Dolar 32,5484
Euro 34,8443
Altın 2.433,95
BİST 9.722,09
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 22°C
Az Bulutlu
İstanbul
22°C
Az Bulutlu
Per 20°C
Cum 20°C
Cts 18°C
Paz 19°C

MHP’LI ÇETIN: MHP’NIN BIR OYU, ALDANMIŞLARIN BÜTÜN OYLARINDAN ÜSTÜNDÜR

MHP’LI ÇETIN: MHP’NIN BIR OYU, ALDANMIŞLARIN BÜTÜN OYLARINDAN ÜSTÜNDÜR
06/04/2014 15:12
A+
A-

MHP Genel Başkan Yardımcısı Şefkat Çetin,”Türkiye yerel yönetimleri belirlemek üzere sandığa giderken, bütün gündem AKP’nin rezillikleriyle örtülmüş ve ne yazık ki bu süreçte kaybeden yine Türk milleti olmuştur” açıklaması yaptı.

Çetin, yerel seçim sonuçlarını değerlendiren yazılı açıklamasında,”Hangi konuda ve hangi alanda yapılırsa yapılsın, bütün yarışlarda evvela fazilet mücadelesi verilmelidir. Her ne şekilde olursa olsun kazanmak, bu milletin ölçülerinde geçer not alabilecek bir değer hükmü değildir. Namussuzca kazanmaktansa, şereflice mücadele vermiş olmak her zaman iyidir. Bu yüzden başka siyasi partiler hangi yollara tevessül ederse etsin, seçimlerde en fazla oyu almak için aldatmak ve kandırmak, her yolu mubah saymak Milliyetçi Hareket Partisi’nin kitabında yoktur. MHP’ye verilen her oy helalinden, isteyerek ve inanarak atılmıştır. Milliyetçi Ülkücü Hareket’in bir oyu dahi aldanmışların bütün oylarından daha kıymetli ve üstündür” dedi

Milliyetçi Hareket Partisi Teşkilat İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Şefkat Çetin, yerel seçim sonuçlarını değerlendiren yazılı açıklamasında, ”Türkiye ahlaki, hukuki ve insani değerlerin önemsizleştirildiği, gergin ve yıpratıcı bir seçim sürecini geride bırakmıştır. Siyasi partiler Türkiye’nin sorunlarını ve yerel yönetimlerdeki projelerini konuşma fırsatı bulamamış, gerilim ve kamplaşma siyaseti seçim kampanyalarında belirleyici olmuştur. İktidar partisinin yolsuzluk ve rüşvet skandallarının yanı sıra bölücü tehdide yönelik zafiyet gösteren politikaları seçimlerin gündemini belirlemiştir.Türkiye yerel yönetimleri belirlemek üzere sandığa giderken, bütün gündem AKP’nin rezillikleriyle örtülmüş ve ne yazık ki bu süreçte kaybeden yine Türk milleti olmuştur. Millet siyasetçiden kendi sorunlarına ilgi beklemek ve çözüm önerileri duymak yerine, iktidarın mazeretlerini ve yakınmalarını dinlemiştir. Başbakan Tayyip Erdoğan seçim sürecinin başından sonuna kadar her zamanki mağdur edebiyatıyla milletin karşısında tam bir tiyatro oynamıştır. İcat ettiği yeni düşmanlarla yaptığı sanal savaşı, devlet imkânları ve medya gücüyle millete öyle bir anlatmıştır ki millet kendi sorunlarını unutarak Tayyip Erdoğan’a acımış ve yardım elini uzatmak zorunda hissetmiştir” dedi.

”AKP MİLLETİ BİR KERE DAHA ALDATMIŞ, GERÇEKLERİ GİZLEMEYİ BAŞARMIŞTIR”
Çetin, ”Tayyip Erdoğan 30 Mart seçimlerini bir milli mücadele konseptine oturtarak her zaman yaptığı gibi milleti aldatmış ve kandırmıştır. Oysaki verdikleri tek mücadele, 17 ve 25 Aralık operasyonlarında ortalara saçılan yolsuzluk ve rüşvet iddialarını örtme çabasıdır. Dört bakanı, bürokratları ve yakın aile çevresini içine alan dosyaların yargıya intikalini engelleyen Tayyip Erdoğan, seçim sandığına bir halk mahkemesi misyonu yüklemiştir.
Seçim sonuçlarına bakıldığı takdirde, ortaya atılan iddiaların büyüklüğü ve vahameti karşısında milli vicdanın bir mahkeme görevi görmek istemediği anlaşılmaktadır. Seçim sonuçlarının haklarındaki iddiaları yok ettiğini düşünerek aylardır sakladığı oğlu Bilal’in elini balkonda havaya kaldıran Tayyip Erdoğan, aslında yargıyı atlatma planını deşifre etmektedir. Milli iradenin vücut bulduğu seçim sandıklarının, adli bir yargılamanın yerine geçmesi mümkün değildir. Sandık yerel yöneticileri seçmek için milletin önüne konmuştur. Yolsuzluk ve rüşvet iddiaları için adaletin tesis edileceği yer olan bağımsız yargı ise derhal çalıştırılmalıdır.
Türkiye’yi uzun süredir kamplaştırma ve gerilim siyaseti ile yöneten AKP, 30 Mart seçimlerinde de milleti kamplara bölme pahasına aynı stratejiyi sürdürmüştür. Kontrolü altında tuttuğu medya, sermaye ve devlet imkânları sayesinde kamuoyuna pompaladığı güven ve istikrar yalanlarıyla sandıktan çıkan sonucu ciddi manada etkilemiştir. Kısacası AKP milleti bir kere daha aldatmış, gerçekleri gizlemeyi başarmıştır. Oysaki AKP idaresindeki Türkiye tablosu, millete gösterilen sanal pembe tablonun aksine gittikçe kararmaktadır” diye konuştu.

”AKP TANSİYONU DÜŞÜRMEK YERİNE BURADAN BESLENMEYE ÇALIŞMAKTADIR”
Çetin, şunları söyledi: ”Türkiye ekonomisinin istikrarı ve sürdürülebilirliği her geçen gün zayıflamaktadır. Üretimi ve yatırımı hedefleyen iç ya da dış yatırımcının kalmadığı Türkiye ekonomisi, tamamıyla ranta dayalı yapay yöntemlerle ayakta tutulmaktadır. Çiftçinin, esnafın, işçinin, memurun ve emeklinin kıt kanaat geçindiği ortadadır. Geçen her gün geniş kitlelerin ekonomik durumları daha da kötüye gitmektedir. Devlet kaynaklarını kullanarak zenginleşen AKP’li zümreye ait devasa yolsuzluk ve rüşvet skandallarına karşılık milletin çocuklarının ucuz halk ekmek kuyruklarındaki manzarası Türkiye’nin en hakiki gerçeğidir. Ayakkabı kutularına sığdırılan milyon dolarları haberlerde izleyen milyonlarca işsiz gencimiz ve çaresiz ana babayı hükümete komplo yalanıyla kandırmak ve insanlarımızın Türkiye ile ilgili refleksinden yararlanmak AKP siyasetinin içine düştüğü çukuru göstermektedir.
Diğer taraftan toplumsal huzursuzluk gittikçe artmakta, AKP tansiyonu düşürmek yerine buradan beslenmeye çalışmaktadır. Etnik ayrıştırma siyaseti Türkiye’nin bütünlüğünü tehdit eder noktadadır. Bölücü çevreler kendi haritalarını alenen çizmekte, hükümet seyretmektedir. İflas eden dış politika, komşularımızdaki sorunların Türkiye’nin içine kadar taşınmasına yol açacak bir acziyet içerisindedir. Bu kadar kötü Türkiye tablosuna rağmen AKP hükümetini 30 Mart seçimlerinde ayakta tutan hakikatin, sanal düşmanlar karşısındaki mağdur edebiyatı olduğu çok açıktır. AKP hükümeti icraatlarındaki başarılarıyla değil, Türkiye Cumhuriyeti hükümetine saldırı olduğuna dair sahte algıyı millette uyandırarak, yani milli duygularla oynayarak varlığını sürdürebilmiştir.

