ayakta duran, zulümle varlığını sürdüren, millet ve vatan düşmanlarıyla uygun adım yürüyen AKP’nin sonu görünmüştür.

12 yıllık rüşvet ve yolsuzluk kervanı yakında adaletin huzuruna çıkacaktır.

12 yıllık vurgun, talan ve yalan dönemi yakında millet vicdanı tarafından kenara ve hesaba çekilecektir.

12 yıllık ihanet serüveni, zillet ve acziyet servisi sona erecektir.

Milliyetçi Hareket Partisi AKP’siz bir Türkiye’nin ufukta parladığını görmektedir.

Milletimiz aynı ezberlerden yorulmuş, aynı kötürüm ve köhnemiş politikalardan usanmıştır.

Türkiye’nin tazelenmeye, canlanmaya, yeni baştan doğrulmaya, bir kez daha silkinmeye ihtiyacı vardır.

Bu kutlu vazife ve bu mukaddes görev için çok çalışacağız, çok mücadele edeceğiz, arkasından da Türkiye’yi kurtaracak, Türk milletinin kurtuluşunu demokratik vasıtalarla sağlayacağız.

Bu yolda en büyük güvencelerimizden birisi partimizden belediye başkanı seçilen siz değerli arkadaşlarım olacaksınız.

Çünkü sizler milletimize açılan en sıcak, en müşfik, en içten, en cömert kapısınız ve böyle olmalı, böyle kalmalısınız.

Çünkü sizler, vatandaşlarımızla bire bir temas ve diyalog kanalları kuran, kurması gereken umut ve tebessüm dolu yüzlersiniz.

30 Mart Mahalli İdareler Seçimlerinin üzerinden 202 gün geçmiştir.

Bir kısmınız tekrar seçilmişken, bir kısmınız da ilk defa yerel yönetimlerde sorumluluk üstlendiniz.

Belediye Başkanı olarak her biriniz; ilinize, ilçenize, beldenize aşkla, bağlılıkla, sevgiyle ve kadirşinaslıkla hizmet ediyorsunuz.

Aziz vatandaşlarımız ilk etapta sizler aracılığıyla partimizi değerlendirecek, test edecek ve iradesini bu eksende şekillendirecektir.

Her doğru davranışınızın siyasi bir neticesi olduğu gibi, her yanlış ve tartışmalı uygulamanızın da bir maliyeti olacaktır.

Dikkatlerinizi çekmek isterim ki, yerelde rüştünü ispat edememiş, hedeflerinin gerisinde kalmış, sözlerinin altında ezilmiş bir siyasi partinin iktidar iddiası sönmeye ve küllenmeye yüz tutacaktır.

Bu kapsamda, mahalli idarelerdeki her başarı, her çaba, her yenilik iktidar müjdesi, iktidar habercisidir.

Beldelerdeki dürüst, mücadeleci ve çalışkan belediyecilik dalga dalga yayılarak tesirini ilçelerde gösterecektir.

İlçelerdeki atak, dinamik, sorun çözen, çare odaklı ve insanı merkezine alan belediyecilik illere ve büyükşehirlere kadar yansıyacaktır.

Ve belediyecilikte topyekun tezahür eden zincirleme başarılar, milletimizin gönlünü ve duasını kazanan sağlam icraatlar bir partinin iktidara ulaşmasında asal bir rol oynayacaktır.

Bu nedenle çok önemli bir görev ifa ettiğinizi, ülkemiz ve milletimiz için olduğu kadar partimiz ve geleceğimiz için de azımsanmayacak bir sorumluluk taşıdığınızı özellikle belirtmekte fayda görüyorum.

Mahalli idareler, demokratik temsil ve karar süreçlerinin oluştuğu ve olgunlaştığı alandır.

Milliyetçi Hareket Partisi bunun ziyadesiyle bilincindedir.

