Dolar 32,3168
Euro 35,0223
Altın 2.308,02
BİST 9.079,97
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 21°C
Açık
İstanbul
21°C
Açık
Cum 23°C
Cts 21°C
Paz 21°C
Pts 23°C

ORTADOĞU’DAKI YENI HAMLELER VE ABD’NIN GELECEK HESAPLARI

A+
A-

Ortadoğu’daki yeni hamleler ve ABD’nin gelecek hesapları

Ortadoğu’da Suriye’de süregelen çatışmaların sonuçları, Irak’da hala devam eden istikrarsızlık ile iç çatışma olasılığının ihtimal dahilinde olması ve ilerleyen dönemde İran’ın nükleer faaliyetlerini daha ileri bir aşamaya ulaştıracağı konuları özellikle ABD’nin yeni bazı stratejiler izlemeye başlamasına sebep olmuştur.

ABD’de geride bıraktığımız Kasım ayının ardından seçim sonrasına bırakılan bir çok konu bugünlerde ele alınmaya başlanmış gözükmektedir. Bunlar içerisinde de şüphesiz ki küresel üstünlük mücadelesinde önemli ve ayrı bir yeri olan Ortadoğu’ya yönelik politikalara öncelik verildiği içerisinde bulunduğumuz dönemde gözlemlenmektedir. ABD Dış İşleri Bakanı John Kerry ‘nin Türkiye ziyareti ve ardından Obama’nın seçimlerden sonra yaptığı ilk dış ziyaretindeki durağı olan İsrail, bu yeni düzenlemenin göstergeleri arasındadır.

Yeni Planın İşleyişi

En genel ifadeyle ABD için önünde bulunan planın BOP olduğu yani bu doğrultuda İsrail’in güvenliğinin esas alınarak Ortadoğu coğrafyasında bulunan petrol ve doğalgaz yatakları ile birlikte su kaynaklarının da kontrol altına alınmak istendiği ve tüm bunlar içinde ABD’nin istediği biçimde sözde bir Kürt devleti kurmak fikrinin değişmediği gerçeği göz ardı edilmemelidir. İçerisinde bulunduğumuz ve şahitlik ettiğimiz yeni dönemin mesajı, bu hedefe ulaşma noktasında ABD’nin değişen yada değişebilecek koşullara göre stratejilerinin belirlemiş olmasıdır.

PKK’nın AKP iktidarıyla birlikte İmralı’nın rehber alınarak ve BDP’nin de ara eleman sıfatına sokularak aktif bir dönemin başlangıcının verilmesi ülkemizi bölgesel gelişmeler açısından da ilgilendiren en önemli konu olmuştur.

Gelişmelerin özüne baktığımızda, yaklaşık 4 aydır Türkiye’nin gündeminde olan İmralı’da bulunan terörist başı ile yürütülen müzakerelerin başlangıç noktası ve yeni girişimlerin planlamasının 2012 yılının Nisan ayı içerisinde ABD’nin yolunu tutan Barzani ve BDP’lilerin ziyaretinin ardından planlanan gelişmeler olduğu sonucu karşımıza çıkmaktadır. Zira bu ziyaret öncesinde bazı BDP’lilerin, Ortadoğu’da değişen şartlarla birlikte Irak’ın kuzeyi ile başlayan ve ardından Suriye’nin kuzeyinde de kendisini gösteren ayrılıkçı Kürt hareketliliğin sonraki zamanlarda Türkiye’nin tüm güney sınırları boyunca uzanacağı ve bunun geri çevrilmez bir gelişme olacağını dile getirmişlerdi. Oldukça muhtemeldir ki bu açıklamaların akabinde gerçekleşen ABD ziyaretinde, Türk kamuoyuna verilen bu mesaj değerlendirilmiştir.

Dört Parçalı Yapının Hayata Geçirilmesi

Barzani ile BDP’lilerin ABD ziyaretinin doğrudan ABD’nin Ortadoğu’daki sözde Kürt devleti kurmasına yönelik hedefinde belirleyeceği yeni stratejisinin alakalı olduğu, bu iki kesimin ziyaretleri sonrası verilen mesajlardan da anlaşılmıştır. Her ne kadar, bazı kesimler özellikle BDP’nin neden ABD’nin yolunu tuttuğuna ilişkin oluşmaya başlayan soru işaretleri karşısında bunun normal ve siyasi alanda faaliyet gösteren bir partinin kendisini daha iyi ifade edebilmek için gerçekleştiğini söylese de, şimdilerde bu döneme doğru bakıldığında konunun hiçte bu şekilde anlatıldığı gibi olmadığı karşımıza çıkmaktadır.

ABD’de bazı dış işleri yetkilileri, kongre üyeleri ve Ortadoğu uzmanlarıyla görüşen BDP’liler, ABD’nin yeni Kürt politikasının ve yol haritasının oluşmasında kendi görüşlerini aktarmıştır. ABD’de bu anlamda atacağı yeni adımları kurgulayabilecek bir dönemi geride bırakmıştır. Daha önce de belirttiğimiz gibi Kasım ayı içerisindeki başkanlık seçiminden hemen sonra bölgedeki Kürt hareketliliğinin artırılması, Irak’da patlayan bombalar, Suriye’de PKK’nın uzantısı olan PYD’nin ele geçirdiği alanların artırılması ve akabinde Özgür Suriye Ordusu ile anlaşmaya varıp sadece Esad’a karı mücadele vereceklerinin açıklanması ve Türkiye’de de terörist başının rehber edinilerek sözde Kürt sorunun çözümü için AKP’nin yola koyulmuş olması konuları tümüyle ABD’nin yeni stratejisinin birer ürünüdür.

