Dolar 32,6006
Euro 34,7750
Altın 2.414,63
BİST 9.645,02
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 24°C
Hafif Yağmurlu
İstanbul
24°C
Hafif Yağmurlu
Çar 22°C
Per 20°C
Cum 19°C
Cts 17°C

BAĞIŞ: AB STANDARTLARINA AYKIRI

BAĞIŞ:  AB STANDARTLARINA AYKIRI
15/02/2013 16:55 | Son Güncellenme: 15/02/2013 16:57
A+
A-

AB Bakanı Egemen Bağış, 80 darbesinden sonra diretilen bir takım kuralların AB standartlarına aykırı olduğunu söyledi

AB Bakanı Egemen Bağış, Fransa hariç AB üyesi diğer 26 ülkede devlet memurları için herhangi bir kılık kıyafet yasağı bulunmadığının ortaya konduğu çalışma ile ilgili, “Ülkemizdeki 80 darbesinden sonra diretilen bir takım kuralların AB standartlarına aykırı olduğunu anlamak da mümkün. Bu yüzden nasıl 80 darbesi sonrası ülkemizdeki demokrasiyi gölgeleyen bir çok ayıbı teker teker ortadan kaldırdıysak, bu konuda da ilgili arkadaşlarımızın bir istişare yapabilmesi için, toplumsal tartışmaya katkı verebilmek için bu raporun yararlı olacağını ümit ediyorum.”dedi.

Bağış, 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu ile ilgili ise “Sosyal devlet olma iradesi en güçlü olan yer Türkiye Cumhuriyeti. Ama 657’nin bir takım hassasiyetleri var ki, işte belki onları da tartışmamız lazım.” değerlendirmesini yaptı.

AB Bakanı Egemen Bağış, 27 AB ülkesinde kamu görevlilerine yönelik kılık kıyafet uygulamaları hakkında yapılan çalışmayı Cihan Haber Ajansı’na(Cihan) değerlendirdi. Bakanlık olarak bir çok konu hakkında çalışma yaptıklarını belirten Bağış, “Şu anda ülkemizde nereye gitsek, gündeme getirilen, bize sorulan bir konu var. O da kamu çalışanlarının kılık kıyafeti ile ilgili yönetmelikler ve bunun Avrupa’daki uygulamaları. Bu yüzden AB Bakanlığı olarak bir çalışma hazırladık.

27 AB üyesi ülkede kamu çalışanlarının kılık kıyafetini düzenleyen kurallar var mı, varsa neler, neleri kısıtlıyor, neleri serbest bırakıyor? Bununla ilgili bir döküm çıkardık. O dökümü Bakanlar Kurulu üyelerine de takdim ettik. Bu rapor üzerinde ilgili arkadaşlarımız gerekli değerlendirmeleri yapacaklardır. Daha sonra istişareler yapılacaktır. Sonraki süreci ileriki günlerde takip edeceğiz.” dedi.

Avrupa ülkelerindeki uygulamalar hakkında bilgi veren Bağış, “Fransa da bu konuda kesin bir uygulama var. Ama mesela Almanya’da, devlet memuruna yakışacak şekilde giyilmeli, diye bir cümle var. Bazı ülkelerde bu konuda hiçbir yaptırım, hiçbir kısıtlama yok. Bazı ülkelerde net bir şekilde serbest olduğu vurgulanmış. Zaten uygulamalarda bunu görüyoruz.” diye konuştu. Darbeler sonrası dayatmaların AB standartlarına aykırı olduğunu aktaran Bağış, “Belki de ülkemizdeki 80 darbesinden sonra diretilen bir takım kuralların AB standartlarına aykırı olduğunu anlamak da mümkün. Bu yüzden nasıl 80 darbesi sonrası ülkemizdeki demokrasiyi gölgeleyen bir çok ayıbı teker teker ortadan kaldırdıysak, bu konuda da ilgili arkadaşlarımızın bir istişare yapabilmesi için, toplumsal tartışmaya katkı verebilmek için bu raporun yararlı olacağını ümit ediyorum.” ifadelerini kullandı.

“HUKUK MÜŞAVİRLERİMİZ BİR YÖNETMELİK İLE BU SORUNUN ÇÖZÜLEBİLECEĞİNİ SÖYLÜYOR”

Kamuda başörtüsü yasağının kalkması için bir mevzuat değişikliğinin gerekli olup olmadığı sorusuna Bakan Bağış, “Ben hukukçu değilim. Hukukçu arkadaşların bu konudaki görüşlerini daha önemsiyorum. Ama bizim kendi çalıştığımız hukuk müşavirlerimiz bir yönetmelik ile bu sorunun çözülebileceğini söylüyor. Ama bu konuda üzerinde çalışılması gereken kurumlarımız var. Onlarla istişare ettikten sonra bu konuyu ileriki günlerde yorumlarım.” açıklamasını yaptı. Bağış, “Bu tür raporların doğası gereği sunulduktan sonra tüm bakanlarımız kendi bürokratları ile bunu istişare edeceklerdir, ondan sonra ihtiyaç duyulursa bu konu tartışılacaktır. Biz aynı gün üç dört tane daha rapor sunduk. Her gün farklı konularda araştırmalarımızı yapıp Bakanlar Kurulu üyelerinin dikkatine sunuyoruz. ” şeklinde konuştu.

“657’DEKİ BAZI HASSASİYETLERİ TARTIŞMAMIZ LAZIM”

Bağış, 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu ile ilgili ise şu değerlendirmeyi yaptı: “Bizdeki gibi ölüm sonrası maaş garantisi veren, kamu çalışanlarının vefatından sonra bile geride kalan dul ve yetimlerinin güvence altına alındığı bir yaklaşım hiçbir ülkede yok. Sosyal devlet olma iradesi en güçlü olan yer Türkiye Cumhuriyeti. Ama 657’nin bir takım hassasiyetleri var ki, işte belki onları da tartışmamız lazım. Onları da zaman için toplumsal tartışma ile hep birlikte daha doğru bir yola götürmemiz gerekir.”

“TÜRKİYE VE AB ÜYESİ ÜLKELERDE KAMU GÖREVLİLERİNİN KILIK KIYAFET DÜZENLEMESİNE İLİŞKİN ÇALIŞMA”

AB Bakanlığı tarafından hazırlanan ve Bakanlar Kurulu’na da sunulan söz konusu raporda, Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Çalışan Personelin Kılık ve Kıyafetine Dair Yönetmeliğin Milli Güvenlik Konseyi döneminde çıkarıldığı belirtiliyor. Türkiye’de kamu görevlilerinin başlarını örtmelerini yasaklayan kuralın, bir kanuna değil darbe sonrası çıkarılmış bir yönetmelik hükmüne dayandığı aktarılıyor.

AB’ye üye 27 ülkeden yalnızca Fransa’da kamuda kılık kıyafet düzenlemesinin Türkiye ile paralellik arz ettiği; Fransa hariç diğer 26 ülkede devlet memurları için herhangi bir kılık-kıyafet zorunluluğu ya da yasağı bulunmadığı aktarılıyor. Çalışmada, “Yalnızca Almanya’nın bazı eyaletlerinde öğretmenlerin başörtüsü ile görev yapması, Hollanda’da (yargı görevlisi, polisler gibi) belli meslekleri icra edenlerin (başörtüsü gibi) belli kıyafetleri giymesi ve aksesuarları taşıması ve Danimarka’da yargıçların duruşmalara herhangi bir dini veya siyasi sembol ile girmesi yasaklanmıştır. Dolayısıyla, tüm kamu görevlilerinin dini semboller taşımasını yasaklaması anlamında Fransa, üye ülkeler arasında bir istisna oluşturmaktadır.” deniliyor.

Genel Değerlendirme ve Sonuç Bölümünde ise ‘Milli Güvenlik Konseyi dönemi miraslarından olan Kılık Kıyafet Yönetmeliği’nin kadınlar ve erkekler için çağın özgürlükçü ve ileri demokrasi standartlarına yakışmayacak nitelikte aşırı sınırlayıcı hükümler içerdiği ve bu bağlamda özelde Türkiye’de hâlihazırda kamu görevlilerine yönelik uygulanmakta olan başörtüsü yasağına da temel teşkil ettiği aktarılıyor.

Türkiye’de kamu görevlilerine yönelik uygulanmakta olan başörtüsü yasağının, kadını toplumdan soyutlayarak dar bir alana hapsettiği belirtilerek, şu ifadelere yer veriliyor: “Zira ayrımcı uygulamalar başörtülü kadınların eğitim, çalışma ve siyasal hayatın dışında bırakılmasına neden olmaktadır. Yasak, statü ve güç açısından hizmetlere, kaynaklara, imkânlara ulaşmada, başörtülü kadınlar aleyhine ciddi bir eşitsizlikle sonuçlanmaktadır. Başörtüsü yasağı, herkesin haklarının yorumlarla kısıtlanabileceğini göstermesi açısından da tüm hukuk düzenine zarar vermektedir.

Üstelik istisnalar hariç AB üyesi ülkelerde kamuda kılık kıyafet düzenlemesi incelendiğinde başörtüsü gibi dini sembollerin kullanılmasının Avrupa’da kamuda görev yapmaya engel teşkil etmediği görülmektedir. Türkiye’de uygulanmakta olan başörtüsü yasağı, evrensel hukuk ilkeleri gereğince herkesin eşit olarak haklarını kullanmasını da engellemektedir. Hâlbuki demokratik bir toplumda olması beklenen, başörtüsü ayrımcılığının ortadan kaldırılarak temel hakların kullanımının ‘başın açık olma şartına’ bağlanmamasıdır. Sonuçta, Türkiye’de bunun için mevzuat değişikliğine de ihtiyaç duyulmamaktadır.

Giriş bölümünde de açıklandığı üzere hâlihazırda uygulanmakta olan başörtüsü yasağının meşru bir dayanağı bulunmamaktadır. Kıyafet ayrımcılığının sona erdirilmesi için temel hak ve hürriyetleri kısıtlayan yönetmeliklerin değiştirilmesi, genelgelerle temel hakların kısıtlanamayacağı, hiç kimsenin kaynağını anayasadan almayan bir yetkiyi kullanamayacağı hukuki gerçeğinin kabul edilmesi yeterli olacaktır. Zira demokratik bir hukuk devletinde hakların kısıtlanması Anayasa ve uluslararası sözleşmelerde öngörülen usullere tabii olmalıdır.”

CİHAN