Dolar 32,4571
Euro 34,7340
Altın 2.439,37
BİST 9.915,62
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 18°C
Az Bulutlu
İstanbul
18°C
Az Bulutlu
Cts 16°C
Paz 18°C
Pts 18°C
Sal 18°C

TANRIKULU: 13 YILDIR RANTÇI ŞEHİRCİLİK; ÇEVREYİ YEMEYE, YOK ETMEYE DEVAM EDİYOR

TANRIKULU: 13 YILDIR RANTÇI ŞEHİRCİLİK; ÇEVREYİ YEMEYE, YOK ETMEYE DEVAM EDİYOR
06/03/2016 19:54 | Son Güncellenme: 06/03/2016 20:08
A+
A-

Tanrıkulu 5 Mart 2016, Cumartesi günü TBMM Genel Kurulu’nda Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü’nün 2016 Yılı Bütçe ve Kesin Hesapları üzerine bir konuşma yaptı.

Bu yetersiz bütçe rakamlarıyla Türkiye’nin çevre ve şehircilik beklentileri karşılanamaz.

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve İzmir Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu konuşmasında; Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü’nün 2016 Yılı öngörülen Bütçe rakamlarıyla çevre ve şehircilikte ön alınamayacağını dile getirerek, “yıllardır Bakanlığı yönetenler, bütçesini artırabilme becerisini gösteremeyip, mevcudu da verimli ve etkili kullanamamış; hak edilen ve beklenilen çağdaş, gelişmiş çevre ve şehircilik hizmetlerini sunamamıştır.” dedi.

İktidar çevre konusunda samimi değil.

Konuşmasında 64’üncü Hükûmet Programı’nı ve bunu hazırlayanları da eleştiren Tanrıkulu şöyle devam etti:“64’üncü Hükûmet Programı’nda ‘Hükûmetimizin temel politika ve uygulama alanı çevre haklarına saygı olacaktır’ vaadinde bulunanların samimiyetsizlikleri 2015 ve 2016’da yaşanan önemli çevre olaylarına bakıldığında görülmektedir.

2012’de Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Artvin’in Cerattepe bölgesinde, iktidara yakın bir holdinge maden çıkarma izni vermiştir. 2015 Ocak’ta idare mahkemesi şirkete verilen ÇED olumlu raporunu iptal etmiştir. Ancak imdada Çevre ve Şehircilik Bakanlığı yetişmiş, şirkete yeni ÇED iznini geçtiğimiz günlerde tekrar vermiştir. Başbakan “Hukuksal süreç bitene kadar çalışmalar duracak” sözünü verdiği esnada bile firma madencilik faaliyetlerini sürdürmüştür. Tüm Türkiye’yi ayağa kaldıran bu doğa katliamında çevrecilerin hakları gasp edilmiştir.

Antalya Expo 2016 için, İzmir’in Ödemiş ilçesi Bademli beldesine 1071 yılında dikilen ve Türkiye’nin en yaşlı zeytin ağacı ünvanını taşıyan ağaç, 945 yıldır bağlı bulunduğu toprağından sökülerek Antalya’ya taşınmış ve birilerine show malzemesi yapılmıştır. Bir çevre ve doğa hakkı da burada yerle bir edilmiştir.

Türkiye’nin dört bir yanında HES, kömürlü termik santraller, madenler, nükleer santraller, 3. köprü, 3. havalimanı gibi projelerle ilgili çevre ve doğa olumsuzlukları karşısında Bakanlık, vatandaşımız kadar gerekli duyarlılığı gösterememiştir.

AB standartlarında günlük ortalamanın 50 mikrogram/metreküp oranını aşmaması gerekli olan Partikül Madde 10’un (PM10) başta İzmir olmak üzere birçok ilimiz ve ilçemizde kat kat aşıldığı görülmektedir. AB standartlarına göre bu oranın, yıl içinde günlük sınırı aşma sayısı 35 günü geçmemeli kıstası halen Türkiye’de uygulanmamaktadır.” diyerek, sorumluların çevre ve doğaya gösterdiği duyarsızlık sonucunda, Türkiye’nin uluslararası arenada çevre konusunda gerilerde kaldığını belirtti.

Uluslararası arenada Türkiye çevre konusunda sınıfta kalmıştır.

Bu tespiti doğrulayan gelişmeleri de sıralayan Tanrıkulu; “Davos Zirvesi’nde yayınlanan Çevre Hassasiyeti Raporu’na göre Türkiye 10 üzerinden 0,1 puan alarak, 60 ülke arasında 59’uncu olmuştur. 2 yılda bir yayınlanan Dünya Çevre Performansı 2016 Endeksi’nde Türkiye 180 ülke arasında 99’uncu olmuştur. Yine aynı Endeks’te Türkiye, ‘biyolojik çeşitliliği koruma’ bakımından da 177’nci sıraya gerilemiştir.” dedi.

Dengesiz bir kalkınma ve sanal bir büyüme etkisiyle 13 yıldır kentlerimizin, ormanlarımızın, derelerimizin, tarım alanlarımızın yok edildiğini vurgulayan Tanrıkulu, hava, su, toprağın kirletildiğini, doğal ve tarihi varlıklarımızın da her geçen gün tahrip edildiğini dile getirdi.

Rantçı Şehircilik, çevreyi yemeye devam ediyor.

Halen Türkiye’nin müstakil bir Çevre Bakanlığı ihtiyacının giderilemediğini ve şehirciliğin, çevreyi yemeye, yok etmeye devam ettiğini belirten Tanrıkulu; çevre ve şehircilik alanında uzun yıllardır biriken dağ gibi sorunların üstüne her geçen gün yenilerinin -ki, büyük çoğunluğu Bakanlık eliyle- eklendiğini, ortaya rant kokusu yayıldıkça çevre ve şehircilik anlayışından giderek uzaklaşıldığını ifade etti.

Sık Değiştirilen ÇED Yönetmeliği ülkemize zarar vermeye devam ediyor.

Konuşmasında 1993 yılından bu yana 18 kez değişen Çevresel ve Etki Değerlendirmesi (ÇED) Yönetmeliğini de eleştiren Tanrıkulu; “Halen bu alanda AB mevzuatının sadece %3’üne uyum sağlanabilmiş, son yıllarda hemen hemen her bakan değişikliğinde yenilenen Yönetmelikte muafiyetler, hukuksuzluklar daha da artmıştır. Bakanlığın bugüne kadar verdiği ‘olumlu’ ÇED raporlarıyla veya ‘ÇED iznine gerek yok’ kararlarıyla, başta İzmir olmak üzere, ülkemizin birçok yerinde doğa alanlarının nasıl talan edildiği çok açık görülmektedir.” dedi.

Çevre mühendisleri artık isyan noktasında.

Yıllardır atama bekleyen çevre mühendislerinin sorununa da değinen Tanrıkulu; “Son 13 yıllık dönemde artık çevre mühendisliğini seçmek, direk işsizliği tercih etmek anlamına gelmiştir. Bugün sayıları binlerce olan, atama bekleyen çevre mühendisleri 2014 KPSS’ye girdiklerinden bu yana Çevre ve Şehircilik Bakanlığı 2 merkezi atama döneminde sadece 17 çevre mühendisi almıştır. Üçüncü merkezi atama olan 2015 Kasım’da ise çevre mühendisi alımı yapmamıştır. Yetersiz çevre mühendisi istihdamı kamu ihtiyacını karşılamadığı gibi çevre mühendislerini de mağdur etmiştir. Çevre ile ilgili tüm görevleri üstlenmiş olan Bakanlık, bu alanda eğitim almış gençlerimizi göz ardı etmeyi sürdürmektedir. Halen çevre ile ilgili konularla ilgili personel sadece prosedür tamamlamak amacıyla imza attırılan kişiler haline gelmişlerdir.” dedi.

Sokak toplayıcılarına gücü yeten Bakanlık geri dönüşümde sınıfta kalmıştır.

Tanrıkulu konuşmasında Ambalaj Atıklarının Kontrolü Yönetmeliği’ni de gündeme getirerek, hem Toplama Ayrıştırma Tesislerinin (TAT), hem de kamuoyunda sayıları bugün yüzbinleri bulan sokak toplayıcıları olarak bilinen vatandaşların yönetmelik kapsamında cezalandırılmaktan vazgeçilmesini istedi.

Çevre Koruma Vakfı’nın (ÇEVKO) son açıkladığı rakamlara dikkat çeken Tanrıkulu; “Verilere göre kağıt, karton, kompozit, ahşap gibi ambalaj atıklarının ekonomiye geri kazandırılmasıyla 3 milyon 820 bin ağacın kesilmesi önlenmiştir. Bu sokak toplayıcılarının geri dönüşüm konusunda göstermiş olduğu gayretin ülkemize getirdiği kazanımdır” diyerek, bu alanda atılması gereken adımların biran önce hayata geçmesini beklediklerini söyledi.

Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü ve çalışanlarının sorunlarına da değinen Tanrıkulu; “Bugün 18 bin personeli ile 168 yıldır hizmet veren Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü halen vekâleten yönetilmektedir. Hukuk müşavirliği, iç denetçilik gibi görevler normun altında kadrolar ile çalışmaktadır. Kurumun üst yönetimi siyasetin altında ezilmektedir.” diyerek, kurum çalışanlarının iş yüklerinin gözden geçirilmesini ve yaşanabilir bir ücret seviyesine kavuşturulmalarını istedi.

Konuşmasının sonunda Türkiye’de çevre ve şehircilik alanında yapılacak çok işin bulunduğunu belirten Tanrıkulu; bütçelerin bir tercihler demeti olduğunu ve gelişmiş demokrasilerde tercihlerin; ekonomik ve sosyal düzenin veya istikrarın sağlanmasından yana kullanıldığını ancak Türkiye’de çevre ve doğanın katledilmesi yönünde kararlar alındığını belirtti.