Dolar 32,3182
Euro 35,1213
Altın 2.298,63
BİST 9.047,37
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 20°C
Açık
İstanbul
20°C
Açık
Cum 23°C
Cts 21°C
Paz 21°C
Pts 23°C

ERDOĞAN: BİZİM DE ARTIK DAHA FARKLI PROJELERİ HAYATA GEÇİRMEMİZ GEREKİYOR

A+
A-

CUMHURBAŞKANI Recep Tayyip Erdoğan, Global Eğitim Zirvesi “21. Yüzyılda Eğitimde Yeni Yönelimler” konulu konferansa katıldı. Marmara Oteli’nde gerçekleşen toplantıya Erdoğan’ın yanı sıra Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım, Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık da katıldı.

CUMHURBAŞKANI Recep Tayyip Erdoğan, Global Eğitim Zirvesi “21. Yüzyılda Eğitimde Yeni Yönelimler” konulu konferansa katıldı. Marmara Oteli’nde gerçekleşen toplantıya Erdoğan’ın yanı sıra Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım, Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık da katıldı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, toplantıda yaptığı konuşmasında, “Teknolojik gelişmeler hayatımızın her alanını etkiliyor ve onu kökten değişime zorluyor. Şüphesiz bu değişim baskısının en fazla hissedildiği alanlardan birisi eğitim. Bizim bu değişim dalgasının önünde durmak, ona engel olmak gibi bir imkanımız da niyetimiz de olamaz. Zaten böyle bir şey mümkün de değil. Fakat bizim değişimi yönlendirmek, onu toplumumuzun faydasına olacak şekilde kanalize etmek gibi bir mesuliyetimizin, sorumluluğumuzun olduğuna inanıyorum. Kendi değerleriyle, kültürüyle, toplumsal dinamikleriyle barışık bir değişim sürecini idare etmek, meseleye bu şekilde yaklaşmak durumundayız. Bu sadece devlet kurumlarının değil aynı zamanda üniversitelerin, okulların, sivil toplum kuruluşlarının da görevidir. Devlet değişimin bir gereği olarak yenilikleri, yeni eğitim modellerini ve teknolojiyi çocuklarımıza sunmak, bunun altyapısını onlara sağlamak zorundadır. Bu, devletin görevidir. Bununla birlikte çocuklarımızın kendilerine, ailelerine, çevrelerine, en önemlisi bizi biz yapan değerlere karşı yabancılaşmalarına mani olmamız gerekiyor. Burada gözetilmesi gereken çok hassas bir denge vardır. Çünkü bir şeyin yeni olması, onu sorgulamadan, teraziye koymadan, herhangi bir süzgeçten geçirmeden alıp uygulamamız anlamına gelmez, gelmemelidir. ‘Yeni olan her şey iyi ve faydalıdır, eski olan her şey kötü ve zararlıdır’ gibi yaklaşımı kabul etmemiz mümkün değildir. Çünkü böyle bir yaklaşım sadece, sorun üretir” dedi

“İKİ FARKLI EĞİTİM MODELİNİN DE ÜRÜNLERİDİR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bugün farklı şekillerde tezahür eden yabancılaşma meselesi Türkiye tarihinin son 200 yılına damgasını vuran en önemli sorunlarımızdan biridir. Bu sorun eğitim öğretim sistemimizin de etkisiyle 2 asırdır ülkemizin kanayan bir yarasıdır. Edebiyat tarihimiz ve fikir hayatımız bu meseleyi ele alan onlarca eserle doludur. Bundan 118 yıl önce ‘Araba Sevdası’ kitabında Recaizade Mahmut Ekrem’in ironiyle resmettiği Bihruz Bey karakteri sadece lümpen batılılaşmayı değil, aynı zamanda yeni ile kurulan çarpık ilişkiyi de anlatır. Tevfik Fikret’in karanlığı boğacak ışık olarak gördüğü oğlu Haluk’un Serencamı’nın da ibretlik bir hikayedir. Haluk’un karşısında ise Mehmet Akif Ersoy’un hayalini kurduğu, özlemini çektiği ve duasını ettiği Asım vardır, Asım’ın nesli vardır. Çatışan, birbirine zıt olan bu iki karakter aslında bizim son 200 yılımızı anlamamız için bize anahtar sunarlar. Bedrin Aslanları gibi Çanakkale’de destanlaşan bir Asım varken, Haluk’u ne Çanakkale Harbinde ne de Kurtuluş Savaşında görebilirsiniz. Bir yanda doğuya sırtını dönmeden, batıyı anlamaya çalışan, bu uğurda fikir çilesi çeken, ‘önce vatan, önce millet’ diyen bir Asım vardır. Diğer tarafta ise önce İskoçya’ya, ardından Amerika’ya giden, son nefesini kilisede rahip olarak veren bir Haluk vardır. Bunlar asla 100-150 yıl öncesine ait hayali kişilikler değildir. Biz bugün de Araba Sevdası’nda hicvedilen Bihruz Bey’in örneklerini ne yazık ki aramızda görüyoruz. Bugün de Asım’ın ve Haluk’un canlı sembolleriyle günlük hayatımızda karşılaşıyoruz. Bu karakterlerin Batı’ya, Batı kültürüne bakış açısı, Batılı değerlerle kurduğu hastalıklı ilişki bugün de aynı şekilde devam ediyor. Bu karakterler aynı zamanda iki farklı eğitim modelinin de ürünleridir. Haluk ve Asım değişmek zorunda olan bir toplumun bu süreci nasıl kendi faydasına veya zararına yönetebileceğinin işaretlerini verir. Bugün de eğitim alanında yapacağımız çalışmalarımızda aynı örnekler üzerinden hareket etmek, bu gerçeği dikkate almak zorunda olduğumuza inanıyorum” şeklinde konuştu.