Bu yeni stratejisinde dikkatlerden kaçmayan en önemli konu, dört parçalı sözde devletçiğin oluşturulması hedefi için parçaların her birindeki gelişmelerin ayrı ayrı değerlendirildiği, her biri için kendi dahilindeki şartların hayata geçirilmek istendiği gözükmektedir.

Ortadoğu’da ABD’nin yeni dönem için uygulamaya koyduğu diğer bir hamlesi ise kendisi için çalışan yada kendisine bağımlı bir şekilde hareket eden tüm unsurların aynı kümede, ortak bir anlayışla hareket ediyor olması ve buna verilen önemdir.

Kısacası ABD; AKP, PKK, Barzani, PYD, PEJAK, İsrail, Ürdün, Katar ve S. Arabistan arasında sorun bulunsun istememektedir. İlerleyen dönemlerde son derecede ciddi adımlar atacağı beklenen ABD’nin bu görüşü çerçevesinde gelişen olaylara baktığınızda, bölgede taşların bu anlayış üzerine bina ettirilmek istendiğine tanık oluyoruz.

İsrail Neden Özür Diledi?

AKP’nin PKK ile yakın temasa girişmesi ve İsrail’in Mavi Marmara baskınında katlettiği 9 vatandaşımız sebebiyle Türkiye’den bizzat Obama aracılığı ile özür dilemesi ve bunun akabinde ilişkilerin normalleştirileceğinin her iki ülke yöneticileri tarafından dile getirilmiş olması, ifade etmeye çalıştığımız konunun en belirgin özelliği olmaktadır.

Özellikle İsrail’in özür dilemesinden sonra, bu özrün altında yatan nedenlerin neler olduğu sorusuna cevap arayanların çıktığı tek adres olan Suriye ve ileri vadede de İran konusunun olduğudur. Zaten İsrail Başbakanı Natenyahu da özür dilemelerinin nedenini Suriye’de bulunan kimyasal silahların bazı İsrail karşıtı muhaliflerin eline geçmesinden duyulan endişe ve bu alanda “Türkiye ile ortak hareket edebilme” gayesinin yattığını açıklamıştır. Dolayısıyla bu konu sadece İsrail’in bir tavizi olarak değerlendirilmemelidir.

PKK ile müzakere yürüten ve ona Türkiye’de istediğini veren AKP, teröristlerin sınır dışına çıkması ile sanal bir bayram havasını Türkiye’de estirip, kendisine prim yaptırma amacı içerisine girmiş bulunmaktadır. PKK ise sınır dışına çekilecek ancak kesinlikle silah bırakmayacaktır. PKK, yeni hedefler için yeni şartlar dahilinde gücü daha da artırılarak, silahlı daha da fazla artırılarak beslenecek ve hazırlanacaktır.

Zira özellikle ABD’nin Suriye ve İran’daki diğer hesapları için PKK’nın silahları mutlaka varlığını koruması gereken koşullar arasında bulunmaktadır. Türkiye’den çekildikten sonra teröristlerin bir kısmını Suriye ve bir başka kısmını da İran’a yönlendirecek olan PKK’nın daha geniş bir coğrafya için hazırlanacağı gerçeği karşımızda durmaktadır. Bu hedefinde dört parçalı yapının eksik kalan kısımlarının olgunlaşmasının yattığı açıktır.

ABD, BOP’daki hedeflerini gerçekleştirebilmek ve nihayete erdirebilmek için yeni koşulları dikkate alarak, yani stratejilerle yola koyulmuş durumdadır. BOP için değişen hiçbir konu yoktur. Nihai hedef aynıdır. Bu hedefte Irak, Suriye, İran ve Türkiye’den koparılmak istenilen topraklarla sözde bir Kürt devletinin kurulması en temel hedefler arasındadır.

MHP’nin Duruşu Sadece AKP’nin Değil, ABD’nin de Kimyasını Bozuyor

Bugünlerde bazı yazarların Türkiye’nin büyüdüğüne, PKK ile müzakereleri neticelendirdiğinde daha geniş bir coğrafyaya ulaşacağına değinenlerin sözlerinin ise gerçeklikle uzaktan ve yakından alakası yoktur. Türk Milleti ütopik ve tümüyle hayal mahsulü olan desinformatif bilgilerle büyüyoruz yalanıyla devlet yapısından uzaklaştırılmaya, ayrıştırılmaya ve parçalanmaya doğru gitmektedir.

Bu dönemde olması istenmeyen tek gelişme ise Türkiye ve Türk Milleti’nin AKP-PKK arasındaki anlaşmaya karşı çıkması ve önüne konulmak istenilen sinsi tuzaklara geçit vermemesidir. Şu zamanlarda sözde terör bitsin, analar ağlamasın, daha da büyüyeceğiz, topraklarımız genişleyecek diyenler en büyük korkusu ve kabusu Türk Milleti’nin önünde bulunan teslimiyete boyun eğmemesi durumudur.

MHP’nin Bursa’da gerçekleştirdiği mitinginde yüz binlerce kişinin, AKP’nin PKK ile yürüttüğü samimi pozlar karşısında ilk günden beri karşı olan ve dim dik duran MHP Lideri Devlet Bahçeli’ye “vur de vuralım, öl de ölelim” şeklinde hep bir ağızdan haykırmış olması, özünde AKP-PKK’dan çok okyanus ötesinin tedirgin olmasına sebep olmuştur.

Zira Türk Milleti’ne karşı yapılan bu ihanet süreci çökerse sadece AKP değil, AKP’nin BOP’da onlar hesabına çalıştığı küresel gücü elinde tutanların tüm hesapları çökecektir.

İSMAİL ÖZDEMİR/ ORTADOĞU