Dolar 32,5457
Euro 34,8627
Altın 2.427,60
BİST 9.722,09
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 22°C
Az Bulutlu
İstanbul
22°C
Az Bulutlu
Per 20°C
Cum 19°C
Cts 18°C
Paz 18°C

Bahceli: Cenab-ı Allah Türk Milletini Nuruyla Sereflendirmiş

Bahceli: Cenab-ı Allah Türk Milletini Nuruyla Sereflendirmiş
20/06/2013 13:59 | Son Güncellenme: 20/06/2013 14:03
A+
A-

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli,”Türk kimliğine ve Türk kültürüne zarar ve hasar verenlerin Yunus’tan bahsetmesi, bizatihi bu büyük tasavvuf büyüğümüze haksızlık ve vefasızlıktır.Türk milletini bölmek maksadıyla terör örgütü PKK’yla, onbinlerce insanımızın kanını elinde taşıyan canibaşıyla harıl harıl pazarlıklar yapanların, son yurdumuzu parçalamak için faal halde olan tüm vicdansızların ne Tapduk Emre’den bahsetmeleri ne de Nallıhan’ın yüzüne bakmaları mümkün değildir.

Önümüzde erenlerin, evliyaların, pirlerin, Allah dostlarının, üçlerin, yedilerin, kırkların ve hikmet sahibi büyük zatların sönmeyecek ışığı yanmaktadır.

Rehberimiz Efendimiz Hz. Muhammed, yegâne dayanağımız ve ilhamımız Kitabullah’dır.

Cenab-ı Allah Türk milletini nuruyla şereflendirmiş, asırlarca var olmasını ve zaferden zafere koşmasını yüce rahmetiyle nasip etmiştir.

Bu açıdan oldukça şanslıyız, oldukça da ayrıcalıklıyız.

Manevi büyüklerimizin eliyle, onların irşat ve yol göstericiliğiyle bir olduk, ikilikleri her zaman dışladık, kapımızdan içeri dahi sokmadık.

Hz. Mevlana’nın; “ya al götür geri kalanımı, ya da gel tamamla eksik yanımı” sözü vahdette erimeye, bir’de kaybolmaya ve bir’in içinde buluşmaya davet değildir de nedir?

“dedi.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli Ankara’nın Nallıhan ilçesinde düzenlenen Tapduk Emreyi Anma İpek İğne Oyaları Kültür Sanat Etkinlikleri Festivaline katıldı. Festival alanını gezen Bahçeli, vatandaşlarla sohbet etti.

Bahçeli, 2014 Mart’ta yapılacak yerel seçimler için partisinin Nallıhan Belediye Başkan adayını açıkladı.

Bahçeli’nin konuşması şu şekilde:

Çok Değerli Vatandaşlarım,

Muhterem Dava Arkadaşlarım,

Kıymetli Hanımefendiler, Beyefendiler,

Sayın Basın Mensupları,

Haziran ayının bu güzel akşamında sizlerle birlikte olmaktan bahtiyarlık duyuyorum.

Sizleri en kalbi ve samimi hislerimle selamlıyorum.

Nallıhan’ın coşkusuyla müşerref olmak şahsım adına hakikaten de büyük bir kıvançtır.

4’üncüsü düzenlenen “Uluslararası Nallıhan Tapduk Emre’yi Anma ve İpek İğne Oyaları Kültür Sanat Etkinlikleri”nin hayırlı ve başarılı geçmesini Cenab-ı Allah’tan diliyorum.

Belediye Başkanımız Sayın Ahmet Adnan Okur’u, mesai arkadaşlarını ve siz değerli Nallıhanlı kardeşlerimi kutluyorum.

Türk milletinin içinden yetişmiş gönül sultanları, sevgi pirleri, vicdan ve hürmet kutupları ümit ederim ki, hiç unutulmasın, hiç akıllardan çıkmasın.

Geleneksel değerlerimizin yaşatılması, tarihi, kültürel ve insani yüz aklarımızın her daim hatırlanarak el üstünde tutulması hepimizin asli sorumluluklarındandır.

Dününden kopan milletlerin geleceğe ulaşamayacağı, dününü inkar eden toplumların hafızasız ve kimliksiz yaşayacağını muhakkak ki idrak etmek laızmdır.

Türk milleti tarihin bir noktasında, bir diliminde durmuş ve donmuş bir beşeri zenginlik olmadığı için, sürekli bir ilerleyiş içindedir.

Bu devamlılık hali milletimizin kültürel ve sosyolojik dinamizminin en açık kanıtı, en açık belirtisidir.

Millet olarak dünden devraldığımız milli ve manevi değerlerimizi geliştirerek, güçlendirerek ve koruyarak sonraki çağlara, sonraki nesillere taşımak durumundayız.