Aziz milletimiz 30 Mart seçimlerinde partimizin ilkesel duruşunu benimsemiş, demokratik ve kardeşlik çağrısını duymuş, mahalli idarelerdeki deneyim ve başarılarını karşılıksız bırakmamıştır.

Tekraren hatırlatmak gerekirse, 30 Mart Mahalli İdareler Seçimlerinde oyunu sayısal ve yüzdesel anlamda arttıran yegane parti MHP olmuştur.

Milletimiz bize 3 büyükşehir, 100 ilçe, 56 belde olmak üzere 164 belediye yönetimini emanet etmiştir.

Elbette bunu yeterli bulmuyor, yeterli görmüyoruz.

Fakat, AKP’nin devlet imkanlarını pervasızca seferber ettiği, aldatma ve kandırma üzerine kurguladığı seçim kampanyası göz önüne alındığında, kim ne derse desin 30 Mart’ta en dikkat çeken başarıyı partimiz sergilemiştir.

Milliyetçi Hareket Partisi’nin almış olduğu oy miktarı, kazandığı belediye sayısı küçümsenemeyecek, hafife alınamayacaktır.

Aksi bir tutum açıkça Türk milletinin tercihlerine saygısızlıktır.

Milliyetçi Hareket Partisi, baştan beri zora talip olmuş, imkansızlıkların içinden hilal gibi doğmuştur.

45 uzun yılda nice badireleri atlatarak, nice tuzak ve saldırıları göğüsleyerek hamd olsun bugünlere geldik, milletimizin sevgi ve takdirine hak kazandık.

Biz kısa soluklu olmadık, basit ve cılız gayelerin peşinden sürüklenmedik.

Çıkarlarımızın yörüngesine girmedik, dünyevi tutkuların cazibesine aldanmadık.

Bir davanın neferleri olmakla övündük ve o dava ki uğruna ölümü göze aldık.

Her birimiz Türk-İslam ülküsünün muzafferiyeti için azmettik, sabrettik, insanüstü gayret gösterdik.

Sizler yalnızca belediye başkanı değilsiniz.

Sizler yalnızca yol yapan, köprü inşa eden, kaldırımları düzenleyen, yörenizin fiziki çehresiyle ilgilenen kişiler de değilsiniz.

Her biriniz Milliyetçi Hareket Partisi’nin 45 yıllık emanetini omuzlayan, gelecek on yıllarını omuzlamaya manen yemin eden; ortak acı, ortak anı ve ülkülerimizi imzalarınıza, kararlarınıza, hayatınıza mal eden dava insanlarısınız.

Buraya teşrif eden her kardeşim Milliyetçi-Ülkücü Hareket’in tarihi misyonunu şuur ve sadakatle taşıma iradesi göstererek kendilerine yakışanı yapmıştır.

Emanetiniz büyük ve kutludur.

Bu ulvi emaneti, bu milliyetçi ruh ve vizyonu milletimizin sinesinde yaşatacak, toplumun en ücra köşelerine tebliğ edecek yine sizler olacaksınız.

Sizler bu bilinçle ahlakın yolundan ayrılmayacaksınız.

İnsanı merkezine alan parlak projelerinizi hayata geçirerek diğer belediyelerle aranızda fark yaratacaksınız.

Şehirlerinizi güzelleştirecek, gönülleri kazanacaksınız.

Sokakları tertemiz yapacak, bakımsız hiçbir yer bırakmayacak; parklar, bahçeler, modern alt ve üst geçitleriyle yörelerinizi layık olduğu gelişmişlik seviyesine çıkaracak, milletimizin hayır-duasını alacaksınız.

Kapınız paylaşmanın, bölüşmenin, kardeşçe muamelenin ve yardımsever anlayışın adresi olmalıdır.

Gönlünüzde herkese yer bulunmalıdır.

Ayrımcılığa, partizanlığa, dar kadroculuğa, kayırmacılığa ve haksızlığa faziletli ve adaletli yönetimle engel olmalısınız.

