Dolar 32,5470
Euro 34,7468
Altın 2.495,43
BİST 9.524,59
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 16°C
Az Bulutlu
İstanbul
16°C
Az Bulutlu
Cum 15°C
Cts 20°C
Paz 21°C
Pts 20°C

MHP’Lİ GÜNAL: “PARALEL”İN GERÇEĞİ GÜNEYDOĞUDA, AKP HAYALİ “PARALEL” AVINDA!

MHP’Lİ GÜNAL: “PARALEL”İN GERÇEĞİ GÜNEYDOĞUDA, AKP HAYALİ “PARALEL” AVINDA!
14/11/2014 21:09
A+
A-

TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda 13 Kasım 2014 tarihinde Milli Savunma Bakanlığı ve Savunma Sanayi Müsteşarlığı’nın 2015 yılı bütçesi üzerindeki görüşmeler sırasında söz alan MHP Antalya Milletvekili Doç. Dr. Mehmet GÜNAL, çözüm sürecinin peşine takılan AKP’nin Güneydoğudaki gerçek paralel devleti bırakıp, hayali paralel devletin peşine düştüğünü söyledi.29 Ekim’de yeni bir Habur rezaleti yaşandığını belirten Günal, vatan topraklarının hakimiyetinin terör örgütüne terk edildiğini ifade etti. Savunma sanayinde milli menfaatlerin korunamadığını ve uluslar arası baskılara boyun eğildiğini söyleyen Günal, devletin en önemli toplantılarının bile sızdığını ve devletin temeli olan ordu, emniyet ve istihbarat ve yargı kurumlarının yıpratıldığını belirtti.

Günal’ın konuşmasının özeti şöyle:

AKP’ye Göre “Çözüm Süreci(!)nin” Paraleli İyi, 17-25 Aralık’ın Paraleli Kötü!

Milli Savunma Bakanlığı bütçesi en buruk konuştuğum bütçelerden bir tanesi oldu. Maalesef ordunun sindirildiği, kışlaya hapsedildiği, sesinin kısıldığı muzdarip bir durumdayız. 29 Ekimde yeni bir Habur-Oslo vakası yaşarken on buçuk saat süren MGK toplantısında havanda su dövme rekoru kırılırsa söyleyecek çok fazla bir şey bulamayız. Yani ordunun görevlerini yapması, siyasete karışmaması başka bir şey görev yapamaz hâle getirilmesi, asli görevlerinden uzaklaşıyor olması başka bir şey. On buçuk saat görüşmenin ardından “legal görünümlü illegal örgüt” açıklaması enteresan geldi bir tanımlama. Yok kırmızı kitap, beyaz kitap, yok o girdi, bu çıktı. Yahu hukuk devleti var, ne yapacaksanız yapın… Meclise getirip otuz sekiz günü komisyonda, doksan dokuz günde bir torba kanun çıkardınız, hâlâ çözemediğiniz bu paralel her neyse anlamadık gitti. Ülkenin bütün enerjisin koydunuz ortaya güya inine girecektiniz, ne in bulabildiniz, ne adam bulabildiniz, 10 tane polisi içeri alıyorsunuz, iki gün sonra bırakılıyor; başka da birşey yok ortada. Ya hepsini yapın ya da bırakın! MGK’da o kadar saat ne konuşulur? Özetini dahi söylemiyor musunuz, başka bir şeyler var da bizden mi saklıyorsunuz? Genelkurmay Başkanı diyor ki: “Bizim süreçten müreçten haberimiz yok.” AKP Hükümeti diyor ki: “Ben Bakanım, benim var.” İyi de niye kamuoyundan gizliyorsunuz? Bu işin sonu nereye gidiyor? Bir taraftan her gün pazarlık “Biz onu demiştik de tutmamışlardı, şu anlaşmayı yapmıştık, bozmuşlardı.” Karşı taraf başka bir şey söylüyor, AKP başka bir şey söylüyor. Ortada bir Karagöz Hacivat ortaoyunu var.
Ne gerekiyorsa sorumluluğunu alın yapacaksanız yapın! Ülkenin doğusunda hakiki paralel devlet kurulmuş, mahalleleri, sokakları çeviriyorlar, tehdit ediyorlar, AKP deve kuşu gibi kafasını kuma gömüyor.

