Dolar 32,5004
Euro 34,6901
Altın 2.496,45
BİST 9.693,46
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 19°C
Parçalı Bulutlu
İstanbul
19°C
Parçalı Bulutlu
Paz 20°C
Pts 22°C
Sal 24°C
Çar 22°C

SEÇİM SİSTEMİ MÜLAHAZALARI

SEÇİM SİSTEMİ MÜLAHAZALARI
02/05/2014 13:57
A+
A-

BAŞBAKAN Erdoğan tarafından 30 Mart yerel seçimlerinden bir süre önce kamuoyuna yapılan duyuruda, Türkiye’de halihazırda uygulanmakta olan seçim sisteminde birtakım değişiklikler yapılabileceği ifade edilmiş, bu kapsamda üç seçeneğin söz konusu olduğu belirtilmiştir.

Bunlar;

– Mevcut sistemin devam ettirilmesi,

– Mevcut sistemde %10 olan seçim barajının %5’e indirilerek seçim çevrelerinin her bir seçim çevresinden 5 milletvekili çıkacak şekilde tanzim edilmesi,

– Mevcut sistemin tamamen değiştirilerek d’Hondt sisteminden dar bölge çoğunluk sistemine geçilmesidir.

Seçim sistemleri temelde ikiye ayrılarak incelenmektedir. Bunlar çoğunluk sistemleri ve nispi temsil sistemleridir. Bir de iki sistemin birlikte kullanıldığı karma uygulamalar mevcuttur. Bunlardan çoğunluk sistemleri, genel anlamıyla en çok oy alan adayın seçildiği yöntemdir. Dolayısıyla çoğunluk sistemleri oyların adil dağılımını yansıtan bir parlamentoyu değil, açık bir galibi amaçlamaktadır. Nispi temsil sistemleri ise oyların sandalyelere dönüşümünde orantılılığı amaçlayan her türlü seçim usulünü ifade etmektedir. Dolayısıyla temelde çoğunluk sistemlerinde bir seçim çevresinde en çok oy alan aday seçilmekte, nispi temsilde ise adaletli ve orantılı bir dağılımın söz konusu olmasına gayret gösterilmektedir.

NİSPİ TEMSİL SİSTEMLERİ, ÇOK PARTİLİ SİSTEMLER

Çoğunluk sistemlerinde seçmen oyları belli siyasi partilerde toplanmaya zorlanmaktadır. Bu da ülke düzeyinde iki partinin birbiriyle yarıştığı göreceli bir siyasi istikrar zemini hazırlayabilmektedir. Nispi temsil sistemleri ise seçmeni, oylarını belli bir partiye vermeye zorlamaması sebebiyle toplumdaki sosyal bölünmeleri olduğu gibi yansıtmaktadır. Bu sebeple de nispi temsil sistemleri, çok partili sistemler oluşturma kapasitesine sahiptir.

Seçim çevrelerinin belli bir partinin alacağı oyların hesaplanarak belirlenmesi halinde söz konusu siyasi parti, seçimlerde diğer partilere karşı avantajlı bir konuma gelebilmektedir. Seçim çevrelerinin sınırlarını kasten, kazanacak şekilde çizme biçiminde tezahür eden bu uygulamanın Anayasa hukuku ve siyaset bilimindeki adı Gerrymandering’dir. Bazı ayrıntıları kamuoyuna yansıyan seçim kanunu tekliflerinden anlaşıldığına göre, Tayyip Erdoğan da seçim çevrelerini kendi yararına sonuç verecek şekilde düzenlemenin peşindedir. Bunun adı da Recepmandering’dir.

Gündeme düşen seçim sistemi tercihlerinden daraltılmış bölge uygulaması, seçim çevresinde yapılacak bir değişikliği ifade etmektedir. Söz konusu değişikliğin belli bir partinin kazanacağı şekilde yapılması, bu partiye diğerlerine oranla hatırı sayılır bir avantaj sağlayacaktır. Bu sistemde her bir seçim çevresinden çıkan sonuçlar orantısız ve daha kötüsü adaletsiz sonuçlar verebilecektir.

