Dolar 32,4615
Euro 34,7745
Altın 2.420,41
BİST 10.045,74
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 17°C
Az Bulutlu
İstanbul
17°C
Az Bulutlu
Per 19°C
Cum 17°C
Cts 19°C
Paz 20°C

Hamasetimiz Kızılelmamızdır,Turanımızdır

10/10/2018 11:21
A+
A-

Hamasetimiz Kızılelmamızdır,Turanımızdır

Hamasetimizin özü, materyalizmin kör çemberini kırmaya, kendini kaybettiği ruhunu bulmaya çağırmaktır. Asrımızda insanın bütün problemleri bu noktada düğümleniyor.
Ve
Bir ben var ki benim içimde, benden öte benden ziyade

Bu beni bilmedikçe,tanımadıkça insanlık buhrandan buhrana yuvarlanacak,huzur ve sükûn bulamayacaktır.
Öteden beri mana ile maddenin kavgasına insanlık düçar olmuştur.Bu manada Türkün Hilali ile emperyalizmin haçı hep çatışmıştır.İşte bizim hamasetimiz de bunun üzerine destanlaşmıştır.

Ya ruh cesede üstün çıkacak, yada ceset ruha üstün çıkacaktır. Şayet ruh, cesede üstün gelir ise dünya yaşamının çirkefliğinin üstesinden gelmiş, madde ve ceset görünen alemin dünyanın düzeyini aşmış, aşkın adaletin milleti olacağız mazlum milletlerin umudu olmaya devam edeceğiz Yok eğer, ceset ruha üstün gelirse;dünya yaşamının çirkefliğine dalmış, hayvanlar düzeyini bulmuş sürü olacağız.
Cesedinin istemlerinin peşinde olan, arzuları ve yönelimlerinin doyumunu sağlayan dünya hayatını ve imkanlarını elde eden, onun lüksü ve nimeti peşinde olan insan ruhunu kaybetmiş cesedi ile birlikte ruhunun da ölümünü ve sonunu hazırlamış, dünyanın ve materyalizmin çirkefliğine dalmış ve maddenin esiri olmaya devam edeceğiz…

Mücadelemizi hamaset diye küçümseyenlerin amaçları da zaten budur…

Bizim hamasetimiz yürekten dile,dilden söze dökülen, sözün gereğini yapmaktır.…

Türkiye ufuklarını,ateş çemberinin sardığı kara bulutların kapladığı kara gece de yaşım sızarak,yüreğim sızlayarak yazdım…”Ey Türk ! Bu satırlarda mazinin destanlarını,halinin hicranlarını söylemek ve inlemek istedim.Bir keman gibi… ” Bu kemanı Türk Dünyasınıdan.tellerini kalbinin damarlarından çıkardım.” İstedim ki bu sazın ahengini yalnız siz duyasınız. Bu acıklı iniltiler yalnız size dokunsun .Ahmet Hikmet Müftüoğlu’nun dediği gibi;’’Zira cihan tarihi,vatanı uğrunda,senin kadar uğraşan,kanını döken bir millet daha gösteremez . Senin kadar kimse vatanına sahip olmaya hak kazanamamıştır…Bu vatan ya senindir;ya kimseni….!’’

Coğrafyayı alımızla vatan yaptığmız gönül coğrafyamız zaman için de Hilalle haçın mücadelesi sonucu yad ellerde kalmış ancak Türklük şuurunu kaybetmemiş vatan toprakları hep ruhumuzda bir hicran olmuştur.Arif Nihat Asya Ağıt şiirinde hicranımızı şöyle destanlaştırmıştır.

AĞIT
Ağlayın, parmakları nur
Sularından kınalı kızlarım.
Ağlasın Meraga göklerinden.
Meraga’ya bakıp yıldızlarım!
Yollara Kürşadlar uzanmış ölü.
Ağlasın Akülke, ağlasın Sütgölü .
Yiğitlerim uyur gurbet ellerde.
Kimi Semerkant’ta bekler beni,
Kimi Caber’de …
Caber yok, Tiyanşan yok, Aral yok…
Ben nasıl varım?
Ağla ey Tanrı dağlarından
İndirilmiş Tanrım!
Şu yakın suların
Kolu neden bükülmez?
Fırat niçin, Dicle niçin, Aras niçin
Benden doğar, bana dökülmez?
Ben ki ateşle konuşurdum, selle konuşurdum
İdil’le , Tuna’yla, Nil’le konuşurdum.
“Sangaryos”u “Sakarya” yapan,
“İkonyom”u ”Konya” yapan
Dille konuşurdum.