”MİLLİYETÇİ ÜLKÜCÜ HAREKET DOĞRU BİLDİĞİ YOLDA DEVAM EDECEK VE BU YÜCE MİLLET BİR GÜN EĞRİ İLE DOĞRUYU MUTLAKA AYIRACAKTIR”
Hangi konuda ve hangi alanda yapılırsa yapılsın, bütün yarışlarda evvela fazilet mücadelesi verilmelidir. Her ne şekilde olursa olsun kazanmak, bu milletin ölçülerinde geçer not alabilecek bir değer hükmü değildir. Namussuzca kazanmaktansa, şereflice mücadele vermiş olmak her zaman iyidir. Bu yüzden başka siyasi partiler hangi yollara tevessül ederse etsin, seçimlerde en fazla oyu almak için aldatmak ve kandırmak, her yolu mubah saymak Milliyetçi Hareket Partisi’nin kitabında yoktur. MHP’ye verilen her oy helalinden, isteyerek ve inanarak atılmıştır. Milliyetçi Ülkücü Hareket’in bir oyu dahi aldanmışların bütün oylarından daha kıymetli ve üstündür.
Allah’ın ayetleriyle dalga geçen zat Tayyip Erdoğan’ın balkonunda yer bulmaya devam ettiğine göre, apaçık görülmektedir, bu millet oylarını aldandığı için vermiştir. Yolsuzluk ve rüşvetle birinci parti olmaktansa, bu milletin bir kısmının Milliyetçi Hareket’i yeterince anlamaması evladır. Milliyetçi Ülkücü Hareket doğru bildiği yolda devam edecek ve bu yüce millet bir gün eğri ile doğruyu mutlaka ayıracaktır.
Ülkücüler tarihleri boyunca nice defalar yalnız kaldıkları kutlu yürüyüşlerinde defalarca haklı çıktıkları bir davanın mensubudurlar. 30 Mart seçimleri, bazen karınca misali safını belli etmenin dahi önemli olduğu zamanlardan birisidir. MHP sadece seçim hesabıyla değil, milli bir refleksle milletimize yaptığı uyarıları tekrarlamaya devam edecek ve gelecek tehlikelere karşı onu uyanık tutacak, şerefle yaşanılan mutlu ve müreffeh yarınlar için gayret gösterecektir.
Seçim sonuçlarıyla ilgili analizlerimiz göstermektedir ki, Milliyetçi Ülkücü Hareket’in izlediği yol yanlış değildir. Daha çok çalıştıkça, yerelde doğru isimlerle milletimizin karşısına çıktıkça MHP’ye olan teveccüh artmaktadır. MHP’nin geleneksel kimliğinin ön planda olduğu aday tercihlerinin seçmeni cezbettiği ve başarıyı getirdiği anlaşılmıştır. Anadolu’nun büyük bölümünde birinci veya ikinci parti haline gelen Milliyetçi Hareket Partisi’nin eski kalelerinde yukarıya doğru önemli bir ivme yakaladığı görülmektedir. Bu haliyle iktidarın tek ve gerçek alternatifinin MHP olduğu rakamların ortaya koyduğu bir hakikattir. Seçim çevrelerinin çok büyük bölümünde ya AKP’nin ya da CHP’nin rakibi olarak sadece MHP’nin kaldığı anlaşılmaktadır.

”ÜLKÜCÜLÜĞÜN TEK BİR TEMSİL MAKAMI VARDIR, O DA MİLLİYETÇİ HAREKET PARTİSİ’DİR”
AKP ve CHP arasındaki oy geçişkenliğinin son derece azaldığı siyasi zeminde, MHP bütün partilerin seçmenlerinin oy verebileceği bir ortak zemin haline gelmiştir. Türkiye’nin en fazla ihtiyacı olan asgari müştereklerin, yani AKP’li ve CHP’li seçmenin ikinci partisi olan MHP, kelimenin tam anlamıyla bir milli merkez haline gelmiştir. Türk siyasetinin merkezine oturan Milliyetçi Hareket Partisi, misyonuna uygun hareket ettiğinde iki uçtaki AKP’nin ve CHP’nin oylarını rahatlıkla kazanabilecek bir avantaja sahiptir. Öteki iki partinin seçmeninin kendi partilerinde ve diğerinde bulamadıkları değerleri MHP’de gördükleri, MHP’de temsili kabul edebilecekleri anlaşılmaktadır. Ancak Milliyetçi Ülkücü kimliğin güçlü tutulmaması durumunda, bu oy geçişkenliğinin MHP’nin aleyhine dönebileceği ve her daim kullanılmaya hazır AKP’li ülkücüler ve CHP’li ülkücüler gibi siyasi ucubelerin bu yönde çalışmalar yürüttükleri bilinmektedir,
Bu yüzdendir ki 30 Mart seçimlerinde Milliyetçi Ülkücü Hareket’in misyonu ile hiç ilgisi olmayan partiler dahi milliyetçi ve ülkücü kimliği kullanmaya tevessül etmişlerdir. Ne kadar kutsal kavram ve kurum var ise kirleten siyaset kurumunun, bu arenada temiz kalmayı başarabilmiş Ülkücülüğe göz diktiği anlaşılmaktadır. Aynı zamanda Türkiye’de siyasetin fikri manada tükendiğini ve Ülkücülükten başka kitlelere anlatacak bir davanın kalmadığını göstermektedir.
Siyasetin bir rant aracı olarak kullanıldığı seçim atmosferinde kelimenin tam anlamıyla pazarlamacılığa soyunanların Ülkücülük örtüsü altında değişik siyasi partilerle kıydıkları nikah olsa olsa muta nikahıdır. Milliyetçi Ülkücü Hareket’in hiçbir gerçek mensubu fikren ve ahlaken böylesi bir gayrımeşru ilişkiyi hoş görmez. 12 Eylül ihtilalinden bu yana Ülkücü oyları başka partilere pazarlamak gibi bir mesleği icra ederek Ülkücülükten geçinen bu zevat ruhen ve fikren kirlidir. Yaptıkları işin lügatteki karşılığıyla anılmayı çoktan hak etmektedirler.
Ülkücülüğün tek bir temsil makamı vardır, o da Milliyetçi Hareket Partisi’dir. Bunun aksi yönde çaba sarf edenler sadece küçük şahsi menfaatlerinin değil, aynı zamanda büyük bir siyaset mühendisliğinin oyuncağı olmuşlardır. Türkiye’de siyaseti birbirine benzeyen gayrı milli iki partiye mahkûm etmeye ve Türk milliyetçiliğini bu yapı içinde eritmeye çalışmak, sadece davaya değil millete de ihanettir.
Milliyetçi Hareket Partisi 30 Mart seçimlerinde ortaya konan millet iradesini saygıyla karşılamaktadır. Büyük Türk milletinin Milliyetçi Hareket Partisi’ne mesajı, AKP ve CHP ile olan sınırlarımızı belirginleştirdiğimizde, kendi kimliğimizle ve yani Ülkücülüğümüzü temsil eden doğru isimlerle milletimizin karşısına çıktığımızda tercih edileceğimiz yönündedir. Sayın Genel Başkanımızın yaklaşık 350 seçim bölgesini adeta bir tarla sürer gibi karış karış dolaşarak yürüttüğü çalışmalar sonrası Anadolu’da başlayan uyanış umut vericidir. Vatandaşın Milliyetçi Hareket Partisi’ne ilgisi, birilerinin arkasına saklamaya çalıştığı rakamlarla gizlenemeyecek kadar büyüktür. Türkiye’de birleşik Kürdistan projesini uygulayanların 1984’ten bu yana bütün yatırımlarına ve yığınaklarına rağmen stratejik öneme haiz Mersin ve Adana, serhat şehrimiz Kars gibi illerimizin milletimiz tarafından MHP’ye emanet edilmesinin anlamı büyüktür. Milliyetçi Ülkücü Hareket kazandığı illerle bölücü zihniyetin boğazından yakalamıştır ve denize açılma sevdalarını denize dökülme kâbusuna çevirmiştir.
O halde yapılması gereken bilinçli, planlı ve süreklilik arz eden bir programla Milliyetçi Hareket Partisi’ni büyük Türk milletiyle buluşturmak üzere yola revan olmak, çalışmak ve çalışmaktır.”