“BUNLAR İÇİN MİLLETİMİZİN DEĞERLERİNİN, KÜLTÜRÜNÜN, BİRİKİMİNİN HİÇBİR KIYMETİ YOKTUR”

Erdoğan, “Türkiye’nin tarihin hiçbir döneminde dışarıdan sömürge haline getirilmemiş, müstemleke durumuna asla düşmemiştir. Ancak her dönemde bu ülkede Batı’ya karşı duyulan aşağılık kompleksi sebebiyle nedeniyle orada olanı sorgusuz sualsiz almaya teşne bir kesim maalesef var olmuştur. Sömürge kafalı”, “jakoben”, “kolaycı ve kopyacı”, “eser veremeyen”, “milletine tepeden bakan” bu kesimin uzun süre devlet ve toplum hayatımızın kontrolünü ne yazık ki elinde tutmuştur.

Toplumumuzun can damarını kesmeyi amaçlayan söz konusu bu yaklaşımı rahmetli Ahmet Hamdi Tanpınar’ın “Bir tür kültürel inkar” olarak anıyor. Ben de ‘Bu hem inkar hem de intihardır’ diyorum. Çünkü bunlar için milletimizin değerlerinin, kültürünün, birikiminin hiçbir kıymeti yoktur. Bu anlayışa göre terakkinin tek yolu tamamen Batı’ya benzemek, orada ne bulursak alıp hiçbir elekten geçirmeden tatbik etmektir. Akif ne diyor? ‘Alınız ilmini garbın, alınız sanatını, veriniz hem de mesainize son süratinizi’ diyor. ‘Onların olumsuzluklarını alın’ demiyor, ‘İlmini, sanatını alın’ diyor. ‘Mesainize de son süratini verin’ diyor” dedi.

“EĞER EĞİTİMDE, ÖĞRETİMDE BAŞARILI OLAMAZSANIZ HİÇBİR ŞEYDE BAŞARILI OLMANIZ MÜMKÜN DEĞİL”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Biz son 13 yılda eğitim sistemimizi bu “tek tipçi”, “kompeksli” zihniyetin tahakkümünden kurtarmak için büyük çaba harcadık. Gerek altyapı gerek içerik konusunda hayata geçirdiğimiz politikalar belli kesimler tarafından sürekli olarak engellenmek istendi. Göreve geldiğimizde bizim milli bütçenin birinci sırasında savunma vardı. Biz ne yaptık? Onun gerilere attık birinci sıraya neyi çıkardık? Eğitimi çıkarttık. Personel, birinci sıraya öğretmeni çıkarttık. Niye? Eğer eğitimde, öğretimde başarılı olamazsanız hiçbir şeyde başarılı olmanız mümkün değil” dedi.

