Dolar 32,3759
Euro 35,0031
Altın 2.326,03
BİST 9.097,50
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 23°C
Az Bulutlu
İstanbul
23°C
Az Bulutlu
Cts 21°C
Paz 22°C
Pts 24°C
Sal 19°C

ERDOĞAN’A SUSTULAR BAHÇELİ’YE COŞTULAR

A+
A-

Anayasanın çiğnenmesine,  hukuksuzluğa ve fiili duruma ses çıkarmayarak onay verenlerin; bu durumun düzeltilmesi için üretilen formülü eleştirmeleri, MHP düşmanlığı dışında hiçbir şeyle izah edilemez.

 

 

Türkiye tarihin en zor ve sıkıntılı dönemini yaşıyor. Ölüm-kalım mücadelesi veriyor. Bir taraftan içerideki terör örgütleriyle amansız bir mücadele sürdürüyor, diğer taraftan sınırlarını korumak ve dışarıdan gelen saldırıları durdurmak için savaşı göze alan operasyonlar yapmak zorunda kalıyor. Bu kritik süreçte Anayasanın çiğnenmesi, hukuksuzluğun zirvelerinde dolaşılması tabloyu çok daha ağırlaştırıyor.

 

 

MHP lideri Bahçeli, bu fiili duruma dikkat çekti ve “kanunlar ve Anayasa açıkça yok sayılırsa en başta devleti ayakta tutan dinamikler laçkalaşacak, ardından toplumsal huzur ve asayiş temelinden bozulacaktır.” Diyerek, ülkeyi bekleyen tehlikeyi ortaya koydu. Bununla da yetinmedi, çözüm önerileri sunarak, hukuksuzluğun ve toplumun huzurunu temelinden bozacak bu gidişatın biran önce düzeltilmesi için yol açtı.

 

 

Sözcü, Cumhuriyet ve Hürriyet Gazetelerinin güdük sol zihniyetli yazarlarının oluşan ve gittikçe tehlikeli hale gelen fiili durumuna susup, Bahçeli’nin çözüm üreten açıklamalarını hedef almaları, varlık sebeplerine uygun düşse de, millet nazarında bir karşılık görmeyecektir. Bizi asıl dehşete düşüren, MHP’yi kurtarmaya soyunan sözde muhaliflerin de bu güdük zihniyetin peşine takılmaları ve onların yazdıklarını papağan gibi tekrarlamalarıdır.

 

 

 

İşte Orhan Karataş’ın yazısının tamamı

 

Türkiye, tarihin en zor ve sıkıntılı dönemini yaşıyor. Kelimenin tam anlamıyla ölüm-kalım mücadelesi veriyor. Bir taraftan içerideki terör örgütleriyle amansız bir mücadele sürdürüyor, diğer taraftan sınırlarını korumak ve dışarıdan gelen saldırıları durdurmak için savaşı göze alan operasyonlar yapmak zorunda kalıyor. Hiç bu kadar kuşatılmamış, hiç bu kadar tehdit altında kalmamıştık.Bu kritik süreçte Anayasanın çiğnenmesi, hukuksuzluğun zirvelerinde dolaşılması tabloyu çok daha ağırlaştırıyor.

 

 

MHP’NİN TELKİN VE TAVSİYELERİ

 

MHP Genel Başkanı sayın Devlet Bahçeli, grup toplantısında önce ülkenin halini ortaya koydu. Terörle mücadelede gördüğü eksikleri gündeme getirdi ve hükümeti uyardı. FETÖ’yle mücadelede gösterilen kararlılığın, aynıyla PKK ile mücadelede de gösterilmesini istedi. Ve unutmamak gerekiyor ki, bugün hükümet teröristle müzakereyi bırakmış ve terörle mücadele etmeye başlamışsa, ülkenin menfaatleri ve milletin bölünmez bütünlüğü için sınırötesi harekatlar yapıyorsa, bu MHP’nin telkin ve teşvikiyle olmuştur.

