Dolar 32,3298
Euro 35,0568
Altın 2.285,05
BİST 8.979,24
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 20°C
Açık
İstanbul
20°C
Açık
Cum 23°C
Cts 21°C
Paz 21°C
Pts 23°C

BAŞBAKANI’NIN GAZETECİLERİ

A+
A-

Reyhanlı’da yaşanan patlamadan sonra gelen yayın yasağına hiç gerek yoktu aslında. Yazılı ve görsel basınımızda iflah olmaz bir oto-kontrol oturdu çoktandır. Bir şey söylemek için yetkili ağızlara bakan televizyonculuk, iki satır yazabilmek için yetkili parmakların izinden giden gazetecilik moda. Aynı zamanda da pek bir kazandırıyor.

***

Bakın, patlamadan bir gün sonra aslında herkes hemen her şeyi biliyordu. Tüm izler hükümetimizin desteğinde Suriye’de terör estiren El Nusra grubunu işaret ediyordu. Nitekim yayın yasağı onları ilgilendirmediği için batı basını bakın ne başlıklar attı ertesi gün:

-İngiliz BBC kanalı: “Saldırıyı El Kaide bağlantılı El Nusra Cephesi üstlendi.”

-İngiliz TTV kanalı: “Türk hükümetinin desteklediği muhalifler Türkiye’yi kana buladı”

-The Telegraf: “Türk hükümeti şaka gibi açıklamalar yaparak hedef şaşırtmak istiyor.”

-The Sun: “Hükümet yıpranmamak için saldırıyı haber yapmayı yasakladı”

-Fransız Le monde gazetesi: “Besle kargayı oysun gözünü: Türkiye’nin desteklediği aşırı dinci Suriyeli muhalifler Türkiye’yi kana buladı.”

Batılı meslektaşlarımız istihbarat kaynaklarına dayanarak saldırıyı El Nusra örgütünün düzenlediğini iddia etti. Hepsinin ortak bir kaynağı olamayacağına göre, edinilen istihbarat genel olarak bu adresi işaret ediyordu.

***

Peki, acaba Türkiye’de yayın yasağı olmasaydı ve bu bilgi haber merkezlerine ulaşsaydı ne olurdu? Bu soruya net bir yanıt vermek zor. Ama genel yayın yönetmenlerinin ara ara kulaklarını çeken iradeye dönüp işaret bekleyeceği ve bunu da mesleki bir gerekçeye oturtacağı kesin; BİLGİYİ TAM OLARAK DOĞRULATMADAN YAYINLAMAYIZ.

Doğrudur, bu mesleğimizin altın kurallarından biridir. Ancak, Türk medyasının sicili, bu altın kurala riayet etmediği sayısız örnekle dolu. Hele hele Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarında. Öyle olmasa, Ergenekon, Balyoz, Poyrazköy vs davalarda, önüne gelenin lafını tereddütsüz manşet yapar mıydı? Türk askerini demir parmakların ardına atan komployu düzenleyenlerin ortaya attığı her yeme, yağlı et gibi atladı benim mesleğim. Meslek ahlakı, haberin namusu gele gele iktidarı zorda bırakabilecek REYHANLI ALÇAKLIĞINDA MI aklına gelecek? Hadi ordan.

Daha polisler eve girmeden, evde bulunan örgütsel malzemenin haberini yapacak kadar kuklalaşan bir gazetecilik mi, haberin doğruluğunu kontrol etme ihtiyacı hissedecek.

***

Kendileri ile ilgili fikri haklarım saklı kalmak kaydıyla, Redhack adlı grup Reyhanlı ile ilgili istihbarat raporlarını deşifre etti. Ve karşımıza çıkan örgüt, patlamadan sonra batı basınının işaret ettiği örgüttü. Yani devlet bu alçaklığa bu örgütün hazırlandığını tespit etmiş. Peki kim bu örgüt? Başbakan’ın TERÖRİST ÖRGÜT tanımına karşı çıktığı, Suriye’de beslediği bir terör grubu. İslam’ın dilini kullanarak, dinimizi alçaklıklara alet etmeye cüret ederek, nerede menfaat ve para varsa oraya çöreklenen bir terör grubu. Ama Başbakan Erdoğan’a göre muteber. Ama bunun hiç önemi yok. Hatırlayınız Başbakanımızın kefil olduğu diğer isimleri.