Bir kez daha hatırlatırım ki, sizler yüksek bir emaneti vicdanınızda, Türk-İslam asırlarının mirasını kalbinizde taşıyorsunuz.

Yörenizde süt içemediği için ağlayan bir bebek varsa,

Ekmek alamadığı için başını öne eğen nineler, dedeler, analar, babalar varsa,

Isınamadığı için küçücük elleri soğuktan çatlayan çocuklarımız varsa,

Giyecek ayakkabısı olmadığı için ayakları su içinde kalan yavrularımız varsa,

Yollarda çamurlar birikmiş, alt yapı iflas etmişse ortada çok ciddi bir sorunla karşı karşıyayız demektir.

Her belediye başkanımız şehrinin emini, teminatı, manevi hisarı ve gece gündüz muhafızıdır.

Medeniyet tasavvurumuza bizzat sahada refakat edecek, bunu tanıtıp anlatacak, ‘önce ülkem ve milletim, sonra partim ve ben’ ilkemizi yaşatacak sizlersiniz.

Belediye başkanlığına yeni seçilen arkadaşlarımdan özellikle rica ediyorum:

Sürekli geçmiş yönetimlerden yakınarak vakit kaybetmek ve alınan kötü mirastan sızlanmak yerine önünüze bakmalı, hedeflerinizin peşine düşmelisiniz.

Geçmişteki hataların aynısını yapmak ve hatta zulme ortak olmak bizim kitabımızda yazmayan yanlışlardır.

Bilelim ki, boş içerikli malumat arzıyla zaman geçiren, devamlı şikayetle avunan ve yerinde sayan yönetimler kaybetmeye adaydır.

Dünden ders alalım, sonuç çıkartalım, ancak takılıp kalmayalım.

MHP’li belediyelerin rakibi ne AKP ne de CHP’li belediyelerdir.

Her belediye başkanımız kendisiyle yarışacak, her an kendisini aşma becerisi gösterecek ve iki günü birbirine eşit olmayacaktır.

Başarınızı kıskananlar çıkacaktır, bugüne kadar da çıkmıştır.

Mücadelenizi çekemeyenler olacaktır, bugüne kadar da olmuştur.

Hatta AKP, iktidar gücünü kullanarak hak ettiğiniz ödenek ve imkanları kısma yoluna bile gitmiştir.

Mesnetsiz iddialarla, aslı astarı olmayan suçlamalarla sizlerin coşkunuzu kırmak için yandaş ve tetikçi müfettişler MHP’li belediyelere gönderilmişlerdir.

Allah şükürler olsun ki, helalden ödün vermeyen; Allah’tan korkan, kuldan utanan dava arkadaşlarım AKP’nin tezvirat ve dayatmalarına eyvallah etmemiştir.

Haram yiyen aranıyorsa 17-25 Aralık’ta suçüstü basılan faillere bakılmalıdır.

Rüşvet ve yolsuzluk çeteleri, kara paracılar, altın kaçakçıları, kutucular, kasacılar, arazi yağmacıları, hazine hortumcuları AKP’yi hücrelerine kadar ele geçirmiştir.

Villada para eritemeyen soyguncular AKP’nin belgeli ve ispatlı hırsızları olarak tarihe geçmiştir.

Çok şükür, çiğ süt içmediğimiz için karnımızda ağrı da yoktur.

Hesabını veremeyeceğimiz karanlık ilişkimiz, altından kalkamayacağımız bulanık ve sorunlu bir yönümüz, ‘acaba gün gelir karşımıza çıkar mı’ diye içten içe kaygılandığımız bir açığımız bulunmamaktadır.

MHP’li belediyeler tüyü bitmemiş yetimin hakkını yedirmeme konusunda bugüne kadar ahlak ve insanlık mücadelesini alnının akıyla vermiş, vermeye de devam etmektedir.

Türk milleti bunu görmektedir.