Bu özlem bu aşk bizim ülkümüz ulaşılmasını istediğimiz ‘’Kızılelmamızdır,Turanımızdır.’’

Atatürk’ün fikir babam dediği büyük Türkçü hamaset şairi Ziya Gökalp bu ülküyü müşahhas hale getiriyor ve diyor ki:

Nabızlarımda evet, çünki ilm içün mübhem
Kalan Oğuz Han’ı kalbim tanır tamamıyle,
Damarlarımda yaşar şan ve ihtişâmıyle
Oğuz Han, işte budur gönlümü eden mülhem:
Vatan ne Türkiya’dır Türkler’e, ne Türkistan;
Vatan büyük ve müebbet bir ülkedir: Turan.

Türk devletinin başlattığı hainleri inlerinde yok etme operasyonuna giden kahramanlarımız sorulan ‘’nereye gidiyorsunuz..?’’ verdiği cevap ‘’kızılelmaya ‘’ bu ruhun bir volkan gibi patlamasıdır.

Gökalp şiirini nabızlarda vuran ‘kan’ unsuru üzerine kurgulanmıştır. Yine vatan Şairimiz Vatan şârimiz Namık Kemal “Fıtrat değişir sanma, bu kan yine o kandır” diyor
Şairin muhatap aldığı kitle materyalist felsefesinin kölesi olan ve Türk tarihini ve onu yapan hanları, hakanları, kahramanları görmezden gelen Oryantalist anlayıştır.

Tarih ilmi için gizli ve bilinmez olan Oğuz Han’ı şair işte nabızlarında tevarüs eden genetik mirasla tanır. Artık Bir Türk olarak şairin bedeni ihtişamlı geçmişin aktörlerinden biri olan Oğuz Han’ın ilham edeceği duygularla geleceği kuracaktır. O halde geleceğin hedeflerini de bugünden belirlemek gerekecektir. Türklerin millet olarak Megola İdea’sı (Büyük Ülkü) Kızıl Elma, cihan hâkimiyeti mefkûresi, ilâ-yı kelimetullah, nizam-ı âlem ya da Turan kavramlarında ifadesini bulan dünya egemenliğine giden yoldur. Ziya Gökalp devrin şartları içinde bunu Turan ideali olarak belirler.
Vatan ne Türkiya’dır Türkler’e, ne Türkistan;
Vatan büyük ve müebbet bir ülkedir: Turan..

Buna göre Türklerin vatanı ne Türkiye ne de Türkistan’dır. Bu coğrafya Türkler için dar ve sınırlı bir alandır. Türklerin vatanı büyük ve ebedî bir ülke olan Turan’dır. Ömer Seyfettin bunu Kızıl Elma hikâyesinde “padişahın atının gidebildiği her yer” olarak belirler. Ziya Gökalp bu bakımdan somut bir vatan coğrafyası yerine soyut bir Turan’dan söz eder. Bunun için Türklerin yurdu ve Turan coğrafyasını sadece Türklerin yaşadığı topraklar olarak değil bir cihan hâkimiyetine kadar uzanacak ideal olarak belirler. Türkler geçmişte bunu başarmışlardır; o halde yine başarabilirler.
Fakat Gökalp, kuru hamaset ve ucuz kahramanlık söylemi içinde değildir. Bir sosyolog olarak bilimin kendisine tuttuğu ışıkta konuşur. Bu bakımdan gerçekçidir. Devrin sosyal ve siyasal şartlan içinde gerçekçi davranarak bu ideali ‘Oğuzculuk’ olarak sınırlar. Oğuzculuk içinde Türkmenlerin, Azerîlerin ve Türkiye Türklerinin olduğu siyasal birliği işaret eder. Millî Mücadele’den sonra bu sınırlar TBMM tarafından ‘Misak-i Millî’ (Millî sınırlar) olarak belirlenir.

