Dolar 32,3650
Euro 34,9694
Altın 2.325,97
BİST 9.105,54
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 23°C
Az Bulutlu
İstanbul
23°C
Az Bulutlu
Cts 22°C
Paz 22°C
Pts 24°C
Sal 18°C

MHP’Lİ GÜNAL: BABACAN’A “YENİ Mİ UYANDIN” DEDİ

A+
A-

TBMM Genel Kurulu’nda ekonominin kötü yönetilmesi iddiasıyla Başbakan Yardımcısı Ali Babacan hakkında verilen gensoru üzerine MHP Grubu adına konuşan Antalya Milletvekili Doç.Dr.Mehmet Günal, konuşmasına öncelikle ekonomideki kötü gidişi 3.döneminde kabul eden ve yavaş yavaş itiraf etmeye başlayan Babacan’a teşekkür ederek ve “Yeni mi Uyandın?” diyerek başladı.Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AKP Hükümetinin ekonomiden sorumlu bakanı Ali Babacan ve Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı arasındaki faiz kavgasının nasıl tatlıya bağlandığını ve Erdoğan’ın Babacan ve Başçı’ya “vatan haini” derken nasıl helalleştiklerini soran Günal, Erdoğan ve AKP Hükümetlerinin iktidarları boyunca faiz lobisine çalıştıklarını ve bu hususu Erdoğan’ın itiraf ettiğini belirterek ekonomideki istikrarsızlığın baş nedeninin Erdoğan olduğunu söyledi. AKP iktidarının Cumhuriyet döneminin “12 yıllık reklam arası” olduğunu ifade eden Günal, ekonomideki sorunların 7 Hazirandan sonra MHP iktidarı tarafından çözüleceğini söyledi.

Babacan’a Teşekkür ve Günaydın: “Yeni mi Uyandın?”

Sözlerime başlamadan önce Sayın Babacan’a teşekkür ediyorum. Teşekkürümün nedeni, üçüncü döneminin sonuna doğru bizim yıllardır söylediğimiz bazı gerçekleri hafiften, yani fırça yemeyecek şekilde itiraf etmeye başlamış olması. Babacan: “Sanayiye geçmemiz lazım, inşaat ile AVM’yle olmaz.” diyor. Sonra “Yapısal önlemler alalım.” diyor. Ama üçüncü dönemin sonuna doğru olduğu için de “günaydın Sayın Bakanım, yeni mi uyandınız?” diyoruz. Yani bunu daha önceden yapsaydınız şimdiye kadar yapısal önlemler için gerekli düzenlemeleri çıkarmış olacaktık. Sürekli söylediğimiz Sayın Babacan’ın da söylediği bir hususu tekraren söylemek durumundayım. İnşaat lobisiyle bu iş olmaz, AVM’yle olmaz. Bizim inşaatla ilgili bir sorunumuz yok. Ama ekonomiyi sadece inşaat sektörünün yatırımlarına dayalı hâle getirirseniz ve bunu da konut stoku şişmesiyle sağlarsanız, sürekli uyardık Türk usulü bir mortgage krizi çıkabilir diye. Çünkü bankalar hepsine ipotek koymuş. Yarın geriye ödeyemediği zaman ne olacak? Hepsi bir sürü ev sahibi olacak. Böyle bir ortamda, bu kadar bankanın vermiş olduğu konut kredileri geri dönmediği zaman ne olacak? Vatandaş elindeki konutu daha az değere teslim etmiş olacak, banka da onu o gün daha düşük değerden ya satacak ya bekleyecek, zarar yazacak.

Faiz Kavgası Nasıl Tatlıya Bağlandı? Vatan Haini Derken Nasıl Helalleştiniz?

