Dolar 32,4375
Euro 34,7411
Altın 2.439,70
BİST 9.915,62
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 17°C
Az Bulutlu
İstanbul
17°C
Az Bulutlu
Paz 18°C
Pts 18°C
Sal 19°C
Çar 20°C

Türk Akademİsİ Vakfı (TASAV) Tarafından Çalıştay Düzenlendİ

Türk Akademİsİ Vakfı (TASAV) Tarafından Çalıştay Düzenlendİ
17/12/2012 18:47 | Son Güncellenme: 18/12/2012 15:40
A+
A-

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin de kurucuları arasında yer aldığı Türk Akademisi Siyasi Sosyal Stratejik Araştırmalar Vakfı (TASAV) tarafından düzenlenen “2013’e Girerken Türkiye: Sorunlar ve Çözüm Önerileri” temalı 1. Türk Akademisi Çalıştayı, 15-16 Aralık 2012 tarihinde Ramada Plaza Ankara’da gerçekleştirildi.

Türkiye’nin dört bir yanından gelen ve birçok farklı disiplinde çalışan 100’ün üzerinde uzman ve akademisyeni bir araya getiren etkinlik, Vakıf Başkanı İsmail Faruk Aksu’nun yaptığı açılış konuşması ile başladı.

TASAV’ı, “Türkiye’de ve dünyada, yaşanmış ve yaşanmakta olan olayları, siyasî, sosyal, tarihî ve kültürel derinlik içerisinde ve stratejik bir bakış açısı ile değerlendiren, bu anlamda yeni tasarımlar oluşturarak gelecek vizyonu ortaya koyan bir düşünce kuruluşu” olarak tanıtan Aksu, TASAV’ın Türk milliyetçiliğinin entelektüel zenginliğine katkı sağlayacak bir yapı kurmayı ve bunun ilmî, fikrî ve beşerî altyapısını oluşturmayı da hedeflemekte olduğunu belirtmiştir. Aksu, yaptıkları konuşmada, TASAV gibi düşünce kuruluşlarının tavsiyelerde bulunmak suretiyle doğru politikaların belirlenmesi açısından önem taşıdığını ve bu önemin giderek arttığını vurguladı.

21. yüzyılı, “dünya düzeninin yeniden tasarlandığı, dengelerin yeniden oluşturulmaya çalışıldığı ve aynı zamanda insanlığa kan, gözyaşı, zulüm ve dayatmaların yaşatıldığı bir dönem” olarak değerlendiren Aksu, bu açıdan bakıldığında çağımızın, “bir yandan demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlüğü kavramlarının öne çıktığı ve önem kazandığı, bir yandan da bu evrensel değerlerin içinin boşaltıldığı ve anlamsızlaştırıldığı bir paradoksu ifade etmekte olduğunu” belirtti.

Türkiye’nin bugün Avrupa, Ortadoğu, Afrika ve Orta Asya’yı etkileyen jeopolitik ve jeostratejik konumuyla, tarihî ve kültürel birikimiyle, demokratik yapısıyla, temel insan haklarını teminat altına alan hukuk düzeniyle, kültürel değerleri, insan potansiyeli ve ekonomik gücüyle dünyadaki kilit ülkelerden birisi konumunda olduğunu” ifade eden Aksu, “Türkiye’nin 2023 ve 2053 vizyonunu gerçekleştirebilmesinin, Türkiye merkezli yeni bir medeniyet inşası anlayışını hayata geçirebilmesi, bu konumunun sunduğu fırsatları ve imkânları ne ölçüde değerlendirdiği ve kullandığı ile doğru orantılı olacağının” altını çizdi.

Vakıf Başkanından sonra kürsüye gelerek katılımcılara hitâp eden Mütevelli heyet Üyesi ve Araştırma Merkezleri Koordinatörü Kubilay Kavak, Vakıf bünyesinde oluşturulan Araştırma Merkezlerini tanıttı ve Merkezlerin çalışma usulü hakkında bilgiler sundu.  Konuşmaların ardından başlayan çalıştay gün boyu devam etti.

Dört ayrı oturumla sürdürülen çalışmalarda, Türkiye’de ve dünyada son dönemlerde öne çıkan konu ve sorunlar Çalıştaya katılan bilim insanı, araştırmacı ve uzmanlar tarafından ağırlıklandırma yöntemiyle tespit edilerek, bu sorunların kapsam ve boyutlarıyla, sorunlara karşı geliştirilebilecek çözüm önerileri tartışıldı.

