Dolar 32,3713
Euro 35,0024
Altın 2.325,92
BİST 9.099,63
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 23°C
Az Bulutlu
İstanbul
23°C
Az Bulutlu
Cts 21°C
Paz 22°C
Pts 24°C
Sal 19°C

VERHEUGEN: SAYGIYA DAYALI BAŞLANGIÇTAN YANAYIM

A+
A-

Verheugen: Dürüstlük, güvenilir ve saygıya dayalı yeni bir başlangıçtan yanayım

Avrupa Komisyonu Eski Başkan Yardımcısı Günter Verheugen, Türkiye ile Avrupa Birliği arasında artan sorunların çözümü için, “dürüstlük, güvenilir ve saygıya dayalı yeni bir başlangıç” önerdi.

Avrupa Komisyonu Eski Başkan Yardımcısı Günter Verheugen, Türkiye ile Avrupa Birliği arasında artan sorunların çözümü için, “dürüstlük, güvenilir ve saygıya dayalı yeni bir başlangıç” önerdi.

Doğan Haber Ajansı’nın son gelişmelere ilişkin sorularını yanıtlayan Verheugen, “Yeni bir başlangıç için, her iki tarafın da katkıda bulunması gerekir” uyarısında bulundu. AB’yi “taahhütlerine sadık kalmaya” ve Türkiye’ye de, “iç sorunlarını demokratik hukuk devleti olarak, sağlıklı bir şekilde çözmeye” çağıran Verheugen’in DHA’nın sorularına yanıtları şöyle:

– Türkiye ile Avrupa Birliği arasındaki son gelişmelere ilişkin görüşlerinizi anlatır mısınız?

Biz şu anda Türkiye ve Avrupalı ortakları arasında ilişkilerin tam olarak kopmasına yol açabilecek tehlikeli ve hızla yükselen bir krizin içinde bulunuyoruz. Karşılıklı aşağılama ve suçlamalara son vermenin ve sağduyunun sesini dinlemenin zamanı çoktan geldi. Ben karşılıklı suçlamaları doğru bulmuyorum; biz bunun yerine, coğrafya, tarih ve çevremizdeki dünyanın durumunun bizi birbirimize kenetlediği temel gerçeğini hatırlamalıyız.

– Hollanda hükümetinin, Türkiye Dışişleri Bakanı Ömer Çavuşoğlu’nun uçuş iznini iptal etmesiyle alevlenen son gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?

Tam olarak söylemek gerekirse; bu Hollanda’nın iç politikası, seçim çalışması. Bu tür giriş yasakları için somut gerekçe bulunmuyor. Bu süreç bize milliyetçi ve İslamofobik popülistlerin görüşlerini hayata geçirmek için hükümette olmalarına bile gerek olmadığını gösteriyor.

– Türkiye hükümet yetkilileri, Almanya’nın çeşitli kentlerinde de çeşitli toplantı iptalleriyle karşı karşıya kaldı; bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Türkiye, demokratik bir süreç içinde gerçekleştirilmesi gereken büyük ve önemli bir anayasa değişikliği kararı ile karşı karşıya. Almanya, Hollanda ve diğer AB ülkelerinde yaşayan Türk vatandaşlarının, bu demokratik süreçte yer almaları ve planlanan anayasa değişikliği konusunda lehte ve aleyhte olanların görüşlerini birinci elden dinleyip, bilgi alma hakkı bulunuyor. Bu nedenle yaşadığımız yasaklar ve engellemeler, kendi demokratik kültürümüze tezat oluşturuyor. Ben bu durumu fırsatçı (oportinist) bir yaklaşım olarak değerlendiriyorum. Ancak ben, Türk siyasetçilerin Türkiye dışında yapacakları toplantılarda kurallara uymaları gerektiğini de düşünüyorum. Yabancı bir evde misafir durumunda bulunuyorsak, ev sahibi hakkında kötü konuşamayız, onu hiçe sayamayız.

– Sizce, Avrupa Birliği ülkeleri genelindeki aşırı milliyetçi yükseliş ile son gelişmeler arasında nasıl bir bağlantı kurulabilir?

Avrupa Birliği ve dünyada artan milliyetçi ve popülist dalganın çok farklı nedenleri ve görünümü söz konusu; ancak, İslam, Türkiye ve göç karşıtlığı gibi birkaç benzerlik de mevcut. Bu durum, AB-Türkiye ilişkilerinde var olan krizi derinleştirdi. Buna ek olarak, AB içindeki siyasi liderlerin genellikle yanlış tepki vermeleri ve aşırıların baskısına boyun eğmeleri de bunda etkili oldu. Diğer yandan, AB-Türkiye ilişkileri uzun bir süreden beri sıkıntılı. Ben bunda, Almanya ve Fransa gibi önemli aktörlerin, Türkiye’nin üyelik perspektifinden uzaklaşmalarının etkili olduğunu düşünüyorum. Türkiye eşit ve aynı değere sahip bir AB ülkesi olarak kabul görmeyecek, sonuçta bir üyelik gerçekleşmeyecekse, üyelik görüşmeleri boşa çıkacaktır. Bu ve söz verildiği halde tutulmayan bir dizi vaatlerin gerçekleşmemesi, Türkiye’de hayal kırıklığı ve öfke yarattı. Şu bir gerçek ki, Avrupa Birliği 2006 yılından bu yana, Türkiye’deki gelişmelere etki etme olanağını adım adım kendisi kaybetti. Buna karşılık, Türkiye’de demokrasi ve hukuk devleti alanındaki gelişmeler büyük endişeye neden olduğundan, AB karşıtları kendi görüşlerinin güçlendiğini düşünüyor. Türkiye’nin kendi gelişmesini ilgilendiren haklı kaygıları ele alıp, gidermeye çalışması, kendi çıkarına olacaktır.

– Türkiye’nin söz konusu AB ülkeleri ve genel olarak AB ile ilişkilerinin yeniden rayına girmesi ve ileriye yönelik gelişmesi için acil önerileriniz nelerdir?

Ben, dürüstlük, güvenilir ve saygıya dayalı yeni bir başlangıçtan yanayım. Şimdi öncelikli soru, sığınmacılar ya da seçim toplantıları değil, çevremizi saran zorluklar ve riskleri birlikte karşılamak isteyip istemediğimiz olmalı. Yeni bir başlangıç için, her iki tarafın da katkıda bulunması gerekir. Avrupa Birliği taahhütlerine sadık kalmalı ve Türkiye’ye yeniden güvenilir bir üyelik perspektifi sunmalı. Buna karşın Türkiye ise, kendi iç sorunlarını, hukuk devleti ve demokratik olarak, sağlıklı bir şekilde çözmeli.

DHA