Dolar 32,2698
Euro 34,7512
Altın 2.394,56
BİST 10.247,75
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 20°C
Az Bulutlu
İstanbul
20°C
Az Bulutlu
Per 18°C
Cum 17°C
Cts 20°C
Paz 19°C

ECNEBİLERE HAK VAR, MÜSLÜMANA YOK

ECNEBİLERE HAK VAR, MÜSLÜMANA YOK
20/09/2014 13:36
A+
A-
İsmailağa Cemaati’nden Hükümete sert eleştiri içeren bir yazı yayınlandı!

İsmailağa Cemaati yayın organlarından Marifet Dergisi Hükümetin vehabi ve şii unsurlara imkan tanıdığını, Anadolunun öz evlatlarına üvey evlat muamelesi yaptığını bir yazı ile okuyucularıyla paylaştı

SLAM ALİMİ SÜSÜ VERİLMİŞ ZEVAT
Yazıda Mustafa İslamoğlu ve Hayreddin Karaman için ise isimleri verilerek “İslam alimi süsü verilmiş bazı zevat” tabiri kullanıldı.
EGEMEN BAĞIŞ VE EFKAN ALA’YA SERT ELEŞTİRİ
Eleştirilerden AB Eski Bakanı Egemen Bağış ve İçişleri Bakanı Efkan Ala da nasibini aldı. Egemen Bağış için, “Kur’an surelerinin isimlerini alaya alan” denilirken, Ala için ise, “en rezil bir ifadeyle Kainatın Efendisine gurur-kibir isnad eden idareci” nitelemesi kullanıldı.
ECNEBİLERE HAK VAR, MÜSLÜMANA YOK
Yazıda ecnebi vakıfların mülkleri iade edilirken, İsmailağa cemaatine bağlı cami ve medreselerinin iade edilmemesi de eleştirildi.
İşte Marifet Dergisi Eylül sayısında yayınlanan o yazının tamamı:
Biz ecdadımızı Türk oldukları için değil İslam’a ve Müslümanlara hizmet ettikleri için sevmekteyiz. Bu yüzden kimse bizi ırkçılıkla itham edemez, etmeye hakkı da yoktur.
Fakat günümüzde esef ve endişe ile müşahede etmekteyiz ki; bazı kimseler ihtiyaç duyduklarında Selçuklu ve Osmanlı isimlerini kullanmakta, onların torunları olduklarını iddia etmekte bununla birlikte ecdadın tarih boyunca İslam’ın sahih inancını korumak adına mücadele ettikleri sapık fırkalarla hemdem olmakta bir beis görmemektedirler.
Daha da kötüsü; elinde devlet imkanlarını bulunduran bazı makam sahiplerinin Ehl-i Sünnet itikadının tarihi düşmanı olan Şii ve Vehhabî uzantılarına büyük imkan tanımaları, Anadolu’nun aslî unsurları olan Ehl-i Sünnet Müslümanlarına ise üvey evlat muamelesi yapmalarıdır.
Müslümana hayat hakkı tanımayan katı laiklerden kurtulalım derken ithal sapık fikirlerin istilasına maruz kalma tehlikesi bizleri derin endişelere sevketmektedir.
Devasa projelere ecdadın isimlerinin verilip onlara her türlü hakareti maharet sayan akımların vatanımızda cirit atmalarına göz yumulmasını tezat olarak kabul etmekteyiz.
Her sene İran devrimini kutlamaya gidenlerin bakan yapılması, selefi-vehhabi olanların belediye başkanı yapılması, şiiliği Ehl-i Beyt Mezhebi yalanıyla memleketimize sokmaya çalışanların uzantılarının kutlu sahabi Ebû Eyyûb el-Ensarî’nin (Radıyallahu Anh)  başına belediye başkanı vasfıyla dikilmesi bu vatanın evlatları olarak ağırımıza gitmektedir.
Mustafa İslamoğlu ve Hayreddin Karaman gibi İslam alimi süsü verilmiş bazı zevat Ehl-i Sünnet itikadının altını oyarken onlarla aynı ağzı kullanan ve Sakal-ı Şerife (hâşâ) kıllar diyen, Kur’an surelerinin isimlerini alaya alan ve en rezil bir ifadeyle kainatın Efendisine (Sallallahu Aleyhi veSellem)  gurur-kibir isnad eden idarecilerin ortaya çıkması ve daha yüksek makam sahipleri tarafından himaye edilmeleri de samimi Müslümanları kahretmektedir.
Özellikle geçen yüzyılın ilk yarısında vaki olan ağır baskı ve zulüm devresinde İslam’ın taşıyıcı ayakları olan ve bugün halkın şuurunu nakış nakış işleyen tarikat ve cemaatlerin çeşitli bahanelerle dışlanması, baskıya ve ötekileştirmeye maruz bırakılıp emeklerinin yok sayılması ya da o buhranlı zamanlar atlatıldıktan sonra sadece işin siyasi tarafında boy gösterenlerce sahiplenilmesi vahim bir kadirbilmezlik olarak karşımıza çıkmaktadır.
Adalet ve demokrasi denilerek ecnebi vakıflarının mülkleri iade edilirken (ki Müslüman olsun ecnebi olsun elbette hak, sahibine verilmelidir) Müslümanların bahusus Efendi Hazretlerinin ihvanının küpelerini, bileziklerini ve cüzdanlarını infak etmek suretiyle cami ve medrese olsun diye inşa ettikleri külliyelerinin hiçbir mazeret olmaksızın (ama kasıtlı ama ihmal yoluyla) hala iade edilmemesi mülkün temeli olan adalet hususunda soru işaretleri akla getirmektedir.
Ayrıca çeşitli münasebetlerle; “Türkiye, sadece Türklerin değildir.” söyleminin dillendiriliyor olması, tarihinde hiç ırkçılık yapmadan Allah yolunda, i’la-i kelimetillah için (Allah’ın dinini yüceltmek için) at sırtından inmeden cihad eden, Sultan Alparslan ile başlayarak Anadolu’yu, Osmanoğulları ile Kostantiniyye ve Avrupa’yı fetheden, “Seyfullah’il-Meslûl”  Allah’ın kafirler üzerine sıyrılmış kılıcı olan, Kainatın Efendisinin “Ne güzel kumandan” ve “Ne güzel asker” buyurarak medh-u sena ettiği mübareklerin nesli olan bu necib millete en hafif tabiriyle saygısızlık ve vefasızlıktır.
Hal böyle olunca; bir kimse şöyle bir soru sorsa ne cevap verilebilir? İngiltere İngilizlerin, Almanya Almanların, Fransa Fransızların, İtalya İtalyanların da Türkiye kimin? Bayraklar indikten sonra sıra ülkemizin isminin değişmesine mi gelecek?
Acaba bütün Müslümanlar tarafından İslam ümmetini yeniden toparlayabilecek tek millet olarak görülen bu milletin Türklüğünün de sulandırılarak Müslümanların bir daha asla toparlanamaz hale gelmesi mi kastedilmektedir?
Hülasa; dinî ve millî hassasiyetlerin zayıfladığı ve zayıflatılmaya çalışıldığı şu ortamda Yeni Türkiye’nin kimin Türkiye’si olacağı hususunda ciddi endişeler taşımaktayız.

Sultanımız Efendi Hazretlerinin hatm-i şeriflerde yaptığı şu dua ile bitirelim:

Ya Rabbi! Ümmet-i Muhammed’in kalplerini Kur’an’a çevir. Ümmet-i Muhammedi Rasûlüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in sünnet-i seniyye merkezinde cem eyle…Âmîn…

Muhammed KESKİN