Dolar 32,5470
Euro 34,7468
Altın 2.495,43
BİST 9.524,59
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 14°C
Hafif Yağmurlu
İstanbul
14°C
Hafif Yağmurlu
Cts 20°C
Paz 21°C
Pts 21°C
Sal 22°C

MHP’Lİ GÜNAL: AHLAKİ YOZLAŞMA VE İŞSİZLİĞİ ÖNLEMEK İÇİN EĞİTİM ŞART!

MHP’Lİ GÜNAL: AHLAKİ YOZLAŞMA VE İŞSİZLİĞİ ÖNLEMEK İÇİN EĞİTİM ŞART!
15/02/2016 13:34
A+
A-

TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda Milli Eğitim Bakanlığı, YÖK ve ÖSYM’nin 2016 yılı bütçeleri üzerindeki görüşmeler sırasında söz alan MHP Antalya Milletvekili Doç. Dr. Mehmet GÜNAL, Türkiye’deki en önemli sorun olan sosyal ve ahlaki yozlaşmanın önüne değerler eğitimi ile geçilebileceğini, toplumda gün geçtikçe artan kutuplaşma ve ötekileştirmenin çocuklarımıza da yansıdığını bunu önlemek için iyi eğitimin şart olduğunu bunun için de önce eğiticilerin, öğretmenlerin ve idarecilerinde motivasyonunu yüksek tutmamız gerektiğini söyledi.

Günal’ın konuşmasından başlıklar şöyle;

Ahlaki Yozlaşma Ancak Eğitimle Önlenir!

Beşikten mezara kadar devam etmesi gereken bir süreç olduğu için hayat boyu eğitim diyoruz ama bazı aksaklıkları da tespit etmemiz lazım. Bu çerçevede şuan Türkiye’deki en önemli sorun olan sosyal ve ahlaki yozlaşmanın önüne değerler eğitimi ile geçebiliriz. Çünkü gün geçtikçe kutuplaştırıyoruz, ötekileştiriyoruz ve sorunlara hepimiz kendi açımızdan bakıyoruz. Maalesef bu çocukların üzerine de yansıyor. Tablet verdik, sorunu çözdük zannediyoruz ama belki bilgi küpü oluyorlar ama hedefsizleşiyorlar. Çocuklarımıza ilköğretimden başlayarak biraz daha özgüven vermek, değerlerimizden uzaklaşması önlemek, özgür olurken kendi başına davranması değil özelliklerine göre yönlendirmemiz lazım. Kapıyı çalıp hocasına soru sorabilecek medeni cesareti olmayan üniversite öğrenciden ne beklersiniz? Öğretim üyesi olduğum senelerde Ankara’nın 4 -5 ayrı özel ve devlet üniversitesinde ders verdim ve hepsini gözlemlediğim için bu sorunumuzun farkındayım. Bu mesele, YÖK’ü kaldıralım, onu atayalım, bunu görevden alalım anlayışıyla çözülmez. Peki ne yapmamız lazım? Örneğin öğretmen ataması yaptık ama işimizi çözmüyor. 800 bin atama bekleyen öğretmenden bir senede 40 bin, 30 bin atanıyor. On senede 250 bin öğretmen atanmış.  Eğitimi okul ve derslik olarak görürsek yanlış yaparız, önce eğitim sistemimizi yöneten öğretmenleri yetiştirmemiz lazım. Hiç öğrencisi olmayan bazı temel eğitim bölümleri kapatılıyor, kapatmak bir çözüm değil. Neden fizik, kimya, gibi bölümler dolmuyor? “Bunlar formasyon eksikliği olduğu için mi, öğretmen olamadıkları için mi, bu alanlara ilgi azaldığı için mi, yoksa Türkiye’de ihtiyaç kalmadığı için mi?” diye araştırılması, bunu yaparken de eğiticilerin, öğretmenlerin ve idarecilerin motivasyonunu yüksek tutmamız lazım değil mi?