Bunu yaparken de, son derece gayretli ve kararlı olmalıyız.

Çünkü tarihsel varlığımız buna bağlıdır.

Hamd olsun, geçmişimizde utanç duyacağımız hiçbir şey yoktur.

Gizleyeceğimiz, saklayacağımız, kapatacağımız ve mahcubiyet duyacağımız herhangi bir karanlık nokta da bulunmamaktadır.

Adalet bizdedir.

Hoşgörü ve anlayış bizimledir.

Dostluk, kardeşlik, merhamet ve insaf milletimizin en temel vasıfları arasındadır.

Üzerimizde Hoca Ahmet Yesevi’nin dua ve himmeti vardır.

Arkamızda Hacı Bektaşi Veli’nin öğütleri, Hz. Mevlana’nın nasihatleri, Şeyh Edebali’nin hidayeti durmaktadır.

Önümüzde erenlerin, evliyaların, pirlerin, Allah dostlarının, üçlerin, yedilerin, kırkların ve hikmet sahibi büyük zatların sönmeyecek ışığı yanmaktadır.

Rehberimiz Efendimiz Hz. Muhammed, yegâne dayanağımız ve ilhamımız Kitabullah’dır.

Cenab-ı Allah Türk milletini nuruyla şereflendirmiş, asırlarca var olmasını ve zaferden zafere koşmasını yüce rahmetiyle nasip etmiştir.

Bu açıdan oldukça şanslıyız, oldukça da ayrıcalıklıyız.

Manevi büyüklerimizin eliyle, onların irşat ve yol göstericiliğiyle bir olduk, ikilikleri her zaman dışladık, kapımızdan içeri dahi sokmadık.

Hz. Mevlana’nın; “ya al götür geri kalanımı, ya da gel tamamla eksik yanımı” sözü vahdette erimeye, bir’de kaybolmaya ve bir’in içinde buluşmaya davet değildir de nedir?

Yine bu büyük değerimizin; “toprak gibi sessiz olduğum anda bil ki, şimşek gibi gökte gürlüyor feryadım” seslenişi hem sabrımızın ifadesi, hem de asla teslim olmayacağımızın, asla sinmeyeceğimizin ve asla çaresiz olmadığımızın ilanı olarak okunmalıdır.

Elbette bilmek başka, bulmak başka, olmak ise bambaşkadır.

Olmuş olan bir gerçektir; değiştirmek, saptırmak, sarsmak ve yargılamak nafile bir uğraştır.

Güneşi balçıkla sıvamak ne kadar hayalse, gerçeklerden kaçmak, gerçekleri yok saymak o kadar boş ve anlamsızdır.

Bizim gerçeğimiz bin yıllık derin bir hukuka sahip olmaktır.

Bizim gerçeğimiz Türk milletinin varlığı ve ebediyete kadar da payidar kalacağıdır.

Bizim gerçeğimiz iğne oyaları gibi ördüğümüz, anı ve acılarımızla düğümleyerek boşluklarını, farklılıklarını ve gözeneklerini sıkılaştırdığımız milli kimliğimiz ve milli varlığımızdır.

Biliyoruz ki, hayat aldığımız nefes, daldığımız heves, koyduğumuz hedef kadardır.

Bunları da, kavgayla, çekişmeyle ve huzursuzlukla heba etmeye; umutlarımızın ve ülkülerimizin önüne geçirmeye kimsenin hakkı yoktur.

Manevi sembollerimizden olan Tapduk Emre’nin ve dergahında yetiştirdiği Yunus’un zamanlara sığmayan, insanlığa ufuk olmuş vasiyetleri de esasen budur.

Tapduk Emre gibi kutlu şahsiyetler Türk milletinin gururudur.

Ahmet Yesevi Ocağı’ndan yükselen Türk-İslam sancağının altında toplanan Tapduk Emre, Anadolu’daki iman, insanlık ve hoşgörü kapısıdır.

Türk kültürünün yayılmasında, Anadolu’daki birlik hamurunun ve harcının karılmasında bu ihtişamlı ismin çok büyük katkısı vardır.

Çok şükür Emrem Sultan Köyü’nde, Tapduk Emre’nin hatıraları görmesini ve almasını bilenler için kor gibi durmaktadır.

Mevlana’nın yolunun Şems-i Tebrizi’yle kesişmesi Anadolu’nun fikri, edebi, manevi ve sanatsal yönünü nasıl derinden etkileyecek gelişmelere yol açmışsa; Yunus’un Tapduk Emre’yle karşılaşması da aynı derecede tesirlere neden olmuştur.

