Dolar 32,3733
Euro 34,9924
Altın 2.326,27
BİST 9.079,97
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 22°C
Parçalı Bulutlu
İstanbul
22°C
Parçalı Bulutlu
Cts 21°C
Paz 22°C
Pts 24°C
Sal 18°C

MHP’LI AYHAN: AKP SONUN BAŞLANGICINA GELDI

A+
A-

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı Emin Haluk Ayhan,”AKP yandaşları bile artık çivisi çıkmış Türkiye riski artıyor diyerek Türkiye’de kutuplaşma ve tartışmanın devam ettiği gündeme taşımaktadır.İhanet sürecinde yeni bir format ortaya çıkmıştır. Artık ihanet sürecinde diyalog derinlikli müzakereye evrilmektedir. AKP Öcalan’a tabi hale gelmiştir.”dedi.

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı Emin Haluk Ayhan,”AKP yandaşları bile artık çivisi çıkmış Türkiye riski artıyor diyerek Türkiye’de kutuplaşma ve tartışmanın devam ettiği gündeme taşımaktadır.İhanet sürecinde yeni bir format ortaya çıkmıştır. Artık ihanet sürecinde diyalog derinlikli müzakereye evrilmektedir. AKP Öcalan’a tabi hale gelmiştir.”dedi.

Ayhan’ın açıklaması şu şekilde:

Değerli Basın Mensupları,

Yaklaşık 11 yıldır devam eden beceriksiz AKP iktidarının şüphesiz ki en başarısız olduğu alanlardan birisi de Milli Eğitim alanıdır. Parlamento da 326 milletvekili olan AKP iktidarı Milli Eğitimi içinden çıkılmaz bir hale getirmiştir.

Bir milyona yakın çalışanı ve milyonlarca öğrencisi bulunan bakanlık AKP tarafından partiler üstü bir eğitim politikası ile yönetilmek yerine sürekli değişen politikalarla ve asla değişmeyen kadrolaşma ve yandaş kayırma anlayışıyla yönetilmektedir.

AKP iktidarı döneminde tam beş kez Milli Eğitim Bakanı değişmiş ama bu partizanca anlayış hiç değişmemiştir. Yaşanan sorunlar azalmak yerine daha da katmerleşerek artmaya devam etmiştir.

Akıl ve mantık süzgecinden geçirilmeden alınan ve pedagojik gerekçelere dayanmayan yeni eğitim sistemi kararı bir sürü yanlışın da tetikleyicisi olmuştur.

On binlerce sınıf öğretmeni norm fazlası konuma düşürülmüştür. Bunlar branş değişikliğine zorlanmıştır. Zoraki yapılan branş değişikliklerinin bir bölümü yargı tarafından iptal edilmiştir.

Kendi aldığı kararlar sonucu eğitimciler mağdur olurken asıl sorumlu MEB, büyük bir vurdumduymazlık ile sorunlara kulak tıkamıştır.

Yine okul dönüşümleri ve ilkokula başlama yaşı nedeniyle öğrenciler ve veliler kaosa itilmiştir. Yaşanan kaos sonucunda alınan kararlardan çark edilerek öğrenciler ve veliler deneme tahtası haline getirilmiştir.

11 yıllık AKP iktidarı döneminde MEB çalışanları mutsuz, huzursuz ve yarınından endişeli hale gelirken MEB’den eğitim hizmeti almayı bekleyen milyonlarca öğrenci ve bunların aileleri adeta yok sayılmıştır.

Ayakları yere basmayan ve Türkiye gerçeklerinden uzak seçim yatırımları ile göz boyanmaya çalışılmıştır. Bugünlerde de gündemden düşürülmeye çalışılmıştır. Amaç ihale ihtiyacını gidermektir.

AKP iktidarı, en büyük partizanlık örneklerini de MEB vermiştir. 11 yıllık dönemde yandaş sendikaları olduğu tüm kamuoyu tarafından bilinen sendikanın üye sayısı, iktidarında desteği artarak yüzbinlere ulaşmıştır.

Eğitim hizmet kolundaki diğer sendika üyelerine başta Türk Eğitim Sen olmak üzere baskılar uygulanmış ve üyeleri çeşitli vaatlerle istifa ettirilmeye ve yandaş sendikaya üye olmaya zorlanmıştır.

Atama ve yer değiştirmelerde, idareci olarak görevlendirmelerde, yönetici atamalarında ve çeşitli idari işlemlerde yandaş sendikanın üyeleri açıkça kollanmıştır.