Mesleki Eğitim ve Yükseköğrenim Reformu Yapılmalı!

Meslek liselerimizde temel bir sorun var. Meseleyi sadece imam hatip meselesine indirgersek Türkiye’nin geleceğini karartmış oluruz. Yani meslek liselerini, meslek yüksekokullarını mühendislikle ilgili birimlerle eğer entegre edemediğimiz için, meslek yüksekokulları çocukların ailesinden kaçıp özgür olmak için veya mahallede “üniversiteyi kazanamadın mı yavrum, benim oğlanla bir görüş ya da benim kıza bir bak, evlenir misin?” dememeleri için kaçtıkları yer hâline gelmiş. Oraya gönderilen hocalar da sürgün gibi, en niteliksiz olanları, çünkü “Seni meslek yüksekokuluna bir süreyim de gör” diyorlar veya bir meslek yüksekokulunda idareyle kavga etmiş, diğer meslek yüksekokuluna gönderiyor. Ne yapmamız lazım? Tam tersine, hangi alanda teknik elemana ihtiyacımız var? Hangi alanda ara elemana ihtiyacımız var? Hangi alanda mühendise ihtiyacımız var? Mesela, Kalkınma Bakanlığına danıştınız mı? Önümüzdeki süreçte hangi sektörlere öncelik veriyorlar? İlaç, tıbbi cihaz sektörüne ne kadar tekniker lazım? Yani sadece doktorla iş bitiyor mu? Bu görev YÖK Başkanına düşüyor. YÖK’ü bir kontrol mekanizması gibi değil de bir koordinasyon birimi olarak görüp, yükseköğretim ile ilgili dünyada ne oluyor, onlara nasıl ulaşacağız bunları değerlendirmemiz lazım. Sadece rektör atamasıyla uğraşan, “Kimi üçüncü sıraya yazalım veya şu kurulda şu olsun, şu dekanı mı onaylayalım, bu dekanı mı?” dersek sadece siyasetin karıştığı bir bürokrasi olur ve asli fonksiyonumuz kayboluyor. Dünyada yükseköğrenimin gittiği yer, yükseköğrenim modelleri, bölümler, programlar olmak üzere dünyadaki şeyleri takip eden Türkiye’ye de sistemi buna doğru götürecek bir YÖK lazım. Dünyada 3 milyara yakın iş arayan var. Yaklaşık 1,2 milyar iş var, yani yarısını bile karşılayamıyor. Gelişmiş ülkeler açısından nüfus artışını da dikkate alırsak bu daha önemli bir sorun. Yani Türkiye olarak Milliyetçi Hareket Partisi olarak projeksiyonlarımızda da vardı, yılda 750- 800 bin civarında istihdam yaratırsak ancak işsizliği önümüzdeki süreçlerde azaltabiliyoruz, belli bir düzeye indirebiliyoruz. Bunu yaparken de ama buna uygun bir istihdam yapısı ortaya koymamız lazım.

Şişli’deki Teknik Okullar Ranta Kurban Ediliyor!

Şişli’deki Teknik Okullar Kampüsü sorunu hâlâ duruyor. Geçen sene de söylemiştim, özet olarak bir daha söylüyorum, bir anda bütün teknik okulların olduğu, motor teknik lisesi, endüstri meslek lisesi, Türkiye çapında onlarca atölyenin olduğu bir yer bu rantçı zihniyetle birilerine AVM yeri olarak verildi. Bir anda bir de iki buçuk emsalle hemen iş yeri yapıp rant da yaratıyorsunuz. Başka yer yok mu? 1952 senesinde okul yeri olarak planlanmış ve de buranın parası eğer Bulgar Vakfı iddia ederse, “Millî Eğitimde kalsın, devlet parasını versin.” diye de şerh düşmüş. Bizim derdimiz sadece kime verildiği ve kimin rant yaratacağı değil. O atölyeleri nasıl kurduracağız? Türkiye’nin motor sanayisiyle ilgilenen, yan sanayisiyle ilgilenen kuruluşlarının orada uygulama atölyeleri var, orada okuyanların hepsi gariban çocukları, meslek edinmek üzere gelmiş. Hem ara elemanımız yok çalıştıracak hem de elimizde, herkesin kolayca ulaşabildiği İstanbul’un göbeğinde olan okulu kaybedeceğiz, yeni yer yapacağız. Peki, o atölyeleri nasıl kurduracağız? Mesele okul yeri yapmak değil ki. Oraları tam tersine, revize edip o kampüsü daha etkin hâle getirmek veya birine bir şey devrediyorsak da o zaman onun alternatifini yapmamız lazım. Hâlâ o konuda ısrarcıyım ve takip ediyorum, konunun son durumu nedir?

