Dolar 32,3397
Euro 35,1192
Altın 2.307,48
BİST 9.079,97
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 21°C
Açık
İstanbul
21°C
Açık
Cum 23°C
Cts 21°C
Paz 21°C
Pts 23°C

KILIÇDAROĞLU: ‘TEK GÜNDEMLERİ VAR, KEMAL KILIÇDAROĞLU’

A+
A-

Kılıçdaroğlu: Tek dertleri Kılıçdaroğlu

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, iktidar partisi yöneticilerinin her fırsatta kendisine yönelik eleştirilerde bulunduğunu belirterek, “Tek dertleri Kılıçdaroğlu. Emin olun Kılıçdaroğlu olmasa miting yapamayacaklar. Miting yapıyorsanız çıkın neden ‘Evet’ denmesi gerektiğini anlatın.” dedi.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Gaziantep’te yaptığı konuşmada getirilmek istenen Anayasa değişikliğini eleştirdi. Cumhurbaşkanlığı sisteminin sakıncalarını anlatan Kılıçdaroğlu, herkesi 16 Nisan’da sandığa gidip hayır oyu vermeye çağırarak, “Bir oyla dünyayı değiştirirsiniz, demokrasiye yön verirsiniz, Türkiye’nin itibarını arttırırsınız. Bu ülkede rahat içinde huzur içinde yaşamak istiyoruz” dedi.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, referandum çalışması için uçakla öğle saatlerinde Gaziantep’e geldi. Havalimanıda CHP İl Başkanı Hayri Sucu ve partililer tarafından karşılanan Kılıçdaroğlu, bir plazada muhtarlar, kanaat önderleri ve sivil toplum kuruluş temsilcileriyle bir araya geldi. Kendisini dinleyenlere Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ni anlatan Kılıçdaroğlu, sistemle gelecek uygulamaları eleştirdi. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’yle bir milletvekilinin seçildiği kentin sorunlarıyla ilgili bir bakana soru soramayacağını kaydeden Kılıçdaroğlu, şöyle dedi:

“Ayın 16’sında oy kullanacağımız Anayasa değişikliğinde bu yasaklanıyor. Bir Gaziantep milletvekili kürsüye çıkıp sayın bakan ‘Gaziantep’in şu yolu 3 yıldır yapılmıyor’ sorusunu soramayacak ve bakan da kürsüye gelip cevap vermeyecek. Antep’in vicdanına sesleniyorum; bu uygulama doğru mu? Böyle bir uygulamanın doğru olmadığını ben de biliyorum. Hiçbir ülkede böyle bir uygulama olmadığını biliyorum. Kendi milletvekiline hesap veremeyen bir siyasi anlayış, millete de hesap vermez.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile başa gelecek kişinin partili olması nedeniyle tarafsız olamayacağını anlatan Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

“Hepimizin oturup düşünerek sandığa gitmesi gerekiyor. Bunun bir partiyle ilgisi var mı? Yok. Bir şahısla ilgisi var mı? Yok. Neyle ilgisi var? Demokrasiyle ilgisi var. Başta iş dünyası sonra hepimiz vergi öderiz. Emekli olunca ‘Vergi ödemem’ diye bir kural yok. Kahvede gidip çay içersiniz, o çayın vergisi var. Eğer hepimiz vergi veriyorsak, siyaset kurumu o verginin hesabını vermeli. Hesap vermek ne demektir? Keyfi yönetime son vermek için siyaset kurumu hesap verir. Yeni modelde denetim yok. Hepimizin oturup düşünmesi lazım. Hangi partiden olursak olalım, hangi dünya görüşünü benimsemişsek benimseyelim ama hepimizin vazgeçmeyeceği bir konu var o da demokrasi. Cumhurbaşkanı 80 milyonu temsil eder ve Cumhurbaşkanı tarafsızdır. Şimdi önünüze konulan modelde Cumhurbaşkanı aynı zamanda partinin Genel Başkanı. Nasıl tarafsız olacak? Bir Allah’ın kulu çıkıp söylesin; bir partinin Genel Başkanı tarafsız olur mu, olmaz mı? Ben olamam. Binali bey tarafsız olabilir mi? Olamaz, onun da partisinin programı ve ilkeleri var. Devlet bey olabilir mi? O da olamaz. Partinin Genel Başkanı olan bir kişi 80 milyonu temsil edebilir mi? Bütün Antepli kardeşlerimize sesleniyorum; Türkiye’nin geleceğini düşünüyorsanız, evlatlarınıza daha güzel bir gelecek düşünüyorsanız ve bu ülkenin bekasını düşünüyorsanız sandığa gideceksiniz ve elinizi vicdanınıza koyarak oy vereceksiniz. Şimdi bir Anayasa değişikliğini oylayacağız. Hepimizin ilgi alanı. İster sosyal demokrat, ister mütedeyyin, ister ülkücü olsun hepimizi ilgilendiriyor. Demokrasiye inanıyor, muyuz inanmıyor muyuz? Demokrasiyi savunacak mıyız, savunmayacak mıyız? İşin özü budur. Mesele memlekete meselesidir, parti meselesi değildir.”