 

AKP ülkenin varlığını ve birliğini tehdit eden birçok hatasından MHP’nin ikazları ile dönmek zorunda kalmıştır. Ve hiç kuşkusuz MHP bundan sonra da gördüğü yanlışları söylemeye devam edecek, doğrusunun ne olduğunu gösterecek, “önce ülkem” diyen, çözüm ve çare üreten siyasetini kararlılıkla devam ettirecektir.

 

 

HUKUK NEREDE?

 

Türkiye bu kritik süreçten çıkmaya uğraşırken, rejim olarak da yine tarihte eşi benzeri görülmemiş bir çarpıklık yaşıyor. Sayın Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı seçilmesinden sonra ortaya çıkan bu çarpık durumla birlikte Anayasa çiğneniyor, hukuk yok ediliyor. Oluşturulan fiili durumla, yetkisini kanun ve Anayasa’dan almayan bir yönetim şekli hayata geçiriliyor.

 

 

Bu bir iddia değildir, ülkenin Adalet Bakanı’nın daha dünkü konuşmasında ortaya koyduğu acı bir gerçektir. Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, başkanlık sistemiyle ilgili tartışmaları değerlendirdiği konuşmasında, “fiili bir başkanlık sistemi zaten var” diyor. Kimse de, “peki hukuk nerede? Anayasa ne diyor?” diye sormuyor, soramıyor.

 

 

 

TESPİT VE TEKLİF

 

Özellikle 15 Temmuz sonrasında herkesin görmezden geldiği ve yeni tehlikeler doğurabilecek bu çarpıklığı, yine Sayın Bahçeli gündeme getirdi. “Net olarak söylemek isterim ki, şu anda Anayasa çiğnenmekte ve suç işlenmektedir.

 

 

Fiili durumla hukuki gerçek taban tabana zıtlık içermektedir. Ülkemizde hukuksuz, kanunsuz ve Anayasaya tamamen aykırı bir yönetim modeli tecelli etmiştir. Ve Türkiye’nin mukavemeti bu nedenle esnemekte, zayıflamaktadır. Elbette bunu kabul etmek, onaylamak, meşru görmek mümkün değildir.” Açıklamasında bulundu.

 

 

Oluşturulan fiili duruma dikkat çekti ve “kanunlar ve Anayasa açıkça yok sayılırsa en başta devleti ayakta tutan dinamikler laçkalaşacak, ardından toplumsal huzur ve asayiş temelinden bozulacaktır.” Diyerek, ülkeyi bekleyen tehlikeyi ortaya koydu. Bununla da yetinmedi, çözüm önerileri sunarak, hukuksuzluğun ve toplumun huzurunu temelinden bozacak bu gidişatın biran önce düzeltilmesi için yol açtı. Bilinmeyen bir şey söylemedi, sadece “kral çıplak” dedi.

 

 

CHP VE GÜDÜK ZİHNİYETİ

 

Sözcü, Cumhuriyet ve Hürriyet Gazetelerinin güdük sol zihniyetli yazarlarının oluşan ve gittikçe tehlikeli hale gelen fiili durumuna susup, sayınBahçeli’nin çözüm üreten açıklamalarını hedef almaları, varlık sebeplerine uygun düşse de, bir akıl tutulmasıdır. Mevcut gidişattan, oluşturulan fiili durumdan her halde çok memnun olmalılar ki, yapılan tekliften rahatsızlık duydular.

 

Doların yükselişini dahi, sayın Bahçeli’nin açıklamalarına bağlayacak kadar kendilerini kaybedenleri ibretle rastlıyoruz. Bu zavallılara soruyoruz: “Türkiye uçuruma giderken yükselmeyen doların,  bu uçurumdan dönülmesi, normalleşmenin sağlanması, rejimin işler hale gelmesi için bir formül ortaya konulmasından sonra yükselmesini hangi akılla, hangi bilgiyle, hangi vicdanla izah ediyorsunuz?

