Dolar 32,5217
Euro 34,7876
Altın 2.423,00
BİST 9.733,17
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 22°C
Az Bulutlu
İstanbul
22°C
Az Bulutlu
Per 20°C
Cum 19°C
Cts 18°C
Paz 19°C

Bir tutuklunun kaleminden-2 “Türkiye’de yazılı olmayan bir yasa vardır”

Bir tutuklunun kaleminden-2 “Türkiye’de yazılı olmayan bir yasa vardır”
22/05/2019 03:12 | Son Güncellenme: 22/05/2019 17:19
A+
A-

Türkiye’de yazılı olmayan bir yasa vardır.

Büyük çaplı organize suç örgütü kurmak ve yönetmek derin devlet desteği olmadan mümkün değildir.O yüzden bu sahada sadece icazetliler koşturabilir.

DİNAR T TİPİ KAPALI CEZA İNFAZ KURUMU KANALI İLE
ANKARA CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI’NA
ANKARA
DOSYA NO:2018/150637
ADI SOYADI:ÜZEYİR ÇAKMAKTAŞ
KONU:USÜL VE YASAYA AYKIRI UZATMALARIN NEDENİNİ ÖĞRENME TALEBİM HAKKINDA
AÇIKLAMALAR:
Başsavcılık; cari usül ve yasaya mugayir, somut suça,daha doğrusu herhangi bir suç isnadına müstenid olmayan, hukuk dışı etki ve talimatla,siyasal,keyfi,kasdi davranışına devam ediyor.
CMK ve ilgili usül kanunlarının amir olduğu bağlayıcı,mer’i erişilebilir,şeffaf,mutat yargı düzeniyle henüz muhatap olamadım.
Savcılık tutukluluğu illegal tecziyeye dönüştürmek için “ipe un serme, çamura yatma” kabilinden her türlü ihlali deniyor.
Tutuklattırıldıktan sonra ilk itirazım 3 ay sonra değerlendirilmeye alındı.İlginç! İtirazım ilk tutuklattırıldığım 2.Sulh Ceza Hakimliğinde de ele alındı.Adı geçen mahkemeyi kanunsuz tutuklama yaptığı gerekçesiyle şikayet etmiştim.İhtisas-ı rey gereği yetkisiz olan bu mahkeme itirazıma CMK gereği bakmamalıydı.Başsavcılık öyle uygun görmüş baktı.Şaşırtmadı.Tutukluluğumun devamına karar verdi.Ancak,talebime rağmen “tutukluluğumun devamına” kararını hangi yasal dayanağa yaslanarak verdi, buna dair ne bir gerekçe sundu, ne de bir tebligat yaptı.
HSK’ya TBMM’ye Başsavcılığa dilekçeler dilekçeleri takip etti.Tam üç ay sonra yani altıncı ayda 7. Sulh Ceza Hakimliği itiraza baktı.Anladığım kadarıyla bu mahkeme de dosyayı inceleyerek karar vermedi,savcılığın istemine uyarak tutukluluğumun devamına karar verdi.Bu mahkeme de nedenin cevabını,gerekçesini tebliğ etmedi.Mahkeme gerekçe talebimle ilgili dilekçelerimden bizar olmuş olacak ki bir ay sonra (en fazla bir hafta içinde tebligat yapılması gerekiyordu) detaysız,klişe,kapalı ifadelerle tebligat yaptı.
Haliyle bir üst mahkeme olan 8. Sulh Ceza Hakimliğine itiraz hakkımı yasal sürede kullandım. 8. aya girdim tutuklu olarak bu mahkemeden de henüz bir geri dönüş olmadı.Bekliyor, bekletiliyorum.
Alındığımızda şeref ve haysiyet yoksunu aşağılık müfteriler algı oluşturmak, etik gerekçe uydurmak için medyaya yalan haber servis ettiler. Yok “Alaattin Çakıcı’yı hastaneden kaçıracaklardı” yok “Kırıkkale esnafını haraca bağlamışlar…” Ne Ankara Emniyet Müdürlüğü ne de Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı iftiraları tekzip etmedi, lekelenmeme hakkımızı korumadı.
Ortada mala, cana yönelik bir suçlama şikayeti, herhangi bir suç unsuru v.s yok! İddia da yok! Talimat gereği alelacele uyduruk bir gerekçe ile tutuklattırıldık.
Tutuklattırılmamız akabinde Ankara Cumhuriyet Savcısı Erdoğan Aktaş tutuklama müzekkeresi düzenlemiş: Tutuklandığımız günü suçun işleniş tarihi olarak girmiş, suç yeri olarak “Ankara” demiş.Oysa tutuklattırılmadan 4 gün önce Kırıkkale Yüksek İhtisas Hastanesi mahkum koğuşundan alındım.Ortada bize,bana sorulan,itham edildiğim,edildiğimiz bir suç yok.Olsa bile bunun yeri Kırıkkale olmalıydı,tarihi de 4 gün önce.Kim kimden hesap soracak ki! Rahat ve hoyrat davranış.