ÇOĞUNLUK SİSTEMİ, KENDİSİNDEN BEKLENEN FAYDAYI SAĞLAYAMAZ

Bir diğer seçenek olan dar bölge seçim sistemine geçilmesi ise esasında Türkiye’de uygulanan nispi temsil sisteminin kökten değiştirilerek çoğunluk sistemine geçilmesi demektir. Belirtildiği şekliyle çoğunluk sistemleri, belli bir adaya oy vererek siyasi istikrarı sağlama kapasitesine sahiptir. Ancak bu noktada siyasal sistemin diğer dinamiklerinin işin içine girmesi söz konusu olmaktadır. Bu da bir ülkedeki parti sistemi değiştirilmek istendiği takdirde o ülkedeki tarih” ve sosyolojik koşulların da dikkate alınmasını gerektirir. Yani bir ülkede kemikleşmiş, zorlanamaz azınlıklar varsa, çoğunluk sistemi, kendisinden beklenen faydayı sağlayamayacağı gibi, temsilde adaleti göz ardı ettiği için siyasal sistemde ciddi sıkıntılara sebep olabilmektedir.

O halde Türkiye’de seçim sisteminde yapılacak bir değişiklikte siyasi partilerin uzlaşması ve seçim sistemlerinin farklı unsurlarını göz önüne alarak hareket etmesi gerekmektedir. Aksi takdirde seçim sisteminde yapılacak bir değişiklik, büyük çaplı meşruluk krizlerine yol açabilecektir.

Zaten AKP d’Hondt sistemiyle birinci parti olması sayesinde oy oranlarının üzerinde temsil edilmektedir. Dar veya Daraltılmış Bölgeli Sistem kabul edildiği takdirde, iktidar partisi aldığı oya oranla çok daha fazla milletvekilliği elde edecek, ilk iki partiden geriye kalanlara oy veren seçmenlerin oyu boşa gidecektir. Bu durum ise temsilde adaleti tamamen ortadan kaldıracak bir tablo ortaya çıkaracaktır.

TÜRKİYE’DEKİ MEVCUT SEÇİM SİSTEMİ: BARAJLI D’HONDT

Türkiye’de seçimlerde alınan oylar d’Hondt sistemi diye bilinen bir matematik yöntemle hesaplanmakta ve milletvekili sayıları buna göre belirlenmektedir. Bu sistem, Türkiye’nin gerçeklerine daha uygun olarak düşünülmüş ve muhalefet partilerinin çoğunluk partisi karşısında hakkını nispeten daha fazla koruduğu görülmüştür. Türkiye’nin o günkü şartlarında seçim sistemindeki bu değişiklik, temsilde adalet ve istikrarı esas alacağı düşüncesiyle yapılmıştır.

Bunun içindir ki AKP şimdiye kadar girdiği seçimlerde aldığı yüksek oy oranıyla mevcut sisteme göre daha fazla milletvekili çıkarabileceğini hesaplamakta, çareyi de d’Hondt sisteminden kurtulmakta görmektedir.

D’Hondt sistemi 1878 yılında Belçikalı matematikçi Victor d’Hondt tarafından bulunmuş bir nispi temsil metodudur. Bugün Arjantin, Avusturya, Belçika, Bulgaristan, Çek Cumhuriyeti, Doğu Timor, Ekvador, Finlandiya, Galler, Hırvatistan, İskoçya, İsrail, İzlanda, Japonya, Kolombiya, Macaristan, Makedonya, Paraguay, Polonya, Portekiz, Romanya, Sırbistan, Slovenya, Şili gibi ülkelerde yaygın olarak kullanılmaktadır. Türkiye’de de ilk kez 1961 Anayasası ile kullanılmaya başlanmıştır.

Bu sisteme göre bir seçim çevresinde her partinin aldığı toplam oy, sırasıyla 1’e, 2’ye, 3’e, 4’e bölünmektedir. Bir seçim çevresinin çıkaracağı milletvekili sayısına ulaşıncaya kadar bu işlem devam etmektedir. Elde edilen paylar büyükten küçüğe doğru sıralanıp vekillikler dağıtılmaktadır.

AKP 2007 seçimlerinde yüzde 46 oyla 341 milletvekili elde ederken, 2011 seçimlerinde yüzde 50 oya ulaştığı halde 326 milletvekili çıkarabilmiştir. Bunun sebebi, d’Hondt sistemidir. Son bölünmelerde milletvekillikleri muhalefete ve bağımsızlara gitmiştir.

AKP İKTİDARININ UYGULAMAYI DÜŞÜNDÜĞÜ DAR VEYA DARALTILMIŞ BÖLGELİ SEÇİM SİSTEMİ NEDİR?

Gerek basında gerekse entelektüel çevrelerde bilgi eksikliğinden dolayı olsa gerek, dar bölge seçim sistemi ile daraltılmış bölgeli seçim sistemi birbirine karıştırılmaktadır. AKP’nin evvelce açıkladığı seçim kanunu değişiklikleriyle ilgili seçeneklerinde de ayrıntı olmadığı için meselenin aslı kamuoyunca bilinememiştir. Her zaman olduğu gibi AKP tarafından hazırlanan yasa değişikliklerinin detayları kamuoyuyla paylaşılıp tartışılmasına ve değerlendirilmesine fırsat tanınmadığı gibi, herhangi bir tatminkar açıklama da yapılmamıştır. “Ben yaptım oldu.” anlayışıyla hazırlanıp meclise getirilen teklifler, çoğunluk tahakkümü ve dayatmayla meclisten geçirilmektedir. Bunların Türk toplumuna, kültürüne, demokrasisine, hukuk sistemine ve devletin işleyişine uygun olup olmadığı konusunda yeterince istişare ve tartışmaya fırsat verilmemiştir. Seçim sistemiyle ilgili yasa değişikliği hazırlıkları da aynı kafayla sürdürülmektedir. Kamuoyuna çalışmanın ayrıntıları konusunda yeterince bilgi yansıtılmadığı gibi, basında da seçim sistemlerinin yeterince araştırılmadan sunulduğu görülmektedir.

30 Mart yerel seçimleri sonuçlandıktan sonra Ağustos ayında yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday olmaya hazırlanan Başbakan Erdoğan, Köşk’e çıktıktan sonra başkanlık sistemini hayata geçirebilmek için yeni hesaplar yapmaya başlamış ve seçim sistemleriyle ilgili yasa değişikliği çalışmalarına yeniden başlanmıştır.

Başbakan Erdoğan partisinin seçim sistemi değişikliğiyle ilgili çalışmaları hakkında bilgi verirken gündemlerindeki tekliflerinden birisinin beşer milletvekili esasına dayalı “daraltılmış bölge” sistemi olduğunu açıklamıştır. Meclise getirmek için hazırlık yaptıkları asıl teklifinse barajın tamamen kaldırılarak Türkiye’nin 550 seçim bölgesine ayrılmasına ve bu bölgelerin her birinden birer milletvekili çıkarılmasına dayalı Dar Bölge Seçim Sistemi olduğunu söylemiştir. Ancak birkaç gün önce dar bölgeli sistemden vazgeçildiği ve daraltılmış bölgeli sistem üzerinde çalışıldığı kamuoyuna duyurulmuştur.

AKP’nin dar veya daraltılmış bölge sistemini düşünmesindeki amacı, 2015 genel seçimlerinde Anayasa’yı değiştirebilecek milletvekili sayısına ulaşabilmek, Köşk’e çıkması durumunda Erdoğan’ı ‘başkan’veya ‘partili cumhurbaşkanı’yapacak değişiklikleri gerçekleştirmektir. Bu arada güneydoğuda PKK’nın siyasi temsilcisi BDP’nin, bağımsızlık planlarının ilk adımı olan siyasi özerklik için önü açılmış olacaktır. Çünkü dar bölge sistemi AKP’den sonra en çok BDP’ye milletvekili kazandıracaktır.

