Dolar 32,5633
Euro 34,9764
Altın 2.428,67
BİST 9.722,09
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 20°C
Az Bulutlu
İstanbul
20°C
Az Bulutlu
Cum 19°C
Cts 17°C
Paz 19°C
Pts 19°C

‘FETÖ ARTIKLARINI İBRETLE İZLİYORUZ’

‘FETÖ ARTIKLARINI İBRETLE İZLİYORUZ’
29/12/2017 09:00 | Son Güncellenme: 29/12/2017 14:08
A+
A-

‘FETÖ ARTIKLARINI İBRETLE İZLİYORUZ’

MHP Genel Başkan Yardımcısı Oktay ÖZTÜRK, yazılı basın açıklaması yaptı.

Açıklamasında;

“Türkiye, 15Temmuz’da dünyada eşi-benzeri olmayan bir ihaneti yaşamış, milli beka zillet ve zulmet dolu saatlerde, ülkenin bölünmez bütünlüğü, bizzat millet tarafından savunulmuştur. Bu şanlı direnişin kimleri ve nereleri rahatsız ettiği, 696 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin yayınlanmasından sonra bir defa daha su yüzüne çıkmıştır. Ne oldukları ve nereden gelip nereye gittikleri bizce malum olan zevat itham ve iftira yarışın girmiş, Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli’nin bu kirli yüzleri ifşa etmesinden sonra, doğrudan partimize yönelik saldırılar artmış, edep ve ahlak sınırları zorlanmaya başlamıştır.

Yayımlanan 696 Sayılı KHK’nin 121. maddesi bir hakkın teslim edilmesi, bir eksiğin giderilmesinden ibarettir. 6755 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler ile Bazı Kurum ve Kuruluşlara Dair Düzenleme Yapılması Hakkında Kanunun 37 nci maddesinin birinci fıkrasında;

“15/7/2016 tarihinde gerçekleştirilen darbe teşebbüsü ve terör eylemleri ile bunların devamı niteliğindeki eylemlerin bastırılması kapsamında karar alan, karar veya tedbirleri icra eden, her türlü adli ve idari önlemler kapsamında görev alan kişiler ile olağanüstü hal süresince yayımlanan kanun hükmünde kararnameler kapsamında karar alan ve görevleri yerine getiren kişilerin bu karar, görev ve fiilleri nedeniyle hukuki, idari, mali ve cezai sorumluluğu doğmaz.” Hükmü yer almaktadır.

696 sayılı KHK’nın 121 inci maddesi ile; “8/11/2016 tarihli ve 6755 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler ile Bazı Kurum ve Kuruluşlara Dair Düzenleme Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanunun 37 nci maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir:

“(2) Resmi bir sıfat taşıyıp taşımadıklarına veya resmi bir görevi yerine getirip getirmediklerine bakılmaksızın 15/7/2016 tarihinde gerçekleştirilen darbe teşebbüsü ve terör eylemleri ile bunların devamı niteliğindeki eylemlerin bastırılması kapsamında hareket eden kişiler hakkında da birinci fıkra hükümleri uygulanır.”

Yapılan düzenleme gayet nettir. Resmi bir sıfat taşıyıp taşımadıklarına veya resmi bir görevi yerine getirip getirmediklerine bakılmaksızın herkesin, 15/7/2016 tarihinde gerçekleştirilen darbe teşebbüsü ve terör eylemleri ile bunların devamı niteliğindeki eylemlerin bastırılması kapsamında gerçekleştirdikleri filleri nedeniyle hukuki, idari, mali ve cezai bakımından sorumlu tutulmamaları, mevzuata da uygundur.

Anayasanın “Kişinin dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığı” başlıklı 17 nci maddesinde; “Herkes, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.

Tıbbi zorunluluklar ve kanunda yazılı haller dışında, kişinin vücut bütünlüğüne dokunulamaz; rızası olmadan bilimsel ve tıbbi deneylere tabi tutulamaz.

Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz.

Meşru müdafaa hali, yakalama ve tutuklama kararlarının yerine getirilmesi, bir tutuklu veya hükümlünün kaçmasının önlenmesi, bir ayaklanma veya isyanın bastırılması, sıkıyönetim veya olağanüstü hallerde yetkili merciin verdiği emirlerin uygulanması sırasında silah kullanılması birinci fıkra hükmü dışındadır.” Denilmektedir.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin “Yaşam hakkı” başlıklı 2 nci maddesinde,
“1- Herkesin yaşam hakkı yasayla korunur.

2. Aşağıdaki durumlardan birinde mutlak zorunlu olanı aşmayacak bir güç kullanımı, bu maddenin ihlaline neden olmuş sayılmaz:

a) Bir kimsenin yasa dışı şiddete karşı korunmasının sağlanması.

b) Bir kimsenin usulüne uygun olarak yakalanmasını gerçekleştirme veya usulüne uygun olarak tutuklu bulunan bir kişinin kaçmasını önleme.

c) Bir ayaklanma veya isyanın yasaya uygun olarak bastırılması.”

Hükmü yer almaktadır. Aynı şekilde, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunun 25’nci maddesinde,
“Gerek kendisine ve gerek başkasına ait bir hakka yönelmiş, gerçekleşen, gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak olan haksız bir saldırıyı o anda hal ve koşullara göre saldırı ile orantılı biçimde defetmek zorunluluğu ile işlenen fiillerden dolayı faile ceza verilmez.

Gerek kendisine gerek başkasına ait bir hakka yönelik olup, bilerek neden olmadığı ve başka suretle korunmak olanağı bulunmayan ağır ve muhakkak bir tehlikeden kurtulmak veya başkasını kurtarmak zorunluluğu ile ve tehlikenin ağırlığı ile konu ve kullanılan vasıta arasında orantı bulunmak koşulu ile işlenen fiillerden dolayı faile ceza verilmez.” Denilmektedir.

6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 63 üncü maddesinde, “Kanunun verdiği yetkiye dayanan ve bu yetkinin sınırları içinde kalan bir fiil, zarara yol açsa bile, hukuka aykırı sayılmaz.
Zarar görenin rızası, daha üstün nitelikte özel veya kamusal yarar, zarar verenin davranışının haklı savunma niteliği taşıması, yetkili kamu makamlarının müdahalesinin zamanında sağlanamayacak olması durumunda kişinin hakkını kendi gücüyle koruması veya zorunluluk hâllerinde de fiil, hukuka aykırı sayılmaz.” Hükmü yer alırken, aynı Kanunun 64 üncü maddesinde ise;

“Haklı savunmada bulunan, saldıranın şahsına veya mallarına verdiği zarardan sorumlu tutulamaz.

Kendisini veya başkasını açık ya da yakın bir zarar tehlikesinden korumak için diğer bir kişinin mallarına zarar verenin, bu zararı giderim yükümlülüğünü hâkim hakkaniyete göre belirler.
Hakkını kendi gücüyle koruma durumunda kalan kişi, durum ve koşullara göre o sırada kolluk gücünün yardımını zamanında sağlayamayacak ise ve hakkının kayba uğramasını ya da kullanılmasının önemli ölçüde zorlaşmasını önleyecek başka bir yol da yoksa, verdiği zarardan sorumlu tutulamaz.” İfadeleri yer almaktadır.

Anayasada; meşru müdafaa, bir ayaklanma veya isyanın bastırılması yahut sıkıyönetim veya olağanüstü hallerde yetkili merciin verdiği emirlerin uygulanması sırasında silah kullanılmasına kanunun cevaz verdiği Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinde de, bir kimsenin yasa dışı şiddete karşı korunmasının sağlanması, bir ayaklanma veya isyanın yasaya uygun olarak bastırılması durumlarından birinde mutlak zorunlu olanı aşmayacak güç kullanımının yaşam hakkının ihlalini doğurmuş sayılmayacağı belirtilmiştir.

Benzer bir düzenlemeye 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda da yer verilerek; kişinin kendisine veya başkasına ait bir hakka yönelmiş, gerçekleşen, gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak olan haksız bir saldırıyı o anda hal ve koşullara göre defetmek zorunluluğu ile işlediği fiillerden dolayı cezalandırılmayacağı öngörülmüştür.

Türk Borçlar Kanununda ise; Kanunun verdiği yetkiye dayanan ve bu yetkinin sınırları içinde kalan bir fiilin, zarara yol açsa bile, hukuka aykırı sayılmayacağı belirtildikten sonra, daha üstün nitelikte özel veya kamusal yarar, yetkili kamu makamlarının müdahalesinin zamanında sağlanamayacak olması durumunda kişinin hakkını kendi gücüyle koruması veya zorunluluk hâllerinde de fiilin, hukuka aykırı sayılmayacağı hükme bağlanmıştır.

Yine, haklı savunmada bulunanın, saldıranın şahsına veya mallarına verdiği zarardan sorumlu tutulamayacağı; hakkını kendi gücüyle koruma durumunda kalan kişinin, durum ve koşullara göre o sırada kolluk gücünün yardımını zamanında sağlayamayacak ise ve hakkının kayba uğramasını ya da kullanılmasının önemli ölçüde zorlaşmasını önleyecek başka bir yol da yoksa, verdiği zarardan sorumlu tutulamayacağı öngörülmüştür.

Bilindiği gibi, 15 Temmuz gecesi darbe teşebbüsünün öğrenilmesi üzerine, önce Sayın Genel Başkanımız Devlet Bahçeli beyin “ bu durum bir kalkışmadır, kabul edilemez, meşru hükümetin yanındayız” açıklamasının ardından Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan tüm halkı bu girişime karşı koymak amacıyla meydanlara davet etmiş, bu davet üzerine halk meydanlara inerek darbeye karşı koymuş ve neticede 16 Temmuz günü darbe bertaraf edilmiştir.

Darbe teşebbüsünü bertaraf etmeye yönelik eylemlerin meşru müdafaa niteliğinde bulunduğu gibi, Anayasada ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinde ifade edilen “ayaklanma veya isyanın bastırılması” kapsamında kaldığı, yine eylemlerin yetkili merciin verdiği emirlerin uygulanması dahilinde gerçekleştirildiği ve yasa dışı şiddete karşı korunma ve haksız saldırıyı defetme niteliğinde olduğu görülmektedir. 696 sayılı KHK’nın 121 inci maddesi yapılan düzenleme gerek Anayasa, gerek Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, gerek 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu, gerekse de 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununda düzenlenen hukuka uygunluk sebeplerinin yeniden açık bir şekilde ifade edilmesidir. Kesinlikle af hükmü olarak değerlendirilemez. Yine, söz konusu düzenleme, madde metninden de açıkça anlaşılacağı üzere darbe teşebbüsü fiilinin gerçekleştiği 15-16 Temmuz 2016 tarihleriyle sınırlı bulunmaktadır.

FETÖ’den hesap sormaya yanaşmayan, FETÖ’yü aklamak için kırk takla atanların, 15 Temmuz’u kahramanlıkla savuşturmuş vatan evlatlarının gelecek yıllarda doğabilecek risk, tehlike ve cezai sorumluluğun önceden bertaraf edilmesi için yapılan bir düzenlemeyi çarpıtıp başka sonuçlar çıkarmaya çalışmasını bütün Türk milleti gibi, biz de ibretle izliyoruz.” dedi.