Dolar 32,5921
Euro 34,8652
Altın 2.502,81
BİST 9.684,43
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 14°C
Yağmurlu
İstanbul
14°C
Yağmurlu
Cts 20°C
Paz 21°C
Pts 22°C
Sal 22°C

TÜRKEŞ: DEMOKRASI, BIR DENGE VE DENETLEME REJIMIDIR

TÜRKEŞ: DEMOKRASI, BIR DENGE VE DENETLEME REJIMIDIR
30/12/2013 19:31
A+
A-

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı Tuğrul Türkeş,”Demokrasi, bir denge ve denetleme rejimidir. Demokrasi, bir haklar, özgürlükler ve fakat sorumluluklar rejimidir. Uyulması gereken belli birtakım kaideler vardır. Bu kaideleri çiğneyenler, hukuk devletinde hesap verirler.”dedi.

Türkeş’in açıklaması şu şekilde:

Türkiye’de siyasî çürümeye artık ekonomik tükeniş de eşlik etmektedir.

AKP’nin 2002’den bu yana benimsediği “sürdürülebilir borç sistemi” miadını çok dramatik bir şekilde doldurmaktadır. Buna paralel olarak, reel işsizlik rakamı yüzde 10 seviyesini geçmiş ve insanımızı açıkça tehdit eder olmuştur.

İşsizlik rakamları bir iktidarın başarı notudur, karnesidir. Batı’daki gelişmiş demokrasilerde işsizlik oranı yüzde 8’i aştığı vakit, orada iktidarda olan yapının seçim kazanma imkanı bulunmamaktadır.
Türkiye’de AKP ile birlikte bir “işsizler ordusu” türemiştir. Üstelik; bu rakamlara tarım sektörünün “mevsimsel” karakterinin sebebiyet verdiği dönemsel işsizlik payı dahil değildir. Söz konusu işsizler ordusu, zaten düşük maaşa çalışan işçileri – emekçileri de muzdarip etmektedir. Dışarıda daha düşük ücrete, hatta sigortasız ve güvencesiz çalışmaya razı olan geniş bir kitle oldukça, bir çalışanın kendisini rahat hissetmesine fırsat verilmez.

Nitekim, iddiamızın en somut örneğini halihazırda yürütülen asgari ücret müzakerelerinde de görmekteyiz. AKP iktidarının, asgari ücretteki “iyileştirme” kıstasları en hafif tabirle alaycıdır.

Tüm bunlar olurken, Merkez Bankası Başkanı’nın Eylül 2013’te verdiği “Dolar yıl sonunda 1,92 bandına gerileyecek” teminatı da boş çıkmış, kur piyasaları kontrolden çıkmıştır. “Piyasaları rahatlatmak” kisvesi altında halka alenen yalan söylemek, bir Merkez Bankası Başkanı’nın “en azından” istifasını gerektirir.

Türkiye, İnsani Gelişme Endeksi’ne (İGE) göre dünyada 90. sıradadır. Sayın Erdoğan’ın dükkan açılışlarında yaptığı konuşmalarda sürekli olarak “kişi başına düşen milli gelir” verilerine odaklanması zaman aşımıdır. Milli gelir, 20.yüzyılın kalkınma parametresidir. Oysa İGE, 21.yüzyılda ekonominin insani boyutunu birinci plana alan evrensel bir standarttır.

Hal böyle iken, Sayın Erdoğan’ın usanmadan “büyüyen bir ekonomi” bahsini açması, kati suretle inandırıcı değildir. Sayın Erdoğan’ın 17 Aralık 2013 tarihinde patlak veren yolsuzluk skandalını meşrulaştırma gayreti içinde olduğunu görüyoruz.

“Büyüyen” bir ekonomide yetim hakkını gasp etmek bir hak değildir, olamaz.

“Büyüyen” bir ekonomide bu “büyümenin” kaymağını, kremasını yönetici kadrosu olarak yiyemezsiniz, bu bir hak değildir.

AKP iktidarının yöneticileri ve kalemşorleri meseleyi “ekonomi büyüyor, kimse bunları görmüyor – o kadar da olsun” noktasında getirmeye çalışıyorlar. Diyorlar ki; “yol yaptık, havaalanı yaptık, köprü yaptık – halkımız, seçmenimiz bu kadarını da hoş görsün”. Bu, demokrasilerde kabul edilebilir bir tavır değildir.
Demokrasi, bir denge ve denetleme rejimidir. Demokrasi, bir haklar, özgürlükler ve fakat sorumluluklar rejimidir. Uyulması gereken belli birtakım kaideler vardır. Bu kaideleri çiğneyenler, hukuk devletinde hesap verirler.

Sayın Erdoğan ve ekibi, inşa ettikleri duble yollarda hız sınırını aşmış ve ahlaklı savcıların radarına yakalanmışlardır. Tüm engellemelere, otoriter tedbirlere ve kara propagandaya rağmen, Türk adaletinin bu işin peşini bırakmayacağını umuyor, biliyoruz.