SANATÇI DUYARLILIĞI IŞTE!
Sanatçılarımız Başbakan Erdoğan’ı ziyarete gider.
Talep “ütopik” bir şey değildir,
Sadece barışçıl bir ortam!
Sohbet başlar;
***
Sertap Hanım, demokrasiye olan “akil” duyarlılığınıza teşekkür ediyorum…
– Toplumsal barışa katkı adına kabulünüzden dolayı asıl ben teşekkür ederim.
Sayın Düvenci biz tarafsız tüm sanatçılarımıza açığız…
– Çok naziksiniz! Keşke Gezi Parkítaki gençlere de nazik olabilseydiniz?
Hasan bey herkes ağaç mevzusuna takıldı, oysa ormana bakmak lazım…
– Fikret Ormanía mı?
Bilemem sayın Kaçan onu Çarşı’ya sorun…
– Haklısınız efendim ama bu çarşı benim bıyıklara bile karşı!
Hülya Hanım Gezi’de dönen dolaplara emin olun illüzyonist Arefíin bile aklı ermez.
-Anladım efendim ama sizde olayların üzerine biraz fazlamı gazladınız.
Ne yapalım Sayın Avşar adamlar polisimin üzerine koca koca kayalar atıyorlardı.
– Kaya derken efendim?
– Taş anlamında söyledim taş…
Söze burada Yavuz Bingöl karışır;
Efendim iyi hoş da TOMA’ların tazyikli su sıkmalarına ne demeli?
Ne yapsalardı yani Yavuz Bey Molotof atanlara Kenan Işık gibi mi bakacaklardı.
Ya da onları Kara tiren gecikir türküsünü mü söyleyeceklerdi.
– Çok şakacısınız efendim…
Polatíım Necati’m Şaşmazım hedefimiz yüzde 50 değil, yüzde yüzün yüzünü güldürmek…
– Tabi efendim ortam acilen yumuşatmalı, tansiyonu düşürmeli ve acilen nazar dualarına çıkılmalı ve hemen kurşun döktürülmeli…
Değerli sanatçı arkadaşlarım, gerginliğin azaltılması için biz elimizden geleni yapıyoruz. Sizin de önerileriniz varsa buyurun meydan sizin…
Hülya Avşar bir kez daha söze girer;
– Gezi park’a sinema perdesi koysak ve müdahale öncesi gençlere film izletsek…
Ne gibi film?
– Mesela başrolünü paylaştığım Berlin-Berlin filmi olabilir…
Söze giren Ali Sunal “olmaz efendim olmaz” diye itiraz da bulunur.
Neden olmaz Sayın Sunal?
-Pardon efendim olabilir de, parkta malum şu an hijyen sorunu var. Gençler suyu bir tek TOMAída görüyorlar…
Peki, ne yapalım?
Necati Şaşmaz bir kez daha söze karışır ve “Yetenek sizsinizde ki köpek Maksı getirelim efendim” der.
Aman ha köpek gelmesin… Dış basın “polis şimdi de köpeklerle Gezi Parkı bastı” diye yazar bir de…
– Sizin işiniz de gerçekten zormuş efendim…
Zor tabi Sayın Ergenç bu işler muhteşem yüzyılía benzemez, bu çağda iktidar olmak kolay mı, hele ki bu twitırlı dünyada. Sizin zamanınız kolaydı, gelin bunu bir de şimdi faiz lobisine, siyasi ve ekonomik istikrarımızı çekemeyenlere anlatın!
-Haklısınız efendim, siz zaten twitter baş belasıdır demiştiniz!
Bela tabi Sunay Bey bu işler “Hayat deyince” hikâyelerine benzemez, “küçük şeyler” deyip geçemezsiniz, devlet yönetmek büyük iştir. Hep ileri, hep ileri.
Yerinden ayağa fırlayan Mahsun Kırmızıgül bağırır;
-Gerici bu gezi eylemcileri efendim gerici.
Ortamı germeyelim Mahsun Bey!
-Bize müsaade artık efendim kalkalım gazeteciler bekler.
Erken kalktınız daha karpuz kesecektik
Sağ olun efendim daha dışarı çıkıp bu kadar kamerayı bir arada bulmuşken bize twitır yoluyla giydirenlere okkalı bir cevap yapıştıralım…
Tamam, ama bunu saymam, hafta sonu ki mitinglerimize de bekliyorum!
-İnşallah efendim inşallah!
Sonuç?
Gezi parkı şimdilik,
TOMA’sız.
Biber Gazsız.
Tazyikli susuz.
Ve Necati Şaşmaz4sız.
Şaşırmaya devam ediyor.
Metin Özkan/ Güneş