Vatan Toprağında Alan Hakimiyeti Terör Örgütüne Bırakıldı

Bizim içimiz buruk! Özellikle de 29 Ekime denk getiriyorsunuz. Vatandaşın hakkını aramak için yaptığı yürüyüşe müsaade etmiyor ortalığı yakıyorsunuz, ama nedense bölücülere dokundurtmuyorsunuz. Neden? “Bakanın talimatı var, Başbakanın talimatı var.” Böyle bir şey olabilir mi? Daha geçen hafta canımızı sıkan bir olayı örnek veriyorum: Karadeniz’den fındıklar ilaçlandığı için bazı vatandaşlarımız Bitlis, Muş, Bingöl’e balcılığa gidiyor yazın. 1 kilometre mesafede karakol var, adamlara saldırı olur. Valiye giderler “Karakola gidin.” Karakolla giderler “Bize karışmayın diye talimat verildi” derler. Siz devletin alan hâkimiyetini tesis etmeden kiminle ne müzakeresi yapıyorsunuz? Hani silahlar bırakılacaktı, hani hiçbir şey olmayacaktı? İçinizden kimisi kibar kibar söylüyor “Bizi kandırdılar, öyle sözleşmemiştik, böyle protokol yapmamıştık.” Diye. Siz ne yapıyorsunuz? İşiniz gücünüz yok “Jandarmayla Genelkurmayın bağını koparalım.” Diyorsunuz. Jandarma zaten size yani İçişleri Bakanlığına, valiye bağlı. Ama tamamen koparacaksanız Genelkurmayı da askerleri de kapatın, memurlar olarak siz hepsini yaparsınız. Zaten Türkiye’de bütün kurumları birbirine düşürdünüz, herkes birbirine düşman hâle geldi. Bu nasıl bir yönetme anlayışı anlamıyorum! Kim suçluysa bulun çıkarın, cezasını çeksin o bizim derdimiz değil ama kurumların yarısı kavgalı, emniyeti öyle, askeriyesi böyle, yarısı paralel, yarısı Balyoz, yarısı yandaş, olmuş size göre. Bu nasıl bir devlet oldu?

29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nda gözümüze sokar gibi daha önce de yaptılar. Özellikle yapar gibi, başka gün kalmamış gibi yine bir 29 Ekimde Erdoğan ile Gül, nasıl kocaman şeyin altında böyle 10 adam büyüklüğünde buda heykeli gibi Papa’nın heykeli altında imzalatıldı. Bu bizim gururumuza dokunuyor. Biz orduyu, Peygamber ocağı diye biliyoruz, kutsal diye biliyoruz. Hiçbir memlekette çocuğu şehit olduktan sonra “Vatan sağ olsun, başka çocuğum da var, o olmazsa kendim giderim.” diyen bir baba göremezsiniz. Hiçbir ülkede çocuğunu askere davulla zurnayla düğün yaparak gönderen anne baba göremezsiniz. Bu ruhu niye öldürüyorsunuz?

AKP Baskıyı Görünce “Füze Sistemi” İhalesinde Çark Etti!

Geçen yıl “füze sistemiyle ilgili sizi sıkıştırıyorlar mı?” diye söylemiştim. Biz arkanızdayız, eğer buradan gerçekten teknoloji transfer olacaksa Çin’le yapın yani nereden bizim lehimize olacak bir düzenleme varsa onlarla yapalım demiştik. Ama Allah’ın işi, seçimden önce Erdoğan tekrar anlaşırsa birinci gelecek işaret savunma sanayisinden ya da millî savunma cenahından “Çin’le görüşmeleri düşünüyoruz, sürdürüyoruz.” diye alternatifler gelir demiştim. Bir hafta geçmeden Cumhurbaşkanı gitti geldi, ne olduysa savsaklanmaya başlandı “Görüşme devam ediyor, ucu açıldı, uzattık, başkaları da teklif verebilir” denmeye başlandı.