“KENDİLERİNİ GÜLER YÜZLE KARŞILAYAN ÜNİVERSİTE HOCALARIYLA KARŞILAŞIYOR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Okul öncesinden, orta, lise düzeyine, liselere, üniversitelere kadar artık bambaşka bir Türkiye var. Genç kızlarımız üniversiteye gittiklerinde, ikna odalarının kapılarında kendilerini bekleyen mürebbiyelerle değil, kendilerini güler yüzle karşılayan üniversite hocalarıyla karşılaşıyor. Ancak biz bunları da yeterli görmüyoruz. Yeni Türkiye’yi inşa etmek için öz güveni yüksek, kendi medeniyet değerleriyle barışık, potansiyelinin farkında bir nesil yetiştirmek zorundayız. Eğitim sistemimizi, çocuklarımıza öz güven duygusu kazandıracak, atılım ruhu aşılayacak, pergelin bir ayağını değerlerimize buraya sahip kılacak, diğer ayağıyla da tüm dünyayı Mevlana’nın dediği gibi dolaşacak şekilde yeniden ele almalıyız. Bu çerçevede başlatılan çalışmalar olduğunu biliyorum. Bunları süratle hayata geçirip, yeni ufuklara yol almaya başlamalıyız. Ne Batı’yı bilen ne de Doğu’yu özümsemiş, parçalanmış karakterler değil, yerinin, yurdunun, kültürünün farkında nesiller yetiştirmeyi hedeflemeliyiz” şeklinde konuştu.

“BU TÜR RADİKAL ADIMLARIN ATILABİLECEĞİ MÜMBİT BİR DÖNEMDİR”

Erdoğan, “Bugün istisnalar hariç, dünyada çığır açan çalışmalara imza atan bilim insanları, tarihçiler, mimarlar, sanatçılar konusunda eksiklik hissediyorsak, bunun en başta gelen sebebinin eğitim sistemidir. Aslında bu doğrultuda 2004 yılından itibaren çok ciddi adımlar attık. Ancak bugün görüyoruz ki bunlar yeterli değil. Tek yönlü bir sınıf kavramı yerine, zengin öğrenme ortamlarının gündeme geldiği sıra dışı eğitim modellerinin tartışıldığı günümüzde bizim de artık daha farklı projeleri hayata geçirmemiz gerekiyor. İnsanı eşrefi mahlukat yani yaradılmışların en şereflisi olarak gören ve fıtratı merkeze alan bir eğitim müfredatı üzerinde daha fazla durmalıyız. Eğitim sistemimizin, çocuklarımızın yaradılıştan sahip oldukları Allah’ın onlara lütfu olan özelliklerini inkişaf ettirecek şekilde ele alınması gerekiyor. Bugün öğretmenlerimizle, ailelerimizle konuştuğumuzda en büyük sorunumuzun bedenen sınıfta ancak zihnen ve ruhen ne yazık ki başka yerlerde çocuklar olduğunu görüyoruz. Bu durumu değiştirecek, öğrencilerimizin sınıfa, derse, okuldaki aktivitelere ilgisini en üst düzeye çıkaracak yenilikleri süratle hayata geçirmeliyiz. Eğitim-öğretim sistemimizin hedefi sadece kariyer yapmaya veya sınav geçmeye odaklı bireyler yerine, aklıselim, kalbiselim, zevkiselim sahibi bir nesil yetiştirmek olmalıdır. Bunun için de sistemin, kadim değerlerimizi merkeze alan bir anlayışla ilim, irfan, hikmet esasları üzerine yeniden inşa edilmesi şarttır. Bu dönem, bu tür radikal adımların atılabileceği mümbit bir dönemdir. Allaha hamdolsun Türkiye’nin böyle bir sistemi inşa edecek birikime, imkana, kaynağa şu an fazlasıyla sahiptir. Şüphesiz bunu devletin, Milli Eğitim Bakanlığımızın tek başına yerine getirmesinin mümkün değildir. Artık ertelenemez bir noktaya gelen bu ihtiyacın tüm toplum kesimleri tarafından sahiplenilmesi gerekiyor. STK’larımızın bu noktada görev üstlenmesi gerekiyor. Sivil toplum kuruluşlarımız, üniversitelerimiz, hocalarımız, bu alana ilgi duyan ilim erbabımız, kanaat önderlerimiz elini taşın altına koymalıdır” şeklinde konuştu.

“ÖNÜMÜZDEKİ YILLARDA O BUÇUĞU DA KALDIRACAĞIZ”

Toplantıda bir konuşma yapan Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım, 4.5 G teknolojisinde bahsederek, “4.5G’nin bir özelliği var, bir dakikada indireceğiniz her hangi bir videoyu sadece 6 saniyede indirebileceksiniz, 10 kat hız demektir. Ulaşımda inşallah ona da yakınız. Sloganımız ‘trafikte hız felaket, bilişimde hız berekettir. Önümüzdeki yıllarda o buçuğu da kaldıracağız, 5G’ye inşallah geçmeyi başaracağız” dedi.

DHA