 

CHP her konuda olduğu gibi, bu konuda da yalpalamamın, tutarsızlığın ve çamur siyasetinin dibine iniyor. Genel Başkan “önce meclise getirilecek Anayasa değişikliği teklifini görelim” açıklaması yaparken, Genel Başkan Yardımcılarının, bu teklifin biran önce meclise getirilmesini isteyen Sayın Bahçeli’yi ipe-sapa gelmez gerekçelerle eleştirmeleri CHP’nin içine düştüğü açmazın hayret veren bir yansımasıdır.

 

 

DÜN NE SÖYLENMİŞSE BUGÜN DE O

 

Bizi asıl dehşete düşüren, MHP’yi kurtarmaya soyunan sözde muhaliflerin, de bu güdük zihniyetin peşine takılmaları ve onların yazdıklarını papağan gibi tekrarlamalarıdır. Sözcü Gazetesi okuyarak milliyetçilik yapmak, ülkücülüğü kurtarmaya soyunmak, işte böyle trajikomik sonuçlar ortaya çıkarıyor.

 

Sayın Bahçeli koalisyon görüşmeleri sırasında Cumhurbaşkanının Anayasa sınırları içine çekilmesini kırmızıçizgi olarak ortaya koymuşmuş. Bunları duyan da, sanki bugün başka bir şey söyleniyor zanneder. Bu muhteremlere, saplantılarını, ön yargılarını bir kenara bırakıp Sayın Bahçeli’nin grup konuşmasını tekrar okumalarını özellikle tavsiye ederim.

 

 

Konuşma metninin tamamını, Ortadoğu Gazetesi’nin internet sitesinde bulabilirler. Bakalım, o konuşmada MHP’nin başkanlık sistemini isteyen, destekleyen veya onaylayan tek bir kelimesini bulabilecekler mi? Tam tersine, sayın Bahçeli’nin “Bizim Anayasaya bakışımız da herhangi bir değişiklik, bir sapma veya farklı bir anlayışa savrulma yoktur.

 

Dün ne söylemişsek bugün de aynı çizgideyiz. Dün nerede duruyorsak bugün de aynı noktadayız.Bizim tercihimiz her zaman olduğu gibi parlamenter sistemin devamı, güçlendirilmesi, reforma tabi tutulmasıdır.” Dediğini göreceklerdir.

 

Bu açık ve kesin gerçekler orta yerde dururken, Anayasanın çiğnenmesine, hukukun yok edilmesine, oluşan fiili dudumla rejimin savrulmasına sessiz kalanların, Bahçeli’yi hedef almaları akıl tutulması değilse, iflah olmaz MHP düşmanlığıdır.

 

 

İÇİŞLERİ BAKANI VE ŞEHİTLER

 

Biz bu yazıyı yazarken, televizyonda İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun şehitler arasında ayrım yapılmaması gerektiğini söyleyen muhalefet liderleri için, “bunu söylemek adiliktir” dediğini duydum.İlk icraat olarak PKK belediyelerinin tabelalarına sahip çıkan bir bakanın, şehitlere sarılmasını beklemenin fazla iyimserlik olduğunu içimiz sızlayarak bir defa daha anladık.

 

Ayrım yapıldığını söylemek adilikse, bizzat o ayrımın yapılması, yapılmasına seyirci kalınması ve bunun üzerinin örtülmek istenmesi için özel bir çaba sarfedilmesinin karşılığında hangi kelimeyi kullanacağız çok sayın bakan?Gazileri, şehit yakınlarını hadi duymadınız, milletvekili yaptığınız mahlukunvatan şehitleri için, “zaten onun işi o. O insanların işi hayatını vermek. Onun için maaş alıyorlar. Ekstra bana bir iyilik yapmıyorlar” dediğini de mi duymadınız?

ORTADOĞUGAZETESİ