Dolar 32,5938
Euro 34,7943
Altın 2.404,55
BİST 9.645,02
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 24°C
Hafif Yağmurlu
İstanbul
24°C
Hafif Yağmurlu
Çar 22°C
Per 20°C
Cum 19°C
Cts 18°C

“YAZMAMAKTA KARARLIYDIM AMA”

31/07/2015 23:07 | Son Güncellenme: 31/07/2015 23:13
A+
A-

Farkında olduğunuz üzere uzun süredir yazmıyorum. Çünkü ülkemiz ve insanlarımız üzerine yazılıp çizilecek ne varsa yazıp çizdiğimi düşünüyorum.

Geçmişteki yazılarımı şöyle bir irdelediğimde meğer neler yazmamışım neler.
Mesela gayri milli politikaları kendine şiar edinen iktidar partisinin iç-dış politikalarda akla hayale gelmeyecek boyutlardaki kötü uygulamalarını yazmışım.

Bin yıllarda oluşturulan devlet yapısının üzerinde yapılan inanılmaz tahribatlar yüzünden dumura uğratılıp devletin iş göremez hale getirildiğini yazmışım..

Mesela ülkemizde siyaset yoluyla hırsızlık ve yolsuzlukların alabildiğine yoğunlaştığını.. Bunları önlemek adına hiçbir çalışmanın yapılmadığını aksine yargı ve denetim mekanizmaların önünün kapatılarak soygunların adeta teşvik edilir hale geldiğini yazmışım.

Mesela yönetimin ve ticaretin belirli odaklarda toplandığını, burada da tek ölçünün “yandaş ve malum zevata biat etmiş olmak” olduğunu yazmışım…

Mesela çok değil daha dün yani 10-15 yıl önce çocuklarına değil bir bisiklet, bir sakız bile alamayacak durumda olanların. Gemilerin, villaların yanı sıra kasalar veya kamyonetler dolusu paralara, her nasılsa ve izaha muhtaç yollardan kavuştuklarını yazmışım..

Mesela çeşitli adlarla millete dayadıkları “çözüm süreci” adlı politikanın memleketin hayrına olmadığını bölücü-yıkıcı teröristler eliyle terörün daha da azgınlaşacağını yazmışım.

Mesela, ekonominin iyice sarpa sardığını, halkın önemli bir kesiminin perişan edildiğini yardıma muhtaç insan sayısının gittikçe arttığını; “kişi başı milli gelirde 10.000 doları aştık” gibi rakam kandırmacılarıyla bu işin yürütülemeyeceğini yazmışım.

Mesela, üretime ve istihdama yönelik fabrikalar açmak yerine işi yap-satçılığa, yani sırf inşaat sektörüne kaydırmanın yanlış olduğunu böyle bir kalkınma modeliyle refahın gelmeyeceğini yazmışım. Bu ekonomik yanlışlıklara binaen mesela halkın önemli bölümünün aç biilaç bir vaziyette olduğunu, çalışma koşullarının hem zorlaştığını hem de alanlarının gittikçe daraldığını yazmışım.

Velhasıl başta yönetim sorunları olmak üzere ülkenin sorunları adına yazılması gereken ne varsa yazmışım…

Biz yazmışız yazmasına amma velâkin vatandaşın önemli bir bölümü hâlâ 3 maymunu oynamaya devam etmişler. AQP’nin başındaki muhterem ve ekibi sürekli yanlış yaptıkları – yanlışta ısrar ettikleri halde, onları alaşağı etmek yerine her seçimde ağlayan/ sızlayan, mağduriyet edebiyatına sarılan ve adeta “Medine dilencilerine” dönen iktidara sürekli şans vermişlerdir.

Şimdi şöyle bir düşünün eğer ki, yüzde 34,63.. 41,67.. 46,58.. 38,8.. 49,95.. 43,39.. 51,79.. ve son seçimlerde alınan yüzde 40,87’lik gibi önemli orandaki oyları alıp, alınan bu desteği milletin hayrına kullanmayıp (gelinen nokta itibariyle görüldüğü üzere) heba edilmişse; öncelikle bunun AQP’ye oy verenlerce sorgulanıp, kendilerini aldatmalarının hesabının sorulması gerekmiyor mu?

İktidar, iktidarını sürdürmek uğruna devletin mali/idari kaynaklarını yüzsüzce kullanmaktan hiçbir zaman çekinmedi. Birlikte siyaset yapıyoruz diyerek yıllarca cemaatle kol kola yürüdü. Yetmedi kâh bölücü/yıkıcı örgütle kol kola girdi. Kâh elebaşıyla karşılıklı müzakerelere oturdu. A.O.Ç’de başlayan flört, Oslo’da kara sevdaya, Dolmabahçe’de ise izdivaca dönüştü. Fakat bu izdivaç ve balayı dönemi kısa sürdü. Çünkü Recep Tayyip Erdoğan ile organik bağını bir türlü kesemediği partisi baktı ki zorda, şimdi de tutmuş bütün bunlar hiç olmamış hiç yaşanmamış gibi, 180 derece birden çark etti.

İktidar çark ederde onun beslemeleri çark etmez mi? Yazarı-çizeri, akademisyeni ile uzun adama asla toz kondurmayıp adeta tapanlar güruhunun alayı çeşitli kılıflar uydurarak anında çark ettiler. Behey dallamalar adı üstünde terör örgütü. Terör örgütünün ipi sapı olur mu? Sayısız örnekler göstermiştir ki, onların ardı arkası kesilmez talepleri ve amaçları çerçevesinde adım attığınız sürece bunlar sessiz kalırlar. Amma silah bırakmak veya sınırları terk etmek gibi bir niyetleri asla olmaz. İktidara sürekli dedik ki. Bakın siz uyuyor veya uyutuluyorsunuz. Siz böyle yaparken onlar kendilerini tahkim ediyorlar, tabanlarını kuvvetlendiriyorlar dedik ama nafile anlatamadık bir türlü.

Konu açılmışken daha önce yazdım, bir kez daha yazıyorum. Yani bana kalırsa yıkıcı terör örgütü ve onun siyasi temsilcilerinin Türkiye’yi bölmek gibi bir gayeleri yok. Peki ya nedir gayeleri derseniz onu da söyleyeyim. Onlar Türkiye’den bir parça değil, tamamını istiyorlar. Ki, bu fikrimi şahsi menfaatleri dışında hiçbir şeyi görmeyen/duymayan veya hissetmeyen bizim saftirik siyasetçilerin ve onlara uyup uyumaya meyyal halkın, bunu özellikle belleklerine kazımalarını istiyorum…

Türk milletini uyarmak adına bir kez daha vurgulamak veya kalın harflerle yazmak gerekirse dediğim üzere Türkiye’nin tamamını istiyorlar. Temel amaçları net olarak budur! Eğer bu amaçlarına ulaşamazlar ise ancak o zaman özerklik veya federasyon yöntemiyle Türkiye’yi bölerek; çift dilli, çift bayraklı yapıya doğru götürmek isteyeceklerdir.

Yazmaya susamış kalemime şimdilik dur diyor. Terör örgütünün yeniden azgınlaşmasıyla yoğunlaşan olaylarda kalleşçe şehit edilen Mehmetçiklerimize, emniyet güçlerimize ve vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet diliyorum. Terör örgütlerini, yandaşlarını, destekçilerini şiddetle ve nefretle lanetliyorum. Ve konuyla bağlantılı olarak Şehit Polis Memuru Feyyaz Yumuşak’ın cenaze namazında hissettiklerimi yazmadan geçemeyeceğim. Çünkü o esnada içim acıdı, yüreğim yandı. Şehit cenazelerini kıldıran imam efendilerden veya müftülerden de şunu rica ediyorum. Musalla taşındaki şehit için orada bulunanlara “haklarınızı helal ediyor musunuz?” diye lütfen sormayınız. Çünkü onlar bu mukaddes topraklar için, bayrak için, ezan için canlarını feda ettiler. O nedenle bizim onlarda değil, onların bizden, basiretsiz yöneticilerden ve devletten hak alacakları zaten var. Dolayısıyla asıl şehitlerimiz haklarını bize helal etsinler.

Yeni bir yazımızda buluşmak üzere esen kalınız.

Selamlar
Harun Kılıç
ANKARA