Önümüze koyduğunuz cafcaflı laflarınızı kaç gündür tartışıyoruz. Yok yerli tedarik sistemi, yok yüksek teknoloji transferi diye. İyi güzel de nasıl yapacağız? Baştan ona göre çalışmak ve alternatifleri koymak lazım. Bize teknoloji transfer etmiyorsa, bize alt yapısını vermiyorsa, bize parçalarını vermiyorsa hatta ve hatta alternatif teknolojiler üreten mühendislerimiz intihar süsü içerisinde katlediyorlarsa, biz seyirci kalıyorsak nasıl yapacağız? ASELSAN’da giden o gencecik canlara ne oldu? Ne mahkemeden ne sizin iç soruşturmanızdan bir şey çıktı mı? Ölenler öldüğüyle mi kaldı? Yani o teknolojileri biz üretemezsek, o çocukları koruyamazsak böyle bir şey olabilir mi?

Örtülü Ödeneği Kaçak Saray Yerine Ülke Güvenliğine Harcayın!

MİT Genelkurmayın bütün elektronik sistemini aldı hâlâ Dışişleriyle kendi yaptığı görüşmeyi koruyamadığını söylüyor. Nasıl bir şey bu? Bütün teknolojiyi verdik. Dinleme sistemleriyle ilgili her türlü teknoloji var mı? Var. Örtülü ödenekten parayla alıyor mu? Alıyor. Götürüp örtülü ödeneği kaçak saraya, kara saraya harcayacağına o zaman yeni teknolojilere harcayın. Yani nasıl oluyor da böylesine önemli bir görüşme, seçimin arifesinde bir psikolojik harekât gibi yapılıp servis ediliyor; ülkemiz açısından çok vahim. Açıklamalardan bir şey anlamadık. Eğer güvenli odada yapılmışsa ve sızıyorsa zaten çok vahim durumdayız, hapı yuttuk yani öldük demektir! Güvenli odada yapılmıyorsa o zaman o daha da vahim. Niye öyle önemli bir konu güvenli yapılmıyor Hani siz “Bunlar şurayı bile dinlemişler.” dediğiniz için söylüyorum. Kim onlar? Açıkça söyleyin. Yani karnımızdan konuşmayalım, okyanus ötesi, bilmem ne, paralel diye, herkes arka planda ne varsa söylesin! Kuklanın sahibini söyleyin! Yoksa bilgi kirliliği, psikolojik algı hareketleri karşılıklı gidiyor.

Benim sorunum şu: Bu önemli kurumlar bu olaylarla yıpratılıyor. Suçlu varsa bulursunuz, darbeci varsa bulursunuz, illegal örgüt varsa bulursunuz ama AKP’nin derdi suçluyu bulmak değil, karşısında duranla oturup müzakere etmek! Bu yüzden de hayalî örgütler yaratmaya çalışıyor.

Ordu, Emniyet ve İstihbarat Kurumları Sözde Süreç(!) Uğruna Yıpratılmasın!

Bir ülkenin güvenliği çok önemlidir. Bir tane hareketle, bir siyasi kavgayla bir gemi projesi baltalanıyorsa “Filanca gruba şunu vermeyelim, bunu alalım.” deniliyorsa, uyduruktan bir darbe planıyla bütün Deniz Kuvvetlerinin subaylarının hepsi birden içeri tıkılıyorsa, o zaman birilerinin operasyonuna geliyorsunuz demektir, o zaman Montrö Sözleşmesi’ni uygulayan askerler cezalandırılıyor demektir, o zaman tezkerenin çıkmasına karşı duranları birileri cezalandırıyor demektir. Böyle davul zurna çalarak darbe mi yapılır? Başkenti Ankara olan bir yerde deniz kuvvetlerinin darbe neresinde olur? İstanbul’da Huber Köşkü’nde oturuyorsunuz diye size mi yapacak? Gelin burada oturun. Köşklere giderseniz tabi doğru, korkmaya başladınız o da ayrı bir konu. Ankara’da, başkentte olan, Meclisi, Başbakanlığı, Cumhurbaşkanlığı, bütün kurumları burada olan bir yerde İstanbul’daki askerî birim, darbenin neresinde, ne yapar? Denizaltıları mı dayayacak, kruvazörleri mi dayayacak? Vaktiyle sahip çıkmadığımız için şu anda bu hâldeyiz!