Başta Türk Eğitim Sen olmak üzere başka sendika üyelerine açık haksızlıklar yapılmış ve bu çalışanların hakları gasp edilmiştir.

Yandaş sendika üyelerini kollamanın ve başta Türk Eğitim Sen üyeleri olmak üzere yandaş sendika üyesi olmayanlara yapılan haksızlıkların en son örneği geçtiğimiz günlerde yapılan yönetici atamalarında yaşanmıştır.

Bu atamalarda açıkça kul hakkı yenilmiştir. Yönetici koltukları pek çok liyakatsiz yandaşa sırf yandaşlara adeta ikram edilmiştir.

MEB, daha önce yönetici atamalarını sadece objektifliği herkes tarafından kabul edilen yazılı sınavla yapıyordu. Ancak, yapılan Teşkilat Yasası değişikliği ile yazılı sınava bir de sözlü sınav yani mülakat eklenmiştir.

Bu teşkilat yasası paralelinde yapılan yönetmelik değişikliği de yapılarak okul ve kurum müdürlüğü atamalarında yazılı sınava ek olarak bir de mülakat getirilmiştir.

Ağustosta yayınlanan yeni yönetici atama yönetmeliğinden sonra Valilikler yönetici atama duyurularını yaparak süreci başlatmışlardır.

Yönetmeliğe göre okul müdürü atamalarında yazılı sınav puanının yüzde 70’i,mülakat puanının yüzde 30’u ve değerlendirme formundaki puanların tamamı dikkate alınarak atamaya esas puan belirlenmektedir.

Yönetici atama ile ilgili sürecin başlaması ile birlikte duyuru yapan illerde hukuksuz ve mevzuata aykırı işlemler de başlamıştır.

Bazı il müdürlükleri okul müdürlüğü mülakat duyurusunda yönetmeliğe göre mülakattan sonra istenmesi gereken değerlendirme formunu da mülakattan önce istemiştir.

Böylece zaten yazılı sınav puanı belli olan adayların değerlendirme formundan elde edilen puanı da komisyona vererek yapacakları mülakatta kazandırılacak ya da kaybettirilecek adaylara kaç puan gerekiyorsa bunu bilmeleri sağlanmıştır.

Bu puanlar da tamamı yandaşlardan ve büyük bir kısmı da yandaş sendika üyelerinden oluşan mülakat komisyonunun adrese dayalı kazandırma ve kaybettirme puanları vermesi sağlanmıştır.

Yönetici Atama Yönetmeliğine göre, yazılı sınav sonuçları esas alınarak mülakata davet edilmesi esastır. Yazılı sınav sonuçları ortada iken, yönetici adaylarından değerlendirme belgesi istenmesi iyi niyetle açıklanacak bir durum değildir.

Nitekim İllerde yapılan mülakat sınavlarında çok büyük haksızlıklar ve adaletsizlikler yaşanmıştır.

Yazılı sınavda çok yüksek puan alan yandaş sendika üyesi olmayanların hakları yenerek mülakatta çok düşük puanlar verilerek yönetici olma şansları ellerinden alınmıştır.

Tam aksine yazılı sınavdan daha düşük puan almış yandaş sendika üyelerine mülakattan çok yüksek puanlar verilerek hakları yenen yöneticilerin önüne geçirilmiştir.

Bu uygulama ile pek çok yandaş haksız ve hukuksuz bir şekilde müdür yapılmıştır. Hemen hemen tüm illerde yaşanan bu haksızlıklarla ilgili somut bazı örnekler üzerinde duracak olursak;

İllerde mülakat adı altında tam bir komedi yaşanmaktadır. Yüzlerce aday ortalama 2,5 dakikalık mülakatlar sonucunda puanlandırılmaktadır.

Bu 2,5 dakika içerisinde; yüzde 20’lik mevzuat bilgisi, yüzde 10’luk analitik düşünme, yüzde 15’lik temsil kabiliyeti, yüzde 10’luk muhakeme gücü, yüzde 10’luk iletişim, yüzde 10’luk davranış, yüzde 10’luk yeniliklere hâkimiyet, yüzde 15’lik genel kültür değerlendirilmektedir.