Anayasa değişikliğiyle hiç kimsenin can ve mal güvenliğinin olmayacağını savunan Kılıçdaroğlu, “Yeni modelde Başbakanlık yok, Bakanlar Kurulu da yok, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne gelip güvenoyu istemek de yok. Niye değiştiriliyor, rejimli niye değiştiriyoruz? Teklik Allah’a mahsustur. Bu Anayasa değişikliği geçerse hiç kimsenin can ve mal güvenliği olmayacak. Bir kişi çıkacak bir tek kararname ile sabah bir bakacaksınız bütün mal varlıklarınıza el konulmuş. Siz bu doğru, güzel bir uygulama diyorsanız, kullanacağız oy belli. Ama ‘Bu doğru değil’ diyorsanız, onun da yolu bellidir. Biz sanayicimizin, işadamımızın siyasi görüşünü sorgulamıyoruz. İstediği siyasi görüşe sahip olabilir. Çünkü siyasi partiler, demokrasinin vazgeçilmez unsurlarıdır. Biz siyasetçi olarak, herkesin can ve mal güvenliğini sağlayacağız, hukukun üstünlüğünü savunacağız. Hukukun üstünlüğünü, hakim bağımsız olursa, siyasi otoritenin emrinde olmazsa, o zaman sağlarız. Amerikan Başkanı salona girdiğinde hiçbir hakim, karşısında ayağa kalmaz ve düğmelerini iliklemez. Çünkü o hakimleri şunu çok iyi biliyorlar ki gün olur, harman olur bir olay olur, bu kişi bizim karşımıza gelir. O nedenle hiçbir hakim ayağa kalkmaz ve düğmelerini iliklemez. Niye anlatıyorum? Çünkü bu Anayasa değişikliğiyle bir siyasi partinin Genel Başkanı’na hakim tayin etme yetkisi veriyor. Anayasa Mahkemesi’nin 15 üyesinden 12’sini tayin edecek. Bir siyasi otorite hakim tayin ederse orada adalet olmaz” diye konuştu.

Kılıçdaroğlu, doğruları söylediği için sürekli eleştirildiğini de anlatarak, hükümetin, devletin imkanlarıyla seçimi eşit olmayan şartlarda gittiğini de savunarak, şöyle devam etti:

“Bu hepimizin oturup düşünerek sandığa gitmesi gereken bir olaydır. Yine bir kişiye yetki vereceğiz; TBMM’yi hiçbir gerekçe göstermeden, bir sabah kalkıp ben meclisi feshettim, ‘Buyurun beyler hep beraber seçime gidiyoruz.’ Bu yetki, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e 1924 Anayasa’sı görüşülürken verilmemiştir. 12 Eylül Darbe Anayasası’nda da fesih yetkisi var? Nasıl var? Seçimden sonra 45 gün içinde hükümet kurulmazsa Türkiye hükümetsiz kalmasın diye Cumhurbaşkanı arzu ederse seçime götürebilir. Örneği 1 Kasım’da yaşadık. O zaman yapmamız gereken ne; milli iradenin fesih yetkisini bir kişiye verecek miyiz, vermeyecek miyiz? Şunu söylüyorlar; ‘Efendim kendisi de seçime gelecek.’ Sorun o değil arkadaşlar. O zaman bir kişi, milli iradeyi feshediyorsa biz niye seçime gidiyoruz? O zaman hepimizin düşünmesi gereken bir konudur. Havaalanında gelirken baktım her tarafta pankartlar, büyük billboardlar. Devletin uçaklarını, arabalarını, paralarını, forsunu, bakanlarını, valilerini, kaymakamlarını kullanıyorlar. Buna rağmen vatandaşa neden ‘evet’ oyu kullanmalarını anlatamıyorlar. Tek gündemleri var; Kemal Kılıçdaroğlu. Emin olun Kemal Kılıçdaroğlu olmazsa, bunlar miting de yapamayacaklar. Ya arkadaş miting yapıyorsanız, çıkıp meydanlara konuşuyorsanız vatandaş neden ‘evet’ desin onu anlatın. Anlatamıyorlar. Bana kızıyorlar çünkü onlar da çok iyi biliyor ki Kılıçdaroğlu vatandaşa doğruları söylüyor. Evet doğru söylüyorum. Topu topu 18 madde, bin madde değil ki. Bütün pankartlar, billboardlar dolu. Bu parayı nereden buluyorlar? Devletin parası. Eşit olmayan şartlar. 12 Eylül darbesinde de vardı; tek başına Kenan Evren vardı, sokak sokak, cadde cadde şehirlerde mitingler yapardı, yüzde 91.7 oy aldı. Ama millet uyandı. Millet palavra yutmuyor artık.”