Merak ediyorum Sayın Cumhurbaşkanı’nın Sayın Başçı’ya ve Sayın Babacan’a defalarca hakarete varan sözleri, vatan hainliğine varan suçlamaları oldu. Muhalefet milletvekili olarak, hele eski bir Merkez Bankacı olarak hicap duydum o lafların söylenmesinden. Sonra da “Denmedi.” diyor. “Faizi yüksek tutmak vatana ihanettir.” demek, ne demek? “Yüksek tutar”dan sorumlu kim? Üç yıl önceki bütçede göstermiştim “Faiz lobisi içeride mi, dışarıda mı?” diye, yani yeni başlamadı Sayın Cumhurbaşkanının bu lafı, hâlâ yandaş olarak yayın hayatına devam eden gazetelerden birisi hem sizi hem Sayın Başçı’yı hem Sayın Şimşek’i koyarak faiz rantı yaratmakla suçlamıştılar. Ne zaman sıkışsa Sayın Erdoğan hep birilerini suçlamaya çalıştı. Ama benim derdim o değil. Nasıl oluyor da “vatan haini” dediği kişilerle sonra buluşuyor ve ondan önce de diyor ki size: “Kendinize çekidüzen verin, böyle olmaz.” bir de uyarıyor, “Dinlemediler, faizi düşürmediler.” diye yurt dışına gidip gelirken bir daha mesaj veriyor, sonra, geliyoruz, “Efendim, biz tatlıya bağladık.” diyor. Merkez Bankası Başkanı ile Sayın Babacan gitmiş. Merak ediyorum, tatlı yiyip, tatlı mı konuştunuz? Nasıl tatlıya bağladınız? Bu laflardan sonra, insan bu kadar ağır konuştuktan sonra, sadece bir brifing almayla tatlıya nasıl bağlanıyor, hakikaten merak ediyorum. Yani açıkçası, sizin verdiğiniz özete bakınca -Merkez Bankası Başkanımız da sunum yapmış- aslında, kibarca “Sayın Cumhurbaşkanı, kusura bakmayın, siz hiddetleniyorsunuz ama bir sürü uluslararası gelişme var. Bu kurlardaki artışın şu kadarı şundan, uluslararası faizler burada, bizim dış ticaret açığımız var, biz sıcak paraya muhtacız. Biz sıcak paraya muhtaçken, cari açığımız böyleyken de, kusura bakmayın, bu faizleri bu şartlarda, enflasyon düşmeden düşüremeyiz.” diyor. Sayın Cumhurbaşkanı ne diyor? Kalkıyor, diyor ki: “Bu da benim teorim. Onlar enflasyonla faizin sebep-sonuç ilişkisini ters söylüyor. Ben de diyorum ki: ‘Faizi düşürmezseniz bu iş olmaz.'” Hâlâ teoriye devam ediyor.

Erdoğan ve AKP Hükümetleri Hep Faiz Lobisine Çalıştı!

Faizleri yükselten eğer vatan hainiyse, Sayın Cumhurbaşkanı çıkıp televizyonlarda konuşmadan önce onlar gösterge faiz 6,5 civarındaydı, bir anda 8,25’lere çıktı. Peki faizlerin yükselmesine kim sebep olmuş o zaman? O zaman bu faizcilere hizmet eden kim? Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetleri. Sayın Cumhurbaşkanı Başbakan olduğu dönemde Gezi olaylarıyla ilgili tartışırken o “faiz lobisi” diye kızdığı kişilere: “Dün bizim dönemimizde 5 kat zengin olduğunu söyleyip bize gelenler bugün karşımıza geçti.” dedi. Yani kimin döneminde 5 kat zengin olmuşlar? Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetleri döneminde. Sıkça oranları söylüyorlar; “İşte şöyle oldu, faizler buraya düştü, oradan buraya çıktı, hopladı, zıpladı.” diyorlar. Ortalama her sene 50 milyardan fazla yani her sene 48, 50, 53, 56 diye gidiyor, 2003’ten itibaren 2014 sonuna kadar toplamda 612 milyar lira faiz gideri ödemişiz. Yani şimdi borcu siz alıp 129 milyardan 400 milyarın üzerine çıkardığınız zaman buna faiz ödüyorsunuz. 100 milyarın borcu ayrı, 400 milyarın borcu ayrı; toplamda faiz lobisine ödediğiniz faiz bu. Miktarın büyümüş olması ve oranın düşüyor olması bizim derdimizi çözmüyor ki. Ödediğimiz faiz budur, her sene ortalama 50 milyar civarında, faiz gideri ödüyoruz. Milyar bu, eski parayla katrilyon. Şimdi, peki, bunun üzerine ne oluyor? Bu faizleri kime ödedik? Yani Sayın Erdoğan bu hükûmetlerin Başbakanı değil miydi arkadaşlar? Şu anda da Cumhurbaşkanı olarak bunlarla uğraşmıyor mu?

Ekonomideki İstikrarsızlığın Baş Nedeni Erdoğan’dır!