Tekrar herkes görevine dönsün, demokrasi içerisinde asker görevini yapsın ama yıpratılmasın, terörle gerçek mücadeleyi güvenlik kuvvetleri yapsın, biz de ekonomik, sosyal konularda bütün bireylerimiz için alınması gereken önlemleri alalım. Bir bölgeye, bir etnik gruba, bir dinî gruba, bir cemaate değil bütün Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları için demokrasi düzeyini yükseltelim, ekonomik gelişmişlik düzeylerini yükseltelim, Hakkâri’nin Yüksekova’sı ile Antalya’nın Gündoğmuş’u aynı düzeyde olsun. Benim Gündoğmuş’taki, Akseki’deki insanlarıma bakarsanız, bu söylenen yerlerdekinden gelir düzeyi olarak daha bile geride. Ama bütün insanlarımız için aynı demokrasi düzeyini, aynı refah ve özgürlük düzeyini isteyelim, özgür bireyler olsun, mutlu bir toplum olsun. Bu da “güçlü ordu, güçlü ekonomi, güçlü devlet”ten geçiyor. Ordunun güçlü olmalı, devletin kurumlarının yıpratılmasına izin verilmemeli, siyasete alet edilmemeli. İnşallah AKP söylediklerimizi duyar ve kurumlarımız asli fonksiyonlarına rücu eder, devletimiz de, vatandaşlarımız da terörist ile terörü ayırt eder ve terörist başını sözcüsü olmaktan çıkarır, kendi sorununu kendisi çözer hâle gelir.

Mehmet Günal’ın Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz’a Sorusu:

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, her ne kadar Sayıştay raporları kuşa çevirse de biz yine burada bazı bulgular var, geçen yıl da bazıları vardı. Esas itibarıyla bütçeleme ve muhasebe kurallarına uyulmadığı söyleniyor. Şöyle bir ironi var: “Fonun bütçesi yapılmayınca da bizim o zaman yüzde 2’miz nereden geliyor?” diyorlar. Tabii, bazı şeyler olur ama bu bütçeyi, zaten burada yaptıklarımız da biliyorsunuz tahminî gider gerçekleşmesi, gelir gerçekleşmesi oluyor. O nedenle burada muhasebeleştirmede bazı şeyler olduğu görülüyor. Artı, sözleşmeli şirket üzerinden bir eleman istihdam edildi. O yüzden sizin zaten kendi kanununuz gereği de sözleşmeli eleman istihdam edebileceğiniz söyleniyor. Bu konuda da bir şey yapılmamış. Bu 2013 raporu olduğu için belki ondan sonra arkadaşlarımız bir gelişme sağlamış olabilirler.
Yine, bulgu 3’te de DEMAT’la, DEMAM’la ilgili şeylerde personelin katkısının olmadığı, daha doğrusu kabullerle ilgili söylüyor, son aşamada sizin personelinizin, fonun personelinin olması gerekirken sadece askerî personelin olduğunu söylüyor. Arkadaşlarımız duymamış gibi bakıyor ama Savunma Sanayii Müsteşarlığının Sayıştay raporunda bulgu 3’ten bahsediyorum. “SSM personelinin tutanaklarda imzası yok.” diyor. “Nihai kabulde onların da olması gerekir.” diyor. Bunun bir gerekçesi var mı? Buraya yazdığınızın dışında, Sayıştaya verdiğiniz cevap kısaca burada var ama biz kabul heyetlerinde oluyoruz ayrı, kabul tutanağı nihai olarak o hizmetin, o malın hizmetinde personelin de orada olması gerekir diyor. Bu sefer denetimlerde bir aksaklık çıkmasın diye uyarmış oluyoruz. Tekrar, bir daha soruyorum: “Ben biliyorum, ben onların Bakanıyım.” dediniz. Sürecin sonunu biliyorsanız bize de anlatın.
BAŞKAN – Teşekkürler.

Mehmet Günal ile Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz Arasında Geçen Tartışma Diyaloğu:

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Güzel, yol haritası henüz tamamlandı mı? İşte, herkes belli bir aşamada yapacaklar. Diğer arkadaşlarımız da diyor ki: “Detaylı olarak biz de bilelim.” Dolayısıyla, ondan sonra Bakanlar Kurulu bununla ilgili kanun çıktıktan sonra, Bakanlar Kurulu kararı ne zaman çıktı? 1 Ekim diye düşünüyorum. Komisyonlar kurulacak. İşte, dolayısıyla da dört başı mamur, hiçbir eksiklik…
Arkadaşlar, otuz yıldır süren, kırk yıldır süren bir olay, belki de kimilerine göre çok daha fazla eskiden beri devam eden bir olay. Dolayısıyla, bu çatışmanın olduğu bir dönemde, insanların ön yargılarının gerçeğin önüne geçtiği bir durumda, bunu birden bire bekleyebilmek mümkün değil.
Bizim diğer partiler gibi bir kolaylığımız yok. Nedir o diğer partilerimiz? Bunu çok net söylüyorum: Eğer bizim olduğumuz kadar, AK PARTİ kadar Güneydoğu’da CHP de MHP de olsaydı belki Güneydoğu’daki sorun bu derece gelmezdi.
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Helal olsun ya!
ADNAN KESKİN (Denizli) – Siz görevinizi yapmazsanız böyle olur.
AYTUN ÇIRAY (İzmir) – Siz bu hâle getirdiniz, on iki yıldır iktidarsanız.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Kesinlikle gelmezdi, yok, çok net söylüyorum, kesinlikle gelmezdi.
Yok, hiç öyle değil. Bir partinin orada teşkilatını kurması için Hükûmetten izin almasına gerek yok. Siz oraları boşalttığınız için orası âdeta iki partiye kaldı, birisi HDP-BDP’ye diğeri de AK PARTİ’ye. İsteriz ki siz olun.
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Siz hiç gitmiyorsunuz herhâlde, bizim bütün illerde teşkilatımız var.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Buna çok seviniriz.
İZZET ÇETİN (Ankara) – Çok ucuz polemik yapıyorsunuz.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Yok, arkadaşlar, ondan yok.
Dolayısıyla, eğer siz olsaydınız orada bizim bu işlerimiz daha kolay olurdu. Dolayısıyla, çözüm sürecinin daha henüz haritası netleşmedi ki o son durumunu bilelim, üzerinde çalışılıyor, her gün yeni bir şey yapılacaktır. (Gürültüler)
BAŞKAN – Arkadaşlar, Sayın Bakana niye müdahale ediyorsunuz?
MEHMET GÜNAL (Antalya) – MHP’yi sen bırak, kendi korucularını bir koru bakalım!
AYTUN ÇIRAY (İzmir) – Sayın Bakan…
BAŞKAN – Sayın Günal, Sayın Çıray, böyle bir usulümüz yok bizim bu komisyonda yapmayın!
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Bingöl’ün dağlarında vatandaşını koruyamıyorsun, asker sayısından bahsediyorsun. MHP her yerde var, bütün il başkanlarımız orada duruyor.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Mehmet Bey, çok doğru, samimiysen Hakkâri’de miting yap, mitingine ben katılacağım. (Gürültüler)
BAŞKAN – Müsaade edin arkadaşlar ya!
