Dolar 32,5470
Euro 34,7468
Altın 2.495,43
BİST 9.524,59
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 14°C
Hafif Yağmurlu
İstanbul
14°C
Hafif Yağmurlu
Cts 20°C
Paz 21°C
Pts 21°C
Sal 22°C

TANRIKULU: “HERŞEYDEN HABERİ VARDIR KENDİSİNİN”

TANRIKULU: “HERŞEYDEN HABERİ VARDIR KENDİSİNİN”
04/02/2016 16:48
A+
A-

“Dolmabahçe görüşmesi önce çekilip Erdoğan’a gösterildi, sonra yayına verildi”

CHP eski Genel Başkan Yardımcısı İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, Dolmabahçe görüşmesine ilişkin dikkat çekici bir iddia ortaya attı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Dolmabahçe gibi bir toplantıdan ‘haberim yoktu’ demesini gerçekçi bulmadığını belirten Tanrıkulu, “Her şeyden haberi vardır kendisinin. Ben o toplantının canlı olduğunu biliyordum. Meğerse canlı değilmiş. Bir iki saat öncesinden çekilmiş, sonra yayına verilmiş. Öyle eminim ki; o görüntü de Erdoğan’a gösterilmiştir; ‘senin itiraz edeceğinin bir nokta var mı, yok mu’ diye; o nedenle canlı yapılmamıştır.” dedi.

CHP’de Parti Meclisi’ne (PM) girmesine karşın Merkez Yönetim Kurulu’nda (MYK) kendisine yer bulamayan CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, Cihan Haber Ajansı (Cihan) muhabirinin sorularını cevapladı. Yaklaşık 500 aday arasından PM’ye seçildiğini dile getiren Tanrıkulu, MYK’ya girecek isimlerin CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun takdirinde olduğunu ifade etti. Genel Başkanın böyle takdir ettiğini belirten Tanrıkulu, tercihe saygılı olduğunu söyledi.

İnsan hakları, adalet, hukuk, özgürlük alanlarında Parlamento’da çalışmaya devam edeceğini anlatan Tanrıkulu, CHP’ye 2010 yılı Aralık ayında yapılan kurultayla katıldığını ve PM’ye seçildiğini hatırlattı. İnsan Hakları Başkanlığı diye kurumsal bir genel başkanlık oluşturulduğunu dile getiren Tanrıkulu, diğer partilerin de CHP’yi örnek olarak böyle bir kurum oluşturduklarını kaydetti.

“O ZAT DEMEYE BAŞLAMIŞSA DÜŞMAN HUKUKU UYGULAMAYA BAŞLAMIŞTIR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan ile eski Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç arasında Dolmabahçe görüşmesi üzerinden yaşanan tartışmaya ilişkin bir soruya ise Tanrıkulu, şöyle konuştu: “Şunu Cumhurbaşkanının tarihinden biliyorum ‘o zat’ demeye başlamışsa; demek ki bir düşman hukukunu uygulamaya başlamıştır. 40 yıllık ortak geçmişleri olduğu anlatılıyor. Siyasi nedenlerle ayrı düşersiniz ama en yakın çalışma arkadaşınıza, birçok zorluğu beraber yaşadığınız bir çalışma arkadaşınıza ‘o zat’ diye başlarsanız, bu aynı zamanda bir ahlakın ifadesidir diye bakarım. Erdoğan, bunu etrafındaki birçok insana yapmıştır. En son Arınç’a da yapmıştır. Ben şunu tutanaklardan okumuşumdur ve o görüşmelere katılan tanıklardan da dinlemişimdir: Dönemin Başbakanı Erdoğan’ın bu kadar her ilişkiye hakim olduğu bir ortamda, Dolmabahçe gibi bir toplantıdan ‘haberim yoktu’ demesini gerçekçi bulmam. Her şeyden haberi vardır kendisinin.”