Daha önce de söyledim “Eğer kılavuzunuz jöleli olursa burnunuz krizden kurtulmaz.” diye. İki tane danışmanın söylediğiyle bunlara karar verir, herkesi ihanetle suçlarsanız o ekonomi düzelmez. Kendiniz o zaman bu istikrarsızlığın baş nedeni olursunuz. Şu anda en büyük siyasi riskimiz Sayın Cumhurbaşkanının kendisidir. Ekonomik anlamda siyasi riskler önemlidir. “Frenciler, gazcılar” dedik yani siz dediniz, biz de onu kavramsallaştırdık; sonra o, siyasi olarak “Gülcüler, Erdoğancılar” oldu. Ondan sonra da kalktı hem yandaş basının bir kısmı hem de kendisi frencilere çakmaya başladı; Böyle bir yönetim olabilir mi? Böyle bir ekonomi anlayışı olabilir mi? Daha sorunda anlaşamıyoruz yani anlaşamıyoruz derken anlaşamıyorsunuz, yönetim olarak söylüyorum. Ekonomi yönetiminin birbiriyle koordinasyonuna ilişkin bir kurum var, bir Başbakan Yardımcısı var, Sayın Cumhurbaşkanı onu vatan haini ilan ediyor. Şimdi nasıl çözeceğiz bu meseleyi? Yani bir gün toplanıp sonra tatlıya bağlamakla olacak mı bu iş? Bu söylediğimiz sözler nerede kalacak? Bütün bu gelişmelerin yol açtığı kurdaki yükselişten kaynaklanan zararlar ne olacak? Üç ay içerisinde kur zararı 80 milyarı bulmuş. İthalata bağımlı olan özel sektör şirketleri de doğal olarak yaptığı ithalattan dolayı kur zararı yazıyor. Peki, bu tartışmalı ortamda nasıl yapacağız? Şimdi, siz burayı karıştırıyorsunuz, kurlar yükseliyor, faizler yükseliyor. Peki, o zaman herkes dönüp size Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanına “faiz ve kur lobisi” dese ne olacak? Yani söylediğimizin nereye gittiğini önce oturup bir tartmamız lazım, hele sorumluluk makamında olan kişilerin bunları yaparken çok daha dikkatli olması lazım. Bu iktidarın ekonomisi değil, tüm vatandaşlarımızı, tüm kesimleri ilgilendiren bir ekonomik yapı. O geminin içinde hepimiz varız, su almaya başladığı zaman “Efendim, onlar yanlış yaptı, o oldu.” diye bakamayız. Çünkü bu sorunlar birikecek ve vatandaşlarımızın üzerine, dar gelirlerinin üzerine çökecek.

Cumhuriyetin 12 Yıllık Reklam Arası Bitiyor! Sorunlar MHP İktidarında Çözülecek!

Sayın Babacan 3.dönemin sonunda hala yapısal reformlardan bahsediyor. Daha önce biz de Sayın Bakanım “Şu plandan vazgeçin, bir an önce uygulamaya geçin.” dedik. Plan zaten var, sürekli olarak dönüşüm programını, planları yaparken biz maalesef uygulamaya vakit bulamadık. Ne yapıyoruz burada? Sürekli olarak birtakım çalışmaları getirip dayatmayla, muhalefeti çoğunluk kararıyla zorlayarak, gereksiz, lüzumsuz, tartışmalı, hiç olmaması gereken torba kanunlarının içine rant düzenlemelerini, siyasi birtakım bölücü örgütle yapılan pazarlıkları, çözülme süreci çerçevesindeki siyasi kanun tasarı ve tekliflerini görüşerek burada Meclisin üç ayını, dört ayını sizin dayatmanızla gece yarılarına kadar yedik. Ne olurdu bu yapısal önlemlerin hiç olmazsa onda 1’ini çıkarsaydık? Ama, artık, bu, dediğim gibi, bir veda konuşması, Sayın Bakanın da üçüncü dönemi, maalesef, sizden artık bunları yapmanızı beklemiyoruz.
Allah izin verirse, inşallah 7 Haziranda milletimiz desteklediği zaman yeni dönemde, Milliyetçi Hareket Partisinin iktidarında böyle 5 tane ayrı bakanlık birbirine çakan, öbürü gazcı, biri frenci olan değil; güçlü bir Ekonomi Bakanlığı, bütün kurumların toplandığı bir yapı içerisinde temel yapısal sorunları öncelikli olarak ele alacak; üreten, sanayiye, imalat sanayisine, öncelikli alanlara destek veren; yüksek teknolojili, yüksek katma değerli sektörlere önem veren; girişimciliği, yenilikçiliği ve AR-GE’yi destekleyen bir Hükûmet içerisinde bu sorunları inşallah milletimiz çözme yetkisini bize verecek. Bunları, AKP döneminde yaşanan, Cumhuriyet dönemindeki on iki yıllık reklam arasının ekonomik anlamda bir durum tespiti olarak sizlerle paylaşmaya çalıştım. MHP olarak üretimi, istihdamı destekleyen, istihdam dostu bir üretim ekonomisi içerisinde ülkemizin ihracatının ve üretiminin ithalata bağımlılığını azaltacak gerçekçi politikalarla yapısal önlemlerle desteklenen sektörel ve dar bölgeli teşvik sistemleriyle ve bu bahsettiğimiz öncelikli sektörleri destekleyecek bir anlayışla yatırım ve istikrar ortamını da belli bir seviyeye getirerek hem yurt dışından yatırımcıların, doğrudan yabancı sermayenin, hem de yurt içindeki yatırımcılarımızın güvenini sağlayacak bir ekonomik program uygulayacağız. İnşallah, üretime öncülük veren, yenilikçiliğe, girişimciliğe öncülük veren bir ekonomi anlayışı içerisinde de ülkemizin sorunlarını çözerek şimdiye kadar mağdur edilmiş olan tüm sosyal kesimleri de kucaklayacak bir şekilde, sosyal destek projeleriyle halkımızın sorunlarını çözeceğiz.