Bilindiği gibi küçük büyük her milletin kendine göre bir millî ideali vardır. Yahudiler Tevrat’a dayanarak Tanrı’nın kendilerine vaat ettikleri toprakları bahane ederek “Arz-ı Mev’ud” (vaat edilmiş topraklar) un peşinde siyasetlerini belirlemişlerdir. Ruslar Akdeniz’i sıcak sulara inme hayalini dilendirirken Yunanlılar Megalo İdea adım verdikleri Anadolu’nun batısını ele geçirme ve büyük Helen imparatorluğunu kurma projesinin peşindedirler. ABD ise Yeni Dünya Düzeni ve Büyük Ortadoğu Projesi gibi kendi sömürü düzenini hayata geçirecek ideallerin peşindeyken Avrupa ülkeleri Avrupa Birliği altında dünya nimetlerini sömürme siyasetini benimsemiş görünmektedir.

Türklerde zaten var olan cihan hâkimiyeti ideali Gökalp’in vatan anlayışı ile somut bir söyleme dönüştürülmüştür.

Bayrak Şairimiz Arif Nihat Asya Turancılığı: günün şartlarında daha da somutlaştırır ve
‘’Türk olmanın şartlarından biri de Turancı olmaktır.’’ Diye nokta koyar ve gerkçelerini sıralar.

Her Türk’ün Turancı olmak gibi bir zorunluluğu vardır. Turancı olmak demek, dünyadaki bütün Türklerin her konuda ve her alanda bir ve beraber olmasını istemek demektir. Turancılık, Türk birliği sevdasıdır.

Amerika Birleşik Devletleri varsa, Avrupa Birliği varsa, Afrika Birliği varsa, Arap Birliği varsa, Türk Birliği de olmak zorundadır. Dünyanın her yerinde yaşayan Türkler, bir ve beraber olmazsa, yardımlaşma ve dayanışma içinde olmazsa, kardeşlik ruh, şuur ve hukuku ile yaşamazsa fert olarak da millet olarak da ayakta kalamaz; dağılır gider, başka milletlerin ayağı altında ezilir. O halde başka emperyalist millet ve devletlerin ya da odakların paspası olmak istemiyorsak, alnı açık, başı dik, karnı tok, vicdanı hür, soylu, şahsiyetli bir millet olarak var olacak ve yaşayacaksak Türk Birliği fikrini savunmak demek olan Turancılığı siyasetimizin temeli haline getirmek zorundayız.

İşte,Arif Nihat Asya’nın zorunlu dediği Turancılığı siyasetin merkezine alan tek parti de Milliyetçi Hareket Partisidir.

Arif Nihat Asya, samimi bir Türk birlikçi yani Turancı olarak bunun gerekçesini: “İngiltere Turancıdır, Rusya alabildiğine Turancıdır; İsrailliler de öyle. Bütün bunların içinde ben Turancı olmuşum ne çıkar?
Bizim Turancılıkla ilgili hamasetimiz başka yerlerde yaşayan Türklerin acısını acıımız, derdini derdimiz bilmek. Dünyanın değişik bölgelerinde dağınık olarak yaşayan Türklerin neden bir ve beraber olamadığının acısını en derin şekilde hissetmemiz, bu dağınıklığın ve perişanlığın ağıdını yakmamızdır.

Çok mu hayalperest ,çok mu şey istiyoruz bizi hamaset yapmakla suçlayan Hilale yıldız olanların ışıklarının sönmesini isteyen gafiller ruhları zifiri karanlık olanlar..

Atatürk’ün dediği gibi Muhtaç Olduğumuz Kudreti Damarlarımızdaki Asil Kandan alarak ;

Evet Bir kere daha haykırıyoruz

Vatan ne Türkiya’dır Türkler’e, ne Türkistan;
Vatan büyük ve müebbet bir ülkedir: Turan.

NEMUTLU TÜRKÜM DİYENE..

İhsan Akan