Komisyonlar bu 2,5 dakika içerisinde öyle değerlendirmeler yapmışlardır ki yandaş sendika mensuplarının analitik düşündüğüne, temsil kabiliyetine, muhakeme gücüne, iletişim becerisine sahip olduğuna, davranışının uygun olduğuna ve genel kültürünün gelişmişliğine karar vermişlerdir.

Değerli Basın Mensupları,

Toplum gergin. Yay gibi gerilmiş. AKP’nin deyimiyle Türkiye’nin geldiği nokta bu.

İhanet sürecinin gecikmesi AKP’yi sıkıntıya sokmaktadır. AKP, açısından gerginliğin sebebi budur.

AKP ihanet sürecinin hedeflenen sonuca ulaşmamasını da hazmedememektedir. Ancak AKP’nin akıl hocaları başka gerginliklerin fay hatlarının kımıldadığını söylemeye başlamışlardır.

AKP iyiyi kötüyü tefrik edemez hale gelmiştir. AKP’nin Ankara’ya getirdiği PKK muadili PYD’nin lideri Başbakan Erdoğan için şu sözleri sarf ediyor. ”Bir yandan bizimle görüşmeler yapacaksın öte yandan da kendi köpeklerini, çakallarını ve tilkilerini üzerimize salacaksın. Kendine gel. Biz kendi savunmamızı özgür irademizle, halkımızla yapacağız ve zafere ulaşacağız.” diyor.

Aynı şahıs ilave ediyor. “Osmanlı’nın halkımız üzerinde oynadığı oyunların tekrarlanmasına izin vermeyeceğiz” diyor. Şimdi Sayın Erdoğan açıklasın bu oynanan oyunların ne olduğunu.

Mısır ve Suriye’deki gelişmelerin AKP’nin yeni jeo-stratejisini tehdit ettiği söyleniyor. Bu gelişmelerin AKP’nin vaciplerini engellediği belirtiliyor. Bu gelişmelerin AKP açısından üzüntü verici olduğu da ifade ediliyor.

Ancak, AKP’nin farzlarının ne olduğu belirtilmiyor. AKP’nin farzı ne pahasına olursa olsun bizim deyişimizle ihanet sürecini nihayetlendirmedir.

AKP ve yandaşları, bazılarının niyetinin ülkeyi içinden çıkılamaz hale getirmek olduğunu söylüyor. Ülke zaten içinden çıkılmaz bir hale gelmiştir. Zaten ülkeyi içinden çıkılmaz hale getirenlerin AKP’nin bile, ahbap çavuşu PKK tarafından tehdit edildiği unutulmamalıdır.

AKP demokrasi paketi ile süreç arkadaşlarının taleplerini yerine getirmekle zevk alabilir. Ancak, onların tatmin olup olmayacakları AKP’nin verebileceklerinin derecesi ile ilişkilidir.

Öcalan AKP Hükümeti ile temas istiyor. Doğrudan temas istediği kim?

Doğrudan Başbakan mı? Beşir Atalay mı? Yoksa Başdanışman Sayın Akdoğan mı?

Aslında AKP’nin bugün yaptığı Sayın Şükrü Alnıaçık’ın söylediği gibi “ AKP Bürokrasi, Basın, Ekonomi, Yargı ve Ordu’da ABD’nin göz yumduğu destek verdiği “Türk Baharı” ayarında “Turuncu devrim” kıvamında yapısal değişikliklere giderek, devleti kalıcı bir iktidar için dönüştürme hamleleri yapmaya başladı.” İfadelerinde saklı.

Artık AKP’nin belediye başkanlarının karşısına aday adaylarının çıkmasına izin vermeyeceği ve belirlenecek adayların ilan edileceği iktidar yandaşlarınca ifade edilmiştir.

Bunu gerçek nedeni, artık AKP’nin sonun başlangıcına geldiğini iyiden iyiye hissetmesidir.

AKP yandaşları bile artık çivisi çıkmış Türkiye riski artıyor diyerek Türkiye’de kutuplaşma ve tartışmanın devam ettiği gündeme taşımaktadır.

İhanet sürecinde yeni bir format ortaya çıkmıştır. Artık ihanet sürecinde diyalog derinlikli müzakereye evrilmektedir. AKP Öcalan’a tabi hale gelmiştir.

Müzakere önce evrilecek sonra devrilecek ve derinleşecektir.

AKP’nin kaçışı yoktur. AKP, PKK’ya kendisi teslim olmuştur. Milleti de teslim etmek gayretindedir. Ancak, AKP derinlikli olaylar için yeterli imkân ve araçları üretmekte PKK açısından yeterince kıvrak hareket edememektedir.

AKP yeterince ciddi olup olmaması hususunda test edilmektedir.

AKP sürecin bitmesini istememekte ondan beslendiğini düşünmektedir. AKP PKK birbirine olan güvenini yitirmiştir. AKP ihanet sürecindeki başarısızlığını başkalarının üzerine atmaya çalışmaktadır.

Değerli Basın Mensupları,

Büyüyen bir ekonomide işsizlik oranı yaklaşık yüzde 1 artmıştır. Tarım dışı işsizlik de aynı oranda artmıştır.

Kırsal kesimde tarım dışı işsizlik oranı yüzde 11,5’lere yükselmiştir. Kentlerde her 5 gençten 1’i işsizdir. Gençlerde işsizlik yüzde 20’lere dayanmıştır.

Denizli Sanayi Odası Başkanı Sayın Keçeci’de genç işsizlerden 600,000’ninden 200,000 bininin nitelik gerektirmeyen meslekler için başvuru yaptığına dikkat çekmektedir.

Mevsim etkilerinden arındırılmış işsiz sayısı geçen yıla göre 323,000 artarak 2,737,000’e yükselmiştir.

AKP’nin bakanlarının bile beklemediği büyüme oranı ortada iken bu işsizlik nasıl artmaktadır? AKP bu tezadı anlatmalıdır.

Kadınlarda çalışanların yüzde 40’ı tarım sektöründe çalışmaktadır.

Tarımda çalışanların yüzde 84’ü kayıt dışıdır. Kadınlarda bu oran yüzde 95’e yükseliyor. Böyle bir oranla kayıt dışılık nasıl önlenmiş oluyor?

Büyüme var diyoruz. İthalat artıyor. Cari işlemler açığı artıyor. Nasıl büyüme olduğu anlaşılıyor. Ancak, işsizlik de artıyor. AKP buna da bir açıklama getirmelidir.

GSYİH büyümesine ihracata katkısı binde 3 ithalat negatif 3,4 ikinci çeyrekte stok artışı hariç büyüme % 2,1.

İthalattan alınan KDV’nin Ocak-Ağustos döneminde bir önceki yıla göre toplam vergi gelirleri içindeki payı yüzde olarak 2 puan artmıştır. Aynı dönemde bu vergi yüzde 30 artmıştır. AKP Hükümetinin bunu da topluma anlatması gerekir.

Özel sektör yatırımlarının ilk altı ayda yaklaşık yüzde 5 azalmıştır. İnşaat sektörü ise aynı dönemde yüzde 9 azalmıştır.

Büyümenin sürdürülebilir olması için sonsuz dış kaynak mümkün değildir. Dış açık, izah edilemeyen gelirler ile rezervlerden finanse edilir olmuştur.

Ödemeler dengesi açıklarının finansmanı net hata noksan ile kapatılır olmuştur. Ülke İthalat yapmazsa vergi toplayamaz hale gelmektedir.

Ödemeler dengesi ve dış ticaret açıklarının dayanılmaz boyutlara ulaşması kamuoyunda hatasız kulun olmayacağı cihetle bu kadar arabeskin fazla olduğu görüşlerinin ifade edilmesine neden olmuştur.

Kredilerin artış hızı büyüme artış hızından çok yüksektir. Kredi artış hızı ile bankaların takipteki alacaklarının artış hızı yüksektir. İkincisinin artış hızının daha yüksek olduğu dikkate alındığında kredi kullananların bu yol ile zararını finanse ettikleri açık bir şekilde kamuoyunda tartışılır hale gelmiştir.

Çiftçi perişandır. Hayvancılıkta et ithalatı üreticiyi perişan etmek üzeredir.

Gümrük Bakanı, Suriye sınırının ne hale geldiğini hiç düşünmeden Suriye’ye müdahale türüne göre petrol fiyatı düşeceğini söylüyor. Müdahalenin rejime yönelik olmaması halinde petrolün fiyatlarının ucuzlamayacağı kehanetinde bulunmuş. Dünyaya ateşe verse bedavaya petrol dağıtacaklar zannediyorlar herhalde.

Ülkeyi parlamentoda önemli sayısal desteği olan ve önemli halk desteğinin hala arkasında olduğunu iddia eden beceriksiz AKP yönetimi yolun sonuna gelmiştir. Ömrü, ihanet sürecini tamamlamaya yetmeyecektir.