SÖZ UÇAR MEKTUP KALIR…
Söz uçar mektup kalır…
Derler ki;
“Söz uçar yazı kalır”
Ancak son yıllarda dikkat ediyorum da,
Galiba bu sözü,
“Söz uçar mektup kalır” diye değiştirmek gerekiyor.
Baksanıza,
Terörist başı Öcalan bile,
PKK’ya silah bıraktırmak için üç ayrı mektup yazmış.
***
Mektup deyip geçmeyin.
Baksanıza baş döndürücü hızla gelişen iletişim teknolojisi karşısında,
Değerini, gücünü ve önemini hâlâ koruyor.
Dünyayı avuçlarımızın içine getiren,
Son teknoloji ürünü dijital telefonlara,
İnternete,
Faksa,
Ve bilumum iletişim teknolojisine meydan okuyor.
***
Öyle ki,
Teknolojiye rağmen.
Devlet başkanları,
Başbakanlar,
Bakanlar,
Siyasi partiler,
Meslek odaları,
Çoğu zaman söyleyeceklerini muhataplarına mektupla anlatıp,
En önemli, en gizli ve en can alıcı ifadelerini,
Mektupla dile getiriyorlar.
***
Milletvekillerinin Cumhurbaşkanı’na…
Muhalefetin Başbakan’a…
Bakanların yatırımcı yabancı şirketlere…
Oda ve sivil toplum örgütlerinin Bakanlara…
Silivri’de tutuklu komutanların gazetelere…
“Güven mektubu” adı altında yabancı ülkelerin büyükelçilerine…
Hatta “Venezuela Devlet Başkanı Hugo Chavez’in, kanser tedavisi sürecinde Ekvator Ginesi’nde Afrikalı ve Güney Amerikalı liderler toplantısına gönderdiği” mektup gibi.
***
Mektup sözcüğü dilimize Arapçadan geçmiştir.
Mektup denilince posta,
Posta denilince de akla ilk olarak postacı gelir.
Mutlu eden, güldüren, düşündüren ve ağlatan mektuplar vardır.
Tabi bir de terörist başının yazdığı mektuplar.
İçeriği bilinmese de,
Yapılan görüşmenin tutanaklarına bakınca o mektuplarda ne yazdığı veya yazmadığı da o kadar önem taşımıyor artık.
Baksanıza,
İmralı “Ben dâhil tüm PKK’lılar özgür kalacak. Yoksa 50 bin kişi ile halk savaşı verilecek” diyerek açık açık tehdit savuruyor.
Bu sözlerin sahibinin mektuba ne yazmasını bekliyorsunuz?
Hepimiz barışma tamamlansın istiyoruz,
Hem de hemen istiyoruz.
Ancak görünen o ki,
Sözde barışmaya aracılık edenler halen tehdidi elden bırakmıyorlar.
Sizce bu İmralıya ne kadar bel bağlanır?
Metin Özkan/ Güneş