Daraltılmış bölgeli sistemde ise Meclisteki milletvekili temsil sayısı 5’ten fazla olan iller koltuk sayıları 5’i aşmayacak bölgelere ayrılmaktadır. Bu sistem hayata geçirildiği takdirde, Erdoğan’ın duyurduğu %5 oy barajını geçmiş siyasi partiler ve bağımsız adaylar yarışa katılacaklardır. Ancak beş milletvekili seçileceği için bölge barajı gayri resmi olarak %20’ye çıkacaktır. Bundan sonrasında ise halen geçerli olan d’Hondt metodu ile milletvekilleri belirlenecektir. Bu sistem, çoğunluk partileri yararına sonuç vermekte, üçüncü ve dördüncü sıradaki siyasi partilerin aldıkları oylara rağmen Mecliste temsil haklarını ciddi ölçüde sınırlamaktadır.

AKP ve bilhassa Erdoğan’ın tercih etmek istediği dar bölge sistemi, tek veya iki turlu bir seçim metodudur. Meclisteki 550 milletvekilinin seçilmesi için Türkiye 550 seçim bölgesine bölünmektedir. Her bölge için adaylar belirlenmektedir. Tek turlu sistemde oyların en çoğunu alan aday seçimi kazanmış olmaktadır.

İki turlu sistemde ise ilk turda adaylardan herhangi biri en az %51 oy ile çoğunluk oyunu alırsa seçim ilk turda tamamlanmakta, %51 çoğunluğun oyunu alan ve birinci olan aday o bölgenin milletvekili olmaktadır. Eğer hiçbir aday %51 barajını ilk turda aşamazsa bu durumda ikinci tur oylamaya geçilmektedir. İkinci turda, ilk turda ki yarış sırasında en çok oy almış iki aday arasında veya Fransa’da olduğu gibi belli bir çoğunluk oranına ulaşan adaylar arasında geçmektedir. Bu turda, çoğunluğun oyunu alan aday milletvekili seçilmektedir.

Fransa’da tek turlu dar bölge sisteminin mahzurlarına binaen iki turlu sistem uygulanmaktadır. Fransa’daki seçimlerde kullanılan oyların en az %12,5’ini alan adaylar ikinci tura kalmaktadır. İkinci turda artık salt çoğunluk aranmamakta, oyların nispi çoğunluğunu alan aday kazanmış olmaktadır. İlk tur seçim, ikinci tur ise bir tür eleme seklinde geçmektedir. Çünkü ikinci turda seçmenler, sempati duyup kendilerini yakın hissettikleri partiden çok, kendi düşüncelerine yakın ve uygun buldukları adayı tercih etmektedir.

İki turlu dar bölge sisteminde partiler arasında uzlaşma, pazarlık ve anlaşmalar söz konusu olmaktadır. Çoğu zaman ahlaki olmayan, lehte ve aleyhte ittifaklar devreye girmektedir. Bu da seçmenleri arzu etmedikleri h‰lde başka partilere oy vermek zorunda bırakan bir sonuç doğurmaktadır. Büyük partilerin gerisinde kalan partiler, seçim ittifakları ve pazarlıklarla varlıklarını korumaya çalışmaktadır.

Tek turlu dar bölge sistemi bir Anglosakson geleneğidir. ABD ve İngiltere ile İngiliz milletler topluluğuna bağlı ülkelerde uygulanmaktadır.

AKP kendini kurtaracak ezici çoğunluğu elde edecek ince hesaplara odaklanmıştır. Bu da AKP’nin, artık yüzde 10’a takılmayacağını barajı tamamen indirmeye kararlı oluğunu göstermektedir. İktidarın seçim barajını indirme niyetinin en belirgin delili, yüzde üçü bulabilecek küçük partilere de sus payı niteliğindeki devlet yardımı olmuştur.

Görüldüğü gibi hangi sistem tercih edilirse edilsin AKP çalmayı, çırpmayı, yolsuzluklara ve hukuksuzluğa yasal zemin oluşturmayı siyasi gelenek haline getirmiştir. AKP, dar veya daraltılmış bölge sistemlerinden herhangi biri ile daha çok milletvekili hırsızlığı yapabileceği seçim sistemi arayışı içindedir.

Prof.dr.Semih Yalçın/ORTADOĞU