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Sayın Bakan, sorulara cevap verin.
Sayın Başkanım, sorulara cevap vermiyorsa kapatın bunu, gerek yok.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Sorulara cevap veriyorum, duyarsan. Silahlı Kuvvetlerde en fazla… (Gürültüler)
BAŞKAN – Arkadaşlar…
ADNAN KESKİN (Denizli) – Halktan fazla koruma gidiyor senin gittiğin yerlere. Başbakanın etrafındakilere bak!
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Adnan Bey, bir taş değse bize değer, gidin orada size bir saldırı yapılmışsa bize gelin. Yok öyle bir şey.
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Vatandaş ölüyor sokakta, askerini öldürüyorlar.
ADNAN KESKİN (Denizli) – Eğer gidemiyorsak senin ayıbındır, benim değil.
BAŞKAN – Sayın Keskin, o sıralarda siz de oturdunuz, yapmayın, yakışmıyor. (Gürültüler)
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Bu, bugünün olayı değil veya onun failleri de yakalandı ve yargıya teslim edildi.
BAŞKAN – Sayın Bakan, lütfen, direkt, sorulara gelin.
İZZET ÇETİN (Ankara) – Özgür Suriye Ordusu’nun ABD tarafından eğitim aldığını…
BAŞKAN – Sayın Çetin, yerinize oturun.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Silahlı Kuvvetlerimizdeki intiharlarla ilgili de çok büyük bir ihtilaf vardır.
İZZET ÇETİN (Ankara) – Özgür Suriye Ordusu’nun eğitimini sordum.
ADNAN KESKİN (Denizli) – Seni terk ediyoruz, tarihe havale ediyoruz seni.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Alınan tüm önlemlere rağmen vefatla sonuçlanan ecel, hastalık, intihar, silah, iş kazası, iş güvenlik olaylarında personelin ölüm sebebinin zihinlerde hiçbir soru işareti bırakmayacak şekilde açıklanması maksadıyla…
AYTUN ÇIRAY (İzmir) – Hamaset yapıyorsunuz, sorulara cevap vermiyorsunuz.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – … garnizon komutanlıklarınca vefat haberinin alınmasına müteakip emniyet ve kaza önleme konularında…
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Masal anlat sen, masal!
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – …tecrübeli askerî bir üst subay, mümkün olmaması durumunda tecrübeli bir subay ve tabipten oluşan bir heyet teşkil edilmekte ve anılan personelin bizzat evine gidilerek ailesiyle yüz yüze görüşerek olayla ilgili bilgi verilmektedir. Vefat haberinin verilmesine müteakip özlük işlemlerinin tamamlanmasına kadar aileyle irtibatın sürdürülmesi sağlanmaktadır. Aile, ilgili birlik komutanlığınca kaza olayının meydana geldiği tarihte kuruma davet edilmekte, davetin aile tarafından kabul edilmesi durumunda aile, tabur ve alay komutanı veya eşiti adli müşavir, personel şube müdürü ve tabip personelden oluşan mihmandar heyet tarafından karşılanarak…
BAŞKAN – Sayın Bakan, sizden ricam, salonda bulunan arkadaşlarımızın sorularını lütfen cevaplayın, diğerlerini yazılı olarak gönderin.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Tamam.

Diyalog Devam:
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Güzel, yol haritası henüz tamamlandı mı? İşte, herkes belli bir aşamada yapacaklar. Diğer arkadaşlarımız da diyor ki: “Detaylı olarak biz de bilelim.” Dolayısıyla, ondan sonra Bakanlar Kurulu bununla ilgili kanun çıktıktan sonra, Bakanlar Kurulu kararı ne zaman çıktı? 1 Ekim diye düşünüyorum. Komisyonlar kurulacak. İşte, dolayısıyla da dört başı mamur, hiçbir eksiklik…
Arkadaşlar, otuz yıldır süren, kırk yıldır süren bir olay, belki de kimilerine göre çok daha fazla eskiden beri devam eden bir olay. Dolayısıyla, bu çatışmanın olduğu bir dönemde, insanların ön yargılarının gerçeğin önüne geçtiği bir durumda, bunu birden bire bekleyebilmek mümkün değil.
Bizim diğer partiler gibi bir kolaylığımız yok. Nedir o diğer partilerimiz? Bunu çok net söylüyorum: Eğer bizim olduğumuz kadar, AK PARTİ kadar Güneydoğu’da CHP de MHP de olsaydı belki Güneydoğu’daki sorun bu derece gelmezdi.
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Helal olsun ya!
ADNAN KESKİN (Denizli) – Siz görevinizi yapmazsanız böyle olur.
AYTUN ÇIRAY (İzmir) – Siz bu hâle getirdiniz, on iki yıldır iktidarsanız.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Kesinlikle gelmezdi, yok, çok net söylüyorum, kesinlikle gelmezdi.
Yok, hiç öyle değil. Bir partinin orada teşkilatını kurması için Hükûmetten izin almasına gerek yok. Siz oraları boşalttığınız için orası âdeta iki partiye kaldı, birisi HDP-BDP’ye diğeri de AK PARTİ’ye. İsteriz ki siz olun.
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Siz hiç gitmiyorsunuz herhâlde, bizim bütün illerde teşkilatımız var.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Buna çok seviniriz.
İZZET ÇETİN (Ankara) – Çok ucuz polemik yapıyorsunuz.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Yok, arkadaşlar, ondan yok.
Dolayısıyla, eğer siz olsaydınız orada bizim bu işlerimiz daha kolay olurdu. Dolayısıyla, çözüm sürecinin daha henüz haritası netleşmedi ki o son durumunu bilelim, üzerinde çalışılıyor, her gün yeni bir şey yapılacaktır. (Gürültüler)
BAŞKAN – Arkadaşlar, Sayın Bakana niye müdahale ediyorsunuz?
MEHMET GÜNAL (Antalya) – MHP’yi sen bırak, kendi korucularını bir koru bakalım!
AYTUN ÇIRAY (İzmir) – Sayın Bakan…
BAŞKAN – Sayın Günal, Sayın Çıray, böyle bir usulümüz yok bizim bu komisyonda yapmayın!
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Bingöl’ün dağlarında vatandaşını koruyamıyorsun, asker sayısından bahsediyorsun. MHP her yerde var, bütün il başkanlarımız orada duruyor.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Mehmet Bey, çok doğru, samimiysen Hakkâri’de miting yap, mitingine ben katılacağım. (Gürültüler)
BAŞKAN – Müsaade edin arkadaşlar ya!
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Sayın Bakan, sorulara cevap verin.
Sayın Başkanım, sorulara cevap vermiyorsa kapatın bunu, gerek yok.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Sorulara cevap veriyorum, duyarsan. Silahlı Kuvvetlerde en fazla… (Gürültüler)
BAŞKAN – Arkadaşlar…
ADNAN KESKİN (Denizli) – Halktan fazla koruma gidiyor senin gittiğin yerlere. Başbakanın etrafındakilere bak!
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Adnan Bey, bir taş değse bize değer, gidin orada size bir saldırı yapılmışsa bize gelin. Yok öyle bir şey.
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Vatandaş ölüyor sokakta, askerini öldürüyorlar.
ADNAN KESKİN (Denizli) – Eğer gidemiyorsak senin ayıbındır, benim değil.
BAŞKAN – Sayın Keskin, o sıralarda siz de oturdunuz, yapmayın, yakışmıyor. (Gürültüler)
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Bu, bugünün olayı değil veya onun failleri de yakalandı ve yargıya teslim edildi.
BAŞKAN – Sayın Bakan, lütfen, direkt, sorulara gelin.
İZZET ÇETİN (Ankara) – Özgür Suriye Ordusu’nun ABD tarafından eğitim aldığını…
BAŞKAN – Sayın Çetin, yerinize oturun.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Silahlı Kuvvetlerimizdeki intiharlarla ilgili de çok büyük bir ihtilaf vardır.
İZZET ÇETİN (Ankara) – Özgür Suriye Ordusu’nun eğitimini sordum.
ADNAN KESKİN (Denizli) – Seni terk ediyoruz, tarihe havale ediyoruz seni.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Alınan tüm önlemlere rağmen vefatla sonuçlanan ecel, hastalık, intihar, silah, iş kazası, iş güvenlik olaylarında personelin ölüm sebebinin zihinlerde hiçbir soru işareti bırakmayacak şekilde açıklanması maksadıyla…
AYTUN ÇIRAY (İzmir) – Hamaset yapıyorsunuz, sorulara cevap vermiyorsunuz.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – … garnizon komutanlıklarınca vefat haberinin alınmasına müteakip emniyet ve kaza önleme konularında…
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Masal anlat sen, masal!
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – …tecrübeli askerî bir üst subay, mümkün olmaması durumunda tecrübeli bir subay ve tabipten oluşan bir heyet teşkil edilmekte ve anılan personelin bizzat evine gidilerek ailesiyle yüz yüze görüşerek olayla ilgili bilgi verilmektedir. Vefat haberinin verilmesine müteakip özlük işlemlerinin tamamlanmasına kadar aileyle irtibatın sürdürülmesi sağlanmaktadır. Aile, ilgili birlik komutanlığınca kaza olayının meydana geldiği tarihte kuruma davet edilmekte, davetin aile tarafından kabul edilmesi durumunda aile, tabur ve alay komutanı veya eşiti adli müşavir, personel şube müdürü ve tabip personelden oluşan mihmandar heyet tarafından karşılanarak…
BAŞKAN – Sayın Bakan, sizden ricam, salonda bulunan arkadaşlarımızın sorularını lütfen cevaplayın, diğerlerini yazılı olarak gönderin.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Tamam.