Atılı suçu temellendirmek için kullanılan tek argüman, kimi kriminal suçlardan mahkum olmuş arkadaşım Alaattin Çakıcı’yı hastanede ziyaret etmem.Budurum suç örgütü üyeliği için yeterli delilmiş.
Alaattin Çakıcı ile 1980 öncesine dayanan 40 yıllık arkadaşlığımız var.Ortak hatıralarımız,ortak hikayemiz var.Anlaşılsın diye misal vereyim 12 Eylül öncesi bir olayda yaralandım.Günlerce Alaattin Çakıcı’nın evinde yattım. Benimki arkadaşlık ve vefa. Empati!
Alaattin Çakıcı kriminal suç işlemişse bu, suçun şahsiliği ilkesi gereği onu bağlar.Cezaevine düşmesi mahkum olmasi varolan arkadaşlık hukukumuzu ortadan kaldırmaz.
Suç işleyen birini ziyarette (aksi ispat edilmediği müddetçe ) ziyaret edilenin suçuyla özdeşlik kurulamaz.Kurulursa şayet bu hukuki olmaz ayrıca işin ucunun nerelere uzanacağını, kimleri kapsayacağını öngöremezsiniz.
Şimdi, Bakan Bekir Pakdemirli kardeşi Mehmet Pakdemirli’yi, Eski İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş damadını ziyaret etse ne olur ? Fetö üyesi olurlar mı ?
Hapisane ve hastane ziyaretlerim dolayısıyla uydurulmaya çalışılan sözümona çıkar amaçlı suç örgütü üyeliği iddiası hukuki dayanaktan yoksun, abes bir iddiadır.Velev ki bu durum baz kabul edilsin.O zaman ben bu pozisyonda yalnız değilim.
Şimdi ben, buzdağının görünmeyen yüzünü size göstereceğim.Ne karar verirsiniz, ne dersiniz, işin içinden nasıl çıkarsınız bilemem.Takdir sizin.
Döviz kurunu manipüle edecek durumum yok; anlaşılan devletin bana duyarlılığı da yok.Kendimi bu yolla acizane müdafaa edeceğim.
Olayı ele alış, yorum ve değerlendirişte isabetli bir açılım ortaya konulmamıştır; tek boyutlu, tek biçimli,esneksiz kalıpyargı kullanılıyor.
Adalet,her şeyi yerine koymaksa Alaattin Çakıcı’nın pozisyonunun, statüsünün, bilinirliğinin, ne ya da kim olduğunun net bir hukuki tanımının yapılması, bir kriter belirlenmesi, kafa karışıklığını izole etmek için gerekli ve zorunludur.
Alaattin Çakıcı kim ? Siyasal görüşleri olan siyaset adamı mı ? Eski bir devlet görevlisi mi ? Kabadayı mı ? Organize suç örgütü lideri mi ? Hangisi ?
Bu konuda bir ölçü olmaz ise durum işin içinden çıkılmaz bir hal alacaktır; sap ile saman, elma ile armut birbirine karışacaktır.Alaattin Çakıcı ile her yakınlık aynı mıdır değil midir ?
Devletin başı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan (iki yıl önce Bolu’da) özel yetkilendirdiği istihbarat kuryelerini (isimleri bende mahfuz şimdilik) Alaattin Çakıcı’ya gönderir, belli konularda (Ulusal güvenlik konuları) yardımını ister, bunun karşılığında da serbest bırakılacağını (1.5 ay içinde) bildirir; MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli bizzat kendisi hastanede ziyaret eder kamuoyuna Alaattin Çakıcı’nın “Vatan sevdalısı,ülkü devi,kahramanımız…” olduğunu ilan eder; MHP Genel Başkan Yardımcıları Feti Yıldız, Semih Yalçın Alaattin Çakıcı’yı kırmızı çizgileri olarak gördüklerini açıklarlar; Onlarca eski yeni milletvekili Alaattin Çakıcı’yı gerek hapishanede gerekse de hastanede ziyaret eder; Parti il başkanları, belediye başkanları, istihbaratçılar,askerler,özel kuvvetler,özel harekat mensupları, ünlü sporcular, sanatçılar, modacılar(içlerinde saray hanımlarının modacısı da var), iş adamları… (Hastane ve hapishane defterlerine bakılabilir)
Bugün kabinede bakan olan bir bakanın babası, Alaattin Çakıcı’nın yakın arkadaşıdır, kimi yurt dışı görevlerinde kırmızı,yeşil sair pasaport ve evrakları düzenlemiştir.
Böyle bir durumda herkesi aynı sepete koymak mümkün mü ? Bu kadar kalburüstü adamın Alaattin Çakıcı ile ne işi olabilir.Bu gidiş gelişleri yargıdan muaf tutan yargı neden çifte standart uyguluyor.Anayasa ve kanun önünde herkes eşit değil mi ?