Tapduk Emre’nin kapısında on yıllarca pişen ve olgunlaşan Yunus’un şu dizeleri her şeyi özetlemektedir:

“Dirildik pınar olduk ırıldık ırmak olduk,

Aktık denize daldık taştık elhamdülillah

Taptuğun tapusunda kul olduk kapısında

Yunus miskin çiğ idik piştik elhamdülillah.”

Bu sözler sadakatin ve adanmışlığın ihsasıdır.

Bu sözler doğruluğun ve doğru olmanın ifadesidir.

Bu sözler ruhsal tekamülün, vicdan zenginliğinin muhteşem bir izahıdır.

Eğriliğin her türü Tapduk Emre’nin kapısına uzaktır.

Odunun bile bu kapıdan girmesi için doğru olmaktan başka seçeneği yoktur.

13’nci yüzyılda yerküredeki insanlık halini göz önüne aldığımızda; Sakarya’nın kıyılarında Hakk’ın, haklının, doğrunun ve doğruluğun her şeyin önüne konulması, saygı ve sevginin tüm davranışların değişmez ölçüsü yapılması hakikaten de mucizevi bir tavırdır.

Bunu Tapduk Emre başarmıştır.

Bunu müridi Yunus, o tarihlerde ortalama bir insan ömrü kadar Tapduğ’un kapısında manevi nöbet tutarak yerine getirmiştir.

Yalana, dolana, istismarcılara ve bağnazlığa savaş açarak bizlere kılavuz olmuşlar, 7 asır öncesinden önümüze düşmüşlerdir.

Dağlar, taşlar, ovalar ve bayırlar yüzyıllarca boyunca adeta Tapduk ve Yunus diye çağlamış, adeta bu iki insanlık doruğunu çağırmıştır.

Bugünlerde yaşadığımız olumsuzluklara bakınca geçmişin şanlı ve göğüs kabartıcı sayfalarından ve isimlerinden hiç ders alınmadığı anlaşılmaktadır.

Yunus’tan veya Tapduk’tan bahsetmek demek, onları anladığımız ve benimsediğimiz anlamına gelmeyecektir.

Önemli olan düşüncelerini ve tavsiyelerini hayatımıza ne kadar yansıtıp yansıtmadığımız meselesidir.

Manevi değerlerimizi istismara layık görenlerin Tapduk’un kapısından giremeyen eğri odunlardan hiçbir farkı yoktur.

Türk kimliğine ve Türk kültürüne zarar ve hasar verenlerin Yunus’tan bahsetmesi, bizatihi bu büyük tasavvuf büyüğümüze haksızlık ve vefasızlıktır.

Türk milletini bölmek maksadıyla terör örgütü PKK’yla, onbinlerce insanımızın kanını elinde taşıyan canibaşıyla harıl harıl pazarlıklar yapanların, son yurdumuzu parçalamak için faal halde olan tüm vicdansızların ne Tapduk Emre’den bahsetmeleri ne de Nallıhan’ın yüzüne bakmaları mümkün değildir.

Tapduk Emre’nin varisleri olan sizlerin, 7 asırdır açık olan kapısında bekleyen siz muhterem kardeşlerimin, otoriterleşen ve dikta arzusuna kapılan şaşırmışları ve şaşkınlığa düşmüşleri hoş görmeyeceğine içtenlikle inanıyorum.

Aziz Vatandaşlarım,

Muhterem Dava Arkadaşlarım,

Türk milleti son yurdunda nice badireleri atlatmıştır.

Nice felaketleri göğüslemiş, nice zorluklara katlanmıştır.

Ancak bunların hepsini maliyet ve masrafı fazla da olsa aşmış ve mutlu sona ulaşmıştır.

Şiddet yanlıları her zaman kaybetmiştir.

Sövgüyü, hakareti, küçük görmeyi, böbürlenmeyi, küçük dağları ben yarattım türünden yaklaşımları davranış kalıbı olarak kabullenenler her zaman mağlubiyetle karşılaşmışlardır.

Çünkü Tapduk’un yolunda, izinden ve çizgisinde bunların en ufak emaresi dahi yoktur.

Yunus’un dilinde, mesajında ayırma, dışlama, baskı ve zülüm kesinlikle görülmemiştir.

İsimleri ve kökenleri farklı olsa da, her devirde benzer özellikler gösteren zalimlerin ve şiddeti putlaştıran Nemrutların; ne Tapduk Emre’yi, ne Yunus’u, ne Mevlana’yı, ne de Hacı Bayram Veli’yi diline dolmaları onların gerçek yüzünü örtemeyecektir.

Bugün Türkiye’nin yaşadığı ağır olaylar bir bakıma geçmişimizin kutlu isimlerini de inkardır.

Şiddete başvuranların, kavga çıkarmak için her provokasyondan çıkar umanların, karışıklıktan geçinenlerin Türk milletini anlamadıkları gibi, bölmek için de çok yoğun bir rekabetin içine girdikleri hepinizin malumudur.

Türkiye’yi Taksim Gezi Parkı’na kilitleyerek belirsizliklerin kapısını ardına kadar açan Başbakan, hükümeti ve ücretli kaos tezgahtarları hepimizi bunaltmış durumdadır.

Başbakan Erdoğan artık kendi içine kıvrılan, herkesle arasını açan, her şeyin önüne kendisini koyan, kimseyi önemsemeyen bir hüviyete bürünmüştür.

İşin açıkçası, Başbakan şahsiyetinin gerçek taraflarını ortaya çıkarmıştır.

Bu zihniyette meşveret, istişare ve diyalog kanalları çoktan kurumuş ve kapanmıştır.

En masum talepler Başbakan tarafından komplo olarak görülmektedir.

En sade teklifler, dilekler oyun olarak değerlendirilmektedir.

En temiz ve halis yorumlar saldırı olarak yorumlanmaktadır.

Görüldüğü kadarıyla Başbakan’ın psikolojik sağlığı bozulmuştur.

Kendisinin hava değişimine, zorunlu izne ve uzun bir dinlenmeye çok ihtiyacı vardır.

Türkiye’nin varlığı, Türk milletinin geleceği şuurunu kaybetmiş birisinin elinde oyuncak olamaz, olmamalıdır.

Kendisiyle birlikte, partisini ve ülkemizi dipsiz bir çukura çeken Başbakan’a dur demek, önüne geçmek, mani olmak ve yanlış yoldasın demek herkesin, hepimizin ve özellikle de AKP’ye oy vermiş kardeşlerimin milli ve manevi bir vecibesidir.

Türkiye; korku ve kaygı verici bir kutuplaşma sürecinin en tehlikeli dönemecindedir.

Sokaklar huzursuzdur.

Haneler sıkıntılıdır.

İnsanlarımız endişelidir.

Başbakan Erdoğan ise sadece kendi derdine düşmüştür.

İktidarının tüm foyası dökülmüştür.

İktidarın bizzat neden olduğu kutuplaşma hatları, gönül kırgınlıkları, kalp buruklukları kesin ve keskin sınıra dayanmıştır.

Yıllardan beridir Nallıhanlı kardeşlerim boş sözlerle avutulmuştur.

Yıllardan beri Türkiye’nin her köşesi sonu olmayan vaatlerle, hayal satıcılığıyla oyalanmıştır.

Artık Türk milleti buna dur diyecek iradeyi göstermelidir ve gösterecektir.

Türk milleti bunu başaracak güce sahiptir.

Nallıhanlı kardeşim de bu cesaret ve milli şuur fazlasıyla vardır.

Bunun için 30 Mart 2014 tarihindeki Mahalli İdareler Seçimlerinde tekrar desteğinizi bekliyor, sizlere sonuna kadar güveniyorum.

4’ncü Uluslararası Nallıhan Tapduk Emre’yi Anma ve İpek İğne Oyaları Kültür Sanat Etkinlikleri’nin tekrar hayırlı olmasını diliyor; başta manevi semalarımızın burçlarından olan Tapduk Emre olmak üzere, tüm ecdadımıza Cenab-ı Allah’tan rahmet diliyorum.

Bu düşüncelerle sizleri sevgi ve saygılarımla selamlıyor, hepinize esenlik ve mutluluk dolu yıllar diliyorum.

Muhterem Nallıhanlılar

Biraz evvel ifade ettiğim gibi 30 Mart 2014 günü yapılacak olan mahalli idareler seçimlerine Türkiye’nin her ilçesinde, beldesinde, ilinde ve büyükşehrinde yani açıkça bütün seçim çevrelerinde Milliyetçi Hareket Partisi değerli adaylarıyla var olacaktır ve milletimizin huzuruna çıkıp milletimizin geleceğini belirleyecek zaferi sizlere hediye edecektir.

Bu anlayışla Nallıhanda üstün başarı sağlayan ve hizmetleriyle takdir toplayan Sayın Ahmet Adnan Okur Beyefendi bugüne kadar büyük hizmetler sunmuştur ve başarılar elde etmiştir, dolasıyla hizmette süreklilik için başarılarda devamlılık için Nallıhanın mutluluğu için Sayın Ahmet Okur Beyfendiyi 30 Mart seçimlerinde yine Milliyetçi Hareketin adayı olarak sizlere bu güzel günde bildirmek istiyorum

Hepinizi Sevgiler ve Saygılar sunuyorum