Dolar 32,3674
Euro 34,9789
Altın 2.323,92
BİST 9.079,97
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 22°C
Parçalı Bulutlu
İstanbul
22°C
Parçalı Bulutlu
Cts 21°C
Paz 22°C
Pts 24°C
Sal 18°C

MHP’LI GÜNAL: AKP SAMIMIYSE RÜŞVETÇI BAKANLARI YÜCE DIVANA GÖNDERSIN!

A+
A-

17 ve 25 Aralık Rüşvet ve Yolsuzluk Operasyonu kapsamında Ekonomi Eski Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan hakkında bir Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önerge üzerine konuşan MHP Antalya Milletvekili Doç. Dr. Mehmet Günal, AKP’nin yolsuzlukların tartışılmasını milletten kaçırdığını ve rüşvetçi bakanları aklamaya çalıştığını ancak gerçek yargılamanın Yüce Divanda yapılması gerektiğini söyledi.

Önce hayali altın ihracatı, sonra da gıda ve ilaç ihracatı yoluyla kara para aklandığı ve bunun karşılığında rüşvet alındığı iddialarının ciddi olduğu ve araştırılması gerektiğini belirten Günal, ilginç bir örnek olarak 5 bin tonluk gemiye 150 bin tonluk konşimento düzenlenmesini gösterdi. Rüşvet trafiğini takipten kurtulmak için şifreli olarak eşleştirilmiş telefonlarla yöneten bakanlar ve yakınları serbest dolaşırken, rüşvet ve yolsuzlukları ortaya çıkaran polis, savcı ve hakimlerin görevden alınması ve haklarında soruşturma açılmasını garabet olarak nitelendiren Günal, adaletin er ya da geç tecelli edeceğini ve bakanların Yüce Divanda yargılanacağını söyledi.

Günal’ın konuşmasının özeti şöyle:

AKP Soruşturma Değil AK-lama Komisyonu Kurduruyor!

Eski Bakanlar hakkındaki soruşturma önergelerini “Aman millet duymasın!” diye AKP’nin isteğiyle TBMM TV’nin yayında olmadığı pazartesi günü görüşüyoruz. Bunu normal karşılıyorum çünkü AKP suçluluk psikolojisi içerisinde bunları mümkün mertebe kapatmak istiyorlar, “Herkes duymasın, uğraşmayalım.” diyorlar. Bunun suçluluk psikolojisinden kaynaklandığını da biliyorum. Gerçi siz de aslında az önce kabul etmiş olduğunuz, komisyon kurulması kararıyla beraber kısmen bu iddiaların ciddi olduğunu kabul etmiş oldunuz. Ama az önce Sayın Canikli’nin imasından ortaya çıktı ki bunlar hemen bu komisyon aracılığıyla oylanacak, aklanacak zannediyorsunuz. Adınız aklama partisi oldu artık ama aklama partisi bu sefer burada komisyondaki çoğunluğunu sağlayarak aklayamayacak. Lütfen kimsenin aklıyla dalga geçmeyin, millet bunu yutmuyor. Burada kalkıp bir hakaret oldu diye muhalefete mensup milletvekiline kınama cezası verirken, AKP’li Meclis Başkanvekili küfürbaz kendi milletvekilinize üç oturumluk cezayı önerdiği zaman, eller kalktı ve bir grup disiplini içerisinde bunu dahi akladınız. Ama burada bu alacağınız karar, komisyonda çoğunluğunuza güvenerek alacağınız karar o bakanları aklamayacaktır.

Önce Hayali Altın İhracatı, Sonra Gıda ve İlaç İhracatıyla Kara Para Aklanmış!

Dün gece ne konuşacağım diye çok fazla düşündüğüm için dalıp gitmişim. Bir rüya gördüm, kan ter içerisinde uyandım. Bir sürü sorular sordular, bir sınava tabi tutulmuş gibiyim. Şaşırdım, panik içerisindeyim, böyle de sanki çok önemli bir sınav içindeymişim gibi telaşeyle baktım. Dediler ki: “Hızlıca, film gibi önünden geçireceğiz. Burada ne görürsen onları söyleyebilirsin.” Kalkar kalmaz hemen aklımda kalanları yazdım. Ben bunların çoğuna cevap veremedim, bir kısmını AKP’li Milletvekillerine soracağım, belki yardımcı olurlar

Mesela diyor ki: “Buradaki hayalî altın ihracatını savunmanın karşılığı nedir?” Altta yazıyor: “1 milyon, 2 milyon, 3 milyon, 4 milyon euro.” Az önce 2 milyon mu demişti Ali Bey?
Yani, hemen ertesi gün hesabına geçmiş, iddialar böyle, bilmiyorum. Acaba hangisidir diyorum?
Öbür tarafta şöyle bir soru daha var, diyor ki: “Hayalî altın ihracatı tehlikeye girince çok pahalı olan gıda ve ilaç ihracatı transit ticareti üzerinden bu işlemi yapmayı hangi cin fikir akıl etmiştir?” Yazıyor altında: “Zafer Çağlayan, Süleyman Aslan…” Alta doğru yazmış. Şimdi yine baktım, acaba “Hepsi” şıkkı var mı diye, onu da göremedim. Sonra baktım, aralarda açıklamalara baktım, resmî olarak bu Süleyman Aslan’ın icadıymış. Yani, transit ticaret olunca daha pahalı fatura kesebiliyorlar.

Altından acaba buna neden geçildi diye düşündüm. Acaba neden geçmişler dedim. Meğer altın ihracatına Amerika ambargoyu koyup Halk Bankasına da ihtarı çekince bunlar yeni fikir bulmuşlar, gıda ve ilaca geçmişler. Yani, gerçekten inanamadım.

Eşleştirilmiş Şifreli Telefonlarla Rüşvet Trafiğini Yönetmişler!

Başka bir soru daha geçti burada. Şimdi, hakikaten, birçok soru var. En çok merak ettiklerimden biri buydu, biraz ipucu buldum ama. Şöyle bir mesaj geçmiş: “18 kapalı, 11’e geç ne demek?”

A) 18 no.lu yolda inşaat var, 11 no.lu yoldan git.
B) 18 no.lu telsiz frekansından 11’e geç.
C) Sonu 18’le biten telefondan 11’le bitene geç, dinlemeye takılmayalım.”
D şıkkı hiç aklımıza gelmedi, ne diyor: “D) 18 no.da eşlenmiş 2 telefondan 11 no.da eşlenmiş diğer 2 telefona geç.” Sonra baktım, hakikaten garip. Bütün telefonlar başkaları adına kayıtlı ve bakanlar arasında şifrelenmiş.

5 Bin Tonluk Gemiye 150 Bin Ton Yük Nasıl Sığar? Cevap: Sahte Konşimentoyla!

Şimdi, bizde bir tane denizci var, sizde de var mı bilmiyorum. Sağ olsun Ali Torlak Bey… Ali Bey, ben merak ediyorum, 5 bin tonluk bir gemiye 150 bin tonluk bir fatura nasıl gönderilir, denizcilik kuralları içerisinde bu mümkün müdür? Bu da bir soruydu, bunu cevaplayamadım, sizlere bırakıyorum. Ali Bey’in şahitliğinde, mümkünse, bilemiyorum, 5 bin tonluk bir gemiye 150 bin tonluk malı nasıl yüklediler, onu da anlayamadım.

Yani en çok çuvalladığım sorulardan bir tanesi buydu. Sonra sordum, sahte konşimento düzenlenerek oluyormuş, “5 bin”in yerine “150 bin” yazıyormuşsunuz. “Konşimentoda 150 yazdığı zaman önemli değil.” diyorlar, kontrol eden de yok.

Başka bir soru daha var. Diyor ki: “Bu işlerin kolaylaştırılması karşılığında Rıza Sarraf’tan alınan komisyon kaçtır?”

A) Binde 2
B) Binde 3
C) Binde 4
D) Binde 5

Nasıl D şıkkı? 9 tane iş var; Süleyman Aslan’ınki var, Zafer Çağlayan’ınki var, bir öbür işten var, bir bu işten var. İşler karışınca yüzde 5’ten 4’e düşmüş, 3’e düşmüş.

Belki joker hakkı vardır dedim. Bir arkadaşı arasam sorsam. Hadi burada Ali Torlak’a sorduk. Yani, bu komisyon işini de herkes bilmez. Acaba dedim, seyirciye mi sorsak joker hakkımızı kullanıp, kaçtır yani bir şekilde bulmam lazım. Vallahi, yoksa sınavdan kalacağım. Sonra baktım. Aklımdan bir an oran geçmedi ama toplam 38 milyon euro muydu, miktar geçti. “O da doğru olmaz, biz komisyon oranını soruyoruz.” dediler.

Rüşvet Alan ve Veren Serbest, Ortaya Çıkaran Polis, Savcı ve Hakimler Derdest!

Vallahi, böyle kan ter içerisinde rüyadan uyandım, soruların hepsini hatırlamıyorum ama o anda dedim ki: Ya, bu nasıl bir şeydir? Kendi kendime bunları düşünüyorum. O ara rüyanın sonuna doğru uyandığım aşamayı hatırlıyorum arkadaşlar. Ak saçlı, aksakallı, nur yüzlü bir ihtiyar yaklaştı: “Evlat, kafan çok karışmış görünüyor, öyle mi?” dedi. “Evet dede.” dedim. “Niye?” dedi. “Vallahi, neden bu rüşveti verenler ve alanlar serbest bırakıldı, neden mal varlıklarından tedbir kaldırıldı? Bu tarafta bakıyorsunuz, hâkimler, savcıların hepsiyle ilgili HSYK soruşturma kararı almış. Doğru dede, vallahi bunu düşünüyorum.” dedim “Peki, başka ne oldu?” dedi, “Vallahi bunu düşünüyordum ama bir taraftan buna benzer başka tezatlar var, ben kaç gündür bunu düşünüyorum: Bir tarafta Engin Alan içeride, öbür tarafta Sebahat Tuncel dışarıda, KCK’lıların hepsi serbest kaldı. Buna da aklım ermiyor.” dedim. Yani, bu nasıl bir şeydir: Bütün muvazzaf subaylar içeride, mücadele edenler içeride, bunlar burada. Subayların hiçbirisi doğru dürüst savunma yapamadı. Bakan bey “Efendim, ben dört buçuk aydır sürünüyorum, azap çekiyorum.” diyor; dört buçuk senedir sürünenler ne olacak?