***

Bu durum, şuurunu yitirmemiş toplumun yaşadığı bir ülkede, 15 dakika içinde istifa ettirir hükümeti. Ne farkı var bunun onlarca hükümet düşüren skandallardan. Koruyup kolladığınız,cebine para,eline silah ve bomba verdiğiniz bir örgüt gelip 51 vatandaşınızın canını alıyor. Siz değilseniz kimdir sorumlu? Ama siyasi iktidar öylesine yüzsüz ki, yüzünde en küçük bir mahcubiyet izi göremiyoruz. Çünkü tarihin en kolay yalan söyleyen kadrosuyla yüzyüzeyiz.

***

Peki aynı iktidarın, kapıkulu olmuş medyasında görebilecek miyiz? Hiç sanmam. Daha belgelerin yayınlandığının ertesi günü, sözgelimi CNN TÜRK’ün (nöbetçi) genel yayın yönetmeni Ferhat Boratav haber toplantısında yukarıda işaret ettiğim meslek kuralından dem vuruyordu. Nöbetçi yönetici Boratav’ın, iktidara zarar vermeyecek hiçbir konuda olmayan hassasiyeti, mevcudiyetini ve koltuğunu borçlu olduğu iradenin menfaati sözkonusu olduğunda tavan yapıyordu.

Siyasi iktidarında olmayan, onun kulu olmuş medyasında olur mu? Olmaz tabi.. Peki ben niye habire yazıp duruyorum bunları. Hiiiiç, onlar AKILlı (!) ve ben şükürler olsun ki, onların AKILlı olduğu mahallenin delisiyim de ondan.

* *  *             * * *

BUNU UNUTMA İZMİR !

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu büyük bir işe imza attı.(!) Sayın başkan, çınar ağacının dallarıyla, nereyi dürteceğini bilemeyen Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir’e gitti. İzmir’in başkanının Diyarbakır’a gitmesi kadar doğal ne olabilir aslında. Ancak, SÜREÇ gibi, ÇEKİLME gibi, BARIŞ gibi, SİLAHLAR SUSTU gibi koca koca yalanların piyasaya sürüldüğü bir dönemde, CHP’li başkana PSİKOLOJİK HAREKAT MALZEMESİ olmak yakışmadı.

Buradaki “Yakışmadı” sözü genel bir ifade. Ben pek yakıştırdım aslında. Ahmet Priştina gibi bir başkanın mirası üzerine kurulu döneminde, partisinin sadık tabanına bile “Yeter artık” dedirtmeyi başaran Kocaoğlu’nun bunu yapması beni şaşırtmadı.. Bu olmasa başka bir şey yapardı zaten.

Ama 4 milyonluk bir kenti yöneten aklın, böylesi bir dönemde Osman Baydemir ile kucaklaşmasının, özellikle ÇÖZÜMCÜLER tarafından “Bakın gördünüz mü her şey güzel oluyor” malzemesi yapılacağını kestirememesi ilginç. İlginç diyorum, çünkü kendileri bir davadan (ki bana göre haksız yere) yargılanıyor ve risk altında. Gizli saklı konuşmuyorum, ne demek istediğim gayet açık. Paça kurtarmak için koca bir kentin onurlu duruşu paspas yapılmaz.

Sayın başkan; İzmir Diyarbakır’ı zaten seviyor. İzmir’in sevmediği SÜREÇ adlı bu kirli çark. Ve bu kirli çarka hayır diyen İzmir’in başkanı olarak, o çarkın dişlisi durumuna düştüğünüzün farkında mısınız?