BU MU BARIŞ DILI?
Bu mu Barış Dili?
Kamplaşmalar…
Kutuplaşmalar…
Kavgalar.
Kim hâkim…
Kim savcı…
Kim polis…
Kim suçlu belli değil.
Dahası kime sorsanız “haklı benim” diyor.
***
O nedenle,
Zehir zemberek sözlerin,
Yüksek tansiyonlu tartışmaların yaşandığı,
Siyasi hava o kadar bulanık,
O kadar karmaşık,
Ve o kadar bozuk ki,
Yürütülen süreçle ilgili ya “vatan haini” ilan ediliyorsunuz,
Ya da “barış karşıtı”.
***
Net bir şey söylemenin,
Veya…
Objektif bir yorum yapmanın,
Neredeyse imkânsız olduğu şu günlerde,
Gerçeklerin üzeri gölgelenirken,
Tam anlamıyla “at izi, it izine” karıştırılıyor.
Oysa teröristler dışında,
Hiç kimse, “ülke bölünsün” istemiyor,
Hiç kimse, “analar ağlasın” demiyor,
Hiç kimse, “halkı isyana teşvik” etmiyor,
Hiç kimse, “kan ve silahtan yana” değil,
Yalan mı?
***
Hatırlayın;
“Hadi geçmişte yaşananları unutalım…
Hadi demokrasimizi geliştirelim…
Hadi demokratik hak ve özgürlükleri çoğaltalım…
Zaten et ve tırnak gibiyiz hadi kucaklaşmayı başaralım” dediğimizde,
Selahattin Demirtaş; “Biz ayrıyız et ve tırnak olamayız” demedi mi?
Hadi o bir ay önceydi,
Peki, BDP İstanbul Milletvekili Sabahat Tuncel’in birkaç gün önce saf ettiği;
“Türkiye ya kendi sorununu çözecek, ya da kendisi çözülecek. Kürtler devrim yapıyor, Türkiye de Kürtler silah, özgürlük, eşitlik, dil, kültür ve kimliğini istiyor. PKK’nın sınır dışına çekilmesinin konuşulduğu şu günlerde asıl sorun Anayasa sürecidir. Eğer taleplerimiz olmazsa tekrardan başa dönülür ve daha kötü şeyler yaşanır” sözlerini nereye koyacağız.
Soruyorum; “Bu mudur barış dili, bu mudur kardeşlik?”
Kimse kimseyi kandırmasın,
Görüldüğü gibi zor ve meşakkatli bu süreçte,
İmralı, Kandil, PKK, BDP ve KCK için “silah” yine baş talep.
Metin ÖZKAN/GÜNEŞ