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin Türkiye’yi felakete sürükleyeceğini öne süren Kılıçdaroğlu şunları söyyedi:

“Cumhurbaşkanı, bakanlar, Başkan yardımcıları, valiler partili. Böyle bir düzen olur mu? Böyle bir düzene izin verecek misiniz? Böyle bir düzen Türkiye’yi felakete sürükler. Çok partili bir düzen demokratik bir düzen, hukukun üstünlüğünün olduğu bir düzen başımızın üstünedir, hiç itirazımız yok. Hangi parti iktidara gelirse başımızın üstünedir. Vatandaşın oyuna hep saygı duyduk, saygı duymaya da devam edeceğiz. Bu iş böyledir. Başkan ve Başkan yardımcıları hiç birisi milletvekili olmayacak. Bakanlar da milletvekili olmayacak. Eğer milletvekili arasında seçiliyorsa, milletvekilliğinden istifa edecek. Yani saray ile halk arasında kocaman bir duvar çekilecek. Siz Antepliler derdinizi kime anlatacaksınız? Marko Paşa da yok ki gidip anlatasınız. Hep birlikte düşünmek zorundayız. Bir kişiye bütün bu yetkileri verirseniz; bir kişiyi kandırdığınızda, ikna ettiğinizde veya satın aldığınızda en geç 24 saat içinde Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni birilerine teslim edebilirsiniz. Öyle bir yetki vermişsiniz ki bir kararname ile devletin bütün bakanlarını. Başkan yardımcılarını, valilerini, kaymakamlarını, müsteşarlarını, kuvvet komutanlarını değiştirebilirsiniz. Öyle 30-35 yıl uğraşalım paralel devlet bunlara hiç gerek yok. Bir kişiyi ikna ettiniz mi mesele bitmiştir.”

Devleti yönetenlerin az konuşması gerektiğini ifade eden Kılıçdaroğlu, Türkiye’nin, Cumhuriyet tarihinde yeri değiştirilen Süleymanşah Türbesi ile toprak kaybettiğini kaydederek konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Çünkü her şeyi bir kararname ile değiştirebilirsiniz. Hepimizin oturup düşünmesi lazım; Türkiye bu kadar ucuz bir devlet mi? Belki yetki verdiğiniz bu kişi bunları yapmaz ama sonra gelen? Freni olmayan bir otobüse hangi anne çocuklarını bindirir? Şimdi nereye gittiği belli olmayan, el freni olmayan bir otobüse, bir trene 80 milyonu bindirmeye çalışıyorlar. Ben de biliyorum bindirilemeyeceğini ama bunu herkese anlatmamız gerekiyor. Ülkenin bekası açısından söylüyorum. Hep söyledim yine söylüyorum; devleti yönetenlerin, diline hakim olması lazım. Diline hakim olamayan devleti iyi yönetemez. Devleti yönetecek makamda bulunanların az ve öz konuşması lazım. Konuştuğu zaman da gereğini yapması lazım. Ne diyorlardı; ‘Münbiç’e gireceğiz’. Gir kardeşim. Ne yaptılar, girdiler mi? ‘Rakka’ya gideceğiz’ dediler. Git kardeşim, kolunu tutan mı var? Rakka’ya gittiler mi? İlk kez Cumhuriyet tarihinde Türkiye toprak kaybına uğramıştır. Süleyman Şah Türbesi’nin bulunduğu topraklar Türkiye’nindi. Oradan kaçtılar ve topraklarımız terk ettiler. Terk edenleri ve o kararı alanları kınıyorum. Sadece o mu, Süleyman Şah mı? Hayır. Bulamaç Adası. Burnumuzun dibi, horoz ötünce duyuyoruz. Kimin bayrağı dalgalanıyor? Yunanistan bayrağı dalgalanıyor. Ses çıkarıyorlar mı? Tık bile yok. Şimdi konuşuyorlar; ‘Kerkük’teki o bayrak inecek.’ Niye konuşuyorsun kardeşim, niye gereğini yapmıyorsun? Konuşmakla olmuyor.”

Kemal Kılıçdaroğlu, Türkiye’nin Suriye’ye yönelik politikalarını da eleştirirken şöyle dedi:

“Elli sefer söyledik; şu Suriye’nin içine karışmayın, müdahale etmeyin kardeşim. Oraya bir bidon su ile gidin. Onlar yangını söndürmek için bir bidon su ile gitmedi, bir bidon benzin ile gitti. Fatura 3,5 milyon Suriyeli. Onlar birinci sınıf vatandaş, bizim vatandaş da ikinci sınıf vatandaş. Bizim hastalarımız sıra bekler, onlar beklemez. Bizim gençlerimiz El Bab’da şehit olur, onlar burada gezer, eğlenirler. Şimdi ‘evet’ çıkarsa, Suriyelilere vatandaşlık vereceğiz’ diyorlar. Kabul ediyor musunuz? Onları almak, vatandaşlık vermek istiyorlar. ‘Evet’ oyunun anlamlarından biri de budur. Sandığa giderken elinizi vicdanınıza koyup öyle oy kullanın. ‘Suriyeliler çok iyidir zaten, biz ikinci sınıf vatandaş olmaya alıştık. Onlar varsın birinci sınıf vatandaş olsun, vergi vermesinler, hastanede kuyruk beklemesin, sınavsız üniversiteye girsin’ diyorsanız tercih belli. Böyle saçma şey olmaz diyorsanız onun da tercihi belli, ‘hayır’ oyu kullanacaksınız. İşin özeti budur.

Kılıçdaroğlu, konuşmasının son bölümünde vatandaşlara sandığa gitmeleri yönünde uyarılarda da bulunarak, sandıkları 2 yıldır sürdürdükleri çalışmayla koruyacaklarını ve sahip çıkacaklarını söyledi. Bu konuda kendisinin üzerine düşeni yaptığını kaydeden Kılıçdaroğlu, herkese görev düştüğünü anlatarak, şunları söyledi:

“Sizin gibi ülkesini, bayrağını seven, demokrasiye inanana bir vatandaş olarak sizden iki isteğim var. 16 Nisan’da ‘Bugün hava güzel, gidelim piknik yapalım’ demeyin, ‘1 oyla bir şey olmaz’ demeyin, sandığa gidin ve oyunuzu kullanalım. 1 oyla dünyayı değiştirirsiniz, demokrasiye yön verirsiniz, Türkiye’nin itibarını arttırırsınız. ‘Hayır’ çıkması ne demektir biliyor musunuz? ‘Hayır’ın anlamı şudur; devletin ve iktidarın bütün baskılarına rağmen Türk halkı gitti, direndi ve ‘hayır’ oyunu kullandı ve demokrasiden yana tavır aldı demek. O nedenle Türkiye’nin itibarı artacaktır. İkincisi; sandığa giderken tek başına gitmeyeceğiz. Dayımız, amcamız, kardeşimiz hep birlikte gideceğiz. Size sözüm söz; Türkiye’deki bütün sandıklara sahip çıkacağız, 2 yıldır bunun hazırlığını yapıyoruz. Gideceğiz oyunumuzu kullanacağız, sandıkları da biz koruyacağız. O yüzden hepimize görev düşüyor. Ben çalışıyorum, emek veriyorum. Sizlerin de çalışması lazım. Bu ülkede rahat içinde huzur içinde yaşamak istiyoruz.”

DHA