Bunları söyledikten sonra dedem dedi ki: “Evlat, bu bir fetret devridir. Bu kadar da fazla canını sıkma, Türk milleti büyük millettir, bunu da aşacaktır. İnşallah adalet geç de olsa tecelli edecektir, Allah’ın izniyle bunlar da Yüce Divan da hesap verecektir.” Allah’tan o anda uyanmışım. İnşallah, ben de “Amin, amin, amin!” diyorum, Yüce Divanda yargılansınlar.
Mehmet Günal’ın Hasip Kaplan’ın Sözlerine Cevabı ve Diyaloglar:

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, burası Hasip Kaplan’ın şov yeri değil.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Bravo!
MEHMET GÜNAL (Devamla) – Ben, hiçbir şekilde hiçbir partiyi muhatap almadım. Burayı saptırmayın, burada yolsuzlukları sorguluyoruz, destek atmayın AKP’ye!
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Kimseye destek atmıyoruz.
MEHMET GÜNAL (Devamla) – Benim söylediğim şudur. (HDP sıralarından gürültüler) Bir saniye, bir dinle!
İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Siz saptırıyorsunuz!
MEHMET GÜNAL (Devamla) – Bir dinle, bir dinle!
İDRİS BALUKEN (Bingöl) – KCK davasının burayla ne alakası var!
MEHMET GÜNAL (Devamla) – Benim söylediğim şudur: Engin Alan içeride mi? İçeride. O içerideyken aynı şekilde Sabahat Tuncel’i siz çıkardınız mı? Çıkardınız. Evet, seçim arifesinde bunların aday olmasını herkese baskı yaparak sağladınız. O hâlâ içeride duruyor, Engin Alan içerideyken bu dışarıda. Ben kimseyi suçlamıyorum. Dışarıda mı? Dışarıda. KCK davasından herkesi saldınız mı beraber? Saldınız. Ben suçunu, suçsuzluğunu konuşmuyorum.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Kim saldı ya, yok öyle bir şey!
MEHMET GÜNAL (Devamla) – Ben, onlar dışarıdayken neden Engin Alan içeride, aklım ermiyor diyorum.
Benim bir sataşmam yoktu Sayın Başkanım ama siz söz verdiniz. Ama şimdi bu Sayın Kaplan’ın sözlerinden sonra bunu açıklamak durumundayım. Lütfen sapla samanı karıştırmayalım, burada onu tartışmıyoruz. Ben, şunu söylüyorum: Sayın bakanlar burada savunma yaparken siz bir taraftan “Deliller çıksın.” diyorsunuz Sayın Canikli ama delilleri toplayan polisleri görevden alıyorsunuz. Delilleri toplayan, karar veren hâkimi, savcıyı görevden alıyorsunuz, yetmedi HSYK kalkmış bir de bunları sorguluyor, bunu söylemeyelim mi?
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Komisyon kurulduğunda hepsi ortaya çıkacak!
MEHMET GÜNAL (Devamla) – Ne karıştırıyorsunuz bununla onu! Bizim söylediğimiz budur.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) – KCK’yı sen niye karıştırıyorsun!
MEHMET GÜNAL (Devamla) – Hukuk burada işlemek zorundadır.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) – KCK ile ne alakası var bu işin!
MEHMET GÜNAL (Devamla) – Hukuku işletmeye çalışan emniyet görevlilerini, bu raporları düzenleyen, Mali Suçlarla Mücadele Biriminin başındaki adamları, bunları ihbar etmeyen istihbarat şube müdürlerini görevden aldınız mı, almadınız mı?
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Bir delil varsa kimse karartamaz onları!
MEHMET GÜNAL (Devamla) – Nasıl delil topluyorsunuz, delili toplayan adamı cezalandırıyorsunuz? Benim söylediğim buydu.
PERVİN BULDAN (Iğdır) – Yolsuzluklarla ilgili konuşup KCK’lıları ortaya attınız Sayın Hatip, ne alakası var!
MEHMET GÜNAL (Devamla) – Benim burada ne KCK’yla ne PKK’yla bunlarla bir alakam yoktur, kendileri sahipleniyor olabilir KCK davasını, bu bizim işimiz değil. Ama onlar gezerken Engin Alan’ın içeride olması bir garabettir.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Kararı kim veriyor?
MEHMET GÜNAL (Devamla) – Bakanlar burada durup koçlar gibi kendilerini savunurken o hâkimler, o savcılar görevden alınıp üstüne üstlük bunlarla ilgili soruşturma açılması bir garabettir.
Benim söylediğim bundan ibarettir diyorum, söylediklerim çarpıtılmıştır.
Bilgilerinize sunuyor, saygılar sunuyorum.