İşin doğrusu tutuklattırılmam,tutuklattırılmamız MHP’nin “Af ya da ceza indirimi yasası” önerisiyle ilgili 24 Haziran seçimlerine bilinen nedenlerden dolayı yaralı giren MHP yaşayacağı oy kaybını dengelemek için en uygun sosyolojiye yöneldi.Ceza infaz sürelerinin arttırılmasıyla sosyo-ekonomik koşulların dayatmasıyla cezaevlerinde yatan mahkum oranlarındaki tarihi nüfus patlamasını gördü.Hazırlığı yaparak tasarladığı “Şartlı Ceza İndirimi” tasarısını kamuoyuyla paylaştı.Seçim propagandasını bu zemin üzerinden yürüttü.Bu teklif iki kitleye hitap etsin diye; adli mahkumlar üzerinden mahkum yakınları, Alaattin Çakıcı üzerinden de ülkücüler kafalanmaya çalışıldı.Başarıldı da.Anketlerde en fazla 5-6 bandında olan MHP psikolojik eşik olan Türkiye seçim barajını aştı.Çökmüş parti pozisyonundan bu sayede kurtuldu.
MHP teklifini yasalaştıracak meclis gücünde değildi.Büyük ortağı da bu konuda gereken desteği vermedi.Tasarı meclis komisyonlarında kademeli olarak soğutuldu ve gündemden çıkarıldı.
Bu durumda genel seçimde kazanılmış oylar, taahhüdün yerine getirilememesiyle tepkinin hedefi olur eriyebilirdi.Alaattin Çakıcı’nın kamuoyuna yapacağı bir açıklama bunda etkili de olurdu.
Sahte bir suç örgütü uydurularak, Alaattin Çakıcı hastaneden Türkiye’nin en yüksek güvenlikli iki cezaevinden biri olan Sincan F Tipi Cezaevine nakledilerek tam tecrite tabi tutuldu, susturuldu.
Ortada kimsenin kimseyi tanımadığı hiçbir suç isnadı yapılmamış yapay bir örgüt var; algı manipüle örgütü.
Alaattin Çakıcı suç örgütü lideri filan değildir.İsminin istismar edilmesi söz konusudur.Adının kullanıldığını,kullanılmaya çalışıldığını açıklamış, ilgili devlet kurumlarını ve insanları devamlı uyarmıştır.
Sosyo-ekonomik koşulların elverişli oluşuyla; büyük bütçeli, uzun metrajlı devletten de destek gören aktörleri sarayda konuk edilen “Kurtlar Vadisi,Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz,Çukur…” gibi dizilerden etkilenen gençler Alaattin Çakıcı’nın ismini kullanarak suç işliyorlar faturası Alaattin Çakıcı’ya kesiliyor.
Türkiye’de yazılı olmayan bir yasa vardır.Büyük çaplı organize suç örgütü kurmak ve yönetmek derin devlet desteği olmadan mümkün değildir.O yüzden bu sahada sadece icazetliler koşturabilir.
Örneğin bu işlerde meşhur olmuş biri var.Kendisini devletin yerine koyar, sağa sola uçuk kaçık tehditler savurur, hiçbir takibata uğrama; uğrasa bile aklanır ceza almaz.
Halkın yargıya güven ve itimadının asgari düzeyde olduğu ülkelerden biriyiz.Bu durum ülkeyi öngörülemez bir felakete sürüklüyor.
Yargı kokuşmuşsa başka hiçbir kurumdan hayır beklememek gerekir.Hazine ve Maliye Bakanının açıkladığı en son ekonomik paketin bir maddesi manidardı; paketin içerisinde yargı reformu vaadi vardı.
Yargı bir an önce fabrika ayarlarına dönmeli, kendi sınırlarına çekilmelidir.Yargı dışarıdan müdahillerin enstrümanı, oyuncağı, hamle aracı olmamalıdır.
Eskiden yargıçlar için “cüzdanı ile vicdanı arasında” sıkışmışlık durumuna dikkat çekilirdi.Şimdilerde “koltuğu ile vicdanı” arasındaki sıkışmışlık vurgusu yapılıyor.Hazır etiketler de var.Yapıştırıldı mı bir etiket ya kodes ya da Türkiye’nin ücra köşesi.
Türk Milleti ne eşek ne de koyun.Yaşananları,yaşatılanların farkında.Tanıdığı kredinin bir limiti var.Son seçim sonuçları doğru okunursa bu görülür.Bu uyarıydı.Halde iyileşme olmaz ise desteğini geri çekecektir.Sınırsız sabır da kredi de yoktur.
TALEP VE İSTEM:
Aslında sizin işiniz de zor.Bunca ihlalden sonra ne denir, bilemiyorum.”Kendinize gelin” diyor başka bir şey demiyorum.
Gereğini arz ederim.
17.04.2019
Üzeyir ÇAKMAKTAŞ

Bir Tutuklunun kaleminden: “En yakın selefleriniz hapisanelerde volta atıyor”

ETİKETLER: