Dolar 32,3772
Euro 35,1523
Altın 2.324,85
BİST 9.079,97
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 21°C
Açık
İstanbul
21°C
Açık
Cum 22°C
Cts 21°C
Paz 22°C
Pts 24°C

BOZULAN TOPLUMSAL YAPI VE AKP’NIN ROLÜ

A+
A-

Sayıları günden güne artan işsizler ordusu…

Memleketimizin birlik ve bütünlüğünü sağlamak için şahadete ulaşan güvenlik güçlerimiz ve memleketimizin şerefli evlatları…

Zenginin git gide daha zengin fakirinse git gide daha fakir olduğu bir toplum…

Teröristin şehitten daha değerli sayıldığı bir anlayış…

Adalet kavramının yok olduğu ve haklının hukukunun değil güçlünün ve üstünün hukukunun hâkim kılınmaya çalışıldığı ortam…

İşçinin, memurun, emeklinin emeğinin karşılığının yok sayılarak değer verilmediği anlayış…

Hırsızlığın meşrulaştırıldığı, yolsuzluğun görmezden gelindiği, rüşvetin adet haline getirildiği bir idari sistem…

Eşkıyanın, bölücünün, teröristin el üstünde tutulmaya ve adaletten kaçırılmaya çalışıldığı bir irade…

Yetimin, yoksulun, fakir ve fukaraların ihtiyacına karşılık olsun diye duyarlı insanların yaptığı yardımları gasp etmede gözü kara olan bir insanlık!..

Cinnet halinin yaygınlaştığı, cinayetlerin arttığı, kadına ve çocuğa şiddet olaylarının patlama yaptığı bir sosyal kriz…

Ama aynı zamanda bunları görmezden gelmekte ısrar eden bir toplum…

Kısacası bunların hepsinin muhatabı ve tek sorumlusu olan AKP iktidarı…

* * *

Kutuplaştırmanın, kamplaştırmanın, ayrıştırmanın, boş verilmeye çalışılmanın,

Toplumu iyi ve doğruya düşünerek götürmek yerine, yalana ve yanlışa yönlendirmeyle taşıma gayretlerinin sonucu yukarıdaki tabloyu resmetmiştir.

Mimarı AKP iktidarından başkası değildir.

Gerginliği siyasi yöntem olarak belirleyen, ayrıştırmadan haz alan, kutuplaşmadan beslenen ve bunun yarattığı sosyal buhranı AKP, kendi yaşam alanı olarak değerlendiriyor!

Demem o ki, iktidarın kullandığı dil ve üslup milletin bu hale gelmesinde önemli rol oynuyor.

İnsanlar artık haklılığını ifade etmek için sesini olabildiğince yükseltmek gerektiğine inanmaya başlamışlarsa, bağırmanın haklılığın göstergesi olduğunu düşünüyorlarsa bunun başka bir açıklaması bulunmaz.

* * *

Tarihin var olduğu günden bu yana varlığını koruyan ve bunu da töresini, kültürünü muhafaza ederek devletsiz kalmamayı başarabilen bir millet olan Türk Milleti’nin bugünkü fertleri olarak tarihten ders çıkarabilmeyi başarabilseydik, bu sıkıntıları da yaşamazdık diye düşünenlerdenim.

Şanlı tarihimiz o kadar büyük, güçlü ve zengin ki insan içine girdiğinde kimi zaman kayboluyor kimi zamansa İstiklal Şairimiz Mehmet Akif Ersoy’un da dediği gibi “Geçmişten adam hisse kaparmış… Ne masal şey! Beş bin senelik kıssa yarım hisse mi verdi? ‘Tarih’i ‘tekerrür’ diye tarif ediyorlar; Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?” deyiveresi geliyor.

Yukarıda anlatmaya çalıştığım günümüz sıkıntılarını aklınızın bir tarafında tutun ve ardından paylaştığım şu ibretlik olayla yine bugünü mukayese edin lütfen.

“Kanuni Sultan Süleyman, muhteşem bir konuma getirmiş olduğu devletin akıbetini biran hayal eder. Günün birinde Osmanlıoğulları da inişe geçer, çökmeye yüz tutar mı? diye derin bir düşünceye dalar…

Bu gibi soruları çoğu zaman süt kardeşi, meşhur alim ve veli Yahya Efendi Hazretlerine sorardı. Bunu da sormaya niyet eder. Güzel bir hatla yazdığı mektubu keşfine inandığı Yahya Efendi’ye gönderir…

‘Sen ilahi sırlara vakıfsın. Kerem eyle de bizi tenvir buyur. Bir devlet hangi halde çöker? Osmanoğullarının akibeti nice olur? Bir gün olur da izmihlale uğrar mı?’ şeklindeki mektubunu gönderir.

Güzel bir hatla yazılmış mektubu okuyan Yahya Efendi’nin cevabı bir bakıma çok kısa, bir bakıma içinden çıkılmaz bir mana taşımaktadır: ‘Neme lazım be Sultanım’

Topkapı sarayında bu cevabı hayretle okuyan Sultan, bir mana veremez… Yahya Efendi gibi bir zatın böylesine basit bir cevapla bu işi geçiştireceğini de pek düşünemez. Söylenmeye başlar… ‘Aceb, bilmediğimiz bir mana mı vardır bu cevapta?’

Nihayet kalkar, Yahya Efendi Hazretleri’nin Beşiktaş’daki dergâhına gelir… Sitem dolu sorusunu tekrar eder. ‘Ağabey ne olur mektubuma cevap ver. Bizi geçiştirme, soruyu ciddiye al!’

Yahya Efendi Hazretleri duraklar. ‘Sultanım sizin sorunuzu ciddiye almamak kabil mi? Ben sorunuzun üzerine iyice düşündüm ve kanaatimi de açıkça arz etmiştim.’ der.

‘İyi ama bu cevaptan ben birşey anlamadım. Sadece ‘neme lazım be sultanım’ demişsiniz. Sanki beni böyle işlere karıştırma der gibi bir anlam çıkarıyorum.’

Yahya Efendi bu cevaptan sonra şu ibret verici açıklamasını yapar:

‘Sultanım! Bu devlette zulüm yayılsa, haksızlık şayi olsa, işitenler de neme lazım deyip uzaklaşsa, sonra koyunları kurtlar değil çobanlar yese, bilenler bunu söylemeyip sussa, gizlese, fakirlerin, muhtaçların, yoksulların, kimsesizlerin feryadı göklere çıksa da bunu da taşlardan başkası işitmese… İşte o zaman devletin sonu görünür. Böyle durumlardan sonra devletin hazinesi boşalır, halkın itimat ve hürmeti sarsılır. Asayişe itaat hissi gider, halkta hürmet duygusu yok olur. Çöküş ve izmihlal de böylece mukadder hale gelir.’

Bunları dinlerken ağlamaya başlayan koca Sultan söyleneni başını sallayarak tasdik eder. Sonra da kendisini böyle ikaz eden bir âlime devletinin sahip olduğu için Cenabı Allah’a şükreder…”

* * *

Günümüz Türkiye’sindeki manzarada ne yazık ki bu şekildedir. “Neme lazım” anlayışı toplumumuzda hâkim kılınmaya çabalanmaktadır.

Kirli olan ne varsa hepsi temiz ve “AK” diye yutturulmaya çalışılmaktadır.

Hırsızlıklar, yolsuzluklar, rüşvet, ihanet her hali ile meydandadır.

Ama utanmaz arlanmazlar bunları inkar edebilmek adına söylemedik yalan bırakmamaktadır.

* * *

Ancak gören gözler, düşünen akıllar, kirlenmeyen vicdanlar için;

Bir tek MHP vardır; bozulmaya, parçalanmaya, bölünmeye ve yıkılmaya çalışılan toplumumuzda mücadeleden yılmayan…

Ve bir tek sen varsın Ülküdaşım; davasına, milletine sevdalı ve sadık olup, “Neme lazım” demeyen, dedirttirmeyen…

İSMAİL ÖZDEMİR/ORTADOĞU