Beyin fırtınası şeklinde geçen ve akşam 18:00’a kadar devam eden çalıştayın ilk günü, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ve beraberindeki bazı Başkanlık Divanı üyeleri ve milletvekillerinin de katıldığı akşam yemeği ile devam etti. Çok sıcak bir sohbet ortamında geçen akşam yemeğinde katılımcılara hitap eden Bahçeli, “Türk Akademisi’nin gerçekleştirdiği ilk çalıştayda Türkiye’nin sorunlarının ve çözümüne ilişkin projelerin objektif ve bilimsel temelde masaya yatırılmasından dolayı duyduğu memnuniyeti ve heyecanı” dile getirdi.

“Ciddi sıkıntılarla mücadele etmek durumunda kalan Türk halkının müreffeh bir hayat sürdürmesi ve Türkiye’nin sorunlarına çözüm bulunabilmesi için Türk Akademisi Vakfı’na ve TASAV bünyesinde araştırmalarda bulunan uzmanlara büyük işler ve sorumlulukların düştüğünü” vurgulayan Bahçeli; kurucusu olduğu Vakfın, millî vicdanın sesi olabilmesi için elinden gelen her türlü desteği vereceğini belirtti.

Düşünce kuruluşlarının taşıdığı öneme vurgu yapan Bahçeli, TASAV’ın bünyesinde barındırdığı bilim insanı, akademisyen ve uzman profilinin, Türkiye’yi geleceğe taşıyacak ilmî ve beşerî alt yapıya sahip olduğunu; siyasetin ve siyaset yapıcılarının ihtiyacı olan siyasî, sosyal, ekonomik ve stratejik projelerin ortaya konmasına katkı sağlayacağına inandığını; TASAV tarafından kamuoyuna sunulan bilgilerden kendilerinin de MHP olarak istifade etmek istediklerini ve TASAV’ı her zaman desteklemeye hazır olduğunu ifade etti. Bahçeli konuşmasının sonunda çok etkileyici bulduğu çalıştay için emeği geçenleri tebrik etti.

Sadece yedi ay önce kurulmuş olmasına rağmen TASAV’ın Türkiye’nin en geniş araştırmacı kadrosuna sahip düşünce kuruluşu olduğunu ortaya koyan çalıştay, 16 Aralık Pazar sabahı genel değerlendirme toplantısı ile devam etti.

Çalıştay, toplantının ardından “1. Türk Akademisi Çalıştayı Sonuç Bildirgesi”nin Vakıf Başkan Vekili Mehmet Parsak tarafından açıklanmasıyla sona erdi.

Sonuç Bildirgesinde temel sorun alanları olarak öne çıkan konular şunlar oldu:

• Bölücü terör,

• Anayasanın yenilenmesi sürecindeki belirsizlik,

• Kamu yönetiminde son dönemde belirginleşen keyfî uygulamalar,

• “Arap Baharı” süreci sonrasında bölgemize yayılan istikrarsızlık,

• Küresel krizin etkileri ile ülkemizde yaşanan makroekonomik sorunlar,

• Girişimcilik ve istihdam sorunu,

• Ar-ge, teknoloji ve yenilikçilik alanında Türkiye’nin rekabet gücünün yetersizliği.

“1. Türk Akademisi Çalıştayı Sonuç Bildirgesi”nin tam metni şu şekilde:

TASAV tarafından düzenlenen “2013’e Girerken Türkiye: Sorunlar ve Çözüm Önerileri” temalı 1. Türk Akademisi Çalıştayı, 15-16 Aralık 2012 tarihinde Ankara’da gerçekleştirilmiştir. Çok farklı alan ve disiplinlerden 100’ün üzerinde bilim insanı, araştırmacı ve uzmanın katılımıyla ve 4 ayrı oturumla sürdürülen çalışmalarda, Türkiye’de ve dünyada son dönemlerde öne çıkan konu ve sorunlar ağırlıklandırma yöntemiyle tespit edilmiş, bu sorunların kapsam ve boyutlarıyla, sorunlara karşı geliştirilebilecek çözüm önerileri tartışılmıştır. 30-35 kişilik çalışma grupları hâlinde düzenlenen paralel oturumlarda öne çıkan temel sorun alanları şunlar olmuştur:

·        Bölücü terör,

·        Anayasanın yenilenmesi sürecindeki belirsizlik,

·        Kamu yönetiminde son dönemde belirginleşen keyfî uygulamalar,

·        “Arap Baharı” süreci sonrasında bölgemize yayılan istikrarsızlık,

·        Küresel krizin etkileri ile ülkemizde yaşanan makroekonomik sorunlar,

·        Girişimcilik ve istihdam sorunu,

·        Ar-ge, teknoloji ve yenilikçilik alanında Türkiye’nin rekabet gücünün yetersizliği.

Tartışmalardan çıkan sonuçların sınıflandırılmasından sonra, 2012 yılının önemli meseleleri ile 2013 yılında Türkiye ve dünya gündemini belirlemesi beklenen konuların şunlar olduğuna karar verilmiştir:

·        Türkiye’nin, “ana çerçevesi çizilmiş, ayrıntıları üzerinde düşünülmüş, devletin ve milletin bir yol haritası olarak müştereken benimsediği bir medeniyet projesi” bulunmamaktadır. Türk milletinin tarihten geleceğe uzanan tabiî rotası konusunda genel bir kafa karışıklığı bulunmaktadır.

·        Türk milletinin kadim değerlerindeki aşınmanın ve modernleşme hamlelerindeki çarpıklığın da bir sonucu olarak, Türkiye’nin tek milletli-tek devletli olarak kıyamete kadar yaşama ülküsünü zedeleyen gelişmeler son yıllarda birbiri peşi sıra hayatiyet bulmaktadır.

·        Terörün ve bölücülük hareketlerinin hiç olmadığı kadar güç kazandığı, siyasî taviz politikalarıyla meselenin aynı zamanda bir kimlik meselesi hâline getirildiği, süslü ifadelerle kılıflandırılan bölücü taleplerin zirve yaptığı ve Türkiye üzerindeki sosyal ve siyasî basıncın yükseldiği gözlenmektedir.

·        Anayasa’nın yenilenmesi/değiştirilmesi, başkanlık sistemi, yerel yönetimlerle ilgili kanunî düzenleme ve kamu yönetimi reformu gibi hukukî süreçlerin de etnisite merkezli ayrımcı anlayışlara hizmet eder bir zihniyetle sürdürüldüğüne dair güçlü bir kanâat mevcuttur. Bu süreçlerin Türkiye’nin üniter yapısını zorlayan bir mahiyet kazandığı değerlendirilmektedir.

·        Yargı bağımsızlığının zedelendiği ve halkın adalete olan inancının azaldığı genel kabul görmektedir.

·        Ortadoğu coğrafyası büyük karmaşa ve kargaşalara gebedir. Hem tarihî ve kültürel ilişkileri hem de bölgeye olan doğal yakınlığı sebebiyle Türkiye’nin bu gelişmelerden etkilenmesi kaçınılmaz gözükmektedir.

·        Dar bir bürokrasi çevresinin tekelinde ve şahsî egolar ekseninde şekillenen dış politika yaklaşımının, sadece Ortadoğu’da değil, diğer bölgelerde de Türkiye’nin işini zorlaştırmasının ve manevra alanını daraltmasının kuvvetli ihtimal olduğu konusunda mutabakat bulunmaktadır.

·        Dünyanın çeşitli bölgelerinde baş gösteren çok boyutlu ve farklı katmanlara sahip kutuplaşma, çekişme ve ihtilâfların, sıcak çatışma dâhil arzu edilmeyen sonuçlara yol açması da muhtemel addedilmektedir.

·        Türkiye makroekeonomik büyüklükler açısından gittikçe kırılgan hâle gelmektedir. Dünyanın gelişmiş bazı ülkelerinde de benzer eğilimlerin olduğu gözlenmektedir. Gerekli tedbirlerin alınamaması durumunda, bu kırılganlığın sarsıcı sonuçlar doğurabileceği değerlendirilmektedir.

·        Sıcak para akışına dayalı ve üretmekten çok tüketmeye odaklı ekonomik yaklaşımların sürdürülebilir olmadığı, cari açığın önemli bir risk unsuru olmaya devam ettiği görülmektedir.

·        İşsizlik, yoksulluk, gelir dağılımındaki adaletsizlik, kayırmacılık, yolsuzluğun yaygınlaşması ve hatta toplumun belli kesimleri tarafından kanıksanır hâle gelmesi, genç nüfusun toplam nüfus içindeki payının düşmesi, eğitim sistemindeki çarpıklıklar ve sosyal güvence sistemindeki yetersizlikler, Türkiye’nin önünde duran ve köklü temelleri bulunan başlıca sosyo-ekonomik sorunlardır.

·        Politik iklimin sertleştiği, siyasî söylemlerin zaman zaman seviyesiz bir nitelik arz ettiği, uzlaşma kültürünün zayıfladığı ve kamplaşmaların körüklendiği bir Türkiye manzarası son zamanlarda daha çok konuşulur hâle gelmektedir.

Bu çerçevede, Türkiye’nin meselelerine yönelik olarak şu hususlarda çalışmalar yapılmasının ve tedbirler alınmasının gerekli olduğu konusunda ittifak sağlanmıştır:

1)    Türkiye’nin neredeyse bir asırdır süregelen ve birçoğunun toplumsal karşılığı olmayan tartışmaları bir kenara bırakması, enerjisini müreffeh bir ülkenin oluşturulması ve yüksek değerlerle donanmış yeni bir Türk medeniyeti yaratılması hedefelerine yöneltmesi gereklidir.

2)    Cumhuriyetin başlangıç yıllarında gerçekleştirilen atılımların sürekli mukayese konusu yapılması yerine, bunlardan büyük işler başarma azmi noktasında dersler alınmalı, bugünkü yüksek imkân ve potansiyel, kültür ve medeniyete dair endişelerle doğru biçimde değerlendirilmelidir. Bu kapsamda, kentsel dönüşüm projeleri başta olmak üzere, plansız-programsız ve ilgili tarafların görüşü alınmadan girişilen oldu-bittilerle dolu hamlelere son verilmelidir. Yapılması plana bağlanan projelerde ise, asgarî estetik standartları mutlaka aranmalıdır.

3)    Türk milletinin türedi bir topluluk olmadığı hususunda başta siyasî partiler olmak üzere üst düzeyde bir mutabakat sağlanmalıdır. Türk milletini etnik gruplara göre sınıflandırma gafletinden behemahal vazgeçilmelidir. Etnik temelli ve birçoğu dışarıdan alenen fonlanan bölücü yaklaşımların yıkıcı yaklaşımlarına karşı başta adlî ve hukukî olmak üzere her türlü tedbir alınmalıdır.

4)    Terörle mücadele kapsamında yeni bir yaklaşım geliştirilmesi, güvenlik kuvvetlerinin savunmacı bir anlayışla kışla ve karakollarına hapsedilmesi uygulamasına son verilmelidir. Terör örgütüyle örtülü ve/veya açık müzakerelere derhal son verilmeli, sorunun çözümünün dağ kadrolarının etkisiz hâle getirilmesine bağlı olduğu gerçeği görülmeli, kendileri de terör örgütünün tehdidi altında olan birtakım siyasî figürlerden medet umma yaklaşımı terk edilmelidir.

5)    Anayasa’nın değiştirilmesi çalışmalarında, ülkemizin tarihî ve siyasî şartlarıyla uyuşmayan zorlamalardan kaçınılmalı, yurtdışındaki bazı düşünce kuruluşları tarafından hazırlanıp hap hâlinde kamuoyunun önüne konan çözümlerin uygunluğu mutlaka sorgulanmalı, kendi şartlarımıza özgü modeller üzerinden müzakereler sürdürülmelidir.

6)    Halkın son dönemde adalete olan güveninin son derece sarsıldığını gösteren bütün uygulama ve düzenlemeler gözden geçirilmeli, adaletin mülkün temeli olduğu anlayışı hatırda tutularak yeniden halkın devlete ve adalet mekanizmasına güven duyması sağlanmalıdır.

7)    Türkiye’nin son iki senedir Ortadoğu’da yürüttüğü romantik, gücü ve imkânlarıyla doğru orantılı olmayan, şahsî egolar üzerinden yürüyen ve Türkiye’nin dünyadaki algısını da olumsuz etkileyen dış politika çizgisi terk edilmelidir. Sünnî-Şiî ayrışmasını körükleyen politikalardan vazgeçilmeli, olası bir çatışma dinamiğinin bütün coğrafyayı kana bulayacağı unutulmamalı, bu husus özellikle İran-Irak ve Suriye ile ilişkilerde bir ana prensip olarak kabul edilmelidir.

8)    Sorunsuz bir dış politikanın ancak sorunların üzerine gidip onları çözmeye yönelik güç kullanımıyla sağlanabileceği anlaşılmalıdır. Dış politika meselelerinde sorunları yok saymanın ve görmezden gelmenin sorunları çözmediği anlaşılmalıdır.

9)    Savurgan, müsrif, vergi toplama becerisi düşük, kaynakları etkin kullanamayan ve üretimi olması gerektiği kadar teşvik edemeyen bir ekonomi ve maliye yönetiminin kalıcı ve sürdürülebilir olmadığı anlaşılmalıdır. Cari açık konusunda etkili ve acil tedbirler alınmalı, başta yerli enerji kaynaklarının değerlendirilmesi olmak üzere bu tür tedbirler somutlaştırılmalıdır.

10)    Ekonomik ve sosyal meselelerin birbiriyle doğrudan bağlantılı olduğu unutulmamalı, atılması planlanan her adım için bir maliyet-etki analizi yapılmalı, izleme ve değerlendirmeler uygulama esnasında da sürdürülmelidir. Politikaların toplumun büyük kesiminin desteğini alması için, uzlaşma kültürünün tesisine önem verilmelidir. Başta eğitim politikaları olmak üzere, başına buyruk, ilgili taraflara ve muhataplara kulak vermeyen yaklaşımlardan vazgeçilmelidir. Eğitim, yenilikçilik, küçük sanayiinin güçlendirilmesi gibi konular bir reform anlayışı içinde ve diğer alanlarla bütünlüklü biçimde ele alınmalıdır.

Kamuoyuna saygı ile duyurulur.

 

EtikHaber

ETİKETLER: