SEN NEYMIŞSIN BE ZARRAB?

Adı; Reza Zarrab…

Açılımı; İranlı bir uşak…

Tanınırlığı; “17 Aralık Yolsuzluk ve rüşvet operasyonu.”.

Tanımlaması; “Devleti rüşvete bağlayan iş adamı”

Kimin nesi; “Ebru Gündeşin kocası”

Kimin sesi; “Reis dediği İranlı ortağı Babek Zencani.”

Görevi ne; “Söylediğine göre, Türkiye’nin Cari Açığının % 15’inin kapatmak.”

Peki, biz ne yaptık bu kahramana?

“Berat madalyası vermek yerine cezaevine gönderdik.”

*

Adam konuşuyor,

Hem de arka fonda ki Türk bayrağı önünde.

Bakıyorsun bürokratik kurallara…

Türk bayrağı fonunda konuşma hakkı,

Sadece devlet görevlilerine tanınmış…

Oturuşu, hareketleri, söze girişi, mimikleri; hangi birine baksan;

Bir devlet adamı edasında ama…

İster istemez soruyorsun kendine:

İran kökenli Reza, hangi devletin resmi görevlisi?

*

Neymiş?

Ekonomiyi kurtarmış…

Peki, bu adam sanık mı, şüpheli mi, ekonomist mi?

Ne diyor;

 “Ülke ekonomisine faydalı oldum”…

“Türkiye’de ki cari açığın yüzde 15’ini ben kapattım”

Oh… Oh… Ne ala…

O zaman yapalım Zarrab’ı Maliye Bakanı,

İç borç, dış borç bırakmasın…

İşsizliği bitirsin…

Enflasyonu sıfırlasın…

Bütçe açıklarını kapatsın…

Hatta işçi, memur, emekli, esnaf ve çiftçinin sorunlarını da bitirsin.

Sen neymişsin be Zarrab?

*

Oysa nasıl azalır cari açık…

Ekonomistler ve kurallar diyor ki;

Cari açık denilen sorun,

Ancak ülkede üretilen, katma değeri olan bir malın,

Döviz karşılığı satışı ile azaltılabilir.

Bu da şu demek;

Türkiye altın üreticisi bir ülke değilken bu ihracatı yapması mümkün değil,

Dahası üretmediği…

Üretse bile hammaddesinin % 90’ını dışarıdan getirdiği bir altın,

Nasıl olur da cari açığı kapatır?

Anlaşılan o ki Zarrab Efendi bu işleri,

Eşini Jetle Kıbrıs’a konsere,

Bakanları yatla tatile götürmek kadar kolay zannediyor.