Fatih Projesinde Türkçe İşletim Sistemi PARDUS Kullanılsın!

FATİH Projesi’nde çok önemsediğim, YÖK’ü de dolaylı olarak ilgilendiren ama asıl TÜBİTAK’la ilgili olan kısımlar vardı. Bu başladığında Pardus işletim sisteminin buna üzerinde kullanılması düşünülüyordu. Ne olduysa bir anda yeniden işin kolayına kaçtınız ve Windows’u yükledik. Türk Konseyini, Türk dili ve tarihiyle ilgili ortak yeni nesil uygulamalarla, TÜBİTAK’la beraber, bir Türkçe işletim sistemi kurmak memlekete çok önemli bir hizmet olacaktır. Yani baştan itibaren, okullarda da yeni tabletlerde de işin kolayına kaçmadan bir Türkçe işletim sistemi yapabilirsek eğitime de, geleceğe de inşallah katkımız olur, okulları kapatmaktan ziyade dönüştürüp ihtiyaca uygun hâle getirebiliriz.

Yandaş Sendika Korunuyor! Mahkeme Kararları Uygulanmıyor!

Türk Eğitim-Sen’li arkadaşlarımızla birlikte soru önergeleri ile de sözlü olarak dile getirdiğimiz müdür atamalarıyla ilgili bilmediğimiz başka bir şeyler mi oluyor, neden mahkeme kararları uygulanmıyor? Bu iptal edilmesi gereken mahkeme kararına tabi olan, yapılan atamalarda müdürlüğe atananların daha önceki üyelikleri bazında sendikalı dağılımı var mı? Yani müdür olanların kaç tanesi Kesk, T.Kamu Sen ve Eğitim-Bir-Sen’e bağlıdır? Söylenenlerin ne kadarı doğrudur? “Nasıl olur?” diyoruz ama AKP Hükümetinde  başka bakanlıklarda da oluyor. Bir taraftan, “En büyük kavgamız paralelle.” diyorsunuz, “Devletin içinde şöyle oldu, böyle oldu, …” diyorsunuz ama bunların hepsi sendika olmadan önce de, AKP iktidara gelmeden önce de öğretmendi. Ben bir doçent olarak söylüyorum, bugün burada daha çok yükseköğrenime mensup arkadaşlarımız, profesörlerimiz var. Kanunlar herkese aynı uygulanmıyor mu? Bunu AKP iktidarı daha önce İdari Yargılama Usulü Kanunu’nda denedi ama geçiremedi. Torba kanunda onun kavgasını ettik, bir şekilde Anayasa Mahkemesinden döndü. Yoksa otuz gün de vermeyecekti, hatta “Kafama göre atarım.” diyordu ama şimdi bir tarafı harcayacağım derken bütün sistemi zarara uğratmak olmaz. Önemli olan sizin ne yaptığınız değil, eğer algı olarak adaletsizliğe uğradığını düşünüyorsa o öğretmenden hayır gelmez. Doğrudur, yanlıştır ama ortada mahkeme kararı varsa buna uymayayım, başka formül bulayım demek doğru değildir.