Ayrıca partimizden belediye başkanı seçilip de nefsine yenilen, menfaatlere boyun eğen, vaatlere kanan bazı döneklerin, karakterlerinde köşeli yan olmayan zavallıların aramızdan kısa zamanda ayıklanması sevineceğimiz isabetli bir gelişmedir.

Milliyetçi Hareket Partisi, ahlaki zafiyete düşen, samimiyet imtihanından geçemeyen, verilmiş sözlerini çiğnemede ustalaşmış kaypak ve korkak simalarla mesafe alamayacaktır.

Zira bizim nezdimizde belediyecilik; insanı temel alan, milli ve manevi ölçülere uyması gereken demokratik bir zemindir.

Bizim için belediye demek; mazlum ve mağdurların imdadına koşan; yok yoksulu, garip gurebayı koruyan ve kollayan kocaman yürek demektir.

Belediye demek; aç ve yoksullar için çırpınan, yediren, içiren ve giydiren bereketli ve şefkatli el demektir.

Belediye demek; çevreyi güzelleştiren, imar ve bayındır hale getiren yönetim demektir.

Belediye demek sımsıcak bir gülümseme, dosdoğru bir vicdan, adil ve adaletli bir yönetim demektir.

MHP’li belediyelerin göz dolduran, heyecan uyandıran, bakan ve duyan herkesi imrendirecek hizmet ve eserlerini aziz milletimize sizler hediye edeceksiniz.

Bizim niyetimiz iyidir, inşallah akıbet de iyi olacaktır.

Bizim maksadımız halistir, mazimiz temizdir, hedeflerimiz ise devasadır.

Buradan, sizlerin huzurunda aziz milletimize,

Daha adil bir paylaşıma,

Daha çok fırsat eşitliğine,

Daha üretken ve milli bir ekonomiye,

Daha fazla yatırım ve istihdama,

Daha huzurlu kentlere,

Daha ahlaklı bir kazanca,

Daha doymuş bir aileye,

Daha sağlıklı bir insana ulaşmak için davette bulunuyorum.

Ve dile getireceğim şu mesajlar, Türk-İslâm tarihinden hepimize bir mukaddes bir buyruk olarak ulaşmıştır:

“Komşusu açken tok yatmayacak” yüksek vicdanların,

“Fırat kenarında otlayan kuzunun” vebalini duyacak gıpta edilecek fedakarlık ruhunun,

“Aç iken doyurdum, çıplak iken giydirdim, az milleti çok kıldım” diyenlerin bulunacağı inançlı, erdemli ve adaletli bir ülkeye ulaşmak imkansız değildir.

Milliyetçi Hareket varsa, umutlar diridir.

Milliyetçi Hareket varsa, gelecek aydınlıktır.

Milliyetçi Hareket Partisi varsa, henüz hiçbir şey bitmiş değildir.

Vazgeçilmez hazinemiz, vatan ve millet sevgisidir.

Tartışmaya açık olmayan kararlığımız Türkiye ve Türk milletinin milli, tarihi, kültürel hak ve çıkarlarıdır.

Terk edilmez ilkemiz, “Ne mutlu Türküm” diyebilmektir.

Üzerine titrediğimiz hassasiyet ise dünyayı Türkçe okuyabilmektir.

 

Değerli Dava Arkadaşlarım,

Türkiye’miz küresel ve bölgesel zeminde mevzi üstüne mevzi kaybetmektedir.

Çöken dış politika itibar ve saygınlığımızı da silip süpürmektedir.

Hain amaç ve emeller öne geçmekte, sözünü geçirmekte, psikolojik üstünlük elde etmektedir.

Krize yatırım yapan mihraklar, kavga ve kutuplaşma bahsine tutuşan yığınlar ülkemizi anarşi ve asayişsizliğe mahkûm etmektedir.

Bugünkü manzarada yüz yüze geldiğimiz tehlikeler oldukça büyümüştür.

Karşımızdaki birinci tehlike, ülkemizi felakete sürükleyen güvenlik tehditleridir.

√ Bölücülük hız kazanmış, terör örgütü ‘taraf’ sözleriyle muhatap alınmıştır.

√ Sınırlarımız teröristlerin insaf ve eylemlerine terk edilmiştir.

√ Şehirlerimiz asayişsizliğin çukuruna düşürülmüş, huzurumuz yüzü ve vicdanı maskeli eşkıyaların eline bırakılmıştır.

√ Milli ve üniter devlet yapımız tartışmaya açılmıştır.

√ Türk milletinin bin yıllık kardeşliği kurban seçilmiştir.

√ Vatanımızın, devletimizin, milletimizin, bayrağımızın, dilimizin tekliğine yüz çevrilmiştir.

Karşımızdaki ikinci tehlike, milletimizi bölünmeye doğru götüren keskin cepheleşmedir.

√ Etnik temelde bölünme, inanç temelinde cepheleşme, mezhep temelinde iç ve dış tahrikler artmıştır.

√ Kimlikler kaşınarak, gerilim ortamı körüklenmiştir.

√ Toplumsal çalkantı ve çatışma alanları genişlemiştir.

√ İç huzur, barış, kardeşlik ve dayanışma ruhu yara almıştır.

Bu yıkıcı tahribat Türkiye’yi içten içe eritmektedir.

Karşımızdaki tehlikelerden üçüncüsü, siyasi ve sosyal bünyemizdeki çözülmedir.

√ Ahlaki çürüme devlet ve toplum hayatımızı bütünüyle sarmıştır.

√ Yozlaşma kültürü her alanda derin kökler salmıştır.

√ Türkiye rüşvet, yolsuzluk, vurgun, talan ve kanunsuzluklar ülkesi haline dönmüştür.

√ Hukuka ve adalete olan güven duygusu temelden zedelenmiştir.

√ Siyaset kurumu kirlenmiş ve toplum nazarında itibar kaybetmiştir.

Karşımızdaki dördüncü tehlike ekonomik niteliklidir.

√ Büyüme inişe geçmiş, enflasyon ve hayat pahalılığı azmıştır.

√ Yatırımlar azalmış, borçlar fazlalaşmış, işsizlik artmış, iğneden ipliğe her şey zamlanmıştır.

√ Yoksulluk fren tutmamış, sefalet şartları insanımızı esir almıştır.

√ Emeklimiz, işçimiz, esnafımız, memurumuz, köylümüz, çiftçimiz, esnafımız dara düşmüştür.

√ Gelir dağılımında adaletsizlik katlanmış, servet farkı büyümüştür.

Karşı karşıya kaldığımız bir beşinci tehlike ise Türkiye’nin bekasını tehdit eden küresel ve bölgesel gelişmelerle birlikte Hükümet’in uluslararası teslimiyetidir.

Türkiye’miz üzerinde hesabı olanların hepsi AKP’yi geçim kapısı görmüştür.

Vatanımız ve varlığımız üzerinde kim plan yapıyorsa AKP’yi kafese almıştır.

Bir yanda Rumlara taviz verilmiş, diğer yanda Kıbrıs davasından geri adım atılmıştır.

Bir yanda Yunan tezleri makul bulunmuş, diğer yanda Ege’deki haklarımıza gölge düşürülmüştür.

Bir yanda Ermenilere mektuplar yazılarak özürler dilenmiş; diğer yanda tarihimize kara çalınmış, isyankarlara övgüler düzülmüştür.

AKP, Müslüman katilleriyle bir olmuş, birliktelik kurmuştur.

AKP, haçlı niyetlere payandalık ve paravanlık yapmıştır.

Türk’e ve Türkiye’ye diş bileyen, İslam’a yumruğunu sıkan, ecdadımızdan intikam almak için kuyruğa giren ne kadar habis, hasis ve hain mihrak varsa AKP’yle masaya oturmuştur.

Bölücüler AKP’yle rahata ermiştir.

Teröristler AKP’yle emniyete kavuşmuştur.

Herkesi önemle ikaz ediyorum ki,

Türkiye Cumhuriyeti’nin mevcudiyetini, geleceğini ve hudutlarını hayati derecede etkileyen vahim bir güvenlik sorunu sürekli güçlenmektedir.

Sınırlarımızın mücavir alanlarında baş gösteren şiddet ve terör vakaları ülke içine sirayet etmekte, insanımıza ağır fatura çıkarmaktadır.

 

Kobani’de iki terör örgütünün kanlı hesaplaşması Türkiye’de kanlı şekilde yankılanmış, teröristler etrafı yakıp yıkmışlar, vurup kırmışlardır.

IŞİD’ten kaçan mültecilerin arasına sızan teröristler, Türkiye’deki hainlerle birleşerek sokaklarımızı savaş alanına çevirmiştir.

Son gelişmeler ve artan iç gerginlik atmosferi göstermiştir ki, Türkiye ve Türk milletinin etrafındaki çember daralmıştır.

Milletimizi koruyacak güvenlik duvarları tahrip olmuştur.

Bunun müsebbibi ise tutarsız, işbirlikçi ve teslimiyetçi AKP Hükümeti’dir.

Hükümet, ülke güvenliğini sağlamakta çok zorlanmıştır.

Bu konuda İmralı canisinin gözünün içine bakılmıştır.

Silahlı ve silahsız bölücülük moral takviyesi yapmış, alan tutmuş, kendi eylem gücünü sınamıştır.

Hainler, Kobani bahanesiyle sokaklara dökülerek neleri yapabileceklerini, hangi zararlara yol açabileceklerini, nereye kadar dayanabileceklerini görmüşlerdir.

Kuvvetle muhtemel son olaylar, önemli oranda, Türkiye’nin devlet ve toplum yapısındaki birikmiş tepkinin ölçülmesine de yaramıştır.

Şu sıralar yatışmış ve sakinleşmiş gibi görünen olaylar aslında içten içe sürmektedir.

Bunun yanında, KCK, yandaşlarını sokaklara çıkmaya, sözde serhildana, yani ayaklanmaya kışkırtmaktadır.

AKP ise güvenlik tedbirlerini arttırmak, görünüşte polisin ve askerin elini güçlendirmek için yasal hazırlık içindeyken eşzamanlı olarak teröristlerle pazarlıkların hızını yükseltmiştir.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ağır hakaretler ettiği, akan kandan mesul tuttuğu, bedel ödeyeceklerini söylediği HDP’liler, şu işe bakınız ki, Kandil-İmralı arasında mekik dokumak için hıyanet limanından demir almışlardır.

Yine Cumhurbaşkanı Erdoğan ‘polis ve asker sadece kalkan kullanmayacak’ sözleriyle sahnede gözdağları verirken, arka planda eline yol haritaları tutuşturulan siyasi bölücüler yeni bir ihanet yolculuğu için hazırlığa başlamıştır.

Başbakan ve Hükümet üyeleri, bölücüleri şiddetle eleştirirken, Türkiye’nin güç ve kudretinden bahsederken; sütre gerisinde teröristlerle pazarlık yürütülmesi, ihanet sürecinin canlı tutulması Türk milletine zulüm, eşkıyalığa ortak olmaktır.

Gündemde cani başının resmi müzakereci olması konuşulmaktadır.

Eğer bu doğruysa AKP bunun altından kalkamayacaktır.

HDP’li üç bölücü milletvekili önce Kandil’e gidecek, 21 Ekim’de de İmralı canisiyle masaya oturacaktır.

AKP’nin İmralı canisiyle müştereken hazırladığı yol haritası hakkında Kandil’deki terör şeflerinin görüşü alınacaktır.

Ne acı, ne hazin, ne alçaklıktır ki, Türkiye’yi yöneten iktidar terörü meşrulaştırmak, bölücüleri aklamak için milli ahlak ve şerefle yollarını hepten ayırmıştır.

Türkiye’de 6 Ekim’den 11 Ekim’e kadar süren bölücü şiddet her yere egemenlik kurmuşken, Hükümet’in teröristlerle el altından müzakereye devam etmesi yenilir yutulur bir durum değildir.

Anlaşılmaktadır ki, 9 Ekim’de Bingöl’de şehit olan iki emniyet mensubumuzun kanı ve canı üzerinde pazarlık yapılmıştır.

Bu arada 63’lüklerin bir bölümüne PKK’den sefer emri çıkmıştır.

PKK Türkiye’yi cehenneme çevirirken, Hükümet aman dilemiş, taviz vererek terörün önünde yuvarlanmış, hepsinden vahimi izzet ve iffet kaybına uğramıştır.

Bölücüleri şımartan AKP’dir.

PKK’nın silah bakımını yapan, silah başına çağıran AKP’dir.

Türkiye’nin parçalanma metinlerini, bölünme reçetelerini yol haritası ismiyle ve çözüm kılıfıyla hazırlayan ihanet yatağı, fitne kaynağı, gayri millilik yuvası Adalet ve Kalkınma Partisi’dir.

AKP-HDP-PKK-PYD-İmralı canisi ve küresel şarlatanlar, Türkiye’yi kafa kola almışlar, Kobani’yi göstererek bağrından vurmak için nişan almışlardır.

Bu tablonun karşımıza çıkardığı gerçek ise her cephede yaşanan çürüme, çözülme, çöküş ve çaresizliktir.

Cumhurbaşkanı’ndan Başbakan’a, Bakanlardan AKP’li parti yöneticilerine kadar çözüm diyenler, süreç tantanasıyla, barış dedikodusuyla aramıza mayın döşemişler, milli bütünlüğümüze hançer sallamışlardır.

AKP’yle birlikte neler olmamıştır ki,

Adına açılım denilmiştir, eli kanlı PKK’lılar omuzlarda gezdirilmiştir.

Adına fırsat denilmiştir, AKP ve PKK elele tutuşmuştur.

Adına çözüm denilmiştir, şehide “kelle” diyenle, şehide mermi sıkanlar can ciğer kuzu sarması halinde kucaklaşmıştır.

Şundan emin olunuz ki, aziz şehitlerimizin yarası yeniden kanatılmıştır.

Muhterem gazilerimizin acısı yeniden deşilmiştir.

Güneydoğulu kardeşlerim PKK ile bir tutulmuş, Kürt kökenli kardeşlerim PKK’nın ve İmralı canisinin keyfine ve kanlı emellerine teslim edilmiştir.

Hatırlarsanız, Cumhurbaşkanı Erdoğan geçtiğimiz günlerde Trabzon’da; “çözüm sürecine elimi, bedenimi, canımı koydum” çıkışıyla kararlılık beyanı göstermişti.

Bu hal aslında fazla söze gerek bırakmamaktadır.

Erdoğan’ın süreç ihanetine canını ve bedenini koyması kendi tercihi, kendi bileceği bir iştir.

Bu kararının kendisine hayırlı olmasını dilemekten başka da yapabileceğimiz pek bir şey yoktur.

İşte bizi Erdoğan’dan ayıran en bariz fark buradadır.

Erdoğan çözüm süreci için bedenini koyar, ihaneti sevindirir, PKK’yı güldürür; biz ise vatan için canımızı veririz, millet için bedenimizden vazgeçeriz, Ankara’da bile saldırıya uğrayan Türk Bayrağı için gözümüzü kırpmadan kendimizi feda ederiz.

Bizim fedakarlığımız, bizim feragat kültürümüz sayısız örnekle imtihan edilmiş ve ahlak, iman, tarih ve milli onurla ölçülmüştür.

Gün gelecek, Erdoğan ve Davutoğlu tarihin ve milletin duvarlarına kafalarını arka arkaya çarpacaklardır.

Bakalım o zaman kaçacaklar mı, yoksa can vermekten hala bahsedecekler mi, hep birlikte görmemiz mümkün olacaktır.

 

Değerli Arkadaşlarım,

AKP’nin PKK’yla iki ucundan tuttuğu süreç zehri, Türkiye’nin önüne konan dipsiz bir uçurumdur.

Ahlak, namus, vatan, bayrak, şeref ve haysiyet uçuruma gitmektedir.

Bizi biz yapan, milletimizi millet yapan, devletimizi ayakta tutan bütün değerler uçuruma yuvarlanmaktadır.

Bin yıllık varlığımızın ve kardeşliğimizin şifreleri, kodları kırılarak bu karanlık uçuruma doğru kayıp düşmektedir.

Türk milleti tarihinin en karanlık, en tehlikeli günlerini yaşamaktadır.

Türkiye içerden yarılmak, yıkılmak, parçalanmak istenmektedir.

Vatanımız, AKP denen teslimiyet ve yıkım kadrolarınca dizlerinin üstüne çökertilmek istenmektedir.

Türk milleti öz vatanında boğulmak istenmektedir.

Bayrak, gönderinden indirilmek istenmektedir.

Ve yıkmak için, dağıtmak için, çözmek için, bölmek için;

Gözlerimiz görmesin, kulaklarımız duymasın, ellerimiz kalkmasın istenmektedir.

Duyulmasın, bilinmesin, görülmesin diye tertip ve tefrika üretilmektedir.

Ne var ki Türk milleti gerçekleri görmeye başlamıştır.

Bu oyunu bozmak için artık karara varmıştır.

Aziz milletimiz, küresel senaryoya dur diyecektir.

Ve Allah’ın izniyle ihanete göz yummayacaktır.

Buradan milletimin her güzel ferdine, bu vatanın her haysiyetli evladına diyorum ki; ayrılığı aramızdan söküp atalım.

77 milyon olarak kopmayacak şekilde kenetlenelim.

Bölünmeyi, parçalanmayı reddedelim.

Pazarlığı, şerefini kaybeden müflis siyasetçileri, Bakanlar Kurulu sıralarına kadar ulaşmış PKK lobisini elimizin tersiyle itelim.

Türk milleti bunu yapacak, kuvvet, dirayet ve inanç sahibidir.

Millet olma halinden daha güçlü bir yapı henüz bulunmamıştır.

Millet olmakla, yeryüzünün çehresi değişmiştir.

Millet olmakla, milli devletler doğmuştur.

Demokrasiler de millet gerçeğinden beslenmiş ve gelişmiştir.

Beraberce yaşanan her gün, her saat, üzerinde ittifak edilmiş dile, kültüre, ülkülere doğru artan bir kaynaşmadır.

Millet olma hali, toplumun sosyal, kültürel, ekonomik bağın doğal uzlaşma alanıdır.

Milliyetçilik de bu gerçeğin şuurla kavranması ve savunulmasıdır.

Türkiye için millet, milliyetçilik ve demokrasi güvenlik kapısı, huzur ve esenlik ocağı, iş, aş ve gelecek güzergahıdır.

Bu düşüncelerle bugün ve yarın devam edecek toplantılarımızın başarılı geçmesini temenni ediyor, siz değerli dava arkadaşlarımı ve muhterem belediye başkanlarımızı sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.

30 Mart Mahalli İdareler Seçimlerinde partimiz kadrolarına yetki ve destek veren aziz milletimize şükranlarımı sunuyorum.

Bir kez daha hepinize üstün başarılar diliyorum.

Hepinizin Cenab-ı Allah’a emanet ediyorum.

Sağ olun, var olun.

Ne Mutlu Türküm Diyene.”