“TÜRKİYE BİR SİYASİ ÖNGÖRÜSÜZLÜĞE MAHKUM OLMUŞTUR”

Kendisinin o toplantının canlı olduğunu bildiğini dile getiren Tanrıkulu, şunları anlattı: “Meğerse canlı değilmiş. Çekilmiş bir iki saat öncesinden, sonra yayına verilmiş. Öyle eminim ki; o görüntü de Erdoğan’a gösterilmiştir; ‘senin itiraz edeceğinin bir nokta var mı, yok mu’ diye; o nedenle canlı yapılmamıştır, büyük bir ihtimalle. Test edilmiştir ondan sonra; dolayısıyla Türkiye’nin Kürt meselesi, gitti, geldi o görüntüye mi takıldı? Ya baştan yapmayacaktınız yada bu görüntüye takılmayacaktınız. Çatışma, çözüm meselelerinde, eğer siz, bir masaya oturmuşsanız, oturmaya karar vermişseniz; artık o masadan kalkamazsınız. Eğer kalkarsanız berbat edersiniz. Şimdi Türkiye’nin geldiği nokta tam da budur. Bir siyasi öngörüsüzlüğe Türkiye mahkum olmuştur ve birçok sivil insan yaşamını yitirmiştir bu ortam içinde. Askerler, polisler, güvenlik görevlileri şehit edilmiştir. Ağır bir bedeli vardır bunun. Bu, Adalet ve Kalkınma Partisi’nin siyasi öngörüsüzlüğünün sonucu olmuştur. Bunun hesabını vereceklerine, bedelini ödeyeceklerine; bugün hesap soran, yanlışları ifade etmeye çalışan kendi arkadaşlarını aşağılayan, dostluk hukukuna, parti arkadaşlığına denk düşmeyen sözler söyleniyor. Bu da Erdoğan’ın içinde bulunduğu psikolojik durumu, ruh halini, herkesi düşman görme, kutuplaşma üzerine siyaset yapma anlayışının da sonucu olarak görüyorum.”

“HDP’NİN TEK BAŞINA SEÇİME GİRME KARARI, ÇÖZÜM SÜRECİNDE KIRILMA NOKTASI OLDU”

Erdoğan’ın tek başına iktidar olamama ve başkanlık yolunu kapama tehlikesi sebebiyle HDP’nin tek başına seçime girme taraftarı olmadığını dile getiren Tanrıkulu, HDP’nin seçim barajını aşma durumuna gelmesiyle Erdoğan’da “Eğer bu bana başkanlığa gidecek yolu açmayacaksa; ben niye bu görüşmeleri yaptım?” düşüncesinin oluştuğuna dikkat çekti. Amacın Türkiye’nin Kürt meselesini çözme olmadığını savunan Tanrıkulu, 28 Şubat Dolmabahçe görüşmesinden sonra HDP’nin tüzel kişiliğiyle seçime girmesinin belli olmasından sonra sürecin değiştiğini söyledi. Daha sonra da HDP’nin ‘seni başkan yaptırmayacağız’ kampanyasını başlattığını hatırlatan Tanrıkulu, çözüm sürecinde kırılma noktasının ise mart ayında HDP’nin seçimlere parti olarak girme kararı olduğuna dikkat çekti.

“ÖLÜMLER, AKAN KAN, ŞEHİTLERİN KANI ÜZERİNDEN KENDİ TABANINI TOPARLAMAYA ÇALIŞIYOR”

Toplumdaki kamplaşmanın sebebinin de AK Parti’nin izlediği siyaset olduğunu belirten Tanrıkulu, seçim başarısı elde edildikten sonra kanlı sürecin başladığını kaydetti. Bu kutuplaşmanın AK Parti iktidarı döneminde olduğunu ifade eden Tanrıkulu, ” Her kesimi düşmanlaştırdı; o düşmanlık üzerinden, nefret söylemi üzerinden siyaset yaptı. Bir dönem orduydu; onlar bitti Kürtler başladı. Kürtler bitti paralel yapı dediler, onları ötekileştirdiler; hapse attılar, ne varsa yoksa mal varlıklarına el koymaya çalıştılar. Kamuda öyle yada böyle bir cadı avı başlattılar. Şimdi akademisyenler, onlar üzerinden hergün yeni bir düşmanlık söylemi. Nefret söylemi ve düşmanlaştırma üzerinden kendi tabanını konsolide ediyor. Şuanda ölümler üzerinden, akan kan üzerinden kendi tabanını toparlamaya çalışıyor, şehitlerin kanı üzerinden. Geçmişte başka bir siyasi partinin yaptığını şimdi kendisi yapıyor.” dedi.