Dolar 32,5470
Euro 34,7468
Altın 2.495,43
BİST 9.524,59
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 14°C
Yağmurlu
İstanbul
14°C
Yağmurlu
Cts 20°C
Paz 21°C
Pts 23°C
Sal 22°C

BİN KALIPTA BİR CUNTACI!

BİN KALIPTA BİR CUNTACI!
23/02/2017 09:16
A+
A-

Türkiye’de sağ-sol mücadelesi sadece sandıkta ve siyasi partiler arasında yaşanmamıştır. Devletin derinliklerinde de bir sağ-sol mücadelesi vardır.

Bu mücadele Sağ, zaman zaman toplumun manevi ve kültürel değerlerini, İslam dinini ve türban sorununu kullanırken, sol, fakirliği, bireysel ve etnik özgürlükleri, zaman içinde Atatürk’ü ve vatanseverliği kullanmıştır.

Mücadelenin sertleştiği dönemlerde, Sağda FETÖ, Solda ise Aydınlık grubu gibi illegal yapılar inisiyatif alabilmişlerdir.

Bu iki karşıt grubun derin iktidar stratejilerinin kesiştiği nokta ise tabii olarak “Türk Silahlı Kuvvetleri’nin yönetimini ele geçirmek”tir.

Bu derin istek, 1971’de ilk olarak bu konuda daha umutlu olan soldan gelmiştir.

Doğan Avcıoğlu’nun “Yön” Dergisiyle başlayıp, “Devrim” Dergisiyle devam eden ve 9 Mart Cunta hareketinin 1971’de MİT tarafından deşifre edilmesiyle akim kalan “Milli Demokratik Devrim” projesinin bugünkü temsilcisi, 45 yıldır bu yolda epeyce mesafe almış olan Doğu Perinçek’tir.

Sağda ise aynı yıllarda Nurculuğun Fethullah Gülen kolunun, bürokrasinin diğer alanları gibi TSK’ya da uzun vadeli yatırım yapmaya başladığı, “15 Temmuz Darbe Girişimi”yle açıkça ortaya çıkmıştır.

Fethullahçı yapının Muhafazakâr Sağ’ı kalıcı kılma yönünde giriştiği “kumpas” operasyonlarından Perinçek ve adamlarının da nasibini almış olması, bir sır değildir.

45 yıl boyunca “orduya oynamış” ve TSK içinde demlenmiş bu iki yapı arasındaki derin rekabet, işte bu yüzden FETÖ’nün tasfiyesiyle sonuçlanan 15 Temmuz’a ayrı bir önem kazandırmaktadır.

15 Temmuz, Susurluk’ta başlayan, 2000’lerde Ergenekon ve Balyoz davalarıyla devam eden derin hesaplaşmanın “Sol’a fırsatlar sunan” yeni bir aşamasıdır.

Bu davalar esnasında Silivri’de kazanılan “132 Komutan”ın Vatan Partisine verdiği sıcak destek, Perinçek’in 9 Mart 1971’den kalma derin iktidar umutlarını artırmıştır.

Bizim değer kriterlerimiz başkasınınkine benzemez!

Hiçbir iç, dış, derin vs. bağlantısı olmadığından emin olduğumuz samimi Türk Milliyetçilerine, Ülkücü vatan evlatlarına ve onların partisi olan MHP’ye düşmanlık edenlerin “vatansever” olma ihtimalleri “sıfır”dır!

Bunlar ya bazı masum komutanlar gibi “aldanmışlar”dır, ya da Perinçek gibi “Atatürk’le aldatanlar”dır!..

12 Mart dönemindeyiz…

Tarih 3 Kasım 1972… Yer Ankara’da Marmara Köşkü…

“Yüz işçi yerine bir Albay” parolasıyla yola çıkan Sosyalist 9 Mart Cuntasına karşı hareketlenen ve AP Hükümetine muhtıra veren komutanlar, Ankara’da Ferit Melen Hükümeti yetkililerine “Devlet Brifingi” veriyor.

Genelkurmay II. Başkanı Org. Turgut Sunalp, toplantı biterken devlet yetkilerine “gizli” bir rapor sunuyor.

Raporun “Türkiye’de Aşırı Sol Akımlar ve Anarşinin Oluşumu” başlığını taşıyan bölümünde, Perinçek’in “Türkiye İhtilalci İşçi Köylü Partisi” hakkında şu bilgilere yer veriliyor:

“Milli Demokratik Devrim stratejisini benimsemiş olmasına rağmen, diğer örgütlerin aksine, terörcü, kendiliğindenci ve aceleci eylemlerden kaçınarak, uzun devrede faaliyet gösteren bu örgüt, aynı zamanda militanı en çok, teşkilatı en yaygın olanıdır.

Aşırı sol cephenin genç teorisyenlerinin en azılısı, en teşkilatçısı olan Doğu Perinçek’tir.”

Eski yandaşları tarafından “bin kalıplı” lakabıyla, dünyanın en dönek devrimcisi olarak lanse edilen Perinçek’in 1978’den bugüne kadar yayınladığı Aydınlık, Yüzyıl, 2000’e doğru gibi dergi ve gazetelerinde yapılan Kürtçü yayınların hepsi aslında “derin bir tutarlılığı” yansıtıyor:

1- Kürtleri PKK’yla, Alevileri DHKP-C’yle provoke ederek devrime milis yapmak.

2- Parlamento dışı muhalefetle, Atatürkçü subayları, devrime kazanmak…

3- Kemalistleri, Kürtleri ve Alevileri aynı anda tatmin eden Sosyalist bir federal devlet kurmak!

Perinçek’in Mao’dan mülhem “uzun yürüyüş”ünün bizimle doğrudan ilgili olan kısmı ise şu cümlelerde saklıdır:

“Devrimci değişme özünde emekçi kitlelerin değişmesidir. RP, BBP ve MHP gibi sağ partilerin tabanlarında dalgalanma yaratmak, emekçi politikasının denektaşıdır.

Onları dönüştürmek, en önemli başarı ölçütlerimizden biridir.” (Aydınlık, 17 Kasım 1996)

İşte Perinçek’in, 15 Temmuz’da ABD’den FETÖ darbesi alan Sağ iktidarın, hızla Rusya’ya doğru savrulmasını “Efsanenin Dönüşü” olarak nitelendirmesinin sebebi budur.

Biraz Mustafa Kemal ve Kuva’y-ı Milliye, biraz da sahte Ermeni karşıtlığıyla partisinde topladığı komutanlar vasıtasıyla orduyu dizayn etme imkânı bulan Perinçek, 9 Mart 1971’den beri “Millli Demokratik Devrim”e ilk kez bu kadar yakındır!

Başbuğ’u 1960’da Hindistan’a süren BAAS’çı Madanoğlu Cuntasının 9 Mart 1971’den kalan son adamı Perinçek, 48 yıldır bu kirli oyun karşısında MHP’nin aldığı önemli konumun farkındadır.

Bugünlerde Devlet Bey’e karşı “MHP tabanında dalgalanma yaratma” çabasının Ulusal kanalda “kibar” tetikçiler vasıtasıyla yürütülmesi bundandır.

ŞÜKRÜ ALNIAÇIK ORTADOĞUGAZETESİ